Gülten Kaya, Ahmet Kaya'nın ölümünün ardından yaşananlar hakkında açıklamalarda bulundu.
Elif Çakır; Ahmet Kaya'nın ölümünün ardından 13 yıl nasıl geçti?
Gülten Kaya:
Kişisel acılar üzerinden çok zordu bir de varoluş mücadelesi biçiminde geçti. Çünkü zaten bu ülkede olan, üreten bir insan birdenbire yok sayılmaya başlayınca siz en başa dönüp tekrar bir varoluş mücadelesi veriyorsunuz ve bunu çok hissederek yaşadım son 12-13 yılda. Dolayısıyla ağırdı ve oturup yasını tutmasına bile izin vermiyor ülkenin bizi içine soktuğu durum.
Elif Çakır; Normal bir ölüm değildi pek çok sorumluluğu üzerinizde birakarak bu durumu yaşadınız.
Gülten Kaya;
En ağırı da yok sayılmasıydı.Bu ülkeden bu şarkılar ve bu sanatçıyı geçmedi gibi bir tutum içindeydi topyekün medya sokak, medyanın da etkilediği sokak aynı zamanda önemli bir kısmı. Yıllarca şarkılar üretiyorsunuz hayatın içindesiniz sevenleriniz var milyonlarca ama birdenbire herşey çekiliyo elinizin altından ve yapayanlız kalıyorsunuz. Yani böyle bir korku ortamı oluşturuldu Ahmet Kaya üzerinden. Mesela çok yakınımızdaki insanları bile görememeğe başladık. Bu yüzden oturup bundan sonrasında hayatımızı nasıl düzenleriz neler yapabiliriz artık olmayan bir sanatçı üzerinden. Düşünmek yerine enerjimizi buna kullanmak böyle bir rota çizmek yerine tekrar mücadele etmeye başladık.
Elif Çakır; Biz hiç bilemedik aslında sizinkisi bir aşk evliliğimiydi? Dostluk mu? Zaman içerisinde kazanılmış sevgi sonrası oluşan bir evlilik mi? Nasıldı? Çünkü okadar ağır şeylerle uğraştınız ki belki bunlar hiç anlatılamadı. Malesef Ahmet Kaya hayattayken o da bunları söyleme fırsatı bulamadı.
Gülten Kaya;
Aslında içinde bahsettiğiniz o değerlerin olduğu bir beraberlikti. Evet aşk!, evet dostluk! evet yol arkadaşlığı! evet ortak üretmek hayatı ortak yorumlamak gibi yani aşkı da besleyen etkenler bunlar. Günümüzdeki aşk kavramıyla paralel değil benim söz ettiğim aşk.
Biz birkere dünyayı ve hayatı aynı yerden yorumlayan insanlardık. Bir de aşk dediğiniz şey insana bakışınızla ilgili bir şey. Günümüzde tüketilen adına aşk denen içi boşaltılmış bir kavramdan çok farklı. Dolayısıyla bukadar doğru ve iyi yakalanmış bir ilişki bir beraberlik belkide çok az yaşanan çok az insana nasip olan herkeze de nasip olmasını dilediğim bir beraberlik. Onun için sonuçları daha da ağır oluyor.
Elif Çakır; Bir yol arkadaşını kaybettiniz ve doğal bir ölüm değildi. Bugün sizi konuk olarak ağırlayacağımı ve ne sormak isterdiniz dediğimde genel olarak aşk evliliği mi? Nasıl tanıştılar? sorusu soruluyor. Ayrıca hala Türkiyede bir kesim Ahmet Kaya'nın ölmediğine ve yaşadığına inanıyor.Öldüğünü kabullenilemedi ve hala birisi çıkıp Ahmet Kaya ölmedi denilse bu asla şaşkınlıkla karşılanmayacak çok doğal karşılanacak bir durum gibi.
Gülten Kaya;
Benim de çok bildiğim bana kadar yansıyan bir tez. Yıllardır da dozundan hiç azaltmadan hala bu teze tutunanlar var ama malesef öyle değil. Belki orda iki şey kullanmak lazım evet sanat ölmez sanat yok edilemez ancak onu yaratıcısı belki alındı bizlerden ama sanat yok edilemiyor. ikincisi Türkiye buna hazır değidi sevenleri buna hiç hazır değildi çünkü çok erken bir yaş 43 yaş. Bukadar güçlü bir insan hayatın içinde bukadar güçlü duran bukadar cesur duran bir insanın çok kolay anlaşılabilir bir şey değil 43 yaşında aramızdan ayrılması. Ama bu da düşündürüyor bize ne kadar yıpratıldığını, bir kalbin nasıl zayıflatabileceğini de gösteriyor aynı zamanda. Okadar fazla üzerine gidildi ve okadar fazla üzerine gidildi ki Ahmet Kaya imajıyla, algısıyla dolayısıyla bu onu çok fazla yıprattı çok fazla etkiledi.
Elif Çakır; Siz bir cinayet olduğunu düşünüyormmusunuz?
Gülten Kaya; Kalp krizi geçirmesi dolaylı bir cinayettir.
Bu tesadüfi bir şey değil sıradan bir kalp krizi gibi değil. Bİr gazeteci arkadaşımız bunun ağır çekim yada dolaylı bir cinayet olduğunu söylüyor ve açıkçası bnde bunu kabul edebilirim. Çok sevgili Hrant Dink'in ensesine bir kurşun sıkıldı malesef ve belki de Ahmet Kaya yaşıyor olsaydı aynı akıbet ile karşı karşıya kalıcaktı, çünkü aynı şekilde onun da hedef gösterilmesi söz konusuydu tıpkı Hrant'ta olduğu gibi.
Elif Çakır; Aslında bir görünür tetikçiler var birde onları buna getiren yine eli kanlı diyebileceğimiz Medya içerisindeki katiller var.
Gülten Kaya;
Hrant Dink'ten söz ediyoruz mesela o küçücük yaşta cinayeti işleyenin mümkün müdür İstanbula gelmesi günlerce kalması bunu istihbaratını yapması. Hayatında ilk yada ikinci defa geliyor ve cebinde simit alacak parası yok. Aptal olmak lazım buna inanmak için.
Elif Çakır; Rakel Dink aslında yüz yılın en iyi tespitini ortaya koyan tarihi bir söz söyledi."Çocuk değil, o çocukları katil yetiştiren zihniyet"
Gülten Kaya;
Evet o zihniyet katiller yaratıyor malesef. Bu bugün de bitmiş değil, bir de bizim hukukumuzda yargı sistemimizde ne yazık ki nefret söylemi nedir? nefret suçu nedir? bunun karşılığı nedir? gibi hukukun eksik bir ayağı da var. Dolayısıyla o nefret söylemş bugün de devam ediyor. Bir yerden ihtibaren bunu artık mutlak surette bir cezai karşılığı hedef göstermek gerekiyor.
Elif Çakır; Ahmet Kaya için atılan o manşetleri İkitelli medyası diyebileceğim medya organının yargılanması gerektiğini düşünüyormusunuz? Yargı önüne çıkmasını isyiyormusunuz?
Gülten Kaya; Hedef gösteren gazeteler yargılanmalı
Yargılanmalılar. Tabiki yargılanmalılar Ahmet Kaya üzerinden söylemiyorum sadece bunu. Bütün bir 90'lı yıllara baktığınızda nekadar çok insanın o hedef dösterme üzerinden o akıbetleri yaşadıklarını çok rahat görürsünüz.
Elif Çakır; Belki Ahmet Kaya'dan başlanırsa geriye doğru giderek 90'lı yılların o çok önemli sis perdesi kaldırılmadan berrak bir sürece gitmemiz mümkün değil.
Gülten Kaya;
90'lı yıllar denilince benim aklıma faili mechuller geliyor doğal olarak. O faili mechuller sürecinde aslında bazı derin göremediğimiz ve hissedemediğimiz güçler ve medya paralel çalıştılar ben böyle düşünüyorum.
Avrupada bir kürt televizyonunda Ahmet Kaya konser programı yaptı 90'lı yıllarda. Şarkılarını söyledi yani burda kültür bakanlığının izni ile yasal bandrolü ile herkesin bildiği dinlediği şarkıları o televizyonda okudu.
Burada bir gazetede şöyle bir haber çıktı, "Genelkurmay bu televizyon programından dolayı soruşturma başlattı".Biz çok şaşırdık çünkü, Genelkurmay'ın yetki alanı değil bir sanatçının bir yerdeki konseriyle ilgili bırakalım hukuki prosedürü çünkü x televizyonunda program yapmak yasaktır diye bir yasamız yok bizim. Genelkurmay üzerinden bu haberin yapılması son derece ilginç gelmişti bize.
Elif Çakır; Bununla ilgili bir suç duyurusunda bulundunuz mu?
Gülten Kaya;
Bakın bu ülkede savcılar yargıçlar var. "Türkiye'nin en önemli gazetesi" attığı manşet ya ülke gündemidir yada dünya gündemidir.İkisi de değil! bir gazetenin sekiz sütuna hakaret, nefret içeren bir manşet atılıyor ve hiçbir savcı harekete geçmiyor. Ben hayatın adil olduğuna inanırım yani hayatın içinde bunun bir karşılığı vardır ve olacaktır da. Hukuk kısmı hukukçulara düşer.