11 Temmuz 2025 Cuma / 16 Muharrem 1447

'Akdeniz'de süreci hızlandıracağız'

Başkan Erdoğan Libya ile mutabakat sonrası Akdeniz’de olağanüstü gelişmelerin yaşandığını belirtti “Attığımız adımlar Sevr’in ters köşe edilmesidir. Süreci daha da hızlandıracağız” dedi.

HALİME KÖKÇE19 Aralık 2019 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
'Akdeniz'de süreci hızlandıracağız'

Türkiye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1’inci Küresel Mülteci Forumu’na katılmak üzere bulunduğu Cenevre’de, soruları cevapladı:      

Küresel Mülteci Forumu’nda ‘Güvenli Bölge’ planına destek nasıldı?

Güvenli Bölge konusundaki çağrımıza henüz dünyanın en güçlü, ekonomik olarak en saygın olduğunu zannettiğimiz ülkelerinden bile “Biz de varız” diyen çıkmadı.  Tel Abyad-Rasulayn arasındaki 120 km uzunluk ve 32 km derinlikteki alan üzerinde inşallah böyle bir adımı atabiliriz. Tabi ki bu bölgede güvenliği de biz sağlayacağız. Yani böyle bir adımı attıktan sonra bunu biriyle paylaşmamızın da anlamı yok zaten. Bu konuda gerek Amerikalılarla gerekse salı günü sayın Putin ile de görüştük. Hepsi “dayanışma içerisinde çalışmalarımızı sürdürelim” diyorlar. Bunu başarırsak, tarihe bir örnek olarak geçecek. “Böyle bir mülteciler şehrini veya şehirlerini Türkiye kurdu” diyecekler. Bu da bizim için çok önemli. Belki bu adımı attıktan sonra “Biz de burada olalım” diyenler çıkabilir. Biz yine de onlara çağrımızı devam ettireceğiz.

MOSKOVA’YA HEYET

Putin ile telefonda görüştünüz. Türkiye’nin Libya’ya asker gönderme planı da gündeme geldi mi?  

Biz bir görevlendirme yaptık. Bu görevlendirme kapsamında, bir heyetle, kısa bir zaman içerisinde arkadaşlarımız Moskova ziyareti yapacaklar. Muhatapları ile bölgesel konuları etraflıca ele alacaklar. Bizler yapıcı ve kısa sürede netice alıcı bir görüşme olmasını sayın Putin’den istedik ve kendileri de aynı şekilde talimatları vereceklerini söylediler. Hem Libya hem de Suriye konularını görüşmeleri konusunda mutabık kaldık.

Doğu Akdeniz’de en kritik hamle Libya ile varılan mutabakat oldu. Bahçeli, “Bu beka meselesidir, gündeme gelirse Libya’ya asker gönderilmesini destekleriz” dedi, Kılıçdaroğlu “Neden asker gönderiyoruz, ne işimiz var Libya’da?” dedi.  

Bahçeli’nin ifadesi bizim Cumhur İttifakımızın bir sesi. Tabi ana muhalefetin zaten huyu, sınırlarımızın dışına çıkmaya bizi mecbur eden herhangi bir olay olduğu zaman, “Orada ne işimiz var” demek. Suriye meselesinde de “Bizim orada ne işimiz var?” diyorlardı... Ama bizim olayımız beka meselesi, ondan da öte bir tarih meselesi. Biz şu anda öyle adımlar attık ki bu adımlar Sevr’in ters köşe edilmesidir. Bu kadar önemli. 

Şimdi bu dönemde atılan adımlar uluslararası hukuka uygundur. Burada yapılmakta olan bazı çalışmalarımız var. Bu çalışmalarımızı da zaman içerisinde uluslararası camiayla da paylaşacağız. Türkiye-Libya arasındaki süreci daha da hızlandıracağız. İhtiyaçları olursa, onlara her an yardıma hazır olduğumuzu söyledik. Askeri ve güvenlik işbirliğinden tutun da denizlerdeki hukukumuz noktasında atılan, atılacak adımlara varıncaya kadar hazırız.

NE YAPALIM? BAKAR KÖR

Kılıçdaroğlu’nun “İktidar Doğu Akdeniz’de hiçbir şey yapmıyor” açıklaması da olmuştu...

Bundan birkaç ay önceydi, kalktı, ne dedi; “Hükümet, Doğu Akdeniz’de hiçbir şey yapmıyor. Oralarda bulunmuyor, görülmüyor. Fransız orada, şu orada, bu orada.” Oysa sondaj gemilerimiz sismik araştırma gemilerimiz, firkateynlerimiz, helikopterlerimiz, hepsi oradaydı. Gözü var ama görmüyor. Ne yapalım? Bakar kör. 

 İHA’larımız da bölgede -KKTC’de- değil mi?

Bunların gerekirse, sayılarını daha da artırma durumumuz söz konusu. İhtiyaca göre her şey, her an değişebilir. Tabi şu anda Geçitkale’ye inen İHA’ların konumu, işlevi de önemli. Bu süreci de aynı hızla devam ettireceğiz. 

Kılıçdaroğlu’nun Kürecik ve İncirlik’le ilgili itidal tavsiyesi var. Ancak arşivler, Kılıçdaroğlu’nun “Gerekirse İncirlik kapatılsın” sözünü hatırlatıyor...

O açıklamalar hatırlanırsa demek ki çok isabetli olacak. Çünkü, “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur” noktasında. Yalan ne yazık ki bol. Burada neyin itidalinden bahsediyorsun? Bir tarafta yaptırımları gündeme getirenler var. Bu adımı atmazsanız, “Bak, yaptırımdan bahsediyorlar. Neyi bekliyorsunuz?” diye söylemeye başlayacaklar. Kılıçdaroğlu kendine göre bizi ters köşe yapmaya çalışıyor. Her adımını dikkatli şekilde sürdüren bir iktidar var. Gerek İncirlik (üssü), gerek Kürecik (üssü), gerekirse ikisi birden…  Buna kalsa bunlar, bize terörle mücadelede de itidal tavsiye edecekler. Hala da ediyorlar. Biz nerede itidalli davranacağımızı, nerede kararlı adımlar atacağımızı gayet iyi biliyoruz.

BERLİN’DE LİBYA ZİRVESİ

Doğu Akdeniz’de başka adımlar da söz konusu olur mu?

Bunlar, gelişmelere göre anbean olabilecek adımlardır. Özellikle Libya ile aramızdaki mutabakattan sonra çok daha hareketli ve seri şekilde gidecektir. Bu işin ağırdan alınma durumu söz konusu değildir. Bir tarafta -Libya’da- savaş var. Adam geliyor bir bölgeyi kuşatıyor, ateşe tutuyor... Hafter’in uluslararası tanınırlığı var mı? Yok. Kimse kabul etmiyor, Berlin Süreci bile Hafter’i kabul etmiyor aslında.

Pazartesi akşamı Şansölye Merkel ile görüşmemiz oldu. Berlin sürecinde özellikle bizim de bulunmamızı istedi. Kendisinin Putin’le de görüştüğünü bana anlattı. Ben de Putin’e, “Merkel’le yaptığınız görüşmede bir konuda herhalde mutabakata vardınız. Şansölye, bana, Berlin Süreci’ne Rusya’nın bugüne kadar olumlu katkılarda bulunduğunu söyledi ama bundan sonraki süreçte de bu katkıların devamını istiyor” dedim. Tabi kendisi de benim de aynı kanaatte olduğum bir konuyu gündeme getirdi. Şansölye Merkel’e de söylemiştim. Dedikleri şu: “Cezayir, Tunus ve Katar’ın da bu oluşumda bulunmaları isabetli olur.” Sayın Putin de aynı kanaatte. Ocak ayı içerisinde yapılacak toplantıya katılacak olanları bir görelim, ona göre bizden kimin katılacağının kararını veririz.

SİMİT SARAYI'NIN ALINMASI SÖZ KONUSU DEĞİL

Kamuoyundaki bir tartışma da Ziraat Bankası’nın, Simit Sarayı’nı almak için Rekabet Kurumu’na başvurması. Buna yönelik eleştirilere yaklaşımınız nedir?

Bunu duyduğum anda genel müdürümüzü aradım. Genel müdürümüz, “Bir ara gündeme geldi ama böyle bir şeyi şu anda düşünmüyoruz” dedi. Zaten Ziraat Bankası değil, Ziraat Bankası’nın girişim sermayesi şirketi... O tablo şu anda bu seyirde.

Sizin tasvip etmediğiniz bir şey mi?

Hayır. Benim bunu tasvip etmem mümkün değil. 

Geçmişte kamu bankalarının görev zararı olayları sebebiyle nasıl battığını hatırlayın; bütün kamu bankaları görev zararı adı altında çökertilmişti. Biz geldik, önce kamu bankalarımızın tamamını görev zararlarından kurtardık. Şu anda Ziraat sadece ulusal değil uluslararası alanda önde gelen bankalardan bir tanesi. Halkbank da Vakıfbank da öyle. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Vakıfbank’ta belli bir oranda hissesi var. Yeni atılan adımla Vakıflar Genel Müdürlüğü bundan sonra hizmet etmede büyük bir imkana sahip olacak. Yatırımlarını vakıf hizmetlerinde daha etkin gerçekleştirecek.

BİZİM HAZAN MEVSİMİMİZ YOKTUR

AK Parti kuruluşundan bu yana pek çok sınamayla karşılaştı. Şimdi AK Parti’nin içinden neşet eden siyasi hareketlerle ilgili yeni bir sınama söz konusu. Bakıldığında AK Parti çınarından kopan bir yaprak söz konusu. Ömrü ne olur?  

Çınardan kopan bir yaprak dediniz... AK Parti bir çınardır.  Biliyorsunuz, yapraklar hazan mevsiminde dökülür. Bizim hazan mevsimimiz yok. Biz yolumuza devam ediyoruz. Şimdi onların durumu o. Külliye’ye geldiğiniz zaman çınarlarımızın yapraklarını döktüğünü ama 4-5 ay sonra yine yeşillendiğini göreceksiniz. Düşen yaprak bir daha eski yerine dönmüyor. Biz bunu trenden inenler olarak anlatmıştık. Arkadaşlarıma hep söylüyorum: “Asla gündemimizde olmamalı. Herkes yoluna!” Biz zaten “Durmak yok, yola devam” diyoruz ve çalışmaya devam ediyoruz. Sadece bir şeyi söylemek herhalde yeterlidir: Özellikle başbakanlık, genel başkanlık görevini bıraktığı zaman bu arkadaşlardan birinin yaptığı konuşmayı dinlemişseniz veya dinlerseniz her şey orada mevcut. Biz yol arkadaşlarımızdan, teşkilatımızdan memnunuz, sıkıntımız yok. Çok daha kararlı bir şekilde kongrelerimize hazırlanıyoruz. Kongrelerimizi yapıp, bu kongrelerde gelen arkadaşlarımızla da inşallah 2023 seçimlerine gireceğiz. Bunun dışında başka hazırlanan var mı, yok mu ayrı konu. Varsa vardır. Biliyorsunuz bundan önce de bu işi yaşadık. Üstelik de grup kuracak şekilde ayrıldılar. Ben burada sorsam, kaç tanesinin ismini kaçınız hatırlarsınız? Mesele bu. Onun için biz gündemimizi bunlarla meşgul etmiyoruz. Bizim yapacak çok işimiz var. Biz onlara bakalım.

İSTANBUL'A GÜZELLİK KATACAK, ÇEVRE TEHDİDİ KALKACAK

Kanal İstanbul, Türkiye’nin gündeminde fakat daha çok çevre noktasından eleştiriler geliyor. Denizin tuz dengesinin bozulacağı, deprem riskinin artacağı vb. söyleniyor... Buradan “Gezi” gibi bir çevre istismarı çıkar mı? 

Bugüne kadar burayla ilgili bu değerlendirme yapanların ne gibi bir çalışması olmuş önce bunu sormak lazım. Bu iş Nasreddin Hoca hikayesine benzer: Nasreddin Hoca damdan düştüğünde hemen doktor çağırmışlar.  O, “Bana damdan düşeni getirin” demiş. Biz damdan düştük. Mesela bazı akademisyen arkadaşlar bana, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığım sırasında, “Haliç temizlenmez. Haliç’in doldurulması lazım” demişlerdi. Ama ben damdan düşenlerle konuştum... 

BİLEŞİK KAPLAR USULÜ

Kanal İstanbul’a bileşik kaplar usulüyle bakın. Tuzlu su, az tuzlu su... Bunlar bir araya geldiği zaman ortaya ne çıkar? Bunun bir ortalaması çıkar. Karadeniz’in tuz oranı nedir? Marmara’nın tuz oranı nedir? Olaya buradan bakılması lazım. Buradan bakarsanız, ortalamasını yakalarsınız. Kaldı ki bizim burada derdimiz şu: Hatırlayanlarınız varsa, Selimiye’nin önlerinde Independenta tankeri 7-8 ay yandı. Hatta o patlamada hamilelerin erken doğum yaptığı bile yazıldı. Bunun dışında gerek Karadeniz’den gelirken gerek Marmara’dan giderken yalılara çarpan kuru yük gemileri, tankerler oldu. Daha son zamanlarda da bu tür bir kaza yaşandı. Şimdi bu mudur çevre hassasiyeti yoksa bu tehlikelerden arınmış bir kanal mı?

ÇEVRE TEHDİDİ KALKACAK

Kaldı ki Boğazlarda, Montrö’de bize tanınan bir hak yok, istedikleri gibi gelip geçiyorlar. Düşünün, sizin Boğazınızı kullanıyorlar ama hiçbir şey elde edemiyorsunuz. Öyle bir durum var. Kanal İstanbul ise böyle değil, Süveyş Kanalı’nda ve diğerlerinde oraların nasıl kendilerine ait hakları varsa biz de bu yatırımı yaptığımız zaman bu tür bir hukukumuz doğacak. Üstelik kaza endişesi de taşımayacaksın. İşin bir de bu güzelliği var.  

Bu proje kapsamında çok farklı bir İstanbul’u inşa edeceğiz. Üzerinde 5 tane köprünün olduğu, içme suyu hatlarının deplase edildiği bir modeli hayata geçireceğiz. Bundan inanın bunların haberi yok.  Hatta, televizyonlarda da Kanal İstanbul’la ilgili görüntüler var. O görüntüler işin nihai hali değil. Onlar üzerinde de bazı çalışmalar yapılarak çok daha farklı bir noktaya gelinecek. Bize göre bu proje, İstanbul’un güzelliğine çevrecilik açısından güzellik katacak ve Boğaz’daki çevre tehdidini ortadan kaldıracak.

İSTEMİYORLAR DİYE YATIRIMLARI DURDURMAYIZ

17-25 Aralık kumpasının üstünden 6 yıl geçti. 6 yıl önce Türkiye’nin devasa projeleri engellenmeye çalışıldı. Hala engellemeler var mı?

Zaman zaman olmuyor değil maalesef...  Öyle de olsa, böyle de olsa biz bütün bu engellemelere rağmen projelerimizi hayata geçirmeye devam edeceğiz. İşte yüksek hızlı trenler çalışıyor, tüneller açılmaya devam ediyor. Birileri istemiyor diye bu yatırımları durduramayız. Geçen baktım; şehir hastaneleri ile ilgili de yine bir olumsuz yaklaşım sergilemişler. Ne imiş? “Yoğun bakımda ilaç, ameliyathanelerde sarf malzemesi yok” diyorlar. Sonra bir televizyonda izledim. Ankara Şehir Hastanesi’nin başhekimi öyle rakamlar verdi ki ben bile o rakamları hayal edemezdim.  Ameliyatlar noktasında da “Asla bir sıkıntımız söz konusu değil” diyor. Sonra ameliyat rakamlarını verdi. 3-4 tane hastane kaldırıldı. Nereye geldi onlar? Ankara Şehir Hastanesi’ne geldi. Şehir hastanesinde tedavi olanlar memnuniyetlerini bildirirken, ana muhalefetin başındaki zat, Türk Tabipler Birliği ideolojik yaklaşıyor. Onun için bizim bu yatırımlardan geri adım atmamız söz konusu değil.

Erdoğan Malezya Kralı ile görüştü

Başkan Erdoğan, Kuala Lumpur Zirvesi’ne katılmak üzere geldiği Malezya’da  Kralı Sultan Abdullah Riayatuddin Mustafa Billah Şah ile görüştü, Başbakan Mahathir Muhammed’i kabul etti. Erdoğan ile Sultan Abdullah’ görüşmesi Kraliyet Sarayı’nda basına kapalı gerçekleşti. Görüşme, yarım saat sürdü. Görüşmede Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan ve Sultan Abdullah’ın eşi Azizah Aminah Maimunah Iskandariah da yer aldı.  Erdoğan, Malezya Başbakanı Mahathir’i, Putrajaya’daki Başbakanlık Binası’nda kabul etti. Kabul basına kapalı yapıldı. Kabul sırasında Erdoğan ve Mahathir huzurunda iki ülke arasında farklı alanlarda 15 anlaşma imza altına alındı. “Bilim ve Teknoloji Alanında Türkiye ve Malezya Hükümetleri Arasında İşbirliği Anlaşması”nı Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ile Malezya Enerji, Bilim, Teknoloji, Çevre ve İklim Değişikliği Bakanı Yeo Bee Yin imzaladı. Ayrıca, Türkiye ve Malezya savunma ve teknoloji şirketleri arasında 14 iyi niyet anlaşması imzalandı.   

Başkan Erdoğan Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed’i kabul etti.

ÖNERİLEN VİDEO

Kepçenin temas ettiği binanın çökme anı kamerada

Kapat
Video yükleniyor...