11 Aralık 2024 Çarşamba / 10 CemaziyelAhir 1446

Başbakan Erdoğan: Blöf olup olmadığı görülecek

Başbakan Erdoğan, CHP’nin tezkere görüşmeleri sırasında takındığı tutuma tepki gösterdi. Esad’a “canın cehenneme” denilmesini hatırlatan Erdoğan, “ABD’ye canı cehenneme diyebiliyor musun?” dedi.

9 Ekim 2012 Salı 07:00 - Güncelleme:
Başbakan Erdoğan: Blöf olup olmadığı görülecek
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun tezkere konusunda AK Parti'ye yönelttiği suçlamaları hatırlatarak, 'Siz Amerika'nın karşısında el pençe divan duran adamlarsınız. Biz sizin cemaziyelevvelinizi biliyoruz' dedi.

Erdoğan, partisinin haftalık grup toplantısında, Hükümet'in Suriye ile ilgili politikalarını anlattı.

Erdoğan, geçtiğimiz hafta içinde yaptığı temaslarla ilgili bilgi verirken, bu haftaki Meclis çalışmalarında milletvekillerine başarı ve kolaylık diledi. Bazı üniversitelerin yeni eğitim yılı açılış törenlerine katıldığını anımsatan Erdoğan, afet riski taşıyan binaların yıkımıyla ilgili bilgiler verdi.


En büyük kentsel dönüşüm projesinin başlatıldığına dikkati çeken Erdoğan, Türkiye'yi gelişmiş Batı ülkelerindeki gibi afetler karşısında hazırlık duruma getirmeyi amaçladıklarını söyledi.

Türkiye'nin en büyük arıtma tesisini İstanbul'a kazandırdıklarını dile getiren Erdoğan, 1994'te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine başladıktan sonra Haliç'i temizleyerek, dereleri ıslah ederek bir çevrecilik anlayışını seslendirdiklerini anlattı. Bunun bir seferberlik olduğuna işaret eden Erdoğan, bu seferberliğin kendisinden sonra arkadaşları tarafından devam ettirildiğini belirtti.

Erdoğan, AK Parti'nin ilklerin partisi olduğunu vurgulayarak, attığı adımlarla sadece Türkiye'de değil, yurt dışına da bu örnekleri sunarak ilkleri başardığını kaydetti.


Geçtiğimiz hafta yabancı konuklarla bir araya geldiğini ve görüş alış verişi yaptığını vurgulayan Erdoğan, önümüzdeki günlerde de önemli diplomatik görüşmelerin yapılacağını anlattı.

-'Çok yönlü aktif dış politika izliyoruz'-

'Çok yönlü, çok boyutlu aktif bir dış politika izliyoruz' diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

'Türkiye'nin sesini her platformda en gür şekilde duyurmanın çabası içindeyiz. Değerlendirmelerimizi, tezlerimizi her yerde anlatıyor, politikalarımıza uygun sonuçlar elde etmek için mücadele ediyoruz. Ülkemizle birlikte kardeşlik hukukuyla bağlı olduğumuz bütün toplumların, mazlumların haklarını da aynı şekilde savunuyoruz. Ermenistan'ın Karabağ'daki haksız işgali karşısında, her platformda Azerbaycanlı kardeşlerimizin yanında olduk, oluyoruz, olacağız. Nükleer enerjiden barışçı amaçlarla yararlanmaya dönük çalışmalarında gerektiğinde İranlı kardeşlerimizin haklarını savunmaktan da çekinmedik. Varlıklarını ve haklarını korumak için verdikleri mücadelede hiçbir zaman Boşnak kardeşlerimizi kendimizden ayrı görmedik. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

Türkiye'ye ve dünyaya dar bir pencereden bakanların, gelişmeleri at gözlüğü ile takip edenlerin bizim dış politika vizyonumuzu anlamasını ve takdir etmesini elbette beklemiyoruz. Ama biliyoruz ki milletimiz bizi anlıyor. Attığımız adımları destekliyor, hedeflerimizi tasvip ediyor. Türkiye Cumhuriyeti bugün AK Parti'nin hayata geçirmiş olduğu çok boyutlu dış politika sonucunda şanlı tarihinden, köklü medeniyet geleneğinden aldığı güç ve ilhamla bölgesine ve dünyaya daha geniş bir ufukla, daha güçlü bir vizyonla bakıyor. Dünyaya açılmakla değil, içine kapanmakla övünenler Türkiye'nin AB vizyonunu, Balkan ufkunu, Kafkas perspektifini, Ortadoğu ve Kuzey Afrika yaklaşımını anlayamazlar. Sığ derede yüzmekte zorlananlar engin denizlere açılmaya cesaret edemezler. Türkiye Cumhuriyeti gölgesinden korkanların değil, yedi düvele meydan okuyanların omuzlarında yükselmiştir. Selçuklu'yu, Osmanlı'yı, Türkiye'yi kuran ruh onurunu, bayrağını, sancağını, vatanını, namusunu çiğnetmeyen, kutsal bildiği değerler için her şeyini geride bırakan bir ruhtur.'

Erdoğan, AK Parti iktidarının, ülkenin çıkarlarını ve insanlarının menfaatlerini büyük bir hassasiyetle gözettiğini belirterek, 'Bunların zarar görmesine de izin vermez. Ama AK Parti Hükümeti aynı zamanda ülkemizin egemenlik haklarını, toprak bütünlüğünü ve insanımızın can güvenliğini her şeyin üzerinde tutar. Buna kast eden hiçbir mihraka da geçit vermez' şeklinde konuştu.


Türkiye'nin onurunu, ülkenin saygınlığını, milletin izzetini aynı kararlılıkla korumaya, milli güvenliği ve milli menfaatleri aynı hassasiyetle müdafaa etmeye devam edeceklerini ifade eden Erdoğan, geçtiğimiz hafta Meclis'te kabul edilen tezkereyle ilgili tartışmalara değindi.

-'Bizim kanımız, canımız buna müsaade etmez'-

Erdoğan, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ihtiyaç duyulması halinde yurt dışına gönderilmesi için Meclis'te Hükümete yetki verildiğini anımsatarak, 'Bu görüşmeler esnasında tarihe not düşülmesi gereken ibretlik görüntüler ortaya çıkmış, bazı muhalefet partilerinden esef verici tavırlar sergilenmiştir. Türk siyasi tarihinde bu tezkere konusunda yaşanan tartışmaların siyasetin kırılma noktalarından biri olarak yerini aldığına inanıyorum' dedi.

CHP temsilcilerinin tezkereyi değerlendirme biçimlerinin çarpıklığının zaman geçtikçe daha iyi anlaşılacağını kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:

'Zamanı geldiğinde, bunlar açıklandığında bu ana muhalefet partisi ne kadar maharetliymiş, bunu göreceksiniz. Türkiye'ye komşu ülkeden silah doğrultuluyor, sadece doğrultulmakla kalınmıyor, bu silah neredeyse her gün ateşleniyor, insanlarımız hayatını kaybediyor. Ana muhalefet partisi çıkmış saldırganın, katilin, zalimin, mütecavizin ağzıyla konuşuyor, onun avukatlığına soyunuyor. Bu nasıl bir şuursuzluktur, bu nasıl bir izansızlıktır. CHP zihniyetinin Suriye'de katledilen, her türlü zulme maruz bırakılan insanların haklarını, hukuklarını önemsemediğini, bunları savunmak yerine Esed'in hakkına hukukuna arka çıkmayı tercih ettiğini gördük, biliyoruz. CHP zihniyetinin zihin dünyasında Şanlıurfa, Hatay gibi Esed yönetiminin saldırısına maruz kalan yerler, acaba vatan topraklarından sayılmıyor mu? Burada hayatını kaybeden insanlar bizim vatandaşımız, bizim kardeşimiz, bizim canımız ciğerimiz değil mi?

Bakın bir atış yapılıyor, biz boş araziye düştü diye cevap vermedik, iki yapıldı, cevap vermedik, üç yapıldı, yine can kaybı yok diye sadece notayla bıraktık. Dört, beş, altı; yine herhangi bir can kaybı yok diye notayla cevaplandırdık. Yedincisinde, işte Toprak Mahsulleri Ofisi ve orada beş canımız gitti. İki anne, üç yavrumuz. Biz şimdi artık buna da sessiz mi kalacaktık ey Kılıçdaroğlu? Senin canın, kanın her şeyin buna müsaade edebilir ama bizim kanımız, canımız buna müsaade etmez. Buralara yönelik saldırılar tezkere için yeterli gerekçe oluşturmuyor. Efendim biz bu tezkere ile dünyaya savaş açabilirmişiz. Şimdi o işin perde arkası. Açılır açılmaz. Onu yeri zamanı geldiğinde konuşuruz. Efendim blöf yapıyorlarmış. Blöfün de ne olduğunu onun da yeri zamanı geldiğinde görürsün. Nitekim işte o gece gereken adımlar atılmıştır ve misliyle, hakkı verilerek neticesi de alınmıştır. Siz nerede, hangi boyutta, hangi asırda yaşıyorsunuz ey Kılıçdaroğlu.'


-'Siz Amerika'nın karşısında el pençe divan duran adamlarsınız'-

Başbakan Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun tezkere konusunda AK Parti'ye yönelttiği suçlamaları hatırlatarak, 'Kalkıyorsun Amerika'ya meydan okuyorsun. Yok Esed'in canı cehenneme... Hadi siz de Amerika'ya 'canı cehenneme' diyebiliyor musunuz?... Sokak ağzı bu, sokak ağzı. Siz Amerika'nın karşısında el pençe divan duran adamlarsınız, el pençe divan duran adamlar. Biz sizin cemaziyelevvelinizi biliyoruz. Amerika'nın Başkanı, afedersiniz orada tırabzanın üzerinde otururken, sizin devamlı takdir ettiğiniz, izinden arkasından gittiğiniz liderler de el pençe divan duruyordu. Biz böyle bir tabloyu yaşamadık, yaşamıyoruz ve bu milletin onuru neyi gerektiriyorsa, o tabloyu, o görüntüyü veriyoruz' diye konuştu.

Erdoğan, CHP'ye hitaben şöyle devam etti:

'Size hangi komplo teorisyenleri akıl daneliği yapıyor. Ortada somut bir konu, somut bir sorun var. Sizin toprağınıza top atışı açıldığında, insanınız öldürüldüğünde siz ne yaparsınız, nasıl davranırsınız? Görmezden mi gelirsiniz, sineye mi çekersiniz, alttan mı alırsınız? Egemenliktir, hürriyettir, vatandır, bayraktır, onurdur; bunlar sizin kitabınızda bir şey ifade etmiyor mu? Siz hiç mi İstiklal Marşı'nı okumuyorsunuz. Biz milli marşımızdan aldığımız ilhamla hareket ediyoruz.

'Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım / Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım / Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım / Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım / Arkadaş yurduma alçakları uğratma sakın / Siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın / Doğacaktır sana vadettiği günler Hakkın / Kim bilir belki yarın belki yarından da yakın.'

Ey CHP, ey CHP'nin Genel Başkanı bu milli marş sadece geçmişi anlatmıyor, geleceğe de ışık tutuyor. Onun için bu Parlamento'da saatlerce alkışlanarak onaylandı. Siz destek verin ya da vermeyin. Türkiye Cumhuriyeti topraklarına, Türk Milletine, bayrağımıza, egemenliğimize yönelen her türlü tehdit, karşısında bizi bulacaktır.'

-'Devlet olmanın gereği, her türlü ihtimale hazırlıklı olmaktır'-

Esed yönetimine bağlı askerlerin Türkiye topraklarına top mermileri attığını anımsatan Erdoğan, 'Biz buna karşı tepkimizi derhal gösteriyor, misliyle mukabele ediyoruz. Angajman kuralları neyi gerektiriyorsa, şu anda bunu yapıyoruz, yapmaya devam ediyoruz. Artık karşılıksız bırakmak asla yok' şeklinde konuştu.

Bunun yanında bütün ihtimalleri dikkate alarak, her türlü hazırlığı da yaptıklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, tezkerenin de bu hazırlıklardan biri olduğunu söyledi.

'Devlet olmanın gereği, her türlü tedbiri almak ve her türlü ihtimale hazırlıklı olmaktır' diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

'Eğer caydırıcılık özelliğinizi yitirseniz, inandırıcılığınızı, ciddiyetinizi kaybederseniz, ne devletinizin hukukunu, ne milletinizin haklarını koruyamazsınız. Biz bugünden tedbirimizi almakla mükellefiz. Diplomasinin bütün araçlarını kullanarak milletimizin ülkemizin çıkarlarını savunuyoruz, savunmaya da devam edeceğiz. Diplomasinin sınırlarının bittiği yerde ise diğer araçları, diğer imkanları devreye almak, büyük devlet olmanın gereğidir. Böyle bir durumda konunun önemine ve aciliyetine binaen hükümetin böyle bir yetkiye sahip olması gerekiyordu. Bizim yaptığımız, işte bu yetkiyi Meclisimiz'den alarak bundan sonraki gelişmelere hazırlıklı olmaktır. Nitekim Suriye yönetimi, verdiğimiz notalara rağmen sınırımızı ihlale devam edince, saldırgan tutumunu sürdürünce fiili karşılık vermemiz kaçınılmaz olmuştur. Silahlı Kuvvetlerimiz de anında misliyle mukabelede bulunmuştur.'

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Amerika'ya rağmen İran'ın yanında yer aldıklarını belirterek, 'Gece 1-2'lere kadar bizimle bunları konuştular; 'Ne olur siz de destekleyin.' Biz desteklemedik. 'Biz tükürdüğümüzü yalayamayız' dedik' diye konuştu.,

'Amerika'ya rağmen biz İran'ın yanında yer aldık' diyen Erdoğan, 'Senin bunlardan haberin yok mu? Çıkıyorsun sağda, solda bunları konuşuyorsun. Çık da konuş diyor. İşte konuşuyoruz. Gece 1-2'lere kadar bizimle bunları konuştular; 'Ne olur siz de destekleyin.' Biz desteklemedik. 'Biz tükürdüğümüzü yalayamayız' dedik ve nükleer enerji konusunda Brezilya Devlet Başkanı ile birlikte ikimiz, orada gayet dik durduk. O zaman üstelik BM Güvenlik Konseyi'nde geçici üyeydik. Öyle bir dönemde bunu yaptık. Sen AK Parti iktidarını ne zannediyorsun ya? Önce aynaya geç bir bak bakalım, kimsin, nesin, neredesin? Sayın Kılıçdaroğlu ve avanesini bu saplantıdan kurtulmaya davet ediyorum. Bakın Şia, biz ise Sünni...Biz orada da bu desteği verdik' diye konuştu.

Kendilerinin Suriye politikalarını eleştirenlerin 'Suriye'de olan bitenlere sırtımızı dönmek, oradaki kardeşlerimizi kaderleriyle baş başa bırakmak Türkiye'ye kazandırır mı kaybettirir mi?' sorusuna samimiyetle yanıt vermesini isteyen Erdoğan, şöyle konuştu:

'Türkiye geçmişte çok uzun bir dönem içine kapanma, çevresinde olup bitenlere karşı kayıtsız kalma politikası izledi. Hiç uzağa gitmeye gerek yok. Bugün hala ülke olarak uğraştığımız terör meselesi, işte bu anlayış sebebiyle kronikleşip bu günlere gelmedi mi? İşte son seçimlerde CHP, Hakkari'de Türk bayraklarını bir kenara koymak suretiyle terör örgütünün uzantısıyla el ele, kol kola kendisine miting yapmadı mı, seçim sonuçlarında da ortaya çıkmadı mı, çıktı. BDP birinci, AK Parti ikinci, MHP üçüncü, CHP dördüncü parti oldu. Gerçek ortada, kiminle el ele verdiğiniz ama buna rağmen aldığınız netice ortada. Türkiye 1980'li, 90'lı yıllarda Irak'ta, Suriye'de olup bitenler karşısında, 'görmedim, duymadım, bilmiyorum' politikası izledi. Ama bu ülkelerde yaşanan olayların olumsuz yansımalarına maruz kalmaktan yine de kurtulamadı. Bugün biz Suriye'ye sırtımızı dönüp, oradaki zulmü görmezden geldiğimizde ülkemizin çıkarlarını daha iyi savunmuş olmayacağız. Tam tersine, ülkemizin çok daha büyük sıkıntılara maruz kalmasına sebebiyet vereceğiz.

Öyle komik şeyler söylüyorlar ki efendim dün biz Esed ile kol kolaymışız da bugün düşmanlık yapıyormuşuz. Biz dün de Suriye halkıyla kol kolaydık bugün de kol kolayız, bunu niye söylemiyorsun? Beşşar Esed bir kişi, 10 kişi, 100 kişi, bin kişi...Ama orada milyonlarca Suriye halkı var, biz onlarla el eleyiz, kol kolayız. Eğer dün kol kola olduğumuz eğer bugün bize ihanet ediyorsa, biz onu hemen olduğu yerde bırakırız. Burada da böyle bir durum olmuştur. Esed'e verdiğimiz destek, Suriye halkının hak ve özgürlükleri konusundaki beklentileri hayata geçirmesi şartıyladır. Esed yanlış yaptıkça bizi de kaybetti, hukuki ve siyasi meşruiyetini de kaybetti. Esed bitmiştir. Esed, şu anda koltuk değnekleriyle ayakta durmaktadır. O koltuk değneklerinin de markasını herhalde sizler biliyorsunuz. O koltuk değnekleri düştüğü anda kendisi de bitecektir. Biz dün de aynı yerdeydik, bugün de aynı yerdeyiz. Yani Suriyeli kardeşlerimizin yanındayız. Bizim Suriye ile ilgili, Suriye halkıyla ilgili hissiyatımızda, temennilerimizde, umutlarımızda hiçbir değişiklik yok. Duruşu bozulan, ekseni değişen Esed'dir ve onun yönetimidir. Türkiye'nin hem kendi vatandaşları karşısındaki yükümlülükleri hem de kardeşlik hukuku çerçevesinde Suriye halkına karşı sorumlulukları, böyle bir politika izlememezi gerektiriyor. Biz kendi vatandaşlarımızın evlerinde, işyerlerinde, bağlarında, bahçelerinde huzur ve güven içinde yaşamalarını sağlamakla mükellefiz.'

Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'in komutanlarla birlikte bölgede olduğunu belirterek, 'Durmak yok, yoğun bir şekilde kararlılığımızı ortaya koyacağız. Böyle büyük bir devleti, böyle büyük bir milleti CHP yönetiminin keyfine kaprislerine mahkum edemeyiz, buna asla izin veremeyiz' diye konuştu.

CHP'nin, böyle bir meselede, ortaya milli bir duruş koyamayacak kadar farklı bir yerde olduğunu ifade etti. Türkiye'nin kaderini; tezkereye karşı çıkmak görüntüsü altında Suriye yönetimine, Esed'e destek olan onların çıkarına onlardan daha fazla hizmet eden Anamuhalefet partisinin ellerine bırakamayacaklarını bildirdi. Erdoğan, CHP'nin bu hadise de bir kez daha BDP'nin kuyruğuna kapıldığını söyledi.

Başbakan Erdoğan, bölücü terör örgütü uzantılarının, Suriye'nin kuzeyindeki varlığını koruma kaygısında olan BDP'nin hangi amaca hizmet ettiğinin herkesçe anlaşıldığını kaydederek, 'Esed aşkının CHP'nin gözünü kör etmesini anlamak mümkün değil' dedi. Erdoğan, Hükümet'in tezkereye ne kadar ihtiyacı bulunduğunun o kadar açık olduğunu, bunu tartışmanın bile abesle iştigal olacağını bildirdi.

Erdoğan, 'Şayet tezkereyi desteklemeyi Hükümet'e ve AK Parti'ye destek olarak görüp gururunuza yediremiyorsanız, hiç olmazsa susma erdemini gösteriniz. Meclis'ten sonra hala televizyon televizyon dolaşıp bunları söylüyor. Buyur devam et, zaten konuştukça batıyorsun, öyle bir bataklığın içindesin, çırpındıkça daha da batacaksın. Bu milli meselede ortaya koyduğu ilkeli duruş için MHP'ye ve genel başkanına teşekkür ediyorum. Bize her şeyi söyleyebilirsin, ayrı bir şey ama nihayetinde 'bu bir milli meseledir' deyip bu işe destek vermek erdemliliktir' diye konuştu.

-'Bir kişi için Hint Yarımadası'na donanma gönderen millet'-

Suriye'de onlarca yüzlerce insanın ölmeye devam ettiğini, bu ölümler ve yaşanan çatışmaların sorunu daha da derinleştirdiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

'Bir televizyon kanalı, Telabya'daki Türkmen kardeşlerimizin çektikleri zulmü anlatıyor. Bunlar bizimle iç içe, bunlarla akrabalıklarımız var. Buna nasıl sessiz kalırız ya olabilir mi? Bunun tarihi sorumluluğu var bizim üzerimizde. Suriye'deki gelişmeleri bütün uluslararası kuruluşlar, devletler dikkatle takip ediyor, gizli veya açık müdahil olmaya çalışıyor, hatta attığımız adımı hepsi destekliyor, 'yanınızdayız' diyorlar. Ama Türkiye'nin Anamuhalefet partisi karşımıza dikiliyor.

Biz Suriye konusunda ekonomik veya siyasi hesaplarla hareket etmiyoruz. AK Parti iktidarını Suriye konusunda ileri gitmekle, kendi başını ağrıtmakla suçlayanlar büyük bir yanılgı içindedirler. Türkiye'nin yanı başındaki yangına seyirci ve sessiz kalması mümkün değil. Komşusundaki yangına karşı gözünü ve kulağını kapatanlar, sadece kendilerini kandırırlar. 910 kilometrekarelik sınırımız olan bir ülkedeki her gelişme, siz isteseniz de istemezseniz de sizi de etkiler, sizi de olumsuz sonuçlara doğru sevk eder. On binlerce insan sınırı geçerek dost ve kardeş gördüğü Türkiye'ye sığınıyor. Şu anda rakam 100 bini buldu. Biz bu 100 bin kardeşimize ev sahipliği yapıyoruz, yapacağız. Bütün gayretimizle onlara elimizdeki tüm imkanları seferber ederek, farklı yerlerden destek gelmeden, CHP'den de destek gelmiyor ha onu söyleyeyim... Diğerini söylememize gerek yok. Biz bütün mücadelemizi veriyoruz, vereceğiz, o kardeşlerimizi burada en iyi şekilde ağırlamaya devam edeceğiz.

Hükümet'in Suriye politikasını eleştirenler, bu insanlık dramına karşı nasıl davranmayı öneriyor? Kapıları kapatıp onları zalim Esed rejiminin kucağına atalım; binlerce, onbinlerce insanı o katliamın içinde bırakalım onu mu istiyorlar? Bu Türk milletine yakışır mı? Kendi halkını, şehirlerini bombalayan Esed'e gösterdiğiniz sempatinin, empatinin, muhabbetin bir parçasını bu mazlum, mağdur çaresiz insanlar niçin gösteremiyorsunuz? Türkiye gerekirse sıkıntı çeker ama kendisine sığınan mazlum insanlara sırtını dönemez. Bu bizim tarihimizde de kültürümüzde de değerlerimize de yok. Bu millet ta Hint Yarımadası'na bir kişi için donanma gönderen bir millettir. Bu bir insanlık, samimiyet testidir. Türkiye bu meseleye insani hassasiyetle yaklaşmıştır, bundan sonra da aynı erdemli tavrı sergilemeye devam edeceğiz.'

-'Saddam'ın zulmünden kaçanlara da kucağımızı açmıştık'-

Başbakan Erdoğan, Suriye'nin ve halkının Türkiye için herhangi bir ülke olmadığını kaydetti.

Türkler'in, Suriye'de kan bağı ile bağlı pek çok akrabası olduğunu ifade eden Erdoğan, 'Suriye halkının tamamı bizim kardeşimiz. Arabı ile Türkmeni ile Kürdü ile hepsi bizim kardeşimiz. Müslümanı, Hristiyanı ile hepsi bizim kardeşimiz. Her birimiz kendi öz kardeşimizin başı dara düştüğünde maddi ve manevi imkanlarımızla onun yanında yer almıyor muyuz? Suriye'deki kardeşlerimiz konusunda da Türkiye, Türk halkı olarak aynı duygular içindeyiz, aynı tepkileri veriyoruz. Uluslararası kuruluşların batı ülkelerinin, bölge devletlerinin Suriye politikaları farklı saiklerle oluşabiliyor olabilir ama biz Suriye politikamızı, Suriye halkı karşısındaki duruşumuzu onlara göre, onların saiklerini bakarak asla belirlemedik belirleyemeyiz' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin geçmişte, 1990 yılında Kuzey Irak'tan Saddam'ın zulmünden kaçanlara hiç tereddüt etmeden kucağını açtığını hatırlatarak, Türkiye'ye yaklaşık 750 bin kişinin sığındığını kaydetti.

Türkiye'nin, Bulgaristan'da zulme uğrayan Türkler'e de kucak açtığını dile getiren Erdoğan, 'Bosna'da zulme uğrayan kardeşlerimiz için de aynısını yapmıştık. Kıbrıs'ta soydaşlarımız katletildiğinde, varlıkları tehlikeye girdiğinde hiç tereddüt etmeden, bize faturası ne oldu diye bakmadan bütün imkanlarımızla yanlarında olmuştuk, hala da olmaya devam etmiyor muyuz? Hala da bunun bedelini ödemiyor muyuz? 'Hadi bunu Yunanlılara bırakalım' diyebilir miyiz? Niye demiyoruz? Aramızdaki bağlar bunu gerektiriyor da onun için' dedi.

-'Halkla karşı karşıya olduğu tezkerede ortaya çıkmıştır'-

Suriye'dekilerin namusunu, canlarını, geleceklerini kurtarma mücadelesini desteklemeyi insanlık borcu olarak gördüklerini belirten Erdoğan, 'Bizim asla kimsenin toprağında, egemenliğinde gözümüz yok. Tek amacımız kardeşlik hukuku ile bağlı olduğumuz Suriye halkının bu kaostan, zulümden kurtulup bir an önce huzura ve refaha kavuşmasıdır' sözlerini sarfetti.

Erdoğan, 'Ülkemdeki bazı mahfillere de sesleniyorum: Suriye halkı bizim canımız ciğerimizdir, ama bizim Suriye'nin başındaki rejimle sorunumuz vardır. Bunu birbirinden kesin hatlarla ayırın. Ana muhalefetin de mevcut yönetimle barışık olduğu, halkla karşı karşıya olduğu tezkerede ortaya çıkmıştır' dedi.

Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

'Eğer topraklarımıza atılan bombalara bu derece dikkatli, bu derece metanetli, bu derece hassas cevaplar veriyorsak, sebebi Suriyeli kardeşlerimize zarar vermekten kaçınmamızdır. Biz Suriye'yi, Suriye halkını kesinlikle düşman olarak görmüyoruz, biz sadece mevcut Suriye yönetimi ile Suriye halkı arasındaki ihtilafta, hakka ve hakkaniyete uygun şekilde Suriye halkının yanında yer alıyoruz. Çünkü bizim anlayışımızda zulmü alkışlamak, zalimi sevmek asla yoktur. Zulüm ile abad olunmaz. Sayın Kılıçdaroğlu'nan şunu da hatırlatmak istiyorum: Türk dış politikasının belirlenmesinde hiç bir zaman mezhep konusu etkili olmamıştır. 'Arap baharı' diye ifade edilen süreçte, yönetimden düşenlerin çoğu Sünni idi. Ey Kılıçdaroğlu yakın siyasi tarihi de iyi oku. Bırak tarihi, anı oku ama anı okumaktan da uzaksın. Biz bunlar Sünni'dir diye zalimleri, diktatörleri desteklemedik. Sünni'nin içinden de diktatör, zalim çıkar. Nereden çıkarsa çıksın biz hepsinin karşısındayız.'

Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, bölücü terör örgütünün son aylarda gerçekleştirdiği alçakça saldırılardan sonuç alamadığını ve alamayacağını gördüğünü belirterek, Türkiye'nin gücü ve kararlılığı karşısında yine hüsrana uğradığını ifade etti.

Türkiye'nin terör belasından bir an önce kurutulup, barış ve huzur içinde yoluna devam etmesi hedefinden zerre kadar sapmadıklarını kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:

'Burayı özellikle vurguluyorum; gerek size gerek ekranları başında bizi izleyen halkıma sesleniyorum; elinde silah olan, kan döken, can alan, tehdidi, tedhişi yöntem olarak benimsemiş hiç kimseye en küçük müsamahamız yoktur, olamaz. Eline silah alıp masum insanları katleden teröristlere karşı 'iyi çocuklardı' açıklamasını yapan, katilleri masum, terörü mazur göstermeye çalışan hiçbir anlayışa prim vermedik, vermeyiz ve onları da savunamayız. Onlarla da el ele olamayız. Evlatlarımızı katleden ve bu mücadeleler esnasında ölen terörist için de ağlamadık, ağlamayız. Bunun da çok açık, net söylüyorum; bu bizim hem insani hem vicdani görevimizdir de. Bunu böyle bileceğiz. Bunu böyle bilmeye de mecburuz. Biz kalkıp bazı şeylerle, birilerini memnun etmek için bazı ifadeleri kullanamayız. Yerimizi iyi bileceğiz. Siyaseti bırakın siyasetçiler yapsın. Herkes kendi görevini yapacak. Terör örgütüyle mücadelemiz hukuk ve demokrasi içinde aynı kararlıkla devam edecektir. Burada bu mücadelede bütün ölenlerimiz bizim ağlama sebebimizdir. İşte biz onun için diyoruz ki 'anaların gözyaşı dinsin' diyoruz. 'Biz anaların gözyaşına dinsin' diye haykırırken analarımızın gözyaşına kimsenin gözyaşı ilave etmesine hakkı yoktur. Burayı da çok iyi bilmemiz lazım.'

Erdoğan, dağa çıkışları durdurmak, örgütün kandırarak dağa götürmeye çalıştığı çocukları kazanmak için her türlü sosyal projeyi hayata geçirdiklerini ve geçirmeye devam etiklerini anlatarak, 'Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinde Cumhuriyet tarihinde bizim yaptıklarımız benzer en ufak bir şey oldu mu ya? Ne yapıldıysa biz yaptık. Ret, inkar, asimilasyon politikalarını ortadan biz kaldırdık. 'Kürt' kelimesini ağzına alamayanların olduğu bu ülkede 'Kürt kardeşlerimiz' ifadesini ağzına alan ilk iktidar biz olduk. Bu mudur asimilasyon, ret ve inkar politikası soruyorum sizlere? Anamuhalefet partisi bunları yapabildi mi yapamadı' diye konuştu.

Kendilerinin her doğanı doğduğu gibi kabul eden medeniyetin mensupları olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam eti:

'Bu Kürt de olur, Türk de olur, Arap da olur, Laz da olur, Çerkez de olur, Gürcü de olur, Roman da olur, ne olursa olsun. Hepsi bizim canımızdır, ciğerimizdir. Ailelerin anne ve babaların da yardımıyla yaşatmayı ve şefkati esas alan politikayı biz izliyoruz. Nerede ne olursa olsun, şahsım, bakan arkadaşlarım, teşkilatım hep orada oldu. Ancak örgütün piyonu haline gelen ölüm makinelerine karşı devletin kahhar yüzünü göstermekten çekinmiyoruz. İnsanımızın can güvenliğine kastedenleri etkisizleştirmek için gereken bütün adımları da atıyoruz. Bugünlerde şen şakrak oynayan bazı gazeteler benim bu açıklamalarımdan sonra hemen şunu tabii söyleyeceklerdir; 'Erdoğan'dan milliyetçi söylem.' Evet bu milliyetçi söylem ise milliyetçi...Bunu da açıkça söylüyorum. Çünkü artık onlar da benim ezberim oldu, biliyorum. Her zaman ifade ediyorum; bir kez daha tekrarlıyorum, biz Türkiye'nin bütün sıkıntılarını, sorunlarını milletimizle birlikte çözdük. Kürt kardeşlerimizin sorunlarını da başka hiçbir yerle değil, bizatihi onlarla birlikte çözeceğiz.'

-'KCK operasyonlarının nedeni...'-

Konuşmasında 'Kürt kardeşlerime tekrar sesleniyorum' diyen Erdoğan, şunları söyledi:

'BDP belediyelerinin olduğu il, ilçe, beldelerdeki kardeşlerime sesleniyorum; güllük gülistanlık yerlerde mi yaşıyorsunuz, yoksa pislik içinde mi yaşıyorsunuz? Sizi insan yerine koyup da hizmet veren yerel yönetim anlayışı var mı, yok. Niye? Çünkü onların derdi başka. Biz yapılan tahsislerin nasıl değerlendirildiğini de çok iyi biliyoruz. KCK operasyonu denilen olayları da benim Kürt kardeşlerimin çok iyi bilmesi lazım. KCK operasyonlarının nedeni, Kürt kardeşlerimizin hakkını, hukukunu farklı yerlere çeken, gönderen yönetimlere karşı yapılmıştır. Bunlar çok açık net ortada. Belediye başkanları, belediye başkanlığı yapmıyor zaten. Yanlarına gönderilmiş olan malum elemanlarla yönetiliyor belediyeler. Bunları çok iyi bilmemiz lazım. Bugüne kadar geçmişte sorun olarak dile getirilen, beklenti olarak ifade edilen ekonomik, sosyal, kültürel birçok meseleyi biz çözüm yoluna koyduk. Bunları bir lütuf olarak yapmadık, terörle bağlantılı bir konu olarak olarak yapmadık. Bu talepleri Kürt kardeşlerimizin en doğal, en tabii, en insani hakları olarak gördüğümüz için karşıladık, gereğini yerine getirdik. Ama bunlar bakıyorsunuz utanmadan, sıkılmadan gidip bölgede 'biz tehdit ettik de iktidar onun için bunları yaptı' diyor. Bizim bütün seçim propagandalarında, programlarımız her şeyimiz açıkça ortada. Biz daha yola çıkarken Afyonkarahisar'da bir şey söyledik; Kürt kardeşlerime tekrar bunu hatırlatıyorum. 'BDP'nin bu oyunlarına gelmeyin' diyorum. Ne dedik Afyon'dan yola çıkarken, iktidarımızdan 16 ay önce; '3 kırmızı çizgimiz var, bir biz etnik milliyetçilik yapmayacağız' dedik. Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Abaza, bilmem ne ayrımı yapmayacağız. Çünkü biz 'yaratılanı yaratandan ötürü seviyoruz' dedik ve yola öyle çıktık. Bu ne demek; Ey Kürt kardeşim senin yanında olan biziz ya, onlar seni istismar ediyor. Biz seni istismar etmiyoruz, etmeyeceğiz. İktidar olduğumuz andan itibaren 'bunun neticelerini alacaksın' dedik. Aldı mı, aldı.'

-'Anadilde eğitim, öğretim. Yok böyle bir şey'-

Erdoğan, bölücü terör örgütünün kendine göre bazı istismar başlıkları olduğunu belirterek, 'Biz o başlıklara da gelmeyiz. Nedir? Anadilde eğitim, öğretim. Yok böyle bir şey. Bizim ülkemizin resmi dili Türkçe'dir. 'Bu bir haktır' iddiasında bulunanlara sesleniyorum; bu bir hak değildir, öğrenmesi haktır, onları öğretmek, onun zeminini hazırlamak da bizim görevimizdir. Bunu da yaptık. Buyurun; okullarda Kürtçe'yi seçmeli ders olarak getirdik. Üniversitelerde aynı şekilde bölümler açtık, buyursunlar öğrensinler. Konuşmak cezaevlerinde yasaktı. onun önünü bile, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi ile genelgeyi yayınladım ve o süreci de başlattık. Bunları biz yaptık. Bu adımları attık. Yani belediyenin içinde sadece müdürün kapısına, Kürtçe müdür demenin bir anlamı yok. Onu halk görmüyor, bilmiyor.

Yaptırdığımız kamuoyunun araştırmalarının neticeleri elimizde. Kimseyi aldatmaya gerek yok. Şu anda seçmeli Kürtçe dersine başvurularla ilgili rakamlar ortada. Benim Kürt kardeşim de bazı gerçekleri biliyor. Bugün Avrupa'da bu işin tahrikini yapan ülkelerde, Türkçe azınlık hukukuna tabi olduğumuz halde bize Türkçe orada anadil olarak verilmiyor eğitim-öğretimde. Bunu bazı arkadaşlarım bilsin, lütfen bunu araştırsınlar. Ama onlar buraya gelince bakıyorsun hemen tahrik ediyorlar. Bu konuları iyi anlamamız, iyi bilmemiz lazım, tahriklere de gelmememiz lazım. Birilerinin ağzıyla da konuşmanın anlamı yok.'

-'Oyuna gelmeyeceğiz'-

Erdoğan, Türkiye'nin hem devlet olarak hem kamuoyu olarak terörün sonuçlandırılması için tam bir kararlılık içinde olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

'Eksik olan muhalefet partilerinin bu konuda ortak bir duruş takınması, sorumlu ve duyarlı hareket etmesidir. Bu sorundan muzdarip olan her parti, süreçte yapıcı rol üstlenmeli, Hükümet'in mücadelesine katkı sağlamalıdır. Sorunun çözümünde öncelikle Kürt kardeşlerimiz Hakkari'de, Şırnak'ta, Diyarbakır, İstanbul'da Türkiye'nin bütün illerinde, ilçelerinde, köylerinde yaşayan 75 milyon insanımızdır. Biz terör sorununu vatandaşlarımızla birlikte, onlarla el ele gönül gönüle vererek çözeceğiz. Bakın adı üzerinde ya, 'Milli Birlik ve Kardeşlik' diyoruz. Allah aşkına milli birlik ve kardeşlikten bir terör esintisi alabiliyor musunuz? 'Milli birlik' diyoruz, 'kardeşlik' diyoruz. Bu başlıkta bir sıkıntı olabilir mi? Ama maalesef buna sıkıntı giydirmeye çalışan mahfiller de var. Bu oyuna da gelmeyeceğiz. Terör örgütü AK Parti iktidarı döneminde güçlenen devlet millet kaynaşmasını, hükümet millet kucaklaşmasını bozamadı, kıramadı. Sıkıntısı burada. İnşallah bugüne kadar attığımız adımlar, bundan sonra atacağımız adımlar sayesinde bu meseleyi geride bırakacağız. '