Türkiye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bilkent Üniversitesinde Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla gerçekleştirilen “Her İnsan Bir Dünya” temalı programa katıldı. İnsanın bizatihi varlığıyla doğuştan gelen haklara sahip olduğunu belirten Erdoğan, yaşama hakkıyla başlayan ve hayatın her alanını kapsayan bu hakların ihlalinin insana yapılmış en büyük zulüm olduğunu söyledi.
KARA LEKELERİ VAR
Erdoğan, insanları cinsiyetine, ırkına, rengine, diline, inancına, meşrebine göre ayrımcılığa tabi tutmanın, zulüm araçlarından biri olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu: “Bizim inancımızda Rabbimizin muhatabı tektir. O da insandır. Bunun dışındaki tüm ayrımlar sunidir. Meseleye bu şekilde baktığımızda insan hakları başlığı altında tartışılan konuların hepsi de bizim medeniyetimizin değerlerini ifade eder.” Kur’an-ı Kerim, Hazreti Muhammed’in örnek hayatı ve veda hutbesinde ortaya koyulan ilkelerin aslında en büyük insan hakları belgesi olduğunu dile getiren Erdoğan, Hazreti Muhammed’in veda hutbesindeki “Ey insanlar, Rabbiniz birdir, babanız da birdir. Hepiniz Adem’in çocuklarısınız. Adem ise topraktandır. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap’a üstünlüğü olmadığı gibi kırmızı tenlinin siyah üzerinde, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah’tan korkmadadır. Allah katında en kıymetli olanınız ondan en çok korkanınızdır” sözlerini paylaştı.
Erdoğan, “Ahmet Yesevi’den Yunus Emre’ye, Hazreti Mevlana’dan Hacı Bektaşı Veli’ye kadar ecdadımız da bu konuda tüm insanlığa ışık tutan tavsiyeleriyle öne çıkmaktadır” diye konuştu.
“Bu bakımdan dünyadaki insan hakları talepleri aslında bize uzak veya yabancı değildir” diyen Erdoğan, “Dikkat ederseniz bu konudaki en büyük mücadeleler insana en büyük zulümlerin yapıldığı yerlerde ortaya çıkmıştır. Mesela Amerika’sından Avrupa’sına kadar bugünkü Batı’nın geçmişi en ağır insan hakları ihlalleriyle doludur. Ülkemizin meşru terörle mücadele hakkını insan hakları başlığı altında eleştirenlerinlerin geçmişlerinde soykırımdan sömürgeye kadar her türlü utanç verici leke mevcuttur” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, “Tam tersine bizim geçmişte, bugün de böyle bir ayıbımız yoktur. Dünyanın neresinde bir mazlum, mağdur, garip, hakkı hukuku ihlal edilen insan varsa tüm gücümüzle biz onların yanında yer aldık, alıyoruz ve alacağız” dedi.
‘ÖNCE İNSAN’ DİYORUZ
Türkiye’nin Suriye’den Filistin’e, Somali’den Arakan’a kadar her yerde bu onurlu duruşuyla insanlığa ortak olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti: “Hükümetlerimiz döneminde sessiz devrim dediğimiz reformlarla vatandaşlarımızın her anlamda hayat düzeyini yükselttik. Eğitimden sağlığa, barınmadan enerjiye her alanda ülkemize çağ atlattık. Yasakları kaldırdık, özgürlük alanlarını genişlettik. Güvenliği ve adaleti tahkim ettik. Demokrasimizin üzerindeki vesayet gölgesine son verdik. Ülkemizdeki dini azınlıklara ait vakıfların mallarını iade ettik, tüm haklarını kullanabilmelerini sağladık. Yargı reformu strateji belgesi ve insan hakları eylem planıyla insan hakları alanındaki çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Açıklanan Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Endeksi’nde Türkiye artık çok yüksek insani gelişme kategorisinde yer alıyor.Hep önce insan demeye, insanı yaşat ki devlet yaşasın demeye devam edeceğiz.”
KYK BORÇLARINDA ÖĞRENCİ LEHİNE ADIM ATACAĞIZ
Başkan Erdoğan konuşmasının ardından öğrencilerin sorularını cevapladı:
Geçmişten bugüne bakıldığında tek önderim ve rehberim Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed’dir. Ardından adaletin de timsali olarak 40’ıncı Müslüman Hz. Ömer, çok önemli.
Çağımıza doğru yaklaştıkça Osmanlı’da, Selçuklu’da örnek liderlerimiz var. Cumhuriyetin kuruluşuna geldiğimizde aynı şekilde Gazi’nin önemi var. .
Şu anda yaşayan liderler noktasına baktığımızda da şu andaki liderlere bakıyorum, oturuyoruz konuşuyoruz, biraz dara zora giriyoruz.”
Bölgesel olarak öyle liderler var ki gerçekten gizli ajandası yok. Ama öyle liderler de var ki gizli ajandaları var. Mesela Körfez’de doğrusu ben bir genç, dinamik olması hasebiyle Şeyh Temim’i beğenirim.
Avrupa’ya girdiğimiz zaman, Avrupa’da şu anda ciddi manada bir lider krizi var. Avrupa’da şu lider örnektir diyebilecek cesareti bulamıyorum. Fakat başbakanlığımın ilk dönemlerinde beğendiğim bir lider, Almanya Şansölyesi Schröder’dir. Üzerinde spekülasyonlar olmasına rağmen İtalya’da Berlusconi benim beğendiğim liderlerden birisi olmuştur.
(ABD Başkanı Trump) Gizli ajandası yok. Ne biliyorsa çok açık net söyler. Bana karşı da çok açık söyler, ben de kendisine çok açık söylerim. Putin’le gizli ajandalarımız yok. Birbirimize karşı çok açık, net adımlarımızı atıyoruz. İnanıyorum ki bölgede barışı beraber sağlayacağız.
(Libya ile mutabakat) Karşımızda birileri bütünleşmiş. Yunanistan, Mısır, İsrail, Güney Kıbrıs. Biz ise Libya ile beraber olduk. Aslında Kaddafi döneminde başlayan bir süreçti bu. Süreç, Kaddafi’nin ölümüyle sekteye uğramıştı. Bundan sonra yolumuzu almaya devam edeceğiz.
Kazan-kazan esasına dayalı olarak, biz Akdeniz’deki bütün kıyıdaş ülkelerde her türlü adımı beraber atabiliriz. Yoksa hepsi benim olsun, hayır bu mantıklı olmaz.
(Libya’ya asker gönderilmesi) Şu anda Rusya’dan bir güvenlik şirketi söz konusu. Bu şirket, oraya güvenlikçilerini göndermiş vaziyette. Eğer Libya bizden böyle bir talepte bulunursa, yeteri derecede neyse gönderebiliriz. Bunlar bizimle böyle bir güvenlik anlaşmasını imzaladıktan sonra zaten önümüzde de herhangi bir engel söz konusu değildir.
Bizim Suriye’nin topraklarında gözümüz yok. ‘Suriye’den ne zaman çıkacaksınız’ diye soruyorlar. Siz ne zaman çıkarsanız, biz teröristlerden orayı ne zaman temizlersek o zaman çıkacağız.
Biz bombalardan kaçanları Suriye’ye göndermedik öyle bir niyetimiz de yok. Şu an itibarıyla topraklarına geri dönmek isteyenler gönüllülük esasına göre dönüş yapacaklardır.
Bizi Avrupa Birliği’ne almıyorlar. Diyorlar ki, ‘Sizin nüfusunuz çok fazla.’ Aslında gerçek sebep bu değil. Gerçek sebep, biz Müslümanız. Çünkü Avrupa Birliği üyesi ülkeler içerisinde, halkı Müslüman olan başka bir ülke yok. Fakat buna rağmen, ‘biz çekilelim’ diyorsanız biz sabrediyoruz. Ama biz kendimiz çekilmeyeceğiz, siz göndereceksiniz. Avrupa Birliği bu. Tabii bundan 17-18 sene önce AB’ye muhtaç bir Türkiye vardı, şimdi yok. Artık biz kendi hesabımızı görüyoruz. Artık değişen bir Türkiye var.
Nobel kendini tüketmiştir. Nobel, siyasi, ideolojik davranan bir kuruluş konumundadır. Benim için Nobel’in hiçbir kıymetiharbiyesi yoktur. Zalime ödül vermekle, zulme ortak olmuştur, böyle bir şeyi kabul edemem.
Soykırım destekleyen birine ödül veriyorsanız uluslararası arenada desteklenecek hiçbir şeyiniz kalmamıştır. Bana Nobel’i verseler almam. Teröristleri romanına yansıtanlara Nobel verirseniz bizim de sizi tanımamız mümkün değildir.
Türkiye olarak bu törene kesinlikle katılmayacağız. Böyle bir katili ödüllendirmek zulüm ile ortak hareket etmektir.
KYK borçları gündemimizde, değerlendirmeyi bütçe görüşmeleri sonrasında yapacağız. Gündemimizde, masaya yatıracağız, öğrencilerimizin lehine adım atacağız. Kredi olayı ya kalkacaktır, sadece burs verme noktasına gidilecektir... Onun değerlendirmelerini yapıp adımımızı ona göre atacağız.
TERÖRİSTLERİ KIRMIZI HALIDA AĞIRLADILAR
Başkan Erdoğan, Türkiye’ye sözde demokrasi ve hukuk dersi verenlerin terör elebaşılarını kırmızı halıda ağırladığını söyledi.
Başkan Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde Sürgünün 75. Yılında Ahıska Türkleri Anma Programı’nda konuştu.
ONUR MÜCADELESİ: Ülkemizde geçmişte yaşanmış en küçük bir hadiseyi bile mecrasından saptırarak küresel çapta karalama kampanyasına çevirenler, Ahıska Türklerinin trajedisine kör ve sağır kalıyorlar. Halihazırda 550 bin civarında Ahıska Türkü, yurtlarından uzakta hayatlarını devam ettiriyor. Bu kardeşlerimizin bir bölümü, 75 yıl önce ansızın terk etmek zorunda bırakıldıkları evlerine geri dönmenin haklı ve onurlu mücadelesini veriyor. Bize demokrasi ve hukuk dersi verenler, on binlerce insanın kanını döken diktatörleri ve terör elebaşılarını kırmızı halıda ağırladılar.
O ÖDÜL REZALETTİR: Bunların hakkı, hakikati, adaleti ve insani değerleri savunmak gibi bir dertleri asla yoktur. Böyle bir hassasiyetlerinin olmadığını Nobel edebiyat ödülünü Bosna soykırımını inkar eden bir faşiste vererek tekrar göstermişlerdir. Akıl, izan ve vicdan sahibi herkesi, bu skandala tepki göstermeye çağırıyoruz.
UTANÇ VERİCİ: On binlerce Müslümanın kanını döken bir caniyi savunan, öven bir şahsın böyle bir ödüle layık görülmesi, utanç vericidir, rezalettir. Bu karar yeni ırkçı saldırılara yeni cinayetlere icazet vermektir. Bu ödül, sadece İslam ve insanlık düşmanlarına cesaret aşılayacaktır. Irkçılığıyla övünen birinin ödüllendirilmesini asla kabul etmiyoruz. Nobel siyasileşmiştir. Nobel itibarını tamamıyla yitirmiştir.
Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’ndeki ‘Sürgünün 75. Yılında Ahıska Türkleri Anma Programı’na katıldı.
Irkçıya verilen Nobel, ihlali ödüllendirmektir
Başkan Erdoğan, 10 Aralık İnsan Hakları Günü dolayısıyla mesaj yayımladı. İnsan Hakları Günü’nü kutlayan Erdoğan, “Ne yazık ki bu günü Beyanname ile güvence altına alınan hakların ihlal edildiği, adaletsizliğin arttığı, masumların inançları yüzünden katledildiği, merhametle insanlık arasında yeni duvarların örüldüğü bir yılın sonunda karşılıyoruz” vurgusu yaptı. Bu sene içerisinde Christchurch’de bir camiyi, Sri Lanka’da bir kiliseyi, Kaliforniya’da bir sinagogu hedef alan terör eylemlerinin kültürel ırkçılığın, tahammülsüzlüğün ve İslam düşmanlığının ulaştığı vahim boyutları bir kez daha gözler önüne serdiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
HİÇBİR ANLAM TAŞIMAYACAKTIR
“Küresel barış ve istikrarı tehdit eden bu meselenin en büyük sorumluları, İslam nefretini bir oy aracı olarak kullanan siyasetçiler, nefret söylemini ifade özgürlüğü adı altında normalleştiren medya ve mevcut yapılarıyla günümüz sorunlarına çözüm getiremeyen uluslararası örgütlerdir. Komşumuz Suriye’deki milyonlarca insanın feryadını 9 yıldır duymazdan gelen uluslararası toplum, bu suskunluğuyla en büyük darbeyi İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde yer alan değerlere vurmuştur. 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde, Nobel Edebiyat Ödülü’nün Bosna Hersek’te yaşanan soykırımı inkar eden ve savaş suçlularını savunan ırkçı bir şahsa verilmesi, insan hakları ihlallerinin ödüllendirilmesinden başka hiçbir anlam taşıyamayacaktır.”
MÜCADELEMİZ SÜRMEKTEDİR
İnsan haklarının hiçe sayıldığı böylesi bir dönemde Türkiye’nin, gerek milyonlarca ihtiyaç sahibine sağladığı insani yardımlarla, gerekse birden fazla terör örgütüyle eş zamanlı yürüttüğü mücadelesiyle dünyada adaletin tecellisi için sorumluluk üstlendiğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti: “Küresel ölçekteki çabalarımızın yanında ülkemizde de insan haklarının en üst düzeyde korunması, Türkiye’de yaşayan herkesin temel hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması için mücadelemiz sürmektedir. Ülkemiz, insan odaklı devlet geleneğinden aldığı ilhamla demokrasi ve temel özgürlükler alanındaki reform iradesini önümüzdeki dönemde de sürdürecektir.”
Güven mektuplarını kabul etti
Başkan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Belarus Cumhuriyeti Büyükelçisi Viktor Rybak, Yunanistan Büyükelçisi Michael-Christos Diamessis ve Meksika Birleşik Devletleri Büyükelçisi Jose Luis Martinez y Hernandez’i ayrı ayrı kabul etti. Elçiler, Erdoğan’a güven mektuplarını sundular.