ANAYASA Mahkemesi eski Üyesi Sacit Adalı, TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma 28 Şubat-27 Nisan Alt Komisyonu’nda 28 Şubat sürecini anlatırken, ‘’Manevi baskı altındaydık. İlla birinin ‘sen şunu yap, bunu yap’ demesine gerek yoktu, o atmosfer insanı yönlendiriyordu’’ dedi.
Suriyeliler’in durumuna düşürmesin
28 Şubat’ın post modern bir darbe olduğunu, insanlar üzerinde Atatürk düşmanlığı suçlamalarıyla bir baskı oluşturulduğunu ifade eden Adalı, ‘’Devlet düşmanı, Atatürk düşmanı diye suçlandığınızda ne yapacağınızı bilemezsiniz’’ diyen Adalı, ‘’Allah kimseyi Suriye’den kaçanların durumuna düşürmesin, biz o durumda değildik ama manevi baskı altındaydık. İlla birinin ‘sen şunu yap, bunu yap’ demesine gerek yoktu, o atmosfer insanı yönlendiriyordu’’ dedi.
“Darbe süreçlerinde hep psikolojik baskılara maruz kaldım” diyen Adalı şöyle dedi: “1974’te o zaman üniversitede asistanken bir komutan beni çağırdı. Odasına gittim. Beni, ‘Bana bak çocuk sen haddini aşıyorsun. Akıllı ol’ diye tehdit etti. Kendi kendime ne yaptım diye düşündüm. Ben sadece ahlaki ve milli değerleri gündeme getiren konferanslar verirdim. Her zaman sindirme, bastırma, ürkütme korkutma yaşadım.”
Komutan’ın ‘4 aylar’ potu
28 Şubat sürecinde çok büyük bir korku atmosferi oluşturulduğunu anlatan Adalı, “28 Şubat 1998 öncesindeydi. Bir toplantıya katıldık. Bu toplantıda önüme meyve suyu koydular. Bir komutan ‘Ne o Sacit bey 4 ayları mı tutuyorsun?’ dedi. Orucun 3 aylar içerisinde olduğunu bile bilmiyor. Benim oruçlu olduğumu ima etmek istiyor. Amacı beni taciz etmek ve küçük düşürmekti. Bu tür olayları çok yaşadım” dedi.
O zaman dehşetengiz bir ortam vardı
Genelkurmay’da hakim ve savcılara verilen brifinge katıldığını söyleyen Sacit Adalı, “Ancak utanarak sıkılarak söylüyorum bunu, korktuğum için katıldım. Çünkü o dönemde öyle bir iklim vardı ki, katılmak istemeseniz de katılmak zorundaydınız. Birileri sizi yönlendiriyor, biçimlendiriyordu. Devlet düşmanı, Cumhuriyet düşmanı veya Atatürk düşmanı olarak görülüyorsunuz. O zaman dehşetengiz bir ortam vardı. Bir toplum mühendisliği vardı. Bu baskıyı sonuna kadar hissettim. Herkes orada konuşulanları ikide bir ayağı kalkarak alkışlıyordu. Ama şunu cesaretle söyleyebilirim ki alkışlamayan ve ayağa kalkamayan 5-6 kişiden biriydim” diye konuştu.
‘Düğmeye ben bastım’ derken ‘ironi’ yaptım
DARBE Komisyonu’nun İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda dinlediği televizyoncu Ali Kırca, 28 Şubat sürecinde yaptıkları haberlerde askerlerin bir yönlendirmesinin olmadığını iddia etti. “Düğmeye ben bastım” sözleri hatırlatılan Kırca, bu açıklamanın doğru ancak ironik olduğunu savundu. Kendisinin de bir dönemin mağduru olduğunu savunan Kırca, 12 Mart 1971 muhtırasının ardından Teğmen olarak görev yaptığı TSK’dan atıldığını, yaklaşık 5.5 ay hapis yattığını söyledi. Teğmenken kendilerini kimsenin örgütlemediğini, gençlik hareketi olduğunu iddia etti.