15 Aralık 2024 Pazar / 14 CemaziyelAhir 1446

Davutoğlu: Adlarınızla gurur duyun! Biz Paris'e giderek aslında...

Paris’teki yürüyüşe katılarak İslamofobiyi kışkırtmak isteyenlerin oyununu bozduklarını belirten Davutoğlu, “Liderler Fransa’da nasıl omuz omuza yürüdüyse, Gazze için de yürüdüklerinde dünyaya barış gelecek” dedi.

ZEYNEP TUĞRUL14 Ocak 2015 Çarşamba 07:00 - Güncelleme:
Davutoğlu: Adlarınızla gurur duyun! Biz Paris'e giderek aslında...

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Paris’te düzenlenen terörü lanetleme yürüyüşü ve Berlin’de Merkel’le yaptığı görüşme hakkında kendisini takip eden gazetecilere konuştu. Meclis’te AK Parti grubunu da toplayan Davutoğlu’nun verdiği mesajlardan satır başları şu şekilde:

Kolektif suçlama istendi

Paris’teki resimde bizim olmamızın, hem dünya için önemi var hem Avrupa’daki Müslümanlar ve Türkler için hem de Fransa-Türkiye ilişkileri için. Fransa İslam Konseyi üyelerinin, Cezayirli, Faslı yönetim kurulu üyeleri, ‘Sizin katılacağınızı duyduğumuz anda katılma kararı verdik. Çünkü orada bulunduğunuz anda oradaki Müslümanlara o meşruiyeti kazandırmış oluyorsunuz’ dedi. Birçok lider, ‘Herkesin burada olması önemli ama en anlamlı olanı sizin bulunmanız’ diyerek teşekkür etti.

Belli kesimler, Avrupa’da Müslümanlara, Türklere, kolektif bir suç atfetmek istiyorlar. Yani birisi hata yapınca bütün Müslümanların hatada payı varmış gibi. Yarın işe gittiklerinde Fransızlar, Müslüman olduğunuz için size yan gözle baktığınızda, ‘Benim başbakanım da törendeydi’ diyebilmeleri için oradaydım.

‘İslam terörü’ denilemez

Merkel ile yaptığımız basın toplantısında da söylediğim gibi nasıl Norveç’te terör olduğunda biz buna ‘Hrıstiyan terörü’ demedik. Neonaziler 9 vatandaşımızı ırkçı bir saikle katlettiğinde buna ‘Katolik terörü’ demedik. Böyle  bir terör eyleminin ‘İslam terörü’ diye adlandırılmasına hiçbir yerde müsaade etmeyeceğiz. Her türlü teröre, zulme karşı çıkmaya devam edeceğiz. Aynı şekilde devlet terörü uygulayanlara karşı da sesimizi yükselteceğiz. Gazze’de İsrail’in yaptığı zulme, Hama’da, Humus’ta kimyasal silahlarla halkını katleden Esed’in yaptığına ‘devlet terörü’ demeye devam edeceğiz.

Tek boyutlu mücadele

Dünyaya barış ne zaman gelir? Nasıl Fransa’daki bu terör karşısında dünya liderleri omuz omuza yürüdüler. Bir gün Gazzeli çocuklar için Kudüs Mescid-i Aksa’da şehit edilenler için dünya liderleri biraraya gelip, omuz omuza yürürlerse işte o zaman dünyaya barış gelir. Eğer Suriye’deki zulme karşı DEAŞ’a olduğu gibi rejimi de eleştirmek üzere P5, diğer ülkeleri bırakın BM’nin 5 daimi üyesi yan yana gelme erdemi gösterirlerse işte o zaman dünyaya barış gelir. Ama eğer katledilen Müslümansa, katledilen Afrikalıysa, katledilen doğuluysa ve sessiz kalınıyorsa işte o zaman tek taraflı, tek boyutlu bir mücadele söz konusu olur.

İnsanlığın yanındayız

Bir gün özgür bir Filistin’in başkentinde bu dünya liderleri yürüdüğünde işte dünyaya barış o zaman gelecek. Kudüs’te Mescid-i Aksa’ya doğru bu liderler yürüdüğünde işte dünyaya barış o zaman gelecek. Bazıları Sayın Bahçeli’nin yaptığı gibi bizim İsrail Başbakanı ile niye orada bulunduğumuzu sorguluyorlar. Biz meydanı onlara bırakmayız. İnsanlık neredeyse biz orada olacağız. Bizim orada olmamız ne kadar doğalsa ne kadar samimiyse İsrail Başbakanı’nın orada olması o kadar anormal o kadar gayrisamimidir. Biz Asyalı olduğumuz kadar Avrupalıyız, Afrikalıyız, Balkanlıyız, Orta Asyalıyız, Kafkaslıyız, Ortadoğuluyuz, Akdenizliyiz, Karadenizliyiz, Hazarlıyız. Paris’te bulunmak suretiyle Avrupa’ya ‘Biz Avrupalıyız, Avrupalı olmaya devam edeceğiz, Avrupa’nın meselesi bizim meselemizdir’ mesajını verdik. Şunu haykırdık; İslam Avrupa’ya dışarıdan gelmiş bir din değildir, Avrupa’nın asli dinidir. Bu saldırıyı yapanlar üzerinden İslam karşıtlığını körükleyenler ise tam Müslümanların olmadığı bir resim istediler Paris’te. Öyle bir resim olsun ki hiç bir Müslüman lider olmasın. ‘Bakın Müslümanlar örtülü olarak bu saldırıyı sahipleniyorlar’ demek istediler. Bir büyük batılı medya patronu, ‘aralarındaki cihatçılara temizlemedikçe bütün Müslümanlar suçludur’ gibi bir tweet attığında, aslında bu mantığı yansıtmıştı. Biz oraya gitmekle bu oyunu bozduk.

Adlarınızla gurur duyun

Maalesef 11 Eylül sonrasında dünyada öyle bir hava estirdiler ki adı Muhammed olan, Ahmet, Ali, Hasan olan potansiyel suçlu gibi muamele gördü. Paris saldırısının arkasında Hz. Peygamber’in adını taşıyan herkese suç isnadı peşinde olan karanlık bir zihniyet var. Paris’te bulunmakla, Türk vatandaşlarının ve 45 milyon Müslümanın böyle bir kolektif suçla itham altında tutulmasına izin vermedik. Başınızı önünüze eğmeyin. Taşıdığınız Ahmet ismiyle, Muhammed ismiyle gurur duyun.

İşini aşkla yapandan daha güçlü kimse yoktur

Davutoğlu, kendisini yıllardır takip eden gazetecilerin, “Bizler yorulduk siz yorulmuyorsunuz. Enerjinizi neye borçlusunuz?” sorusu üzerine, gücünün sırrını, kendisiyle barışık olmaktan kaynaklandığını açıkladı. Davutoğlu, şöyle devam etti: “Aşkla bir işe yoğunlaşan birinden daha verimli ikinci bir kişi yoktur. Kendisiyle barışık olandan daha güçlü kimse yoktur, yaptığı işi aşkla yapandan daha verimli kimse yoktur. Severek yaptığınız bir işten yorulduğunuzda, sevdiğiniz başka bir işi yapın. Osmanlı sultanlarının, bir meslek sahibi olmasının arkasındaki sırlardan biri de budur. Yorulduğu zaman Sultan Abdulhamit marangoz işi yapıyor, başka biri şiir yazıyor ve orada dinleniyor. Kitap okumaya veya yazmaya başladığında bütün herşeyi unutturum. Bana kim ne derse desin, ‘Evet’ derim, bir an önce beni yalnız bıraksın diye. Çocuklar zor izinleri, benden o saatte alırlar. Sonra Sare Hanım ‘Nasıl izin verdin?’ dediğinde ‘Hiç hatırlamıyorum’ derim.” Davutoğlu, gazetecilerin, “Yemek yapıyor musunuz” sorusuna da, “Bu konuda çok kötüyümdür. Çocuklar bir araya geldiğinde, ‘Baba ne olur, peynirli yumurta yap’ derler. Çok iyi yaparım, 3-4 peyniri karıştırarak” cevabını verdi.

KPSS'de haksızlık varsa hesabı sorulur

Paralel yapıya dair değerlendirmelerde bulunan Davutoğlu, “Şimdi öncelikle bürokraside herhangi devlet hiyerarşisi dışında bir ağın oluşmasına kesinlikle izin verilmeyecek. Normal devlet hiyerarşisinin dışına çıkılmasına, hiyerarşiyle bağımsız olarak irtibat kurulmasına kesinlikle izin verilmeyecek. Bu konuda çok net tedbirleri, bütün kurumlarda alıyoruz. Bu paralel yapı veya benzer niyetleri olan herhangi bir yapı olacaksa bunların bir daha böyle bir nüfuz kabiliyeti kazanmamaları için her türlü tedbiri alıyoruz. Kural dışına çıkan kim olursa olsun onunla ilgili gerekli çalışmalar yapılacaktır” dedi. Davutoğlu, KPSS’de yaşanan olası bir usulsüzleğe ilişkin de, “İlgili kurumları talimatlandırdık. Tabii hukuki bir süreç. Şimdiden bir yargıda bulunmamak lazım ama ismen tespit edilmesi mümkünse bu işlem yapılır. Ama kolektif olarak genel bir bütün KPSS dolayısıyla, ola ki o grup içinde o sene hak ederek giren olmuştur onların da hukukunu zedelememeniz lazım. Böyle bir netvork ile haksız sınavı kazanmış olanlar varsa onlara karşı alınacak tedbir, hak edenleri gözetmeli” diye konuştu.

Barajlardan korkmuyoruz

Çözüm süreciyle ilgili son 4-5 ay içinde çok önemli tecrübeler yaşadıklarını belirten Davutoğlu, “2-3 ay öncesine göre daha olumlu bir noktadayız. Silahsızlandırma olmadan başarıya ulaşılamaz. Silahlar mutlaka terk edilecek. Ancak 2-3 ay öncesine göre daha olumlu bir noktadayız. Görüşmeler sadece bir tarafla değil, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da birçok tarafla, kesimle görüşmeler sürüyor” dedi. Anayasa Mahkemesi’nin seçim barajı kararını da değerlendiren Davutoğlu, şunları söyledi: “Ben, bu aşamada, doğru yönde alınmış bir karar olarak değerlendiriyorum. Ama bu seçim barajlarıyla ilgili tutumdan daha çok, seçime bu kadar kısa bir süre kalmışken ve ortada öncesinden bu kuralların belirlenmesi zarureti varken bu tartışmayı başlatmak doğru olmazdı. Biz, hiçbir barajdan tedirginlik duymuyoruz, korkmuyoruz ve seçim barajına da güvenmiyoruz. Her zaman alternatif modeller düşünülebilir ama bu modeller seçime 3 ay kala olmaz.”

Şeffaflık için yeni adımlar

Davutoğlu, Bakanlar Kurulu’nda ele alacakları kamu yönetiminde şeffaflık reformunu bugün kamuoyuyla paylaşmayı düşündüklerini kaydetti. Türkiye’de tabulardan birinin de YÖK ile başörtülü insanlar arasındaki gerilim olduğunu hatırlatan Davutoğlu, “Geçen hafta içinde çok değerli bir bilim insanımızı, Sayın Zeliha Koçak Tufan’ı, başörtülü, gerçek bir bilim insanını, YÖK üyeliğine, Bakanlar Kurulu kontenjanından atadık. Bu atama yeni Türkiye’nin ayrı, sembolik bir anlamını da ortaya koydu. Biz insanların kıyafetleri ile inançları ile değil, beyinlerindeki bilim anlayışı ile üniversitelerimizi ihya ve inşa etme düşüncesindeyiz. Zeliha Hanım, dünyanın çok değişik, yaptığı bilimsel çalışmalarla, YÖK üyeliğine atanma konusunda gerçek bir ehliyet sahibidir” dedi.