Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Condrad Otel'de Kanada Dışişleri Bakanı John Baird ile görüştü. Davutoğlu ile Baird'in, görüşme sonrası basın toplantısı düzenledi.
"BİZİM YAPTIĞIMIZ SAVAŞA DUR ÇAĞRISIDIR"
Davutoğlu, basın açıklamasında Suriye konusunda Kanada'nın Türkiye ile aynı kanaatlere sahip olduğunu belirtti. Davutoğlu soru üzerine verdiği cevap da ise, "İki şeyi tekrar vurgulamak isterim; Bu kimyasal silahların tasfiyesi iyi haberdir Ancak bu geçmişte işlenen suçları ortadan kaldırmaz. Türkiye olarak kimyasal silahların tasfiyesini destekleriz. Suriye'nin zaman kazanma taktiklerine boyun eğmeyiz" dedi.
Muhaliflerin yaptığı öne sürülen katliam fotoğraflarının yayınlanmasıyla ilgili, "Yanlış işe yanlış demekten çekinmedik" diyen Bakan Davutoğlu, "Bizim çifte standart içinde olmamız söz konusu olamaz. Kesinlikle aşırı grupların bu tür tutumlarını kabul edilemez olarak görüyoruz. Bunların tekrar edilmemesi için Suriye'deki bütün gruplara çağrıda bulunuyoruz" diye konuştu.
Ahmet Davutoğlu, " Muhalefet ve Beşar Esad'ı kınayamayanlar 'savaş istiyorlar' diyor. Biz savaş istemiyoruz . Şu anda bir savaş var. Şu anda rejim hava kuvvetleri Suriye'nin çeşitli bölgelerini bombalıyor. Biz bu basın toplantısını yaparken birçok çocuk yetim kalıyor. Kimse hedef saptırmasın. Herkesin öncelikle vazifesi bu vahşeti durdurmaktır. Bizim yaptığımız 'savaşa dur' çağrısıdır" şeklinde konuştu.,
BAİRD: SONUNA KADAR DESTEKLİYORUZ
Kanada Dışişleri Bakanı John Baird ise, "Türkiye'nin bu konuda yaptıklarını sonuna kadar destekliyoruz" dedi. Baird, "G-20'de daha büyük bir kınama çıkmaması nedeniyle hayal kırıklığına uğradım. Kimyasal silah kullanımı nedeniyle ölenlerin hesabı sorulmalıdır.
Sivil halka karşı bu silahların kullanılması çok kötüydü. Kimyasal silahların kullanımı tamamen yasaklanmalı. Dünyada daha güçlü bir iradeyi ortaya koymamız lazım" ifadelerini kullandı.
Fotoğrafları çeken isimsiz gazetecinin kaleminden 31 Ağustos’ta yaşananlar:
Müdahale edemedim
Genç adam meydana getirildi. Gözleri bağlıydı. Ben de ardısıra fotoğraflarını çekmeye başladım. O gün fotoğrafladığım dördüncü infazdı. Çok kötü hissediyordum, birkaç kez kusacak gibi oldum. Ancak kendimi kontrol ettim. Çünkü bir gazeteci olarak bu durumu belgelemeliydim. Tıpkı o gün Halep’in dışındaki üç bölgede yapılan baş kesmeleri belgelediğim gibi. Etrafımıza toplanan kalabalık tezahürat halindeydi. Herkes mutluydu. Eğer müdahale etmeye kalksaydım mutlaka uzaklaştırılırdım ve infaz da devam ederdi. Olanları değiştiremeyeceğimin farkındaydım ve sadece kendimi tehlikeye atmış olurdum. İbretlik bir sahneydi... Buna hiç bir insan muhatap olmamalı. İnsanlık onuru ayaklar altına alındı.
Sevinç tezahüratları
Öldürülen gencin kaç yaşında olduğunu bilmiyorum ama, yaşça küçüktü. Onu dizlerinin üzerine oturttular. Etrafında ayakta duran isyancılar, bir kağıttan ona suçlarını okudu. Genç ise elleri bağlı bir şekilde dizlerinin üzerinde duruyordu. Buz kesilmiş gibiydi. İki isyancı, gencin kulağına birşeyler fısıldadı. Genç ise masum ve üzgün bir şekilde cevap verdi. Ancak ben konuşulanı anlayamadım çünkü Arapça bilmiyorum. Tam o anda isyancılar, gencin boğazını sıktı. Nefes alamayan kurbanlaarı çırpınmaya başladı. Diğer üç dört isyancı da genci tutuyordu. Boğulmaktan kurtulmak için hala bağlı olan elleriyle mücadele etti. Direnmeye çalıştı ancak, diğerleri ondan kat kat güçlüydüler ve boğazını kestiler. Gencin kesik başını havaya kaldırdılar. İzleyenler ise tezahürat ve havaya açılan ateşlerle karşılık verdi. İzleyiciler sonuçtan memnundu.
Unutmaya çalışacağım
Suriye’de yaşanan bu sahne daha çok tarih kitaplarında okuduğumuz Orta Çağ dönemlerinden bir sahne gibiydi. Suriye Savaşı bir insanın yüzlerce kişi önünde acımasızca öldürülmesinden keyif alınacak hale geldi. Bir insan olarak böyle bir görüntüye şahit olmayı istemezdim. Ancak gazeteci olarak bir kameram ve sorumluluğum var. Bu kareleri yayınlayarak vicdanımı rahatlatmaya ve unutmaya çalışacağım.