9 Mayıs 2025 Cuma / 12 Zilkade 1446

Erdoğan'dan Demirtaş'a: Haddini bil

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Selahattin Demirtaş'ın kendisine yönelik olarak söylediği, 'Sen teksin, tek kalacaksın' sözüne yanıt verdi. Erdoğan, 'Birileri çıkmış, Artık tek adamsın diyor. Ya bunlar çok zavallı. Ben cumhurun, milletin başıyım. Kendini bil, haddini bil, neslini bil. Ama bunlarda hiçbiri yok' dedi.

ANKARA (AA) 23 Mart 2015 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Biz eğer, bu coğrafyanın insanları olarak, birbirimize kenetlenebilsek inanın dışarıdan hiçbir güç gelip de bizim aramıza nifak sokamaz. Biz bu coğrafyanın insanları olarak emredildiği gibi birbirimizi kardeş görsek, emredildiği gibi Allah'ın ipine sımsıkı sarılsak, inanın dışarıdan hiç kimse gelip de bizim ağzımızın tadını bozamaz" dedi.

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndaki beşinci muhtarlar toplantısında yaptığı konuşmaya, "Çok değerli muhtarlarımız, değerli kardeşlerim, hanımefendiler, beyefendiler, sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum, milletin evine, cumhurbaşkanlığı külliyesine hoşgeldiniz" diyerek başladı.

Daha önce muhtarlarla dört kez buluştuğunu anımsatan Erdoğan, bugün de Bartın, Giresun, Gümüşhane, Kastamonu, Nevşehir, Kayseri, Ordu, Sinop, Sivas ve Zonguldak'tan gelen 397 muhtarla bir araya geldiğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu şekilde, Türkiye'deki 50 bin muhtarın tamamıyla hasbıhal edeceklerini, sofralarını paylaşacaklarını belirterek, muhtarlarla bir araya geldiği binanın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin bir bölümü olduğunu söyledi.

Ülkenin büyüklüğüne, tarihine, kültürüne, şanına yakışır bir Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ni Türkiye'yi kazandırdıklarını ifade eden Erdoğan, Külliye'nin sadece bu bina ve yanındaki iki çalışma blokundan ibaret olmadığını, içinde konferans ve sergi salonları da olan çeşitli birimlerin bulunduğu bir bina ile bir camiyi de inşa ettiklerini, onları da yakında hizmete açacaklarını kaydetti.

Erdoğan, aynı anda 2 bin kişinin ağırlanabileceği çok amaçlı bir salonun da yapıldığına dikkati çekerek, burada 2 bin kişilik yemekli toplantıların yapılabileceğini, 50 bin muhtarla bir araya gelme sürecini devam ettireceklerini dile getirdi.

Gittiği illerde vatandaşların, "Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gelmek istediklerini" ifade ettiklerini aktaran Erdoğan, "Bu bina tamamlandığında 2 bin kişilik gruplar halinde vatandaşlarımızla orada birlikte olma imkanını değerlendireceğiz. Ayrıca yine aynı bölgede Türkiye'nin en büyük kütüphanesini kuracağız. İçinde 5 milyon cilt eserin olacağı ve 24 saat kesintisiz faaliyet gösterecek bir kütüphaneyi Ankara'ya ve ülkemize kazandıracağız" diye konuştu.

Gerek konferans salonu gerek cami gerekse de çok amaçlı kütüphaneden, tüm milletin yararlanabileceğini ifade eden Erdoğan, hem Ankara'ya hem Türkiye'ye bu imkanları biran evvel kazandırmak için çalışmaların sürdüğünü söyledi.

Erdoğan, bu binaların, belli bir grubun istifade ettiği değil, halkın, milletin bizzat istifade ettiği binalar olacağını kaydetti.

-"Coğrafyamızda baharı ağız tadıyla teneffüs edemedik"

Nevruzun çok büyük bir coşkuyla idrak edildiğini dile getiren Erdoğan, "Nevruzun, ilkbaharın, ülkemize, milletimize, coğrafyamızdaki tüm kardeşlerimize barış, dayanışma, refah getirmesini, Cenab-ı Hak'tan niyaz ediyorum. Baharın, özellikle de Suriye'de, Filistin'de, Irak'ta, Afganistan'da, Yemen'de, diğer tüm çatışma alanlarında barışa kapı aralaması en büyük temennimiz" dedi.

Bu coğrafya ülkelerinin, nice nevruzun, ilkbaharın hüznünü yaşadığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

"Birinci Dünya Savaşının ardından coğrafyamızda hiçbir baharı ağız tadıyla teneffüs edemedik. Açıkça, huzurlu baharları, suyun, havanın ve toprağın sıcaklığını ruhlara hissettiren o baharları bu coğrafyanın insanları olarak çok özlüyoruz. Rabbim'den bizi yeniden baharlara eriştirmesini, toprakla birlikte ruhlarımızda bir uyanışı, kalplerimizde yeniden bir dirilişi bizlere nasip etmesini yürekten niyaz ediyorum. Şunu özellikle vurgulamak istiyorum; Hiç kuşkusuz ülkemizde ya da bölgemizde yaşanan sorunların önemli bir kısmı bizim kendi içimizde ürettiğimiz sorunlardan ziyade, bize enjekte edilen, dayatılan sorunlardır. 100 yıldır kendi ürettiğimiz sorunlarla değil, bizim için, topraklarımız, ülkelerimiz için kurgulanan sorunlarla mücadele ediyor, bu sorunlar nedeniyle ağır bedeller ödüyoruz. Bu coğrafyanın zenginliklerine göz dikenler, ne yazık ki bu coğrafyada istikrar, barış, dayanışma istemiyorlar. Bu coğrafyada ne kadar kan akarsa o kadar petrol elde edeceklerini, o kadar güç devşireceklerini egemen güçler çok iyi biliyor ve daha fazla kan akması için de ellerinden geleni yapıyorlar."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin ve coğrafyasının karşı karşıya olduğu sorunları, sadece dış güçlere, harici mihraklara bağlamak gibi bir kolaycılığın içine de girmeyeceğini dile getirerek, "Biz eğer, bu coğrafyanın insanları olarak, birbirimize kenetlenebilsek, inanın dışarıdan hiçbir güç gelip de bizim aramıza nifak sokamaz. Biz bu coğrafyanın insanları olarak emredildiği gibi birbirimizi kardeş görsek, emredildiği gibi Allah'ın ipine sımsıkı sarılsak, inanın dışarıdan hiç kimse gelip de bizim ağzımızın tadını bozamaz. Onun için bu coğrafyanın tüm bireyleri ellerini kenetleyecek, başını da iki elinin arasına alacak ve başkalarını suçlamadan önce kendi nefsi muhasebesini yapmak suretiyle yoluna devam edecek" diye konuştu.

-"Özeleştirimizi samimiyetle yapmak zorundayız"

Sünniler ile Şiilerin biribiryle çatışmasının, dışarıdan birilerine fayda sağladığına dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

"Soruyorum, Sünnilerin, Şiilerin aklı yok mu? Bir takım terör örgütlerinin vahşice, barbarca, insanlık dışı saldırıları, o terör örgütlerine değil, onları kukla gibi oynatanlara büyük faydalar sağlıyor. Ama o terör örgütünün içinde yer alanların, o terör örgütlerine sempati duyanların, kol, kanat gerenlerin Allah aşkına hiç aklı yok mu? Kuran-ı Kerim'de defalarca Rabbimiz bizi uyarıyor; 'Hiç akletmezmisiniz?, Tefekkür, Tezzekkür etmez misiniz?' İşte akledilmediği için, tefekkür, tezekkür edilemediği için Şii yada Sünni üzerine bombaları bağlayıp bir camiye girip ibadet eden Müslümanları barbarca katledebiliyor. İşte Yemen'de olanları duyuyorsunuz. Akledilmediği için 350 bin insanın katili, sırf mensubu olduğu mezhep nedeniyle hoş görülebiliyor. Katliamları, zulmü, vahşeti, barbarlığı maalesef destek görebiliyor. Babası, Hama, Humus'ta 30 bin insanı öldürdü, kendisi geldi şimdi 11-12 kat insanı Suriye'de öldürdü. Bakın genlerine işlemiş bunlar."

"İnanın ne Sünni kazanıyor, ne de Şii, inanın ne Türk kazanıyor ne de Kürt, Arap kazanıyor. Her zaman kaybeden biziz, Müslümanlar. Kazanan ise bizim kardeşlerimizi böyle birbiriyle çatıştıranlar oluyor" diyen Erdoğan, "Onun için akletmek durumundayız. Ne oluyor diye samimi şekilde gönülden, yürekten olan biteni tekrar tekrar sorgulamak durumundayız. Olan biteni sadece Yemenli, Iraklı, Suriyeli, Mısırlı kardeşlerimiz değil, Libyalı kardeşlerimiz değil, Tunuslu kardeşlerimiz değil burada Türkiye Cumhuriyeti'nde 78 milyon bizler de samimi şekilde sorgulamak, eleştiriden önce kendi özeleştirimizi samimiyetle yapmak zorundayız" ifadesini kullandı.

Erdoğan, 6-8 Ekim tarihlerinde ve Gezi olaylarında olanların unutulmaması gerektiğini, vatandaşların araçlarının, binalarının, dükkanlarının yakılıp yıkıldığını hatırlattı.

Belediyelerin otobüslerinin de yakıldığının unutulmaması gerektiğini, tüm bunların Türkiye'de olduğunu dile getiren Erdoğan, "Türkler ile Kürtler'in kardeşliği sıradan, pamuk ipliğine bağlı bir kardeşlik değildir. Bunun özellikle bilinmesini isterim. Özellikle genç kardeşlerimin, genç nesillerin bizim aramızdaki bu kardeşliğin boyutunu derinliğini ve ruhunu çok çok iyi anlamasını gönülden arzu ederim" dedi.

Anadolu'nun kapılarını İslama açan Malazgirt Savaşı'nda, Haçlı Seferleri'ne karşı Kürtler ile omuz omuza savaşıldığını anımsatan Erdoğan, Selahattin Eyyubi'nin, Nurettin Zengin'in, Yavuz Sultan Selim'in ordusunda, birbirinden farkı olmayan Müslüman kardeşler olarak aynı kutlu gayenin, mukaddes davanın neferleri olarak beraber ve kardeş olarak hareket ettiğini vurguladı.

Bundan yüz yıl önce Sarıkamış'ta, dedelerin birlikte şehit düştüğünü, Çanakkale'de vatan toprağının birlikte savunulduğunu anlatan Erdoğan, unutturulmaya çalışılan Kut-ül Ammare Zaferi'nin Irak'ta Kürt, Türk, Araplar'la kazanıldığını, Kurtuluş Savaşı'nda birlikte olunduğunu, Türkiye Cumhuriyeti'nin beraber kurulduğunu kaydetti.

Erdoğan, aynı sofraya oturulduğunu, aynı somunun paylaşıldığını, kız alıp verildiğini, sadece aynı toprağı değil bu coğrafyada aynı kaderin paylaşıldığını dile getirdi.

-"Kürtler'in zor zamanlarında yanlarında sadece Türkler vardı"

Erdoğan, "Yaklaşık bin yıldır bu topraklarda Kürtler'in yegane dostu ve kardeşi Türkler, Türkler'in de yegane dostu ve kardeşi Kürtler olmuştur. Açın bin yıllık tarihe bakın. Kürtler'in zor zamanlarında yanlarında sadece Türkler'in olduğunu göreceksiniz. Türkler'in en zor zamanlarında da yanlarında yine aynı şekilde Kürtler'in olduğunu göreceksiniz" dedi.

Erdoğan, Birinci Dünya Savaşı'nın ardından, Türkler ile Kürtleri ayırma çabasına Türkler'den önce Kürtler'in karşı çıktığını, itiraz ettiğini, 'bizi birbirimizden ayıramazsınız' diyerek duygularını, gayelerini ifade ettiklerini anlattı.

Türkler ile Kürtler'in ortak tarihinin 30 yıldan 40 yıldan ibaret olmadığına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 30- 40 yıl içindeki gelişmelere bakılıp, Türkler ile Kürtler'in kardeşliğini sorgulayanların tarihe, ecdada, medeniyet mirasına haksızlık edeceğini ifade etti.

Erdoğan, "Bizim Kürtler'le olan irtibatımızı, ilişkimizi, muhabbetimizi ve uhuvvetimizi ancak ve ancak Türkler ve Kürtler olarak, biz tanımlarız. Marjinal, ataist, inançsız, özellikle bu toprakların değerlerinden, özünden ve ruhundan kopuk akımlar, çıkıp da bizim birbirimize olan muhabbetimizi, uhuvvetimizi yeniden tanımlayamazlar. Eğer hadiseleri var olan sorunları çıkar da başkalarının kavramlarıyla tanımlamaya, analiz etmeye kalkışırsak, işte orada en başından kaybederiz" değerlendirmesinde bulundu.

Diyarbakır'da 2005'te yaptığı konuşmada "Türk meselesi benim meselemdir" ifadesini kullandığını hatırlatan Erdoğan, o gün sorunları reddeden anlayışın üzerini çizdiklerini, inkar politikalarını ellerinin tersiyle ittiklerini belirtti.

Erdoğan, o gün asimilasyonu bir daha geri gelmemek üzere tarihe havale ettiklerini belirterek, "Red, inkar ve asimilasyon politikalarının son bulmasıyla, devletin sorunları kabul ederek, çözüm çabasına girmesiyle birlikte, Kürt sorunu kavramı artık geçerliliğini yitirmiştir. Ben 'Kürt sorunu yoktur' dediğimde, bunu son derece art niyetli şekilde başka yerlere çekmeye çalışıyorlar. Oysa benim söylediğim son derece açıktır. Türkiye'de artık Kürt sorunu yoktur, Kürt kardeşlerimin sorunları vardır" şeklinde konuştu.

-"İthal kavramlarla yola çıkanlar doku uyuşmazlığı yaşar"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu başka bir şey, yatıp kalkıp 'Kürt sorunu şöyle, Kürt sorunu böyle', başka bir şey yok ağızlarında. Hep bunu söylüyorlar. Kardeşim, bana bırak bu işleri söylemeyi, Kürt kardeşimin sorunu varsa sen onu bana getir, o vardır. Türk kardeşimin de sorunu var, Abhaza, Boşnak, Arnavut, Roman'ın da var, ülkemde yaşayan tüm etnik unsurların her birinin, Zaza kardeşimin, hepsinin sorunları var. Bu sorunları gidermek için çalışacağız. Ayrım yapmayacağız. Sanki bu ülkede Kürt sorunundan başka bir mesele yok. Yatıyorlar, kalkıyorlar bunu konuşuyorlar. Bu, bir ülkeyi bölmeye gayret etmektir. Bu, ayrımcılıktır. Bu nüans son derece önemli. Reddin, inkarın ve asimilasyonun sona erdiği, sorunların kabul edildiği ve çözüldüğü bir ortamda artık Kürt sorunu kavramını kullanmak, Kürt kardeşime de Türk kardeşime de diğer tüm etnik unsurlara da açıkça haksızlıktır. Bu ülkede sadece Kürtler yok, bu ülkede 36 ayrı etnik unsur var. Hepsini biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı çatısı altında topladık. Ne dedik: Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet."

Erdoğan, milletin; her türlü etnik unsuru aynı çatı altında toplayan bir kavramın adı olduğunu, millet kavramında Türk, Kürt, Laz, Gürcü, Çerkez, Abhaza, Arnavut, Boşnak, Roman bulunduğunu söyledi.

Milletin bununla oluştuğunu, bunun hazmedilemediğini anlatan Erdoğan, ithal kavramlarla yola çıkanların, ithal çözümler önerenlerin doku uyuşmazlığı yaşayacağını bildirdi.

Şu anda Doğu ve Güneydoğu illerinde çok önemli bir tehdit ve mesele olduğunu aktaran Erdoğan, "Hem terör örgütü hem de onun gölgesinde siyaset yapan parti kendi kavramlarını dayatarak, kendi dünya görüşünü, kendi yaşam tarzını dayatarak, benim Kürt kardeşimin ruhuyla, özüyle oynamaya, onu tahrip etmeye çalışıyor, onların dünya görüşü, onların yaşam tarzı asla bu coğrafyaya bu millete ait değildir. Onların diliyle, kavramlarıyla konuşmaya başladığınız anda bu tahribatın bir unsuru olursunuz" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ortadoğu'nun yiğit insanları, yürekli insanları olan Kürtler'in kendi değerlerine, inançlarına aykırı davranmaya sevk eden her hareketin en başta bu insanlara ihanet olduğunu vurgulayarak, Kürtler'in bu tuzağa düşmemesi gerektiğini söyledi.

Bütün siyasi mücadelesi boyunca farklı etnik unsurlara bakışının net olduğunu belirten Erdoğan, "Yaratılanı severim yaratandan ötürü. Benim ilkem budur, düsturum budur. Benim dünyaya, milletime bakışımdaki zaviye budur. Bundan 40 yıl öncede insana bu zaviyeden bakıyordum, bugün de bu zaviyeden bakıyorum. Bu zaviye, bu bakış açısı, bu toprakların özüdür, ruhudur, mayasıdır. Kim ki etnik unsurları bir farklılık, bir ayrışma vasıtası olarak kullanıyorsa en başta bu topraklar üzerinde bin yıllardır muhafaza edilen kardeşliğe ihanet içindedir" dedi.

Erdoğan, hiç bir zaman tehditlere, telkinlere, saldırı ve sabotajlara aldırış etmediklerini, devletin içine gizlenmiş çetelere de boyun eğmediklerini söyledi.

Nice darbe girişimi, nice saldırı, gezi olayları, 17-25 Aralık darbe girişimlerinin, Kürtlerin sorunlarının çözümünü engellemek için sahneye konulduğunu ifade eden Erdoğan, bunların hiç birine "eyvallah" etmediklerini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bizim politikalarımızı terör belirleyemez. Bizim istikametimizi, politikalarımızı, darbe tehditleri, istikrarsızlık tehditleri, çatışma tehditleri de belirleyemez. Bizim politikamızı sadece ve sadece milletimiz belirledi. Bundan sonra da sadece ve sadece milletimiz belirler. Kürt kardeşlerimize bakışımızda, Kürt kardeşlerimizin sorunlarına bakışımızda inanın 40 yıl önce neredeysek bugün de oradayız. Bizde hiç kırıklık göremezsiniz, istikametimizin sarsıldığını göremezsiniz. 40 yıl, 30 yıl, 13 yıl önce ne dediysek bugün de aynısını söylüyoruz. Söylediğimiz de çok nettir, Kürt, Türk, Arap, Çerkez, Roman, Gürcü, Abhaz, Arnavut, Laz bütün etnik unsurlar, Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşları olarak birdir, birbirine eşittir, birlikte Türkiye'dir. Ne terör ne de çeteler, uluslar arası çeteler, ulusal paralel çeteler bize istikamet çizemez. Onun için bu meseleye biz başımızı koyduk. Biz bu meseleyi çözmek için kefenimizle yola çıktık. Bu yolda baldıran zehri içmek gerekiyorsa onu da içeriz dedik."

-"Gökten zembille inmedim"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, başından beri "terör örgütü silahları bırakacak" dediğini ifade ederek, Cumhurbaşkanlığı makamına gökten zembille inmediğini, 12 yıl Başbakanlık, daha önce de belediye başkanlığı yaptığını hatırlattı. Halkın içinden buralara geldiğini belirten Erdoğan, hangi köyde, hangi mahallede, hangi beldede, hangi ilçede, hangi ilde de ne var ne yok bildiğini anlattı.

Hafta sonu gittiği Denizli'ye bugüne kadar 24 kez gittiğini hatırlatan Erdoğan, "Ankara'ya oturup buradan yönetmeye kalkarsan işte 12 yıl önceki Türkiye olur" dedi. Görevi devraldıklarından bu yana Türkiye'nin geldiği noktanın önemine değinen Erdoğan, 79 senede 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yapıldığını, kendilerinin ise 12 yılda 17 bin 500 kilometre bölünmüş yol yaptığına dikkati çekti.

İktidara geldiklerinde Türkiye'de 26 havalimanı bulunduğunu bu sayıyı 12 yılda 52'ye çıkardıklarını söyleyen Erdoğan, 12 sene önce Ağrı'ya, Kars'a, Iğdır'a havalimanı yapılacak dense kimsenin inanmayacağını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hakkari'ye havalimanı yapılmasının bölücü terör örgütü tarafından engellenmeye çalışıldığını belirterek, "Buna rağmen onu da yapacağız, o da bitecek. Çünkü biz Kürt kardeşlerimizin, huzurunu, refahını bunların vahşice yaklaşımlarına kurban ettirmeyeceğiz" dedi.

Erdoğan, Marmaray'ı hayata geçirdiklerini, boğazın altına iki katlı bir tünel ile üç katlı ayrı bir tünel daha yapılacağını, Yavuz Sultan Selim köprüsünün de bu yıl bitirileceğini anlattı. Erdoğan, Asya ve Avrupa'nın üç denizin altından, üç denizin üstünden geliş gidişle birbirine bağlayacaklarını kaydetti.

-"Sıkılı yumruklarla hiç bir sorun çözülemez"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "terör örgütü silah bırakacak, söyleyecek sözü olan varsa bunu siyaset zemininde söyleyecek" dediklerini hatırlatarak, şöyle devam etti:

"13 yıldır yaptıklarımız, özellikle de ret, inkar ve asimilasyonu sona erdirmemiz, silahı tamamen zeminsiz, bahanesiz bırakmıştır. Sıkılı yumruklarla hiç bir sorun çözülemez, hiç bir hedefe varılamaz. Bunu yapmadığınız sürece, o silahları bırakmadığınız sürece o çözüme zerre kadar katkınız olmaz, tam tersine her zaman sorun olmaya devam edersiniz. Şimdi söylüyorlar, 'silahlar bırakılsın'. İfade olarak çok güzel. Tamam da bir yıl önce nevruzda yine bunlar söylenmişti ve 'tamam' dendi, ne oldu? Ben ne dedim geçenlerde, 'uygulamaya bakarız'. Uygulama görmeden bunlara inanmak mümkün değil. Dolayısıyla uygulamayı görelim."

-"Artık bu tehditlerden halkımızı kurtarmak zorundayız"

Türkiye'de 2,5 ay sonra seçim yapılacağını hatırlatan Erdoğan, 30 Mart'ta ve Cumhurbaşkanı seçimlerinde tehditlerle işin yürüdüğünü söyledi. "Artık bu tehditlerden halkımızı kurtarmak zorundayız" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, halkın milli iradesini serbestçe, özgürce kullanmak zorunda olduğunu vurguladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şunları kaydetti:

"Burada da muhatabım asla terör örgütü değildir. Bu çağrımı terör örgütüne değil, terör örgütünün vesayetinden kendisini kurtaramayan bu siyasi partiye yapıyorum. Eğer bu ülkede siyaset yapmak istiyorlarsa, eğer çözüme katkı sunmak istiyorlarsa önce silahların gölgesinden, önce silahların tasallutundan kurtulacaklar. Her ne pahasına olursa olsun, tek başımıza da kalsak, son nefesimize kadar bu ülkede çözüm süreciyle formüle ettiğimiz kardeşliği tesis etmenin mücadelesini sürdüreceğiz. Ancak hiç kimsenin de benim Kürt kardeşlerimi zehirlemesine, Kürt kardeşlerim nezdinde haksız bir meşruiyet kazanmasına, haksız bir muhataplık kazanmasına müsaade edemeyiz, etmemeliyiz. Silahların gölgesinde barış olmaz. Hele hele verilen sözlerin defalarca çiğnendiği, vaatlerin defalarca bozulduğu, itimadın tahrip olduğu bir ortamda somut adımları görmeden daha ileriye gidemeyiz."

-"Bu şımarıkça tavırlara boyun mu eğeceğiz?"

Erdoğan, Diyarbakır'da Yasin Börü ve arkadaşlarının alçakça katledilmesinin üzerinden aylar geçtiğini, İstanbul Okmeydanı'nda Alucra'lı Burak Can'ın ölümünün üzerinden ise daha çok geçmediğini belirtti.

Şu ana kadar çıkıp da bunun öz eleştirisini yapmadıklarını ifade eden Erdoğan, "Bu barbarca katliama teşvik ettikleri için kendilerini hala sorgulamadılar. Biz bu şımarıkça tavırlara boyun mu eğeceğiz?" diye sordu.

-"Bak IRA, silahları betonlara gömdüler"

Yasin Börü'nün Diyarbakır'da olayların içinde olmadığını, yalnızca kurban eti dağıttığını söyleyen Erdoğan, şöyle konuştu:

"Tablo bu. Bu sözüne güvenilmeyen figürlerle yol mu yürüyeceğiz. Yüzüne gülen, arkanı döndüğünde her türlü oyunu oynayanlarla nasıl devam edeceğiz. Önce silahı bırakacaksın. Bak IRA, İngiltere'de, İrlanda'da bölgede silahları betonlara gömdüler, bunu dünyaya da ispat ettiler. Sizin buna benzer attığınız bir adım var mı şu anda, yok. Silahı bırakacaksın, bununla birlikte savaşın, çatışmanın, fitne ve nifakın dilini de bırakacaksın. Ondan sonra söyleyecek bir sözün varsa Anayasal, demokratik sınırlar içinde, siyaset zemininde söyleyeceksin. Siz çözüm istemiyorsanız, bu yöndeki gayretlere katkı vermiyorsanız kusura bakmayın keyfiniz bilir. Biz bu meseleyi çözmek için onlara değil, Türk'ü ile Kürt'ü ile milletimize güvenerek yola çıktık. Biz milletimizle birlikte yolumuza devam eder, silahlara rağmen, silahların tasallutundan siyaset yapanlara rağmen biz bu meseleyi çözeriz."

Erdoğan, 12 yılı aşkın süre içinde, karşılarındakileri çok yakından tanıdıklarını, defalarca sözlerini çiğnediklerini, verdikleri sözden döndüklerini, başka şeyler söyleyip, dönüp arkada başka şeyler yaptığını, hepsini görüp yaşadıklarını belirtti.

''Çözüm Süreci eğer bugünlere kadar geldiyse, açık söylüyorum, onlara rağmen geldi. Bölücü terör örgütüne, onların temsilcilerine rağmen buraya kadar geldi. Eğer onların bu samimiyetsizlikleri, bu ikiyüzlülükleri karşısında, biz farklı tepkiler ortaya koysaydık, Türkiye 'Çözüm Süreci' diye bir umudu hiçbir zaman yaşamayacaktı'' diyen Erdoğan, 6-8 Ekim tarihlerinde milleti sokağa davet edenin kim olduğunu sordu.

Milletin ve muhtarların bunu bildiğini dile getiren Erdoğan, ''Ondan sonra yalana başladılar; 'biz böyle bir şey yapmadık'. Ne yapmadın ya... Sokağa davet ettin. Sokakta kendileri için hak aradılar. Şimdi çıkmışlar utanmadan, sıkılmadan, 'Cumhurbaşkanı çözümün karşısında' diye tezvirat yapıyorlar. Cumhurbaşkanı çözümün yanında mı karşısında mı, geriye dönüp 12 yıllık döneme bakarsın görürsün'' dedi.

- ''İkiyüzlülerle yol yürüyemez''

Bu ülkede Kürt demenin, sokakta Kürtçe konuşmanın ve Kürtçe türkü ve şarkı söylemenin yasak olduğunu; annenin evladı ile cezaevinde Kürtçe konuşamadığını; bölgede seyahat etmenin, yaylaya, mezraya gitmenin yasak olduğunu; yolun, öğretmenin, okul, hastanenin, doktorun olmadığını dile getiren Erdoğan, bunların hepsini kendilerinin çözdüğünü söyledi.

Erdoğan, 2002'de başında bulunduğu partinin iktidara geldiğinde, bölgedeki kanaat önderlerine, sivil toplum kuruluşlarına bu meseleyle ilgili ne yapılması gerektiğini sorduğunu belirterek, konuşmasında şunlara yer verdi:

''Bana bir şey söylediler. Çok enteresan; olağanüstü hali kaldırın yeter başka hiç bir gerekmez dediler. O zaman Başbakan Sayın Abdullah Gül'dü. İki ayda olağanüstü hal kaldırıldı. İki ay. Hükümet güvenoyu aldı 28 Kasım'da. 30 Kasım'da ise olağanüstü hal kaldırıldı. Biz verdiğimiz sözün arkasında böyle dururuz. Bununla kalmadık. Faali meçhul cinayetler dönemini sona erdirmekten, işkence ile mücadele, Kürtçe televizyondan, seçmeli Kürtçe derse. Seçmeli Kürtçe dersi şu anda var. Üniversitelerde de lise ve ortaokullarda da var. Çocuklara isim verilmesinden, yerleşim birimlerinin adlarına kadar, her alanda tarihi önemli adımlar attık.''

Türkiye'nin tüm geri kalmış, geri bırakılmış yerleri gibi bu bölgede de çok büyük yatırımlar gerçekleştirildiğinin altını çizen Erdoğan, yol, su, elektrik, okul, hastahane, her alanda Batı'da ne varsa Güneydoğu'da, Doğu'da da aynı hizmetlerin verilebilmesini sağladıklarını söyledi.

Erdoğan, sosyal yardımlarla hiçbir vatandaşın mağduriyet yaşamamasını, temel ihtiyaçlarından mahrum kalmamasını temin ettiklerini vurgulayarak, sözlerini söyle sürdürdü:

''Önce 'demokratik açılım' diyerek, sonra 'milli birlik ve kardeşlik projesi' diyerek, ardından 'Çözüm Süreci' diyerek, bu çalışmaları bütünlük içinde yürüttük ve bugünlere geldik. Bütün bunları birileri bizi zorladığı için, mecbur bıraktığı için değil, bölgedeki kardeşlerimizin de bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı olduğuna inandığımız için, onlar bizim ezeli ve ebedi kardeşimiz olduğu için yaptık.

Elbette ülkenin her meseli gibi, bu meselede tümüyle ortadan kalkmış, her şey güllük gülistanlık olmuş değil ama biz Türkiye'nin tüm meseleleriyle birlikte, bu meseleyi de çözme irademizin sonuna kadar arkasındayız. Kürt kardeşimin, Türk kardeşimin, Arap kardeşimin, ülkemdeki tüm etnik unsurların ne sorunu varsa, Alevinin, Sünninin, işçinin, sanayicinin, gencin, yaşlının ne sorunu varsa, Allah'ın izniyle hepsini de çözeceğiz.

Zira Çözüm Süreci bir iki etnik unsurun değil, bir veya iki bölgenin değil, Çözüm Süreci tüm milletimizin ve tüm Türkiye'nin ortak meselesidir. Kim çözümde yanımızda olursa onunla yürürüz. Ama ikiyüzlülerle, güvenilmezlikleri defalarca ispatlanmış olanlarla asla yol yürüyemez.

Bizim hiç kimseye meşruiyet kazandırmak gibi bir gayemiz yok, olamaz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, terör örgütleri karşısında, vandallar, yağmacılar karşısında, paralel ihanet şebekeleri karşısında boyun eğmez, böyle bir görüntünün ortaya çıkmasına izin vermez. Eğer itiraz ediyorsam, bazı yanlışlara dikkat çekiyorsam bunu, bugüne kadar yaşananları yakından bilen biri olarak yapıyorum ve bu ülkede paralele, paralel yapılanmaya dikkat çekerek yapıyorum. Bir şeyi daha özellikle söylüyorum: Paralel devlet yapılanmasının özellikle bizlere yönelttiği şu andaki çağrılara bakarsanız, işte bunlar nerelerle, nasıl paslaştıklarını, gayet iyi bir şekilde ortaya koyuyor. Eğer eleştiriyorsam, bunu ülkem adına yapıyorum, milletim adına yapıyorum, çözüm adına, kardeşlik adına, barış adına yapıyorum. Biz dertliyiz. Dert adamı söyletir. Bu ülkenin ve bu milletin derdini, sızısını içimizde hissettiğimiz için konuşuyor, söylüyor ve yol göstermeye çalışıyoruz.''

-''Ben cumhurun başkanıyım"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, meselesi ikbal olanların, kendilerini anlayamadığını ve anlamayacağını vurgulayarak, ''Meselesi koltuk olanlar bizi anlayamadı ve anlayamaz. Ucuz kahramanlık sevdalıları bizi anlayamadı, anlayamaz. Biz, Allah'ın izniyle şahsi meseleleri işin içine katmadan hükümetimizle, devletimizle bu işi çözeceğiz'' dedi.

Erdoğan, muhalefete çağrıda bulunarak, konuşmasına şöyle devam etti:

''Muhalefet çözüme katkı sağlayacaksa buyursun sağlasın. STK'ların, ilim ve fikir adamlarının yapıcı katkısı varsa, buyursun bunu versinler. Ama kimse şahsi hırslarını, ideolojik saplantılarını, çatışma senaryolarını, çözüm sürecinin önüne koymasın. Biz bu meseleyi çözmekte kararlıyız. Çözüm süreci benim sorumluluğumda başlamış ve bugünlere gelmiş bir süreçtir. Bundan sonraki gelişmelere ilişkin söz söylemek, değerlendirme yapmak, teklifte bulunmak, herhalde benim hem hakkım hem de vazifemdir.

Birileri çıkmış ne diyor; 'artık tek adamsın. Yanında kimse yok'. Ya bunlar çok zavallı ya. Ben cumhurun başkanıyım. Ben bu milletin başkanıyım. Büyüklerimizin güzel bir lafı var, çok güzel bir laf; 'Kendini bil, haddini bil, neslini bil'. Ama bunlar da hiçbirisi yok. Her zaman söylüyorum. Gayret bizden, tevfik Allah'tan, niyet hayır, inşallah akıbet de hayrolacak.''

-Muhtar Bilgi Sistemi tanıtıldı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantının başında İçişleri Başkanlığı tarafından muhtarlara bir sunum yapılarak, Bakanlık bünyesinde kurulan "Muhtar Bilgi Sistemi"nin tanıtıldığını söyledi.

Artık yeni bir döneme girildiğini ifade eden Erdoğan, toplantının ardından verilecek yemekte muhtarların her birinin önünde Muhtar Bilgi Formu olacağını bildirdi. Erdoğan, aynı formun tanıtımı gerçekleştirilen ve internet üzerinden ulaşabilecek sistemde de mevcut olduğuna dikkati çekerek, sözlerini şöyle tamamladı:

"İster masanızdaki formu ister internetteki formu doldurarak, diğer kurumlarla ilgili taleplerinizi, ihtiyaçlarınızı, beklentilerinizi ve şikayetlerinizi Bakanlığımıza bildirebilirsiniz.

Bakanlığımız, tüm bu talepleri, sizlerin adına oluşturduğu bir heyetle takip edecek, neticelendirecek ve sizlere de neticesini bildirecek.

Bir kez daha Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne, milletin evini teşrifiniz için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Mahallelerinizdeki, köylerinizdeki her bir kardeşime selamlarımı, saygılarımı, muhabbetlerimi iletmenizi rica ediyorum. 'Allah, yar ve yardımcımız olsun' diyorum.