14 Aralık 2024 Cumartesi / 13 CemaziyelAhir 1446

Erdoğan'dan 'makarnacı' diyenlere sert tepki

İl Başkanları toplantısında konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Türkiye'nin sosyal devlet olduğunu söyleyerek AK Parti seçmenine 'makarnacı' diyenlere sert tepki gösterdi. Erdoğan, 'Benim milletim 1 paket makarnaya,1 çuval kömüre oyunu satmayacak kadar onurludur, gururludur' dedi.

AA20 Eylül 2013 Cuma 07:00 - Güncelleme:
Erdoğan'dan 'makarnacı' diyenlere sert tepki
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Hükümet olarak kurumlarımız aracılığıyla ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza sağladığımız yardım, sosyal devlet olmanın gereğidir. Bizdeki muhalefet maalesef bu ayrımı keşfedecek, bu ayrımın farkına varabilecek sosyal devlet kavramını anlayabilecek bir muhalefet değildir" dedi.

Erdoğan, partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında yaptığı konuşmaya yarın ve pazar günü Malatya'da temaslarda bulunacağını, gelecek hafta da Kırşehir ve Denizli'yi ziyaret edeceğini ifade ederek başladı. AK Parti olarak seçim çalışmalarını belli bir yoğunluğa ulaştırdıklarını, bu yoğunluğu artarak süreceğini, Mart 2014'deki seçimlere dinamik, coşkulu ve heyecanlı gireceklerini ifade eden Başbakan Erdoğan, "Bizim için seçim süreçleri her zaman sandıklar kapandığı anda başlar, bugüne kadar 3 genel, 2 yerel, 2 halk oylamasında akşam sandıklar kapandığı, oy verme işlemi tamamlandığı andan itibaren biz bir sonraki seçimin hazırlıklarını başlattık" diye konuştu.

Erdoğan, AK Parti'nin, seçimden seçime görünen bir parti asla olmadığını, olmayacağını vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Bugüne kadar sadece seçim öncesinde ortaya çıkan partiler, sadece seçimlere görünür veya seçimler olacağı zaman ortaya çıkan partiler 1-2 kere zıplamış ardından sandığa gömülüp gitmişlerdir. Bizim ,hiçbir zaman böyle bir tavrımız olmadı, hemen yarın seçim olacakmış gibi hazırlıklı olduk. Başta ekonomi olmak üzere hiçbir zaman bizler seçim ekonomisinden yana olmadık, kararlı olduk, disiplinli olduk, mali disiplinden asla taviz vermedik. Seçim ekonomisi kavramı AK Parti ile birlikte artık tarihe karışmıştır. 3 Kasım seçimleriyle emaneti aldığımız andan itibaren tüm seçimlerin hiçbirinde ekomomik disiplini bozmadık, Mart seçimlerine de ekonomik disiplini bozmadan, para politikalarımızdan taviz vermeden giriyoruz. Bu milletin varlığı, bu ülkenin varlığı AK Parti'nin de diğer herşeyin de üzerindedir. Seçimler yaklaşıyor, 'bizim ilimize, ilçemize acaba bir miktar daha fazla para aktarsak, şun yapsak, bunu yapsak' kusura bakmasınlar, kimse bize bu bu anlayışla, bu teklifle gelmesin. Çünkü biz, 4 yıllık iktidarımıza, yerelde de 5 yıllık iktidarlığımızda zaten olması gerekeni planlı, programlı yaptık, yerine getirdik, bundan sonra da aynı şekilde bunları yapacak, yerine getireceğiz. Ama biz bunları kalkar da 'seçim yaklaşırker biz bunları yapalım, böyle bir gayretin içine girelim' dersek önce kendimize ihanet etmiş oluruz, halkımıza da saygısızlık yapmış oluruz. Biz, bugüne kadar yapmış bütün siyasetçilerin, politikacıların bu yanlışlarını ayaklarımızın altına aldık. Seçim kazanma hırsıyla ülke hazinesinin talan edilmesini, karşılıksız para basılmasını, her kesime bol keseden dağıtılmasını biz emanete hıyanet olarak gördük ve böyle görmeye devam ediyoruz."

-"6 sıfır olayı ekonomi de bir devrimdir ve bu devrimi görmek istemediler"

AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, Türkiye'de 11 yıldır karşılıksız para basılmadığını, ama geçmişte Türkiye'nin karşılıksız para basmak suretiyle emisyon hacmini altüst eden süreçler yaşadığını, arka arkaya devalüasyonlar yaşandığını, vatandaşın enflasyon altında boğulduğunu, 3 haneli enflasyonun bedelinin halk tarafından ödendiğini anlatarak, "Cebinde büyük paralar olduğunu zanneden benim vatandaşım, zannediyor ki cebimde milyar var, ama o cebindeki paranın alım gücü yok. Biz, delikli 2.5 kuruşla tuvalete giderdik, ama öyle günler geldi ki 1 milyona tuvalete gider hale geldik" diye konuştu.

Paradan 6 sıfır atılması olayının AK Parti iktidarında yaşandığını hatırlatan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bugün bize bol bol hakaret eden mağlum pravdalar, ne diyorlardı, köşe yazıları olarak, Türkiye'nin amiral gemisi bilmem ne buralarda yazanlar '6 sıfır atılırsa enflasyon patlar' diyorlardı. Patladı mı enflasyon? Hep söylüyorum çatladı, patlamadı. Bunu biz başardık, artık öyle cebimizde 6 sıfırlı paralar yok. Bu olayın bile kıymetini anlamak veya anlatmak bu çok önemli. 6 sıfır olayı sıradan bir olay değil, ama bugün ekonomi adına yazı yazanların hiçbirisi bu 6 sıfırı ne yazıyor, ne konuşuyor. Niye? İşlerine gelmiyor. Çünkü 6 sıfır olayı ekonomi de bir devrimdir ve bu devrimi görmek istemediler. Hala uyutuyorlar, şu anda benim vatandaşımın cebindeki paranın satın alma gücü 6 sıfırın atılmasıyla sıçrama yapmıştır. Artık benim vatandaşım hamallık yapmıyor, beyler gibi dolaşıyor. İşte uluslararası paralar karşısındaki değeri bununla arttı paramızın. Artık 'ben Türküm' derken şimdi onurla söylüyoruz. Türklüğün istismarını yapanlar ise bol bol sıfır ilave ettiler. Akşam yattık bir başka, sabah kalktık bir başka, bizden önce onlar iktidar değil miydi, ekonomiyi çökertenler bunlar değil miydi? Enflasyonda, devletin borçlanma faizlerinde... Yüzde 63 ile biz devraldık, ama şimdi bakın tek hanelideyiz. Bunu konuşmakta bile hala, teheddüp ederek söylüyorum, utanmıyorlar."

Seçim ekonomisini AK Parti iktidarının yapmacağını, ama iktidarın sosyal devlet anlayışıyla yaptıklarını muhalefet partilerinin vatandaşa seçim ekonomisi diye anlattıklarını belirten Başbakan Erdoğan, "Biz, Türkiye Cumhuriyeti demokratik, sosyal, laik bir hukuk devletidir diyoruz. Sosyal devlet anlayışını bizden önce gelenler yerine getirdiler mi? Hayır, ama biz getiriyoruz. Hükümet olarak kurumlarımız aracılığıyla ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza sağladığımız yardım, sosyal devlet olmanın gereğidir. Bizdeki muhalefet maalesef bu ayrımı keşfedecek, bu ayrımın farkına varabilecek sosyal devlet kavramını anlayabilecek bir muhalefet değildir" diye konuştu.

-"11 yıl içinde hem nüfusumuz arttı hem de 5 milyon kişiye iş ürettik"

Erdoğan, sosyal devletin bir yandan ekonomiyi büyürtürken, bir yandan işsize iş üretirken diğer yandan da ihtiyaç sahibini, dez avantajlı kesimi arayan, bulan, ona elini uzatan devlet olduğunu anlatarak, şunları söyledi:

"2002 sonunda Türkiye'de çalışan sayısı 22 milyondu, şu anda Türkiye'de çalışan sayısı TÜİK'nin son verilerine göre 26 milyon kişidir. 5 milyon artış var, yani biz 11 yıl içinde hem nüfusumuz arttı hem de 5 milyon kişiye iş ürettik. Artan nüfusa rağmen işsizlik oranını sabit tutarken aynı zamanda nüfusa yeni katılanlara iş imkanı sağladık. 5 milyon kişiye yeni iş üretirken, 11 yıl içinde 20 milyar lira tutarında doğrudan sosyal yardım gerçekleştirdik. Sosyal yatırımlarımızı da buna dahil ettiğimizde 11 yılda 110 milyar liralık sosyal harcama yaptık. Kimsesizleri bulduk ellerinden tuttuk, yaşlıları bulduk ellerinden tuttuk, hastaları, engelli kardeşlerimizi bulduk ellerinden tuttuk, gazilerimize, şehit ailelerimize, çocuğu askerde olanlara, dul kalan hanım kardeşlerimize, çocuğunu okula gönderemeyek kadar yoksul ailelere, sağlıkta desteğe ihtiyacı olan kardeşlerimize el uzattık. Onların derdini paylaştık, onların tebessüm edebilmesi için devletin tüm imkanlarını seferber ettik.

Başta muhalefet olmak üzere, bazıları çıkıyor benim vatandaşımı, milletimi, 'makarnacı, kömürcü, göbeğini kaşıyan adam' gibi sıfatlarla tahkir etmeye, aşağılamaya çalışıyor. Benim engelli kardeşimin devletten aldığı her kuruş anasının ak sütü gibi helaldir. Benim gazi kardeşimin, şehit annesinin, şehit babasının, şehit çocuğu kardeşimin devletten aldığı her kuruş anasının ak sütü gibi helaldir. Yoksulun, kimsesizin, garibin, gurebanın devletten aldığı her kuruş anasının ak sütü gibi helaldir. Benim milletim bir paket makarnaya, bir çuval kömüre, bir kilo pirince oyunu satmayacak kadar da onurludur, gururludur, şereflidir. Sosyal devlet kime ne veriyorsa onun hakkı olduğu için veriyor, kim devletten ne alıyorsa hakkı olduğu için alıyor. Bunlar bir yoksulun hanesine girip, bir yoksulun sofrasına oturuk, o yoksul hanenin gönül dünyasını paylaşmayı bilmezler. Bunlar bir yoksul çocuğun o küçücük soğuktan titreyen elini tutmanın ne büyük bir gönül sıcaklığı olduğunu bilmezler."

Başbakan Erdoğan, Gezi Parkı odaklı olaylar sırasında İstanbul'da eylemcilere karşı çıkan Zahide isimli kadını hatırlatarak, "Eli öpülesi Zahide Nine'yi tekrar hatırlatacağım. Eylemcilerin, çabulcuların arasına giren Zahide Nine'yi susturmak için kameraların önünde para teklif ettiler. Zahine Nine de onlara gerekeni söyledi, ağızlarının payını verdi. 'Ben bu devletin memuruyum, emeklisiyim, bana bu devlet gereken parayı veriyor, hadi oradan' dedi, gereken cevabı verdi" diye konuştu.

Göreve geldikleri zaman, Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan 6 bin 100 kilometrelik bölünmüş yol olduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bu da iki gidiş iki geliş. Şimdi bu uzunluk, bizim ilavemizle 17 bin kilometreye ulaşıyor. Yani 6 bin artı 17 bin kilometre ve bunların içerisinde şimdi iki çarpı üç, yani üç gidiş üç geliş de var. Bu hafta Adıyaman'daydım ,gerçi o biraz gecikti, onu da söyliyeyim. Onu Binali Bey'e de özellikle söyledim, yanımdaydı. Şu ana kadar onu bitirmemiz gerekiyordu, şimdi 30 kilometrelik kısmı kaldı ama 70-80 kilometresi bitti. Şanlıurfa'yı Adıyaman'a bağlayan hat da üç gidiş üç geliş. Şimdi buralarda vatandaş o mutluluğu yaşıyor. Şanlıurfa, Adıyaman arası eskiden tek şerit, ikinci şerit bazı yerlerde var. Öyleydi, niye? Oraya devlet gitmezdi ki ama şimdi gidip Başbakan bizzat orayı geziyor, görüyor. Yolu görüyor, bakıyor, bu var. Niye? Görevimiz olduğu için. 'Ama senin bakanın var', olsun. Bakanın da bir başbakanı olması lazım. Eğer olmazsa o kalabilir, böyle bu iş. Başbakanın üstünde de millet var. Çünkü siz de bizi denetliyorsunuz, takip ediyorsunuz ve hesabını da sandık geldiği zaman soracaksınız."

Görevlerinin Türkiye'yi büyütmek olduğuna işaret eden Başbakan Erdoğan, bu görevi hakkıyla yapmanın mücadelesini verdiklerini vurguladı. İki gün önce dev bir şehir hastanesinin temelini attıklarını hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Yaklaşık 3 bin 500 yatak kapasiteli bir hastane. Bu hastanenin içine girdiğin zaman, oradan Rabbimin izniyle 'ya şafi' diyeceğiz, şifayı bularak çıkacağız. Hiçbir konuda 'Yok filanca hastaneye gönderelim, orada şunu yaptıralım', yok 'Şuraya gönderelim', yok. Her şey orada. A'dan Z'ye orada. Odaların hepsi çok çok modern, gayet lüks. Hatta şu anda örnek odalar falan, onlar yapıldı, onları gördük. Ameliyathaneler muhteşem. 130 ameliyathanesi olan bir hastane. 'Bir ameliyat bitsin de ondan sonra obürünü alalım', yok öyle bir şey, her şey hazır,anında. '7 ay sonraya gün verelim', Kılıçdaroğlu sen onu yapıyordun işte. Senin Genel Müdürlüğün döneminde SSK böyle çalışıyordu, SSK hastanelerinin durumu öyleydi. Rahmetli anam, gönderirdi beni Okmeydanı SSK Hastanesine, giderdik orada kuyruğa girerdik, sabah namazından sonra, oradan numara alacaksın, ondan sonra da haber vereceksin, gelecek onlar da doktor beyin kapısında muayene için sıra bekleyecek. Bugünleri gördük. Ama şimdi her şey numarada. Bakıyorsun, hemen size saati veriliyor, gelip orada tedavini oluyorsun."

Her geçen gün daha iyiye gidildiğini ifade eden Erdoğan, "Şu anda inanın 30 ay sonra, 14 ilimizde 15 şehir hastanesiyle dünyanın belki de ilk 3'ü içinde yer alacağız sağlık sektöründe. Ortalama 30 ay süre. Yoğun bir çalışma, gerçekten muhteşem projeler. Bütün peyzajıyla, donatı alanlarıyla, her şeyiyle ve en ileri teknolojinin uygulandığı bu hastanelerimizle ülkemizi kuşatacağız. Zaten helikopterleriyle, ambulans jetleriyle, bir yerden bir yere herhangi bir aksama, şu bu filan söz konusu olmayacak. Bu hastanelerimiz, diğer illerimizde bir sıkıntı varsa anında onlar için de birer çözüm" diye konuştu.

-"Sessiz devrim adını verdiğimiz nice reformu gerçekleştirdik"

Türkiye'nin, Türk bayrağının itibarını yüceltmenin görevleri olduğunu, bu görevi hakkıyla yerine getirmek için çalıştıklarını dile getiren Erdoğan, aynı bakış açısını demokratikleşme, temel haklar ve özgürlükler noktasında da en başından itibaren bu şekilde muhafaza ettiklerini söyledi.

Türkiye'de 11 yıl boyunca yasakları, kısıtlamaları kaldırdıklarını, ret, inkar ve asimilasyona son verdiklerini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Sessiz devrim adını verdiğimiz nice reformu biz gerçekleştirdik. Milletimizin hak ettiği, gecikmiş, ertelenmiş nice hakkı milletimize biz teslim ettik. Şunu çok açık söylüyorum, gönülden söylüyorum, bütün samimiyetimle söylüyorum, eğer imkan olsaydı, eğer şartlar müsait olsaydı, 11 yıl önce iktidara geldiğimiz gün biz bütün bu reformları yapmak, Türkiye'yi en ileri demokratik standartlara anında kavuşturmak isterdik. Ama nelerle karşılaştığımızı, nelerle uğraştığımızı, hangi aşamalardan geçtiğimizi sizler de çok iyi biliyorsunuz, sizler de yaşadınız. Neydi bunlar? Partimizin kapatılma davasından Danıştay saldırısına, darbe senaryolarından sokak eylemlerine, muhalefetin direncinden bürokrasinin direncine kadar nice engelle, nice bariyerle mücadele ederek bugünlere ulaştık. Fakat kararlı bir şekilde, samimiyetle, her bir engeli, her bir bariyeri aştıktan sonra hiç geçikmeden, hiç ertelemeden reformlarımızı gerçekleştirdik."

Bir kez daha yeni bir paket halinde yaptıkları reformlarla çok önemli hakları teslim edeceklerini vurgulayan Erdoan, gelecek hafta sadece bu konuya dönelik bir basın toplantısıyla yeni demokratikleşme paketini kamuoyuna duyuracaklarını bildirdi.

Başbakan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"Kimilerinin daha dere görünmeden paçayı sıvadıklarını görüyoruz. Olur olmaz şeyler ilan ettiklerini görüyoruz. Şu anda henüz açıklanmamış bir paketle ilgili yapılan yorumların tamamı afakidir, tamamı yersiz ve yetersizdir. Çalışmaları tamamlayıp, paketi açıkladığımızda toplumun her kesimin memnun olacağını inşallah ifade etmek isterim. Tekrar ediyorum, bu paketle ilgili yapılan yorumların tamamı erken, tamamı afakidir. Bu reformları Türkiye'de şartlar oluştuğu için, engeller, bariyerler, dirençler ortadan kalktığı için 11 yıllık zincirin bir halkası olarak gerçekleştiriyoruz. Bunu özellikle bilmenizi istiyorum. AK Parti kurulduğu gün, programında neyi vaat ettiyse bugün şartlar oluştuğu için onu gerçekleştiriyor. Son kongremizde neyi vaat ettiysek, neyi söylediysek onları yapmaya devam ediyoruz. Programımızda, tüzüğümüzde, seçim beyannamemizde ve kongrelerimizde çizdiğimiz çerçeve dahilinde milletimizi, ülkemizi haklarıyla buluşuruyor, verdiğimiz sözleri tek tek yerine getiriyoruz."

-"Her yeniliğin önünde duvar gibi duruyor"

Demokrasi veya demokratikleşmenin uzun bir süreç olduğuna işaret eden Erdoğan, demokratikleşmenin adeta yaşayan, sürekli değişen, sürekli kendisini geliştiren bir süreç olduğunu belirtti.

Çalışmalarını tamamlayıp, açıklayacakları paketin de bir son değil, bir aşama, safha olduğunu aktaran Erdoğan, "Ama çok önemli bir aşama, çok önemli bir safhadır. Bu süreç ülkemizin ve milletimizin yararına olacak şekilde 76 milyonun birliği, beraberliği ve kardeşliği için her daim kendini yenileyerek ilerleyecek bir süreçtir. Bu süreç Türkiye'yi daha da birleştirecek, kardeşliğimizi çok daha pekiştirecek bir süreçtir" dedi.

Partililere seslenen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Burada sizden arzum şudur: Bizde öyle bir muhalefet anlayışı var ki her değişimin, her yeniliğin adeta önünde duvar gibi duruyor. Türkiye'nin bir adım bile atmasına asla tahammül gösteremiyor. Daha paket açıklamadan, afaki yorumlar yapanlar paket açıklandığında da her zamanki istemezük tavrını gösterecek, her zaman olduğu gibi korku senaryoları üreteceklerdir. İşte bu teşkilat, tüm iftiraları, tüm ithamları, tüm yalanları daha yayılmadan bertaraf eden bir teşkilat olmalıdır. Siz onlardan çok daha fazla çalışacak, onlardan çok daha fazla kişiye ulaşacaksınız. Siz afaki konuşmayacaksınız. Elinizdeki o sizlere göndereceğimiz bilgiler dahilinde, çerçevesinde konuşacaksınız. Onlar gibi doğruları gizlemeyeceksiniz, onlar gibi yalanla korku senaryolarıyla hareket etmeyeceksiniz. Siz işin gerçeğini bilerek, bütün boyutlarını öğrenerek, hakkı anlatacak, doğruyu anlatacaksınız. Sizi bilgilendirmek noktasında genel merkezimiz her türlü hazırlığı yapacaktır. Bu paketin Türkiye'nin birliğine yapacağı katkıları anlatacaksınız. Bu paketin Türkiye'nin ufkunu nasıl açtığını anlatacaksınız. En önemlisi de bu paketin bin yıllık kardeşliğimizi nasıl daha da pekiştireceğini anlatacaksınız. Biz inşallah 2014 Mart seçimlerine 81 vilayetimizde, her ilçemizde, her köyümüzdeki eserlerimizi anlatarak, plan ve projelerimizi anlatarak ama her şeyden önemlisi kardeşliğimizi yüceltmek için yaptığımız reformları anlatarak gireceğiz. Milletimiz bizi anladı bundan hiç endişeniz olmasın ve anlıyor, biz milletimize kulak verecek, bu yolda yine milletimizle yürüyeceğiz."

-"Bu ülkede siyasi Kürtçülük yapan mahfiller var"

Doğu ve Güneydoğu başta olmak üzere ülke genelindeki Kürt kökenli vatandaşlara seslenen Erdoğan, şunları söyledi:

"Bu ülkede siyasi Kürtçülük yapan mahfiller var. Değerli kardeşlerim bakın bu oyuna gelmeyin. Sadece yerel hizmetler noktasında, yerel belediyelerin bu siyasi partide olduğu yerlerde ne hizmet üretiyorlar? Bunlara bakın. Size verdikleri hizmet nedir bunlara bakın ama bir de AK Partili belediyelerin olduğu yerlerde verilen hizmete bakın. İdeolojiyle ne mide doyar ne insanca yaşama imkanına kavuşulur ne de modern yaşam tarzı nedir buna ulaşılır. Sevgi ideolojiyle tahakkuk etmez. Sevgi başka bir şeydir, aşk başka bir şeydir. İşte AK Parti bu ideallerle bu anlayışla halkını kucaklayan, halkına hizmeti kendisi için en önemli aşk halkası olarak sevgi halkası olarak gören bir parti.

Türk'ü Türk oluğu için değil, Kürt'ü Kürt olduğu için değil, Boşnak'ı, Arnavut'u, Roman'ı, Laz'ı vesaire kim olursa olsun, hiçbirini ırkından, etnik yapısından dolayı sevmiyoruz. AK Parti'nin ideali şu: Biz tüm insanları bizi yaradan Allah yarattığı için seviyoruz , farkımız bu. Onun için de birliğimizi beraberliğmizi bozmaya çalışanlara karşı bu yerel seçimlerde de gereğini yapmamız lazım. Bir olalım, iri olalım, diri olalım, beraber olalım, hep birlikte Türkiye olalım diyoruz."

Erdoğan konuşmada, belli rantlar karşılığında "kuklalık yapanların" milleti de öyle zannettiğini belirtti.

"Bunların hayatlarında, tarihlerinde hiçbir dayanışma, paylaşma olmadı" diyen Erdoğan, "İstanbul'un, Ankara'nın o zengin semtlerinden çıkıp Anadolu'nun, Trakya'nın nabzını tutmak bunların siyasetinde kendisine hiçbir zaman yer bulmadı' diye konuştu.

Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da asla seçim ekonomisine tenezzül etmeyeceklerini vurgulayan Erdoğan, "Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da devletin sosyal vasfını güçlendirmeye devam edeceğiz' ifadesini kullandı.

Sosyal yardımlar konusunda olduğu gibi yatırımlar ve hizmetler konusunda da diğer partilerden farklı olduklarını dile getiren Erdoğan, "Biz, seçim yaklaşınca temel atanlardan, sandık kapanınca o temeli unutanlardan değiliz. Seçim yaklaşınca proje açıklayıp, seçim bitince projeyi unutanlardan, inkar edenlenden değiliz. Biz aynen başladığımız gibi devam ediyoruz, durmak yok, yola devam. Seçim kampanyalarına kadar biz temel de atarız, açılışlarımızı da yaparız. Niye? Çünkü bizim programımız, '6 aylık işte seçim başladı, kampanyalar dur' yok, olur mu? O bizim için kayıp zamandır' dedi.

-'Hizmet başka bir şey'

Bütün kayıp zamanları verimliliğe çevirdiklerini belirten Erdoğan, kendilerinden öncekilerin seçim sürelerinde böyle derdi olmadığını söyledi. Erdoğan, 'Ne temel atmak, ne açılışı, yok böyle bir şey. Çünkü bunların derdi yok, aşkı yok. Hizmet başka bir şey, ideoloji başka bir şey. Biz hizmet iktidarıyız. Ama diğerleri maalesef ideolojinin o deli gömleği içerisinde hayat sürüyorlar' değerlendirmesinde bulundu.

Açıkladıkları projenin peşine düştüklerini, somut hale gelinceye, yatırım ve hizmete dönüşünceye kadar da peşinden ayrılmadıklarını vurgulayan Erdoğan, 'İşte 2014 Mart seçimlerinde bizi en önce eserlerimiz anlatacak, hizmetlerimiz anlatacak, yatırımlarımız anlatacak. Önceki gün de ifade ettim, hafıza-i beşer, nisyan ile maluldür. Eserimiz orada duruyor diye, eserimiz kendisini anlatıyor diye biz rehavet içinde olmayacağız. Buna rağmen biz de anlatacağız' diye konuştu.

-'Gençler üzerinde özellikle duracağız'

Erdoğan, 11 yıldır iktidarda olduklarını, millet kendilerine emaneti devrettiğinde 7 yaşında olanların bugün 18 yaşına ulaştığını belirterek, 'Bunlar bu seçimde oy kullanacaklar. 2002'de çevresini, ülkesini, dünyayı henüz tanımamış olanlar bugün büyüdüler. Ülkenin meseleleriyle, dünya sorunlarıyla ilgilenir hale geldiler' dedi.

Gençler üzerinde özellikle duracaklarını vurgulayan Erdoğan, 'Gençlere nasıl bir Türkiye devraldığımızı, bizim dönemimize kadar Türkiye'nin hangi sorunlarla uğraştığını, 11 yılda Türkiye'nin nasıl değiştiğini ve değişmeye devam ettiğini çok vurgulu bir şekilde anlatmamız gerekiyor. Burada, bu salonda, hep birlikte, sizler dahil, şahsım dahil hiçbirimiz 1960 öncesi siyasi ortamı doğru dürüst bilmiyoruz, hatırlamıyoruz. Ama bir kısımımız 12 Eyül öncesi siyasi ortamı gördük, yaşadık. Yine bir kısmımız 28 Şubat ortamını gördü, yaşadı' ifadesini kullandı.

Bugün 25 yaşın altında olanların, ne 27 Mayıs ne 12 Eylül ne de 28 Şubat dönemlerini yaşamadığına, bilmediğine işaret eden Erdoğan, bugünün gençlerinin Türkiye tarihinde yaşanmış çok acı olaylara, işkencelere, faili meçhullere, yasaklara, kısıtlamalara şahit olmadıklarını belirtti.

Bu ülkenin bundan sonra, bu acılara şahit olmayacağını dile getiren Erdoğan, 'Bugün dünden çok iyi bir yerdeyiz. İnşallah yarın, bugünden de daha iyi olacak. Ancak gençlere nereden geldiğimizi, nereye gittiğimizi çok iyi anlatmak zorundayız. 27 Mayıs öncesinde gençlerin nasıl sokağa döküldüğünü, gençlerin nasıl kullanıldığını, ardından nasıl paçavra gibi bir kenara atıldıklarını anlatmak durumundayız. 12 Eylül öncesinde gençlerin nasıl birbirine düşürüldüğünü, nasıl birbirine kıydıklarını, 12 Eylül'ün ardından da nasıl idam edildiklerini onlara hatırlatmak zorundayız. Bir elin, kirli bir elin gençler üzerinden Türkiye'yi nasıl karıştırdığını, Türkiye'ye gençler üzerinden ne ağır bedeller ödettiğini bugünün gençlerine aktarmak zorundayız.'

-'Yaptığımız sessiz devrimleri dahi gençlere anlatmak zordur'

Merhum Adnan Menderes'in Ankara'da elektriği yaygınlaştırdığını, Ankara'yı ışıklandırdığını anlatan Erdoğan, 'Aynı gece Adnan Menderes ile merhum Celal Bayar Çankaya'da sabaha kadar oturup, Ankara'nın o ışıklandırılmış halini seyrediyorlar. Şu anda televizyon çağının, bilgisayarların içinde doğmuş bir çocuğa, gence merhum Menderes'in bu heyecanını tarif etmek çok zordur. Sadece merhum Menderes'in değil bizim heyecanla yaptığımız sessiz devrimleri dahi gençlere anlatmak zordur' diye konuştu.

2003'den beri okulda sırasının üzerinde ders kitaplarını bulan gençlere, o eski kitap kuyruklarını anlatmanın zorluğuna işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

'İnanıyorum ki o gençler, hep böyleydi yani o sıraların üzerinde hep kitap vardı zannediyorlar. Ama o kitaplar yoktu yavrum. Biz o kitapları alabilmek için kırtasiyeci dükkanlarının kapısında çok bekledik. Onları bulamazdık. Kitapların bir tanesini, iki tanesini bulabilirsek diğerlerini bulamazdık. Ama şimdi birinci hamurdan kitaplar sıranızın üzerinde sizleri bekliyor. Biz, bırakın kitabı bulmayı, üst sınıflardaki abilerimizden teksir notlarını bile satın alamazdık. Çünkü onları, teksir notu nedir biliyor musun yavrum, saman kağıdından yapılmış, sapsarı ve teksir makinesinde mürekkepleri dağılmış zor okursun, onların satıldığı kağıtlardı, onları bile abilerimizden zor satın alırdık. Biz böyle okuduk. Ama bakın bunları size yaşatmadık, yaşatmıyoruz.'

Artık akıllı tahtalara, tablet bilgisayarlara geçildiğini hatırlatan Erdoğan, gençleri kitap taşımaktan kurtararak, sadece tablet bilgisayarla okula gidip gelmelerini sağlamak için hazırlıklarını sürdürdüklerini söyledi.

-"Ey Kılıçdaroğlu, bunu da öğren'

İsteyen her öğrencinin burs veya kredi aldığını vurgulayan Erdoğan, 'Hem de 280 lira. Bunun yanında, Kredi Yurtlar Kurumunda kalıyorsa beslenme yardımı 200 lira da o, toplam 480 lira. 480 lirayı ey genç kardeşim, bu iktidar veriyor. 11 yıl önce gençler ne alıyordu biliyor musun ey genç kardeşim, 45 liracık alıyordu. Bak 45 liradan 480 liraya, işte sosyal devlet bu, ey Kılıçdaroğlu, bunu da öğren' diye konuştu.

Erdoğan, zor olana talip olduklarını, zor olanı yaptıklarını ve yapacaklarını ifade etti. Türkiye'nin nerelerden geldiğini, hangi badireleri atlatarak, hangi acıları yaşayarak bugünlere ulaştığını gençlere anlatacaklarını belirten Erdoğan, onların aynı hataya düşmelerini engelleyeceklerini kaydetti.

-'Yarınların farklı olmasını sağlayacağız'

20 yaş altındakiler arasında koalisyonu bilenlerin sayısının oldukça az olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

"Seçim ekonomisi diye sorun, karşılıksız para basmak nedir diye sorun. Hatta enflasyon nedir diye sorun. Çoğunun bunlarla ilgili pratik bilgisinin olmadığına şahit olacaksınız. İnşallah gençlerimiz bunlara şahit olmasınlar. Ama Türkiye'de bir dönem bunların yaşandığını hem de çok ağır yaşandığını, çok ağır bedellerin ödendiğini bilsinler, bunu öğrensinler. Çünkü yüzde 110, böyle bir enflasyon olur mu? Bunları yaşadı bu ülke, yaşadı. İşte biz geldiğimizde bile yüzde 30'du enlfasyon. Artık bunlar ortadan kalktı, artık tek hanedeyiz. Eğer dün unutulursa bugün aynı şeyler tekrar yaşanır, yarın aynı şeyler yaşanır. Dünden ibret alacak, gençlerimize dünün ibretlik olaylarını anlatacak, yarınların farklı olmasını sağlayacağız.'

Erdoğan, siyaset tarzlarının, ölümü gösterip sıtmaya razı etmek ya da enkaz edebiyatı yapmak olmadığını vurguladı.

-'Hedef koyduk, sınıflar 30'a inecek'

'Biz dünün Türkiyesindeki olumsuzlukları bugün tekrar yaşamayalım, yarın yaşanmasın diye hatırlattık ve hatırlatıyoruz" diyen Erdoğan, ülkenin bugün dünden daha iyi olduğunu ancak bunu yeterli görmediklerini söyledi.

Yarının bugünden iyi olması için hiç durmadan, duraklamadan çalıştıklarını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

"11 yıl boyunca yaptıklarımızı, haşa millete bir ulufe olsun diye değil bunlar milletin hakkı olduğu için yaptık. Biz milletin hizmetkarıyız. Biz bu millete efendi olmaya gelmediğimizi defaatle söyledik. Hizmetkar olmak için geldik. Bir hizmetkarın vazifesi hizmet üretmektir. Biz 11 yıl boyunca vazifemizi yerine getirmeye çalıştık, görevimizi yapmaya çalıştık, sorumluluğumuzun gereği neyse onu yaptık, yapıyoruz. Bizim yaptığımız emanetin hakkını vermektir.

Eğer okul yapıyorsak, derslik yapıyorsak bu ülkenin çocuklarının en iyi eğitimi almaları için çalışıyorsak bunu vazifemiz olduğu için yapıyoruz. Eğer bugün 400 bine varan derslik inşa ettiysek milletimizin buna ihtiyacı olduğu için yaptık. Yeterli mi, bu da yeterli değil. Çünkü biz 120 kişilik sınıflarda okumak istemiyoruz. Buradan yavrularımıza, gençlerimize seslenmek istiyoruz, siz hiç120 kişilik sınıflarda okudunuz mu yavrum, ama biz okuduk. 70 kişilik sınıflarda okudunuz mu ama biz okuduk. Ama biz sizin okumanızı istemiyoruz. Onun için biz hedef koyduk. Dedik ki bu sınıflar 30'a inecek. Şu anda Anadolu'nun birçok yerinde bırakın 30'u 16 kişilik sınıflar da var, 20 kişilik sınıflar da var, 30 da var. Bazı yerlerde kısmi olarak maalesef bunun üstünde olan yerlerimiz de var, yok değil. Ama onları da halledeceğiz.'