
CHP'li Namık Tan, Ali Mahir Başarır, mal bulmuş mağribi gibi videonun üstüne atlamış durumdalar.
ABD Dışişleri Bakanı Rubio'nun "Trump'ın Gazze'ye müdahil olması için yalvaranlar var. Herkes Trump ile bir beş dakika tokalaşmak istiyor. Türkiye de öyle Erdoğan da görüşmek istiyor" şeklindeki röportajını paylaşıyor...
Bakın Erdoğan, Trump ile görüşmek için yalvarıyor diye algı peşinde koşuyorlar.
Zaten Erdoğan, ABD'ye gitmeden önce de CHP Genel Başkanı Özel çıktı; "Erdoğan, Trump ile görüşmek için THY'ye 300 uçak alma sözü verdi" diye bir iddia ortaya attı.
Erdoğan bu durumu "Sağırlara da hakaret etmek istemem ama sağır duymaz uydurur" diye değerlendirdi.
Şimdi tabloyu ben size bir anlatayım kararı siz verin...
Trump, Filistin Zirvesi'nde masanın baş tarafında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte oturdu. BM'deki en önemli zirve bu açıklaması yaptı. Erdoğan'dan övgüyle söz etti.
Beyaz Saray'daki görüşme öncesinde Erdoğan ve ailesini özel misafirlerini ağırladığı Blair House yani bir başka deyişle devlet konuk evine davet etti.
Hatırlayın Netanyahu'ya da Beyaz Saray'a geldiğinde ki o zaman Netanyahu, Trump'tan Suriye konusunda Türkiye'ye ayar vermesini istiyordu. Trump, Erdoğan çok iyi dostum. Ama Suriye'de kazandı. Makul taleplerle gelmelisin diye Netanyahu'ya ayar vermişti.
Zaten eğer Erdoğan diklenmeden dik duran bir lider olmasaydı.
CHP'lilerin iddia ettiği gibi ABD'ye yalvaran bir siyasetçi olsaydı. Ne İsrail'e "one minute" diyebilirdi. Ne Gazze'nin sesi olabilirdi.
Ne de başına 15 Temmuz gibi bir bela gelirdi...
Trump'ın "Gazabımızı görürsünüz tehditli" mektubunu Beyaz Saray'da bizzat elden iade eden öncesinde de Suriye'ye kara harekatı yapan bir Erdoğan var karşımızda.

Üstelik de o Trump'ın Beyaz Saray'da Zelenskiy ve Avrupalı liderleri tespih tanesi gibi Oval Ofis'te karşısına dizdiğini de unutmayın.
Yani kime ne anlatıyorsunuz siz...
İsterseniz bir de CHP cephesine bakalım.
2023'te Türkiye'yi kurtaracak "Piro" diye millete yutturulmaya çalışılan Kılıçdaroğlu'nun ABD'de 8 saat ortadan kaybolduğu hamburgerci molası hala karanlıkta, kimlerle ne konuşuldu bilinmiyor.
Kılıçdaroğlu'ndan sonra Türkiye'yi kurtaracak lider diye pazarlanan İmamoğlu, İstanbulluyu karda kıyamette bırakıp İngiliz Elçi ile balıkçıda buluştu. "Sonra da en az İstanbul'u yönetmek kadar önemliydi" diye konuştu. Ama biz hala o gece ne konuştu bilmiyoruz. Keza aynı İmamoğlu dönemin ABD Büyükelçisi İBB'ye geldiğinde iki büklüm "I am Okay" yani "ben tamamım, hazırım" diye konuşuyordu.
CHP Genel Başkanı Özel ise daha düne kadar BBC'ye verdiği mülakatta İngiltere'ye seslenip "Terk edilmiş hissediyoruz" diye sızlanıyordu. Manda ve himaye ister gibi yaptığı konuşmalar CHP'liler tarafından bile eleştirildi.
Şimdi bu kadro çıkmış; Rizeli, Kasımpaşa doğumlu Erdoğan'ın Trump'a yalvardığına inanmamızı istiyor.
Valla buna inansa inansa ancak Muharrem İnce'nin seçim gecesi kaçırıldığına inanan CHP'deki marjinal, şizofren bir kitle inanır...
Takdir milletin elbette.

CHP'DE YAKINDA HELVA KAVRULUR
Şimdi başlığı görünce hemen Özel-İmamoğlu ikilisinden söz ettiğimi düşünebilirsiniz ama öyle değil.
Mesele İstanbul ile ilgili
Özgür Çelik-Gürsel Tekin ikisi de şu anda CHP İstanbul İl Başkanı, birisi kongreyi kazandı. Diğeri yargı kararıyla atandı. Peki şimdi ne olacak?
O hukukçuların meselesi ama ben yaşananları CHP'li Gürsel Tekin'in sözleriyle özetleyeyim...
Şikayet eden de şikayet edilen de mahkemeye giden de CHP'li...
İstanbul İl Kongresi için de aynı durum yaşandı.
Çelik, kongreye gitmek için hamle yaptı.
CHP Delegesi Özlem Erkan, mahkeme kararıyla kongreyi durdurmaya çalıştı.
Yüksek Seçim Kurulu meseleyi ivedilikle görüştü. Başlayan kongre durdurulamaz kararı verdi.
İstanbul İl Kongresi yapıldı.
Şimdi CHP'nin iki İstanbul il başkanı oldu.
Seçilmiş Başkan Özgür Çelik
Atanmış Başkan Gürsel Tekin...
Peki ama sorun çözüldü mü?
İşte orası karışık biraz...
Zira tüm mesele Kılıçdaroğlu'nun Özel-İmamoğlu hamlesiyle devrildiği kongrede düğümleniyor.
24 Ekim'de mahkeme o kongrenin şaibeli olduğuna karar verir ve mutlak butlan kararı alırsa
Özel'in iki yılda üç kere olağanüstü kongre yapmasının da Çelik'in kongre ile İstanbul il başkanı olması da kadük kalabilir...
Yani özetle CHP cephesinde bu pilav daha çok su kaldırır... Ama her şartta siyaseten birilerinin helvası da kavrulur...
İstanbul'u kim yönetiyor?
Whatsapp'tan gelen videoyu izlerken kendi kendime sorduğum soru buydu zihnimde...

"İSTANBUL'U KİM YÖNETİYOR?"
Zira videoda bir isyan vardı.
Tramvay arıza sebebiyle Çemberlitaş'ta kalmış.
Görevliler vatandaşa Yusufpaşa'ya kadar yola tabanvay ile devam demişti. Gece karanlığında 4-5 duraklık o yolu yürüyenlerin bir otobüs dahi getiremeyen İBB'ye yönelik öfkesini izlerken kentin tel tel dökülen toplu ulaşımını düşündüm.
Artık metrobüs kazaları, yolda kalan tramvay, metro haberleri yanan otobüsler haber bile olmuyor zira haber merkezleri için bunlar günün rutini haline geldi.
Şimdi biraz abarttığımızı düşüneceksiniz ama İstanbul'u kim yönetiyor sorusunun cevabı için İBB'nin sitesine girip bakmak zorunda kaldım.
Tamam işimiz bu ama İmamoğlu'nun ardından İBB Başkan Vekilliği koltuğuna oturan kişinin adı bir türlü aklıma gelmedi.
İnternetten bakınca hatırladım tabii.
Nuri Aslan...
Sonra dedim ki mart ayından bu yana acaba İBB Başkan Vekili Aslan hangi başarılı işlere imza atmış bir bakayım dedim.
Neredeyse gölgede kalayım, göze çok fazla batmayayım der gibi davranmış. Zaten bir haberci olarak da öyle manşetlere çıkan bir aksiyonunu da göremedim. Yani durum öylesine vahim ki, CHP medyası dahi kendisine bir İmamoğlu ilgisi göstermemiş.
Sonra YouTube'da bir basın toplantısına denk geldim. İmamoğlu'na duyduğu sevgi, saygı ve bağlılığı anlatıyor. Silivri'ye selam duruyordu. Konuşmasından bir bölümü aynen buraya yazıyorum.
"Ekrem Başkanımız 2019 yılında İBB Başkanı olduğunda İstanbullular çok uzun zaman sonra yeniden halkçı belediyecilikle tanıştı. Metro yapımında rekorlar kırıldı. Kentin altyapıları yenilendi. Kamuya ait alanlar halka kazandırıldı. Sosyal desteklerimiz son hızıyla devam ediyor."
Şimdi diğerlerinin takdirini millet yapar. Ama en azından metro konusunda doğruyu söylemiyor. İmamoğlu'nun yolundan gidiyor. Zira İmamoğlu da "Dünyada en çok metro çalışması yapılan şehir" diye afiş yaptırır yanına kendi resmini iliştirirdi. 10 metro çalışmasından 8'ini Ulaştırma Bakanlığı yapıyorken hem de...
Yani bakanlığın metro çalışmasının üstüne çöküp kendisi yapıyormuş algısı oluştururdu.
Ama Merter'deki metro durağı tabelasının patlayan ışıklarını yaptıramayan bir yönetim hali var karşımızda...
Aslan da İmamoğlu'nun izinden gidiyor belli ki...
Yapmıyor ama yapıyormuş gibi yapıyor.
Peki neden böyle oldu derseniz aslında cevabı çok basit...
İmamoğlu CHP'deki gücünü kaybetme endişesi sebebiyle nasıl Özel'i CHP genel başkanlığı koltuğuna oturttuysa Aslan'ı da İBB'nin başkan koltuğuna oturttu. Zira İmamoğlu için İBB Başkanı'nın çalışkan, vizyon, misyon, proje sahibi, halkta karşılığı olan birisi olmasından daha büyük bir kabus olamazdı. Böylesine bir başkanın rüzgarı arkasına alması durumunda CHP kazanacak ama Özel-İmamoğlu ikilisi kaybedecekti ne de olsa...
Takdir İstanbulluların elbette...
Zira çileyi beraber çekiyoruz.