AA'da yer alan analiz şöyle:
ABD ve NATO birlikleri Afganistan'dan çekilirken Taliban'ın ilerleyişi sürüyor. ABD Başkanı Joe Biden'ın çekilme planını açıkladığı Nisan ayından bu yana 388 ilçeden 90'a yakını Taliban'ın eline geçti. Cumhurbaşkanı Eşref Gani'nin Savunma ve İçişleri Bakanlarını görevden alması Taliban'ın ilerleyişini durduramadı. Son bir haftada 20'den fazla yerleşim yeri ve ilçe merkezi Taliban'ın kontrolüne geçti.
Merkezi hükümet güçlerinin Taliban'a karşı hızla mevzi kaybetmesi üzerine Gani'yi Washington'a davet eden Biden, Afganistan'a yönelik ABD desteğinin devam edeceğinin sözünü verdi. ABD ve NATO ülkeleri 11 Eylül'e kadar ülkeden çekilmeyi planlarken başkent Kabil'deki Hamid Karzai Havalimanının güvenliğinin Türkiye tarafından sağlanması gündemde. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son NATO zirvesinde konuyu ABD'li mevkidaşı Joe Biden'la görüşmüş ve bu hususta uzlaşmaya yakın olduklarını açıklamıştı. Afganistan konusunda aralarında bir fikir birliği olduğunu ifade eden Erdoğan, "Afganistan'dan ayrılmamızı istemiyorlarsa, orada belirli bir destek istiyorlarsa, ABD'nin diplomatik, lojistik ve mali desteği önemli olacaktır" açıklamasında bulunmuştu. Kabil Havalimanının güvenliğinin sağlanması NATO ve Batılı ülkeler için geri çekilme sonrası önemli bir hedef. Kabil Havalimanı ABD'nin tamamen çekilmesini takiben şiddet olaylarındaki muhtemel ani artış veya başkentin güvenliğinin tehlikeye girmesi durumunda bir tahliye noktası olarak kritik öneme sahip. Özellikle Batılı ülkeler havalimanının güvenliğinin sağlanmaması durumunda Kabil'deki diplomatik misyonlarını devam ettirmenin mümkün olmayacağını söylüyorlar. Avustralya güvenlik gerekçesiyle ülkedeki büyükelçiliğini kapatacağını açıklayan ilk ülke oldu. Havalimanının güvenliğinin sağlanamaması durumunda diplomatik temsilciliklerini kapatacak ülkelerin sayısının da artması bekleniyor.
Türkiye'nin Afganistan'daki yeni misyonunun muhtemel kazanç ve riskleri görevin sınırlarına göre değişecek. ABD ile varılan ön anlaşmaya göre, Türkiye'nin sorumluluğunun Kabil Havalimanın güvenliğini sağlamakla sınırlı olduğu, Ankara'nın şu ana kadar olduğu gibi askeri operasyonlara katılmayacağı anlaşılıyor. Yukarıda da işaret edildiği üzere, Kabil Havalimanı Afganistan'ın dünyaya açılan belki de tek kapısı konumunda. Bu nedenle havalimanı, ABD ve NATO güçlerinin çekilmesinden sonra ülkedeki diplomatik misyonların faaliyetlerine devam edebilmeleri için hayati öneme sahip. Havalimanının güvenli işleyişi, uluslararası yardım kuruluşlarının insani yardımlarını ülkeye ulaştırabilmeleri için de oldukça mühim. Türkiye'nin gerek NATO'daki tek Müslüman ülke olması gerekse Afganistan hükümeti ve halkıyla olan yakın bağı bu görevin üstlenilmesinde belirleyici olan faktörler.
Türkiye'nin Afganistan'daki varlığı, bu ülkeyle işbirliğini ekonomiden güvenliğe birçok alanda daha da güçlendirmesini sağlayabilir.
Her ne kadar ABD'nin Türkiye seçeneğine alternatif olarak havalimanının korunmasını özel bir şirkete devretmeyi düşündüğü yönünde iddialar gündeme gelse de geçmiş deneyimler bu formülün gerçekçi olmadığını ortaya koyuyor. Dolayısıyla Türkiye'nin böylesi kritik bir görevi üstlenmesi hem Ankara-Washington ilişkileri hem Ankara-NATO ilişkileri açısından da büyük önem arz ediyor. Türkiye'nin Afganistan'da üstleneceği misyon ABD ile bir işbirliği alanı yaratacağı gibi Ankara'nın NATO'daki pozisyonunu da güçlendirecektir. Bu bağlamda Afganistan'da Türkiye-ABD işbirliği son dönemde Ankara ile Washington ilişkilerine damgasını vuran anlaşmazlıkların aşılmasına katkı sağlayabilir. Bunun yanı sıra Türkiye'nin Afganistan'daki varlığının uzun vadede Ankara'nın bölgedeki nüfuzunu artıracağı yönündeki görüşleri de yabana atmamak gerek. Afganistan'ın kuzey bölgesi Özbekistan, Türkmenistan ve Tacikistan ile ortak sınıra sahip olup, ülke bu hattan Türk dünyasını içine alan geniş bir coğrafyaya açılıyor. Türkiye'nin Afganistan'da bulunmasının sağladığı coğrafi avantaj Ankara'nın bu ülkelerle çok daha yakın ve stratejik ilişkiler geliştirmesini kolaylaştırabilir. Böyle bir yakınlaşma Türkiye'ye ortak tarih ve kültür bağlamının yanı sıra siyasi ve ekonomik açıdan da büyük fayda sağlayacaktır. Özellikle Dağlık Karabağ'daki gelişmelerin ardından Nahçıvan-Bakü koridorunun açılmasıyla Türkiye'nin Türk dünyasıyla kurduğu bağlantı Afganistan'daki varlığıyla daha da pekişecektir. Türkiye, Pakistan ile de stratejik ilişkilere sahip. Türkiye'nin Afganistan'daki varlığı, bu ülkeyle işbirliğini ekonomiden güvenliğe birçok alanda daha da güçlendirmesini sağlayabilir.
Öte yandan Afganistan coğrafyası Türkiye açısından yeni fırsatların yanı sıra birçok zorluğu da beraberinde getirme potansiyeline sahip. Birçok bölge ülkesinin yıllardır Afganistan meselesine müdahil oldukları ve bu ülkelerin her birinin kendi çıkarları doğrultusunda farklı stratejiler takip ettikleri düşünüldüğünde, Afganistan'da barış ve istikrarı desteklemek için henüz bir uzlaşı sağlanmış değil. Yıllardır Afganistan sorununa müdahil olan bölge ülkelerinin bu ülkeye yönelik stratejileri birbirleriyle ciddi farklılıklar içeriyor. Dolayısıyla Türkiye'nin Afganistan'daki varlığına ses çıkarmayanlar kadar itiraz edenler de olacaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan 14 Haziran'daki NATO zirvesinden sonra yaptığı basın açıklamasında, Afganistan'da barışı desteklemek için Pakistan'la birlikte hareket etmeyi planladıklarını açıklamıştı. Ankara ve İslamabad arasındaki yakın ilişkiler göz önüne alındığında, Pakistan'ın Afganistan'da Türkiye'nin askeri varlığına itiraz etmesi beklenmiyor. Fakat aynı şey Pakistan'ın bölgedeki en önemli rakibi Hindistan için söylenemez. Yıllardır Afganistan'da Pakistan ile bir tür vekalet savaşı yürüten Hindistan'ın bu ülkede İslamabad-Ankara ittifakına muhalefet edeceğini tahmin etmek güç değil. Öte yandan, bölgedeki iki geleneksel rakip ve etkili aktör İran ve Suudi Arabistan da Türkiye'nin Afganistan'da yeni bir angajman elde etmesini istemez. Afganistan'ı doğal nüfuz alanı olarak gören İran İslam Cumhuriyeti 42 yıllık süre zarfında Afganistan meseleleriyle her zaman yakından ilgilenmiştir. 1990'lar boyunca Suudi Arabistan'ın bölgede nüfuz kazanma çabalarının bir aracı olarak gördüğü Taliban'a karşı Kuzey İttifakını destekleyen Tahran, 2000'li yıllardan sonra değişen konjonktürle birlikte bir başka rakibi ABD'nin Afganistan'daki varlığına karşı Taliban'la işbirliği yaptı. Halihazırda hem Kabil yönetimi hem Taliban'la ilişkilerini canlı tutan Tahran, yeni dönemde Afganistan'daki çıkar ve nüfuz alanlarını en azından konsolide etme peşinde.
Bölgenin yükselen gücü Çin'in Afganistan'la ilgili temel güvenlik kaygısını Taliban ile Sincan bölgesinde faaliyet gösteren Türkistan İslami Hareketi'nin işbirliği oluşturuyor. İslamabad ile yakınlığı sayesinde Taliban ile ilişkilerini geliştiren Pekin şu ana kadar böyle bir işbirliğinin önüne geçmeyi başardı.
Rusya Afganistan'daki gelişmeler konusunda her zaman belirli hassasiyetlere sahip olan ülkelerden biri oldu. Rusya da tıpkı İran gibi hem merkezi hükümet hem Taliban'la yakın iletişim halinde. Moskova yakın zamanda bir dizi Afganlar arası barış görüşmelerine ev sahipliği yaptı. ABD ve NATO'nun Afganistan'daki varlığını sık sık eleştiren Moskova, bir başka NATO üyesi Türkiye'nin bu ülkede nüfuz kazanmasını istemez. Fakat Sovyetler Birliğinin Afganistan'daki kötü tecrübesi nedeniyle Afganlar nezdinde oldukça olumsuz bir imaja sahip olan Rusya'nın Afganistan'daki nüfuzu ve nüfuz kazanma araçları diğer aktörlere göre sınırlı. Bölgenin yükselen gücü Çin'in Afganistan'la ilgili temel güvenlik kaygısını Taliban ile Sincan bölgesinde faaliyet gösteren Türkistan İslami Hareketi'nin işbirliği oluşturuyor. İslamabad ile yakınlığı sayesinde Taliban ile ilişkilerini geliştiren Pekin şu ana kadar böyle bir işbirliğinin önüne geçmeyi başardı. Ayrıca Pekin milyarlarca dolar yatırdığı Kuşak-Yol Projesinin güvenliği için istikrarlı bir Afganistan'ı tercih ediyor. Bu bağlamda, Pakistan'a yakınlığı sebebiyle Çin'in de destek vereceği Türkiye-Pakistan işbirliği Afganistan'da istikrar ve barışın tesisi için en gerçekçi senaryolardan biri olabilir.
Türkiye'nin askeri devriyeler olmadan kent merkeziyle neredeyse iç içe olan Kabil havalimanını nasıl koruyacağı büyük bir soru işareti. Taliban askeri devriyeler sırasında yabancı güçlere yönelik cadde kenarına yerleştirilen uzaktan kumandalı bombalar ve bomba yüklü araçlarla saldırlar düzenleyebiliyor.
Türkiye'nin Afganistan'da karşılaşacağı zorluklar yalnızca bölgesel aktörlerin tutumuyla kalmayacak gibi görünüyor. Her ne kadar Türkiye Kabil yönetimi dahil birçok yerel aktörle iyi ilişkilere sahip olsa da Taliban, Ankara'nın Afganistan'daki olası misyonuna karşı çıkıyor. Taliban'ın Katar Ofisi Sözcüsü Süheyl Şahin 10 Haziran'da Reuters'e verdiği mülakatta "Türkiye son 20 yıldır NATO'nun bir parçası olarak Afganistan'da bulunuyor. Bu nedenle ABD ile 29 Şubat 2020'de imzaladığımız anlaşmaya göre Afganistan'dan ayrılmalı" açıklamasında bulunmuştu. Taliban sözcüsü Zabihullah Mücahit bu açıklamayı bir adım daha ileri taşıyarak Türkiye'nin Afganistan'da kalması durumunda ABD'den farklı muamele görmeyeceğini söyledi. İran medyasına konuşan Mücahit, "Türkiye Müslüman kardeş bir ülke. Ancak aynı zamanda NATO üyesi olduğu için Afganistan'da kalması durumunda bizim nazarımızda ABD ile bir farkı olmaz" dedi. Taliban'ın Türkiye'nin Afganistan'daki yeni misyonuyla ilgili temel kaygısı Ankara'nın NATO üyesi olmasıyla ilgili. Taliban son 20 yıldır yürüttüğü silahlı mücadeleyi "yabancı güçlere karşı cihat" söylemiyle açıklıyor. Bu söylemin Taliban'ın yürüttüğü silahlı mücadeleye meşruiyet sağlama ve taraftar toplamada önemli işlevi bulunuyor. Tüm yabancı güçlerin ülkeden çekilmesini öngören Doha Anlaşmasına rağmen Taliban henüz bu amacına ulaşmış değil. Dolayısıyla Taliban, Türkiye'nin NATO kapsamında Afganistan'da bulunmasının, NATO'nun ülkede kalması şeklinde algılanacağından endişe ediyor. Türkiye'nin Afganistan'da kalmasına dair Taliban cephesinden gelen hemen her açıklamada Ankara'nın NATO üyeliğinin vurgulanması bu endişeden kaynaklanıyor. Yoksa Taliban'a yakın kaynaklar Türkiye'nin bir İslam ülkesi olarak yeni bir formülle Afganistan barış sürecinde rol almasıyla ilgili örgütün herhangi bir rahatsızlığının olmayacağını teyit ediyor. Taliban son günlerdeki hızlı ilerleyişine rağmen henüz Afganistan'ın 34 vilayetinden hiçbirinin şehir merkezini ele geçiremedi. Dolayısıyla şu an için Türkiye'nin Kabil'deki misyonu sırasında Taliban ile karşı karşıya gelme durumu yok. Fakat bu yine de sıfır risk anlamına gelmez. Türkiye'nin askeri devriyeler olmadan kent merkeziyle neredeyse iç içe olan Kabil havalimanını nasıl koruyacağı büyük bir soru işareti. Taliban askeri devriyeler sırasında yabancı güçlere yönelik cadde kenarına yerleştirilen uzaktan kumandalı bombalar ve bomba yüklü araçlarla saldırlar düzenleyebiliyor.
Yaygın görüşün aksine Ankara'yı Kabil Havalimanının güvenliğini sağlanması konusunda öne çıkaran faktör Türkiye'nin sahip olduğu askeri teknolojiden ziyade Afganistan ve Afganistan halkıyla olan yakın bağıdır. Afganistan'da gerek merkezi hükümet dahil yerel aktörlerle olan bağları gerekse Pakistan ve Katar gibi Afganistan sorununa etki edebilecek ülkelerle olan yakınlığı Türkiye'ye Afganistan'da çatışan taraflar arasında potansiyel bir arabulucu konumu sağlıyor. Dolayısıyla ABD'nin çekilmesinden sonra Türkiye'nin Afganistan'da üstleneceği misyon bu ülkede barışın tesisine katkı sağlayabilir. Türkiye'nin Afganistan konusunda üstlenmek istediği misyon Ankara'nın Kabil'e karşı tarihi sorumluluk duygusu ve bölgesel bir güç olarak rolünü anlaması çerçevesinde okunmalı. Ancak son yıllarda Doğu Akdeniz, Afrika ve Kafkasya gibi bölgelerde etkisini artırmak için adımlar atan Türkiye için Afganistan'ın yeni bir meydan okuma olacağı unutulmamalı. Türkiye'nin Afganistan'daki varlığı bu ülke ve bölge ülkeleriyle olan ilişkilerini etkileyecek bileşenler barındırıyor. Türkiye, Afganistan'daki varlığının devamına yönelik güven ve desteği kazanabilirse, bu bölge önümüzdeki yıllarda Ankara için daha önemli hale gelecektir. Bununla birlikte Afganistan'ın sosyal ve güvenlik sorunları, bölgenin birçok bölgesel/uluslararası gücün rekabet alanı olması ve Taliban'ın Türkiye'nin varlığı konusundaki isteksizliği göz ardı edilmemesi gereken faktörler.