KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, çeşitli ziyaretlerde bulunmak üzere Elazığ'a geldi. Tarihi Harput Mahallesi'nde temaslarına ilişkin açıklama yapan Cumhurbaşkanı Tatar, 24 Aralık 1963 gecesi Rum çetesi EOKA tarafından Türk subaylarının evlerine düzenlediği saldırıda o dönem rütbesi Tabip Binbaşı olan Nihat İlhan'ın şehit olan eşi Mürüvvet, oğulları Murat, Kutsi ve Hakan'ın kabirlerini ziyarete geldiğini söyledi.
23 Kasım 2016'da yaşamını yitiren Tuğgeneral Nihat İlhan'ın, başbakanlığı döneminde kendisini ziyaret ettiğini aktaran Cumhurbaşkanı Tatar, şunları söyledi:
"Ben de Elazığ'a gelip onun ve evlatlarının kabirlerini ziyaret etmek istedim. Pandemi nedeniyle biraz geciktim ama Allah nasip etti, cumhurbaşkanı olarak geldim. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak, Elazığ'a olan ortak gönül birliğimiz, kader birliğimiz ve bu acıları da yüreğimde hep paylaşmak istiyorum. Bir kez daha şehitlerimize rahmet diliyorum, onları hiçbir zaman unutmadık, unutmayacağız. Kıbrıs'ta yaşanan katliamı Türk ulusu hiçbir zaman unutmayacak. Kıbrıs'ın Rum adası olması için her türlüsü yapılmıştır. Ama hamdolsun biz Türkiye'nin desteğiyle direndik, direnmeye de devam ediyoruz. Ben de vefa örneği olarak 20 Temmuz arifesinde bu tarih önemli bir tarih, Kurban Bayramı'nın da ilk günü. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde her yıl kutladığımız Kıbrıs Barış Harekatı'nın 47'nci yıl dönümüdür. 20 Temmuz'a 3 haftalık zaman kaldı. Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan büyük bir heyetle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ziyaret edecek, mesajlar verecektir. Dolayısıyla ben de Temmuz ayının ilk haftasında Elazığ'ı ziyaret edip, bu ortak gönül birliğimizi bir kez daha Türk ulusuyla ve bütün dünyayla paylaşmak için gönül birliği içerisinde, bu duyguları yaşayabilmek İlhan ailesinin acılarını ve bizim acılarımızı hatırlayabilmek ve Kıbrıs'ta verilen mücadelenin ne kadar kutsal olduğunu bütün dünyayla paylaşmak, bu tarihi yerden Elazığ'da vereceğimiz mesajın anlamlı olduğuna inanıyorum. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gelişiyor. Elazığlı çok sayıda iş insanı ve öğrenciler Kıbrıs'talar. Ben onları da selamlamak istiyorum. Zaten aynı milletin evlatlarıyız."
Kıbrıs sorununa ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Cumhurbaşkanı Tatar, iki devletli çözümü savunduklarını ifade ederek, federasyon defterinin kapandığına vurgu yaptı. Türkiye ile bağlarının koparılmasına müsaade etmeyeceklerini aktaran Cumhurbaşkanı Tatar, şunları söyledi:
"Benim Cumhurbaşkanı seçilmemle yeni bir siyaset oluşmuştur. O vizyonda Kıbrıs'ta yan yana yaşayan iki ayrı bağımsız devletin iş birliğiyle ancak bir anlaşmanın olabileceğidir. Çünkü bugün Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlar, Avrupa Birliği'ndedir. Ama Türkiye Avrupa Birliği'nde değil. Kıbrıs Türkleri, her zaman Türkiye ile beraber olmuştur. Dolayısıyla federal bir çatı altında Kıbrıs'ın tümünün Avrupa Birliği'ne alınması bir bakıma o yol Türkiye ile bağlarımızı kopartmasıdır. Biz asla Türkiye ile bağlarının koparılmasına izin ve müsaade vermeyiz. Bizim oradaki güvenliğimiz ve geleceğimiz Türkiye ile birlikte oluşturduğumuz siyasete bağlıdır. Aramızdaki köprülerin, bağların, siyasi, ekonomik, kültürel ve her türlüyse daha da güçlendirmesi lazım. Doğu Akdeniz'deki olaylar, değişen konjektür, enerji kaynakları bağlamında hem mavi vatanda hem de göklerde ne kadar önemli olduğunu halklarımızla paylaşıyoruz. O bölgede güçlenmekteyiz. Hiçbir zaman oyuna gelmeyeceğiz. Kıbrıs'ta adalet, eşitlik istiyoruz. Kıbrıs'ta, Kıbrıs'ın gerçeklerine göre siyasi bir anlaşma istiyoruz. 60 yıldır Kıbrıs Türk Devleti, Kıbrıs Cumhuriyeti olarak vardır, var olacak. Bizi güvence altına alacak olan egemenliğimizdir. Egemenliğimiz de Türkiye Cumhuriyeti'yle her türlü şu anda var olan anlaşmalar, birtakım yakınlıklar devam edecektir. Su projesinden sonra başka büyük projelerle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin desteklenmesi, daha güçlü bir devlet haline gelmesi zaten Türkiye'nin ön görüsüdür. Çünkü ulusal çıkarlarımıza baktığımızda bu tartışmaların içerisinde Doğu Akdeniz'de herkesin pozisyon almaya çalıştığı önemli bölgede bizim Türkiye ile işbirliğiyle, ulusal duruşumuzun, gücümüzün muhafaza edilmesi ve daha da güçlendirmesi bu siyasete bağlıdır. Onun için biz Kıbrıs'ta iki devleti savunuyoruz. Federasyon, mederasyon geçmişte kalmıştır. O defter kapanmıştır. Bunu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da söylemişti. Pozisyon budur, anlayış budur. Bu şekilde meseleyi ulusal çıkarlarımız bağlamında değerlendirmek ve ona göre başkalarının oyununa gelmemek lazım. Bütün dünya bunu görsün, Kıbrıs'ta bir mücadele vardır, Türklük mücadelesidir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ilelebet yaşayabilme meselesidir. Çünkü biz bunu hak ediyoruz. Bugün arkamızda 85 milyon, ilerde 100 milyon güçlü bir Türkiye, Doğu Akdeniz'deki hak ve çıkarlarımızı korunması bakımında anlayış birliğimizin ilelebet sürmesi lazım. Dolayısıyla ben bütün Türkiye'ye şükranlarımı ve minnet duygularımı iletmek istiyorum."
Kıbrıs Rum kesiminde dün başlayan yangın nedeniyle Güney Kıbrıs Rum yönetimi lideri Nikos Anastasiadis ile yaptığı telefon görüşmesinde destek mesajı verdiklerin söyleyen Cumhurbaşkanı Tatar, şöyle konuştu:
"Nikos Anastasiadis ile telefonla görüştüm. Üzüntüyle izlediğimi bildirdim. Netice itibarıyla aynı adada yaşıyoruz. Bu yangına gerekli desteği vermeye hazır olduğumuzu söyledik. Sayın Fuat Oktay Bey ile görüştüm. Helikopter ve diğer destekler verilebilir mi diye görüştüm. Fuat Oktay memnuniyetle olur, dedi. Dolayısıyla bu mesajı da illetim. Karşılığında daha bir cevap alamadım. İnşallah yangını söndürmüşler. Şu an ne durumda olduğunu bilmiyorum ama biz gereğini yaptık. Çünkü insanlık ve medeniyet bunu gerekmektedir. Bizi Kıbrıs'ta iki eşit devletin iş birliğine varız. Onun için müzakere yoluyla bir anlaşmanın herkes için iyi olacağını hem Kıbrıs'taki Türkler ve Rumlar için hem bölgesel olarak her zaman söylediğim gibi Doğu Akdeniz'de dengelerin oluşması bakımında Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerginliğin ve tansiyonun azalması için de anlaşma herkesin faydasına olacaktır. Ama hep onların dediği gibi, hep onların hakimiyetinde, Türkler bir azınlıktır, federasyon ve Türkiye'yi Kıbrıs'tan çıkarma hayaline bizim müsaade etmemiz söz konusu değildir."