12 Aralık 2024 Perşembe / 11 CemaziyelAhir 1446

Nuh Albayrak: Türkiye yıllardır ameliyat masasında ve tamamlanmaya ihtiyacı var

TRT HABER ekranlarında Betül Soysal Bozdoğan’ın sunduğu Konuk Odası programının konuğu Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak oldu.

Star.com.tr30 Ocak 2015 Cuma 07:00 - Güncelleme:

Başkanlık sistemine ve genel seçimlere dair merak edilenlerin masaya yatırıldığı programda Albayrak, var olan Parlamenter sistemin en kısa zamanda değişmesi gerektiğini vurguladı.

Nuh Albayrak, Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesinin ardından böyle bir sistem ihtiyacının kaçınılmaz olduğunu belirti. Türkiye’nin ameliyat masasında kalan bir hasta gibi olduğunu örnekleyen Albayrak,  yarıda kalan bir ameliyatın yeni sisteme geçilmesiyle vuku bulacağını da sözlerine ekledi.

Albayrak, Ak Parti’nin Recep Tayyip Erdoğan ile özdeşleştiğine ve hala bir lider algısının var olduğuna dikkat çekti. Muhalefetin üslubunu da eleştiren Albayrak, eleştirel ve fayda sağlayıcı bir muhalefete ihtiyaç olduğunu sözlerine ekledi.

BAŞKANLIK SİSTEMİ İLE İHTİYAÇLARA CEVAP VERECEK BİR SİSTEM OLUŞACAKTIR

BETÜL SOYSAL BOZDOĞAN (B.S.B) :Başkanlık sistemi konusu ülkemizde 80’lerden itibaren zaman zaman gündemimize gelmiştir. Yakin zamanda yeni anayasa çalışmalarıyla hayatımıza girdi. Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi çokça tartıştık. Cumhurbaşkanlığı makamının halk tarafından seçilmesi makamı da sembolik olmaktan çıkardı. Önümüzde bir seçim daha var ve ’Hükumet seçimi değil, rejim seçimi’’ yorumlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

NUH ALBAYRAK (N.A.) : Başkanlık sistemi zaman zaman tartışıldı,gündeme geldi 80 den bu tarafa Türkiye’de.Belki bununla rejimin bazı vesayetler sebebiyle sık sık kesintiye uğramasının da etkisi var ama bu son adım çok önemli, Cumhurbaşkanı’nı halkın seçmesine kadar ki dönemki Başkanlık sistemi tartışmaları, tabiri caizse keyfe kederdi. Yani böyle de olsa olur mu veya böyle tartışmalar da var gibi şeylerdi. Ben Cumhurbaşkanı’nı halkın seçmesi kararının verilmesinden sonraki dönemi ayırıyorum, ayırmak istiyorum, tartışmalarla ilgili.

BAŞKANLIK SÜRECİ CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ İLE BAŞLADI

B.A. :Türkiye için Başkanlık sistemi tartışmaları bir ihtiyaca karşılık mıdır?Türkiye’nin ihtiyacı olan bir sistem midir?Eğer öyleyse nedenlerini öğrenmek isterim.

N.A. : Önceki dönemde aktif olarak, düzenli çalışan, bütün unsurlarıyla düzenli çalışan bir parlamento vardı. Zaman zaman Parlamento’da krizler oluyordu, onları bahsetmiyorum. Sistem olarak  Parlamento’nun bir zaafı yoktu. Uygulama yürürlükteydi. Fakat bahsettiğimiz dönemden sonraki aşama çok farklı. Ben ondan sonraki aşamayı şöyle tahayyül ediyorum; bir insana bir hastaya bir ameliyat, bir operasyon başlatmışsınız, bu operasyon yarım kalmış vaziyette şu anda. Ne demek bu; tamamen farklı gerekçelerle ama yine parlamentoda verilen kararla, yine bu milleti temsil eden kurumun verdiği kararla Cumhurbaşkanı’nın halk seçmeye başlamış ve ilk seçim yapılmış. Artık bizim bu noktadan sonra acaba Parlamenter sistem mi daha uygun, bu mu daha uygun gibi tartışma yapma durumumuz kalmamıştır; çünkü bir ameliyat başlamış zaten.

B.S.B. :Yani bir ameliyat başlamış ve artık geri döndürülemez bir durumda öyle mi?

N.A. : Daha da ilerisi,değişimden ziyade, dediğim gibi , bu halde yürümesi mümkün değil. Şu anda Türkiye’de geldiğimiz noktada bütün unsurlarıyla düzgün çalışabilecek düzenli bir parlamenter sistem yok artık. Zaafa uğramış durumda, niye, değişti çünkü, sistem değişikliği başladı. Halkın, Cumhurbaşkanı’nı seçtiği bir sistemde , gene halkın Başbakanı’nı seçtiği bir sistem. Dolayısıyla bunun partı ve seçim programına girmesi çok normal. Zaten yine aynı şeyi konuşuyoruz. Bir önceki seçimlerde hatırlarsanız yaklaşık bütün partiler yeni anayasa sözü verdi meydanlarda halka. Gene o zaman da bizim anayasamız 1980 sonrası yapılan bir anayasa idi. Bir çok şey değişti, yeni bir anayasa daha iyi ve güzel olur sözüydü bu. Şimdiki seçimlerde yarım kalan ameliyatın tamamlanması gerekiyor. Bu zorunla bir durum, dolayısıyla bütün partilerin yeni bir anayasa sözü vermesi zorunluluktur. Hangi modelde buluşulup mutabakat sağlanacağı ayrı bir konudur. Ama yeni anayasa ve yeni sistemi halleden ki bir de böyle bir mesele var; Başkanlık Sistemi denildiğinde böyle bir teyakkuz haline geçiliyor. Başka bir isim de denilebilir buna ama şu anki fiili durumu yürüyebilir hale getirecek bir sistem değişikliği gerekiyor. Buna söz vermesi gerekiyor bütün partilerin ama, bir daha söylüyorum bunun nasıl olacağı konusu, bir mutabakat meselesidir. Şu anki mevcut partiler, Parlamenter sistemden memnunuz, değişmesini istemiyoruz  diyorlarsa, bunda bir gayriciddilik var demektir. Çünkü  şu anki sistem bütün unsurlarıyla sağlıklı çalışabilecek bir parlamenter sistemden çıkmıştır.

MUHALEFETİN YAPTIĞI SİYASET DEĞİLDİR

B.S.B. :  On yıllardır siyasetçilerin muhalefet etme tarzına baktığımızda çoğu zaman kendi pozisyonunu koruma veya pozisyonuna yarar sağlama üzerinden hareket ediliyor. Ülkenin faydasının öncelenmediğini görüyoruz. Şimdilerde sistem tartışması yapıyoruz. Bu kadar önemli ve elzem bir konuda muhalefet ilkesel davranıyor mu sizce?

N.A. : Bir noktaya kadar muhalefetin mevcut iktidarın yaptıklarından farklı şeyler düşünmesi ve hatta tekrar basa basa söylüyorum, bir noktaya kadar, onu engellemeye çalışması anlaşılabilir bir şey. Anlaşılabilir diyorum, öyle olmalı demiyorum. Ama öyle şeyler vardı ki, siyaset üstü olması gereken. Sadece Başkanlık Sistemi değil, yeşillerin korunması, çocukların korunması gibi… Yani ortak geleceğimizle ilgili bir konu söz konusu ise, bu noktada bütün partiler siyaset üstü düşünebilmeli. Yani kendi siyasi çıkarını bunun gerisine koyabilmeli. Başkanlık Sistemi dediğimiz şey, bundan sonraki nesilleri de etkileyecek bir şey…Ama maalesef öyle bakılmıyor, ikincisi yine bilinçli bir şekilde başka bir algı operasyonu yapılıyor. Ne zaman biz Türkiye’de Başkanlık Sitemini konuşsak, aslında şunu konuşuyoruz, bir anda şu gündeme geliyor; Recep Tayyip Erdoğan’ın başkan olmasına geliyor konu. Olmalı veya olmamalı. Halbuki bu değil ki konu. Bir iki dönemlik bir geçişten konuşmuyoruz ki.. Buradan başlanınca ya da buradan konuşunca bir ortak yanı kalmıyor. Oysa kişiler üzerinden değil de, Türkiye’nin bulunduğu konum, bulunduğu dönem, etrafımızdaki gelişmeler, Türkiye nereye gidiyor, hangi sistemle nasıl yönetilen ülkeler ne durumda?Bu açılardan bakarak ortak bir noktada buluşarak ileriye dönük bir tartışma yapılabilse belki daha farklı bir bakış açısı olacak.

SEÇİMLERDE TEK LİDER ERDOĞAN İDİ

B.S.B. : Recep Tayyip Erdoğan ismi gerçek bir siyasi lider ve aktör olarak siyaset tarihine geçti. Partilerin şöyle bir kaygısı olabilir mi? Eğer, bu Başkanlık Sistemi lider merkezli bir sistemse partilerin‘lider’ çıkarma noktasında bir kaygıları olabilir mi?

N.A. : Olabilir. Kaldı ki şu anda da bütün liderlerin dikkate aldığınız zaman bunun bir denemesi yapıldı zaten Cumhurbaşkanlığı seçiminde. Eğer bazı liderler ki, Sn. Kılıçdaroğlu o gücü kendisinde bulabilseydi, bir başka, kimsenin tanımadığı, kamuoyunun tanımadığı bir ismi değil, kendisi aday olabilirdi. Bu zaten var ama burada, tekrar söylüyorum, bugün, şu anda bir seçim yapılırsa, Başkanlık Sistemi yapılırsa Sn. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan seçilir, dolayısıyla biz böyle bir sistem getirmeyelim diye yaklaşılırsa konuya, dediğim gibi bu son derece subjektif bir durum olur. Kendi partisini batırmış olur. Bunun ayrımına varmak gerekiyor. Burada bir problem var.

B.S.B. : Sn. Cumhurbaşkanının başkanlık sistemini belediye başkanlığı döneminden itibaren savunduğunu biliyoruz ve sayın Erdoğan bu sistemin seri, hızlı karar almada ve icraatlarının daha hızlı pratize edilmesinde faydasının olacağı görüşünde. Başkanlık Sistemini bu açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz?

N.A. : Burada iki şey birbirine karıştırılıyor. Başkanlık Sistemi dendiği zaman bir çokları çok güçlü, hatta onların ifadesiyle diktatörleşmiş bir isim var. Bunun dışında onun kararlarına karar veren, bunu denetleyen bir mekanizma yok, dediği dedik gibi bir şey anlaşılıyor. Başkan denen kişi adeta tek yetkiliymiş gibi bir algı yayılmaya çalışılıyor. Bir kere Başkanlık bu değil. Zaten bunu birinin de söylemesine gerek yok. Baktığımız zaman görüyoruz bunu. Başkanlık Sistemi dendiği zaman dünyada ilk akla gelen A.B.D. ..

 

GEÇMİŞTEKİ GAYRICİDDİ YAKLAŞIMLAR, BAŞKANLIK SİSTEMİ İLE İLGİYİ HER ŞEYİ RAFA KALDIRDI

B.S.B. : Nasıl işliyor peki denetim mekanizması Başkanlık Sistemi’nde?

N.A. : Geçtiğimiz dönem, hatırlarsanız eğer Sn. Obama, bir kişiyi kongre onayı olmadığı için büyükelçi olarak atayamadı. Bu kadar basit yani. Sağlık reformunda hep beraber gördük. Yani yok böyle bir şey, hatta Sn. Burhan Kuzu’nun bu konuda çok çarpıcı bir açıklaması var; Sn. Obama değil, zavallı Obama demek lazım kongrenin uhdesinde kalan bir makam diyor Başkanlık için. Kuzu yine; birisi bana Türkiye’de sistem değişiyor Başkanlık sistemiyle ve Türkiye diktatörlüğe gidiyor mealinde bir şey söylerse, o kişinin Başkanlık Sistemi’nden anlamadığını anlarım diyor. Dolayısıyla hiçbir sistemde başkanın, kral gibi, padişah gibi dediğinin dışında bir şeylerin olmaması gibi bir sistem yok Başkanlık Sistemi’nde. Öyle olunca, mesele buradan değil de, yani diğer muhaliflerin, biz böyle yetki istemiyoruz,çünkü bu tek yetkililiktir,  astığı astık, kestiği kestik olarak yaklaşmasını onun için samimi bulamıyoruz. Ama bunu Başkanlık Sistemi’nin yanında şöyle bir mekanizma olsa, şu sistem olsa gibi bir yaklaşım sergilense o zaman diyeceğiz ki, evet burada önyargılı bir duruş değil de hakikaten farklı bir sistem öneriliyor diyeceğiz ama öyle değil. Bugün neden, Türkiye’de daha önce Başkanlık Sistemi konuşuldu. Olduğu gibi kalıp, rafa kaldırıldı. İşte bu tür gayriciddi yaklaşımlardan dolayı kaldırıldı. Ama şimdi ertelenemez bir noktaya geldi artık. Dediğimiz gibi masada ameliyatı yarım kalmış bir hasta var. Türkiye bu durumda, aksinde yürümez.

ÖNCEKİ DÖNEMLERDEN FARKLI, SEMBOLİK OLMAYAN BİR CUMHURBAŞKANLIĞI’NA ŞAHİT OLUYORUZ

B.S.B. : Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2015 programını anlattı. Kalın; Cumhurbaşkanlığı’nın yeni teşkilat şemasında 13 başkanlığa yer verildiğini belirtti. Hükumet ile ilişkisi nasıl olur sistemsel olarak?

N.A. : Sn. Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilen bir Cumhurbaşkanı. Bana kalırsa o seçim sadece halk tarafından seçilen bir Cumhurbaşkanlığı seçimi değil, o farklı yönetimin ki, başkanlık sistemi dendiğindi farklı anlaşılıyor, o farklı ve daha etkin yönetimin aynı zamanda bir halk referandumuydu. Neden, Sayın Cumhurbaşkanı çok net bir şekilde bütün ayrıntılarına kadar nasıl bir sistem olacağını anlattı meydanlarda. Aktif olacağım, farklı olacağım, diğerlerine benzemeyeceğim gibi söylemlerini anlattı ve yüzde elli iki ile seçildi. Dolayısıyla seçildikten sonra bütün bunları bir kenara bırakıp, sembolik bir Cumhurbaşkanı, daha öncekiler gibi bir Cumhurbaşkanı, görevi yürütemez. Çünkü verdiği bir söz var. İcraata hükmetmek, icraatlar yürütebilmek için bir ekip olmanız gerekiyor. Budur bu, aynı zamanda elbette başlı başına baktığımız zaman o bahsettiğimiz, eğer yarın seçimden sonra bir anayasa ve yönetim değişikliği gerçekleşecekse, onun da bir alt yapısıdır bu.

B.S.B. : Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın uyumu da çok önemli. Gül ile Erdoğan arasında husumet çıkaramayanlar şimdi yeniden şanslarını deniyor olabilirler mi?

N.A. : Yarım kalan sistemde, kim olursa olsun bir problem yaşanacaktır. Şu an olmayabilir fakat sistem bu şekilde devam ederse bu kaçınılmazdır. Çünkü iki tane güçlü liderlik var şu anki sistemde. Bunun birinden birinin icraanın başında olması gerekir. Halbuki icranın başında olan bir başka kişiyi halk, başka bir yere verdi. İşte onun için bu mekanizmanın tamamlanması gerekiyor. Mutlaka ve mutlaka bunun çözülmesi gerekiyor, yoksa tamam şu dönemde belki böyle bir uyum problemi olmaz ama her an bir bomba gibi patlayacak bir el bombasıdır şu anki yapı.

2002 den bu yana bu iktidar oldukça başarılı icraatlar yaptı. Zaman zaman engellemelere maruz kalsa da…Ama seçimlerde; hatta muhalefet son zamanlarda şöyle bir söylem  üretti; sadece sandıktan çıkan oy değildir asıl olan, ya da seçimden ibaret değildir gibi…şeyler üretildi. Buna rağmen şunu gördük ki, en azından şu son an yıldan beri Türkiye’de seçim ile iktidarı değiştirmek pek kolay olmayacağına benziyor. Onun için maalesef bundan önceki TSK  kaynaklarından tutun da, gezidir, paralel yapı mücadelesi gibi sürekli farklı unsurlarla iktidarın önü kesimliyi çalışıldı. Bir kere o kesimin  yıllarca hasretle Cumhurbaşkanlığı değişikliği aşamasını  beklediğini biliyoruz. Yani Sn. Gül’den sonra acaba buradan bir kriz çıkar mı?diye yıllarca beklediler. Hatta ona hazırlık ve yaptırım da yapıldı tabiri caizse. Olmadı. Bugün de aynı beklenti içerisinde iktidar ve dikkat ederseniz Kılıçdaroğlu, daha BaşbakanSn. Davutoğlu görevi teslim alır almaz, sürekli, biraz da rencide edici bir biçimde Sn. Davutoğlu’nu normal bir Başbakan olmadığı gibi söylemlerle sürekli tahrik etti tabiri caizse. Sık sık…Muhatap bile almamaya çalıştı güya, sanki onu muhatap alan varmış da gibi…Bunlar acziyetin ifadesidir bence. Siz güreş minderinde bir şey yapamıyorsunuz, onun dışında entrikalarla bir şey yapmaya çalışıyorsunuz. Bunlar siyaset değil. Elbette ki muhalefet iktidarı eleştirecek, elbette yanlışlarını ortaya koyacak ama bu yöntem siyaset değil. Çünkü kuraldışı bir olay bu. Eğer icraatlarını eleştiriyor ve daha iyisini sunuyorsanız budur muhalefet.

HALK HALA ERDOĞAN’I AK PARTİ’NİN LİDERİ GİBİ GÖRÜYOR

B.S.B. : Erdoğan seçimler öncesi 30’un üzerinde ilde teşekkür mitingleri düzenleyecek. Sn. Erdoğan’ın halk ile yeniden buluşması nasıl yansımalar bulur?

N.A. : Şunu dürüstçe ortaya koymak gerekiyor. Elbette Sn. Erdoğan Ak Parti’nin kurucusudur. Ak Parti’yi bugüne kadar getiren bir liderdir. Ve bugün bir seçimle Cumhurbaşkanı oldu. Ama halkın nezdinde Sn. Erdoğan’ın Ak Parti’nin lideri algısı vardır. Bunu da çok da yadırgamamak gerekiyor. Bu parti  Sn. Erdoğan’ın çocuğu gibidir. Elbette anayasanın kuralları içinde kalmak zorunda ve kalıyor da şu anda. Ama onun ötesinde hala bir liderdir Sn. Erdoğan. Dolayısıyla bir Cumhurbaşkanı’nın meydanlara hitap etmesinden öte o bahsettiğimiz çizgiden gelen bir liderin karşılanması  gibi …