Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Rusya lideri Vladimir Putin ile kritik temaslarda bulunduğu günübirlik Moskova gezisinden dönüşte önemli açıklamalarda bulundu. Putin ile ABD’nin Suriye’den çekilme kararı sonrası ortaya çıkan yeni tabloyu müzakere ettiklerini anlatan Erdoğan, “DEAŞ, PYD-YPG ve bütün terör örgütlerine karşı mücadelemizi ele alma fırsatını bulduk. Trump’ın önerdiği güvenli bölge konusunu ve bunun sahadaki uygulamasını ele aldık” dedi. Erdoğan, Dışişleri Bakanı, Savunma Bakanı, MİT Başkanı’nın hem ABD, hem de Rusya ile görüşmeleri devam ettireceklerini söyledi. İdlib Mutabakatı’nın uygulanmasının da ele alındığını kaydeden Erdoğan İdlib’de hiçbir terör örgütünün faaliyet göstermesine izin verilmeyeceğini bildirdi.
3’LÜ ZİRVE ŞUBAT’TA
Erdoğan, Türkiye’nin PYD-YPG konusundaki pozisyonunun açık ve net olduğunu vurgulayarak, “Rus lider Putin ile Astana sürecini ve Anayasa Komisyonu’nun kurulması konularını da ele aldık. Türkiye, Rusya ve İran arasındaki üçlü zirveyi Rusya’da şubat ayı içinde yapacağız. Siyasi geçiş sürecini de bu zirvede ele alacağız” diye konuştu. Erdoğan, Rusya Nisan ayında yüksek düzeyli stratejik konsey toplantısı yapılacağı bilgisini de verdi. Erdoğan şunları kaydetti:
Putin’le görüşme sıklığınız neredeyse rekor düzeyde. Türkiye ve Rusya, özel bir modele, özel bir ittifaka doğru mu gidiyor?
Aradaki virgül dönemini bir kenara koyarsak, bizim Putin ile ilişkimiz baştan bu yana iyi gelişti. İyi bir frekans yakaladık. İlişkilerimizi hep sıcak tuttuk. Birbirimizi bu süreç içerisinde iyi anladık diyebilirim. Bunun en güzel örneği bana göre turizmdir. Yani, turizmde 6 milyonluk bir rakamı yakalamış olmak önemli. Almanya ile olan rakamı çok daha fazlasıyla aşmış vaziyetteyiz. İlişkilerimiz birbirine saygıya dayalı. Birbirimize yakın iki ülkeyiz. Karadeniz’e kıyıdaş iki ülkeyiz. Mesela Suriye gibi bir mesele yaşanmamış olsa ilişkilerimiz çok daha zirve noktada olabilirdi. Bununla birlikte Suriye konusunda da Rusya ile dayanışmamız, bu meseleyi bir an önce çözme noktasında hakikaten bize güzel imkanlar sundu. İlgili arkadaşlarımız da muhataplarıyla süreci gayet iyi götürdüler, götürüyorlar.
Münbiç ve YPG ihtilafı konusunda ABD ile yaşanan problemlerde, Senatör Graham’ın Ankara’da yaptığı açıklamalar olumlu yönde yeni bir kilometre taşı olarak değerlendirilebilir mi?
Şu anda Münbiç’te, bizdeki rakamlar itibariyle bin PYD-YPG’li var. Şehir nüfusunun yüzde 85-90’ı Sünni Araplar’dan oluşuyor. İnsanlar orayı tabi ciddi manada boşaltmış da. Oranın gerçek sahiplerinin kim olduğu belli. Münbiç’in nüfusu 700 bin civarında. Fakat oradaki saldırılar, terör örgütlerinin oraya girişleri gibi hadiseler, maalesef oranın yerli insanlarını şehirden kopardı. Şimdi ise yeni bir süreç var. Bu yeni süreçte gerek ABD, gerek Rusya, gerekse biz, 90 gün içerisinde buranın boşaltılması... Bugün gelinen nokta itibarıyla, Rusya da ABD de PYD-YPG’nin Münbiç’i boşaltacağını söylüyor. Rusya bize bunu söyledi. Temennimiz odur ki boşaltılır ve Fırat’ın Doğusu’na bunlar gönderilir.
SON DÜZLÜĞE GİRİLMEDİ
Bu noktaya geldikten sonra acaba Suriye konusunda son düzlüğe girildiğini hissediyor musunuz?
Henüz hissetmiyoruz. Orada halen bayağı iş var diye düşünüyorum. Mesela Astana sürecini sona erdirme gayreti içerisinde olan kesimler var. Ama biz Astana sürecini sona erdirme gayreti içerisinde olanlara karşı bu sürecin önemi üzerinde duruyoruz. Nitekim şu anda bizim Putin ile görüşmemiz, yakın gelecekte Rusya-Türkiye-İran olarak Soçi’de yapacağımız üçlü zirve buna verdiğimiz önemin göstergesi. Üçlü zirve daha sonra, Türkiye ve İran’da gerçekleştirilecek. Ayrıca biliyorsunuz, Suriye’de anayasa komisyonu meselesi var. Bu konuda da birileri ipe un seriyor. Birileri “Biz burada varız” birileri “Siz yoksunuz” havasında. Biz anayasa komisyonu sürecinde ilerleme kaydedilmesine de büyük önem veriyoruz. Mümkün olduğunca, ‘efradını cami ağyarını mani’ şekilde, iyi bir anayasa çalışmasının yapılmasını temenni ediyoruz. İyi bir heyet oluşsun ve bir an önce de adımlar atılsın beklentisi içerisindeyiz. İnşallah Birleşmiş Milletler’in yeni özel temsilcisi de burada aktif bir gayret ortaya koyar. Anayasa komisyonunun 150 kişi olabileceği söylenmişti. Bu sayı muhafaza mı edilir, azaltılır mı, bu ve benzeri konular halen müzakere ediliyor. Anlayışlı davranılmasını, bu konuda kararlı bir şekilde adım atılmasını ümit ediyoruz. Temennimiz ondan sonra da bir Cenevre sürecinin başlaması ve neticeye varılması.
İDLİB'İ KURTARDIK
Sizin önceliğiniz Münbiç mi, İdlib mi?
İdlib’i Rusya ile beraber şu anda belirli bir yere oturttuk; hatta biraz daha ileri gidiyorum, kurtardık. Eğer İdlib’de bizim o birlikteliğimiz olmamış olsaydı orada büyük katliamlar yaşanabilirdi. Ama güzel bir dayanışma neticesinde bu tür tehlikeler bertaraf edildi. Soçi’de başlattığımız o İdlib sürecini halen devam ettiriyoruz. Ama şu anda bu süreci gölgelemeye çalışan radikal unsurlar var. Bundan dolayı orada tabi Rusya’nın bir rahatsızlığı var. Rusya’nın bu rahatsızlığı bize de yansıyor. Bu rahatsızlıkları tabi bir an önce aşmamız gerekiyor. Biz Rusya ile beraber, İdlib’in refahını, huzurunu sağlayabileceğimize inanıyoruz.
‘VİZESİZ RUSYA’ PUTİN'İN İMZASINI BEKLİYOR
Rusya ile vizeler konusunda bir gelişme var mı?
Vize ile ilgili hazırlıkları yapmışlar. Şu anda Putin’in imzasını bekliyor. Hububat noktasında Rusya’dan alımımız var. Kanatlılar noktasında onların bize ördek, kaz satışı teklifi var. Aramızdaki ilişkilerin en önemli başlığı, Almanya’dan sonra Rusya’dan doğalgazı en fazla çeken ülke biziz. Türk Akımı’nın hayata geçmesi ile Türkiye 1 numara olacak. Yıl sonunda kara geçişi de bitecek. Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan, Macaristan hattına doğalgaz buradan gidecek.
ADANA MUTABAKATI VURGUSU
Suriye meselesinde birçok aktör var, aynı anda müzakere yapılabiliyor...
Bizim buradaki konumumuz hiçbirine benzemiyor ki. Suriye ile 911 km. sınırımız var. Sınırdaş ülke olmanın ötesinde, bizim Suriye ile ortak tarihimiz var. En son baba (Hafız) Esad’ın olduğu dönemde 1998’de imzalanmış bir Adana Mutabakatı var. Bunun tekrar gündeme getirilmesi söz konusu olabilir. Nitekim Putin de bunu özellikle gündeme getirdi; “Adana Mutabakatı önemli bir konu. Türkiye bunu işlemeli” dedi. Bunun Türkiye’nin bölgedeki ağırlığını hissettirebileceği önemli bir anlaşma olduğu kanaatindeyim. “Türkiye’yi buraya kim davet etti” diyenlere karşı, o mutabakatı masaya getirmemiz lazım. O mutabakatın iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Biz Suriye’nin terör unsurlarından arındırılması için tüm aktörlerle temas halindeyiz. PYD-YPG’nin Münbiç’i boşaltmasını Rusya ile de konuşuyoruz. Münbiç’i temizledikten sonra hedefimiz Münbiç’in yerli halkının oraya yerleşmesini sağlamak.
Rakka’da ABD’de büyük yanlış yaptı. O yanlışının bedelini de ağır ödedi. Halbuki ABD bizim teklifimize ‘evet’ demiş olsaydı Rakka çoktan alınmış olacaktı. Rakka’nın alınması ile birlikte buradaki göç ve insan kaybı ortadan kalkmış olacaktı.
Adana Mutabakatı’na geldi. Bu anlaşma geçerli mi yenisi mi yapılacak? Suriye ile ilişki kurulması anlamına gelecek?
O mutabakatın geçersiz olduğunu söyleyebilen kimse yok. Tam aksine Putin, o mutabakatın orada bizim terörle mücadelemiz açısından önemli olabileceğine işaret ediyor.
ŞAM İLE ÜST DÜZEY TEMASIMIZ OLMAZ
Suriye ile diplomatik temasımız yok.
O mutabakat 2011’e kadar işledi. Bizim, 1 milyona yakın insanın ölümüne sebep olmuş, milyonlarca insanın göçe zorlamış biriyle üst düzey temasımız olmaz. Suriye meselesine çözüm bulma süreci çerçevesinde, Rusya ve İran ile yoğun temas halindeyiz. Bu sayede Suriye’nin kuzeyinde bir terör koridoru oluşturulmasını engellemeyi başardık. Biz orada nasıl bulunuyoruz? Biz sınırdaşız ve buradan bize sürekli terör tehdidi var. Milli güvenliğimizi müdafaa sadedinden müdahalede bulunmak durumunda kaldık. Bunun için illa bir yerden davet beklememize gerek yoktu. Zaman zaman “Siz davetli misiniz?” diye soruyorlar ya. Davetli olmamıza gerek yok. Bize fiili saldırılar var. Bizi oraya Suriye halkı davet etti. Afrin, Cerablus, El Bab halkı hatta Rakka bile dahil buna. Aşiretler davet ediyor. Rakka’daki aşiretler bile “Türk Ordusu ne zaman gelecek?” diye bizi davet ediyor. Bunlar çok önemli.
Güvenli bölgeyi Türkiye tek başına mı oluşturacak? ABD’liler birlikte çalışmayı teklif ediyor.
Biz, ABD ve Rusya’ya diyoruz ki “Lojistik desteği verirseniz biz, başta DEAŞ olmak üzere bu bölgeyi tüm terör örgütlerinden arındırıp sulh-u sükuna kavuştururuz.”
23 ŞUBAT'TA MEYDANLARA ÇIKACAĞIZ
Cumhur İttifakı adaylarını belirleyip seçim çalışmalarına başladı. Diğerleri ise hala pazarlıklara devam ediyor. İki taraf açısından durum değerlendirmesi yapar mısınız?
Biz, kampanyayı yapacak olan ekiplerle çalışmamızı sürdürüyoruz. İki firma ile çalışıyoruz. Hazırlıklarını dinledik. Sloganlar, şarkılar dahil tüm detayları çalıştık. Arkadaşlara bazı talimatlarımız da oldu. Ondan sonra nihai karara varacağız. 31 Ocak’ta manifestomuzu açıklayacağız. Manifesto 10 ana başlık etrafında şekillenecek. Türkiye’de tüm illere, ilçelere, belli merkezlere bunu dağıtacağız. 1 Şubat’ı da kampanya başlangıcı olarak ilan ettik. YSK’nın açıklaması ile 18 Şubat’tan sonra biz de ikinci aşamaya geçeceğiz. Kampanya burada yerelleşme sürecine giriyor. Çalışmalar iyi gidiyor. YSK takvimine göre 23 Şubat’ta mitinglerin başlaması var. Sonra hep beraber meydanlara çıkacağız. TV programları vs hepsi yürüyecek. Temennim odur ki inşallah 31 Mart akşamı ülkem güler, ülkem sevinir. İnşallah layık olanlar yerel yönetimlerde iş başına gelir.
BİZE DÜŞEN FAZIL SAY İLE İFTİHAR ETMEKTİR
Fazıl Say konserine gittiniz. Say’ı destekleyenler ise “Onu da Erdoğan’a kaptırdık” diye Say’a linç girişimine başladılar. Ne diyorsunuz?
Fazıl Say, kendini, bulunduğu alanda dünyada ispat etmiş bir arkadaşımız, kardeşimiz. Bize düşen nedir? Bununla iftihar etmektir. Konu sanat olduğu zaman çok farklı bir yere doğru... Biz bir çok şeyleri yıktık da görmek istemeyenler görmüyor. Harbiye Kongre Merkezi’nin yanında Cemal Reşit Rey’i yaptık. Onu biz yıkarken her tarafı ayağa kaldırdılar. Dedik ki ‘Daha güzelini, daha büyüğünü yapıyoruz, biraz sabırlı olun’. Türkiye’nin opera binası yoktu. Harbiye Kongre Merkezi 3 bin kişilik bir yarı opera binasıdır. AKM olayını gündeme getirdim, kıyametler koptu. Burada opera binası yapacağız dedik. Çıldırdılar. Şimdi oranın temelini atıyoruz. Daha büyük ve işlevsel bir opera binası. Aynı şekilde hani çok kızdıkları Taksim’deki kışla... O Topçu Kışlası’nın aslını bir görseniz, ‘Yazıklar olsun burayı yıkanlara’ dersiniz. O kadar muhteşem bir eser. Onun orjinaline uygun mimari tasarımlarını yaptırıyorum. Orayı ihya edeceğiz. Onun karşısında Maksem’in arkasına Taksim Camii’ni yapıyoruz. O da bitmek üzere. Bütün bu neyi getirecek? İstanbul’da doğru düzgün meydan yoktu. Taksim’de trafiği alta aldık, Taksim meydana kavuşuyor. Bir taraftan o tarihi kışla ortaya çıkacak, öbür taraftan opera muhteşem eser olarak geliyor, öbür tarafta Taksim Camii o da muhteşem eser olarak ortaya çıkıyor. Bizde gizli kalmış öyle şeyler var ki… Sultanahmet’te At Meydanı denir. Tarihi kayıtlara baktığımız zaman orada millet bahçesi var. Düşünebiliyor musunuz? Şimdi biz onları meydana çıkaracağız. Bunları meydana çıkarmak bir aşk işidir. Yerel seçimlerde meydana gelecek bir başarı, yerel ve merkezi yönetimle el ele vererek süratle halletme imkan getirecektir.
Siz, Fazıl’ı var saydığınızda, CHP yok saydı…
Fazıl beyin babası Ahmet beye çok teşekkür ediyorum. Şahsıma yönelik ifadelerinden dolayı, şahsım, ailem, milletim adına ona da teşekkür ediyorum. O gün güzel de bir tevafuk oldu. (ABD’li) Senatör (Lindsey) Graham’a, “Biz bu akşam dünyaca meşhur bir piyanistimiz var. Onun Ankara prömiyerine gelir misin?” dedik. Gelirim dedi. Onu da aldık. Güzel bir geceydi.
HGM ATLAS VE KÜRE KULLANIMDA
Erdoğan, Milli Savunma Bakanlığı’nın vatandaşlar ile kamu kurum ve kuruluşlarının internet üzerindeki harita ihtiyaçlarını milli imkanlarla karşılamak, veri ve yazılımda dışa bağımlılığı kaldırmak için geliştirdiği HGM Atlas ve HGM Küre uygulamalarının açılış törenine katıldı.
Başkan Erdoğan, Malta Cumhurbaşkanı Marie-Louise Coleiro Preca ile görüştü.
SANDIKTAN ÇIKANA SAYGI GÖSTERİLMELİ
Erdoğan, ABD tarafından hedefe konulan Venezuela Devlet Başkanı Maduro’ya destek verdi, hem ülkedeki muhaliflere hem de dünyaya çağrıda bulundu: Sandıktan çıkana saygı duyacaksınız. Eğer saygı duymuyorsanız bunun adı demokrasi değildir. Bu totaliter bir zihniyettir, yapıdır, anlayıştır.