24 Ağustos 2025 Pazar / 1 RebiülEvvel 1447

12 Eylül cuntacıları nüfus artışına da darbe vurdu

Kalkınma Bakanı Yılmaz, nüfus artışının darbe yönetiminin başlattığı ‘nüfus planlaması’ kampanyasıyla ciddi bir düşüşe geçtiğini belirterek “Oranları görünce inanamadım ‘bir yanlışlık olmalı tekrar hesaplayın’ dedim. Ama rakamlar doğruydu” dedi.

Mustafa Kartoğlu/Ankara11 Şubat 2013 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
12 Eylül cuntacıları nüfus artışına da darbe vurdu

KALKINMA Bakanı Cevdet Yılmaz, Türkiye’nin ‘genç nüfus’ avantajını kaybetmemesi için nüfus artış hızının yükselmesi gerektiğini belirterek, “Dört bakanlık bu konuda çalışma başlatıyoruz. 2075 Türkiyesi’nin nüfusunu bugünden planlayacağız” dedi. Yılmaz, nüfus artış hızının 1980 darbesinin ardından başlatılan ‘nüfus planlaması’ kampanyasıyla ciddi bir düşüşe geçtiğini belirterek, “Oranları görünce arkadaşlarıma ‘tekrar hesaplayın, bir yanlışlık olmalı’ dedim. Ama rakamlar doğruydu” diye konuştu. Geçen hafta sonunu memleketi Bingöl’de geçiren Yılmaz, ekonomik ve sosyal kalkınma alanında yaptıklarını, projelerini anlatırken, özellikle nüfus artış hızı konusunda çarpıcı rakamlar verdi:

Nüfus artış hızı tehlike sınırında

Türkiye’nin en önemli avantajı genç nüfusu. Bunu belirleyen de ‘doğurganlık oranı’. Bu sayı 2.2 veya üzerindeyse o toplumlar kendilerini yenileyebiliyor, varlığını devam ettirebiliyor. Türkiye’de doğurganlık oranı 2.1’in altına düştü. Bu uzun vadede önemli bir tehlike. Önce nüfus yaşlanır, giderek nesil bitme noktasına gelir. Doğurganlık oranının arttırılması için yapılması gerekenler üzerinde dört bakanlık çalışacak. 2075 yılına kadar kadar bir projeksiyon ve planlama yapacağız. Olasılıklara ve alınabilecek önlemlere göre gelecek senaryoları tartışacağız. Dünyadaki örneklere bakıyoruz. Türkiye’de istatistiklere baktığımda bir döneme hayret ettim. 1980 ile 85 yılları arasında doğurganlık müthiş biçimde düşmüş. Öyle ki sonraki 10 yılda bile eski durumuna gelememiş. Doğru mu diye birkaç kez kontrol ettirdim. Doğruydu. Anlaşılan darbe yönetiminin ‘nüfus planlaması’ kampanyası işe yaramış.

İki yılda 7 ay daha yaşlandık

Daha geriye düşersek toparlaması mümkün olmuyor. Önceki yıl Türkiye’nin yaş ortalaması 29.5’tu; bu yıl ise 30 yaş 1 aya çıktı. Yani 7 ay daha yaşlandık. Böyle gidersek her yıl 4-5 ay yaşlanacağız. 15 yaş altı çocuk nüfusumuz toplam nüfusun yüzde 25’inin altına düştü. Buna karşılık 65 yaş üstü nüfus oranı yüzde 7.5’e yükseldi. Bu oran yüzde 10’u geçtiğinde artık nüfusumuz ‘yaşlı’ sınıfına girecek. Bizim hem genç nüfus, hem de artık yaşlı nüfus için politikalar geliştirmemiz gerekiyor. Emeklilik, sağlık ve yaşlı bakımı gibi...

‘3 çocuk’ kampanyasını bu rakamlar tetikledi

Türkiye’de doğurganlık hızının 1980 darbesinden sonra hızlı düşüşü dikkat çekiyor. 1980’de 3,41 olan doğurganlık hızı 1985’te 2,59’a gerilemiş.  2002’den sonra yine düşüşe geçiyor. Düşüşün az ama düzenli olması ve kentte yaşayanların artışıyla paralellik göstermesi, nedenini de açıklıyor. 2003’te 2,09’a inen doğurganlık hızının 2004’ten itibaren artışa geçtiği, 2007’de 2,16’ya ulaştığı dikkat çekiyor. Ancak 2009’dan itibaren yeniden düşme eğilimi başlıyor ve 2009’da 2,08’e, 2010’da 2,05’e ve 2011’de ise 2,02’ye düştüğü görülüyor. Başbakan’ın da ‘3 çocuk’ vurgusuna 2009’dan itibaren ağırlık verdiği, son iki yıldır da çocuk önerisini 5’e çıkarması dikkat çekmişti.

DOĞURGANLIK HIZI

1980: 3,41

1985:  2,59

1990:  2,65

2000:  2,53

2005:  2,12

2010:  2,05

2011:  2,02

KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ

BAKAN Yılmaz, kadın odaklı kalkanmayı gerçekleştireceklerini belirterek şöyle dedi: “Allah’tan aile yapımız güçlü. Bu bizim üstün yanımız. Bunu korumamız, güçlendirmemiz ve desteklememiz lazım. Çünkü aile yapısı da bozulunca geri gelmiyor. Yöntem olarak da ailenin temeli ‘anne’, yani ‘kadın’ odaklı gidiyoruz. Bugün sosyal desteklerimiz de ‘kadın’ odaklı ve bunun yararını görüyoruz.”

İyi fikre para garanti

Kalkınmada hedefimiz bölgeler arası dengeyi sağlayarak kalkınma. Bu, göçü durdurarak hem ekonomik hem de sosyal yarar sağlıyor. Bu alanda neler yaptık;

-GAP: Önce Güneydoğu Anadolu Projesi’ni canlandırdık, GAP Eylem Planı yaptık. Bakın 5 yılda nereye geldik; 500 bin ek istihdam sağladık. Bölgenin ihracatı 2002’de sadece 670 küsur milyon dolardı, bugün 8 milyar doları aştı. 

-DAP: Doğu Anadolu için hayvancılık merkezli eylem planı hazırlıyoruz.

-DOKAP: Doğu Karadeniz için turizm merkezli eylem planı hazırlanıyor.

-KOP: Konya Ovası Projesi için tarım merkezli eylem planı hazırlıyoruz..

Projesi olana para hazır

Yatırım, üretim fikri olan herkese kapı açtık. Fikri olana projeye dönüştürme eğitimleri veriyoruz. Sonra o projeleri iki ayrı uzmana inceletiyor ve onaylıyoruz. İyi projesi olan hiç kimse bizden destek almadan çıkmaz. Ola ki bütçemizi aşarsa bankalar bizden onay almış projelere destek vermeye hazır. Bizim proje seçme yöntemimizi biliyorlar ve güvenilir yatırım olarak görüyorlar. Yani fikri olan gelsin, eğitimini alsın, projeye dönüştürsün, gerçekten iyiyse para garanti.

HAKKARİ’DE ÇİFT DİL BİLEN KALKINMA REHBERİ VAR

Türkiye’nin seçilmiş 26 noktasına kalkınma ajansları kurduk; yetmedi her ilde Yatırım Destek Ofisi açtık. Her bölgenin, her ilin yatırım, üretim potansiyelini analiz ettik. Bugün Hakkari’de birden fazla dil bilen yatırım uzmanlarımız var. Bunlar işadamlarımıza, yabancı yatırımcıya rehberlik ediyor. Bu sistemi kurmakta harcadığımız para ve uzmanlarımıza ödediğimiz maaşı 3 yılda çıkarmaya başladık bile. 

Türkiye’de mutlak yoksul kalmayacak

Kalkınma sadece ekonomiden, yatırımdan ibaret değil. Sosyal ve çevre boyutu da eş değerde. Gelirin adil dağılımı konusunda aldığımız mesafe gözden kaçıyor. Özetle analatayım;

6 puan düşüş çok önemli

1- Gelir dağılımı eşitsizliğini ölçen ‘GINI katsayısı’ vardır. Türkiye’nin GINI katsayısı 2002’de yüzde 44’tü. Bugün yüzde 38. Aradaki 6 puanlık farkı küçümsemeyin, bir uçurumu ifade ediyor.

Yüzde 30’dan yüzde 2.8’e

2- Dünyada, kişi başına günlük harcaması 4.3 doların altında olanlar ‘mutlak yoksul’ sayılır. Türkiye’de 2002’de nüfusun yüzde 30’undan fazlası ‘mutlak yoksulluk sınırı’nda yaşıyordu. Bugün bu oran yüzde 2.8’e düştü. Günlük harcaması 2.25 doların altındaki insan sayısı sıfıra yaklaştı, artık onu ölçmeyeceğiz. Dünyada 3 milyon kişi günlük 1 doların altında bir harcamayla yaşamaya çalışıyor, oysa Türkiye’de bu durumda tek bir kişi bile kalmadı. Hedefimiz, gelecek 5 yılda bu 4.3 dolarlık mutlak yoksul grubunda da kimsenin kalmaması. Bunu da başaracağız.

Gelir dağılımı düzeliyor

3- Dünyada zenginliğin paylaşımı yüzde 20’lik gruplar halinde gösterilir. 2002’de Türkiye’nin milli geliri 230 milyar dolarken Türkiye’de en zengin yüzde 20’lik grup bu gelirin yarısını alıyordu. Bugün gelirimiz 800 milyar dolara ulaştı, ancak en zengin yüzde 20’lik grubun aldığı pay yüzde 45’e geriledi. Aradaki gelir farkı da, pay da orta tabakaya dağıldı.

Büyürken enflasyon düşük

4- Türkiye, gelir adaletini sağlama yolunda dünyadaki örnekleri alt üst ederek ilerliyor. Örneklerde büyüme arttıkça gelir adaletsizliği ve enflasyon artmıştır. Ama Türkiye büyürken hem gelir adaletini sağlıyor, hem de enflasyonu düşük tutmayı başarıyor.