-Türkiye’nin en bilinen bal markasını yönetiyorsunuz. Hikayeniz nasıl başladı?
Hayalimde inşaat mühendisi olmak vardı, ancak ODTÜ işletmeye devam ettim. Mezun olduktan sonra da İstanbul’a geldim ve bir döküm fabrikasında çalışmaya başladım. Ama döküm işini pek sevmedim. Sonra gıdaya geçiş yaptım ve bir baharat firmasında satış temsilcisi olarak çalıştım, derken sorumluk almaya başladım ardından bayilik geldi. İşim arasında bal satışı da vardı. Bal da satıyordum. Baharat işini de çok sevmemiştim, bal daha sağlıklı daha keyifli bir alan gibi görünüyordu. Babamın bir arkadaşının ballarını satıyorduk, o bana bal konusuna ağırlık vermemi öğütledi. Ben de onun ballarını satmaya devam ettim. Sonra kendisi vefat edince o markayı yaşatmak adına ben üretime de adım attım.
-Böylece Balparmak doğdu...
Evet, 1980 yılında kendi markamızla üretim yapmaya başadık. İlk başta birkaç kazandan oluşan ve yılda 60 ton üretim yapabilen bir tesisi devraldık. Müşterinin talebine cevap vermek ve markayı yaşatmak adına o tesisi almıştık ancak zaman içinde büyüdük. Marka olmayan bir balı satmak çok zordu. Tahsilat kısmında da çok zorlanıyorduk. Ama şimdi talebe yetişemez hale geldik. Balparmak şimdi yüzde 99’luk bilinilirlik seviyesiyle bal pazarının lideri.
-Neler yapıyorsunuz?
Balparmak; Balçiçek, Balkovan, çocuklar için Honeybana, yöresel ballar serisi, arı ürünü karışımlarından oluşan Apitera serisi ve tek kullanımlık ambalajıyla gıdaları balla tatlandırmayı hedefleyen ‘katla balla’ ile tüketicinin karşısına çıkıyor. 1993 yılından bu yana balda açık ara pazar lideriyiz. İlk yıl 60 ton satarken şimdi 7.500 tona geldik. Pazar payımız yüzde 55.
-Hedef ve projelerde neler var?
İlk hedefimiz global bir marka olmak. Turquality desteğini de arkamıza aldık ve 2023’te dünya markası olmak için söz verdik. Dünyada 4’üncü sıradayız ve hedefimiz birinciliğe yükselmek.
-Balda dünya lideri olmak için ciddi yatırım gerekmez mi?
Gerekiyor tabii ki, öncelikle kapasite artışı şart. Bu nedenle biz de yatırımlarımızı yapıyoruz. Çekmeköy’deki tesisimizde temelini attığımız ve toplam maliyeti 40 milyon TL’yi bulacak yeni yapı ile depolama, analiz ve paketleme kapasitesini artıracağız. Aynı zamanda bu yeni yatırım ile kapasitemizi de yüzde 300’e yakın oranda yükseltmiş olacağız. Şu an için yüzde 85’ini tamamladık.
-İhracat...
6 milyon TL ihracattan sözedebiliriz. Dünyanın en büyük bal üreticileri arasında bulunan Çin de dahil, Almanya, Hollanda, Fransa, İngiltere, Belçika, BAE, Suudi Arabistan, Azerbaycan ve Kıbrıs’a ihracatımız var. Oralarda daha çok etnik marketlerde varız, uluslararası marketlerine gireceğiz ve yüzde 5’lik pazar payı hedefliyoruz. 2023’teki hedefimiz ise 100 milyon doların üzerine çıkmak. Bu arada sadece Türkiye’de olan çam balını dünyaya tanıtmak istiyoruz. Örneğin Almanya’da bir dağıtım merkezi kurduk, gelecek yıl ABD’ye aynı operasyonu gerçekleştireceğiz. Arkasından da Çin gelecek.
-Çok ucuza satılan ballarla ilgili ne söylersiniz?
En kolay taklit edilen ve en zor tahil edilen ürün bal. Vatandaşın gözle ya da tadarak hangi balın kalitesini anlaması mümkün değil. Tüketici kargoyla bal alışverişi yapmasın, öyle düşük rakamlara satılıyor ki sağlıklı bal olma ihtimali zayıf. Tüketicinin muhatabı olmalı, ürün kontrolden uzak olmamalı. Açıkta bal almak kadar riskli bir durum olamaz. Petek bal da gerçek olmayabilir. Peteğin analizin biz dahi yapmıyor garanti veremiyoruz. Markalı ürünleri ve süzme olanları tercih etmek şart. Biz balların yüzde 30’unu iyi bal olmadığından iade ediyoruz, sezon sonunda ise bu rakam yüzde 60’lara çıkabiliyor. 30 civarı ana tedarikçimiz var dolaylı olarak 10 binin üzerinden arıcıyla çalışıyoruz.