4 Temmuz 2025 Cuma / 9 Muharrem 1447

‘Büyük bedenle’ Avrupa yolcusu

İstanbul’un İstanbul olduğu zamanlarda hanımefendi ve beyfendilere giysi diken ünlü terzi Faik Sönmez’in kendi adıyla yarattığı marka, 63 yıl sonra Avrupa kapısına dayandı. Komşulardaki krizi değerlendirmeyi hedefleyen Mete Sönmez, Avrupa’ya franchise yoluyla gideceklerini söyledi.

Fulya Erdem21 Ekim 2013 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
‘Büyük bedenle’ Avrupa yolcusu

63 YILLIK MARKA KRİZDEN FIRSAT YARATTI

Yıl 1950... İstanbul’un İstanbul olduğu zamanlar... O dönemler sokağa çıkmak, hele ki Beyoğlu’na gitmek ayrı bir ritüel gerektiyor. Erkekler de kadınlar da giyim kuşamlarıyla, saç, bakım ve tarzlarıyla moda dergilerinden çıkmış gibiler. Konfeksiyon alışverişine rağbet edilmediği, kıyafetlerin terziler tarafından dikildiği o günlerde hanımefendi ve beyfendilere hizmet veren bir isim ise kadın terzisi Faik Sönmez... İleriyi gören kişiliğiyle kendisi gibi terzi olan eşinin tüm karşı çıkmalarına rağmen gizli gizli hazır giyime adım atan Faik Sönmez’den markayı devralan ikinci kuşak Mete Sönmez markayı yurt dışına taşımak üzere kolları sıvadı. Faik Sönmez Yönetim Kurulu Başkanı Mete Sönmez’le markanın hikayesini, faaliyetlerini, yatırım, hedef ve projeleri konuştuk.

- 63 yıllık kadın giyim markası Faik Sönmez’in ikinci kuşak patronusunuz. Markanın kuruluş hikayesini anlatır mısınız?

Kırşehir’de kadın terzisi olan babam Faik Sönmez, askerlik için geldiği İstanbul’a yerleşmiş. Öncesinde Kırşehir’de eniştesinin manifaturacı dükkanında çalışıyormuş. Merakının da etkisiyle orada terzilik öğrenmiş. Askerliğini yapmak üzere İstanbul’a gelmiş ve ardından buraya yerleşmiş. Annem de terzidir benim, meslekten tanışmış ve evlenmişler. O zaman sanat ön planda, konfeksiyon, hazır giyim neredeyse yok. Sipariş üzerine çalışmaya başlayan Faik Sönmez, kısa sürede İstanbullular’ın en aranılan kadın terzisi oluyor.

- Konfeksiyona geçiş süreci nasıl gerçekleşiyor?

Faik Sönmez, 1972 yılında ısmarlama dikişten gelen prova ve kalıp bilgisini aynı titizlikle konfeksiyona aktarıyor. Annem önceleri babamın konfeksiyona başlamasını hiç istemiyor. Çünkü, o zaman hazır giyime iyi bakılmıyor, hazır giyim sadece terziden giyinemeyenlerin seçtiği bir tarz. Ancak babam, ileri görüşlü ve tek tek dikip para kazanmanın ne kadar zor olduğunu biliyor. Üretim çok fazla olmadığı için sıkıntı oluyor. Günde 12-13 proje ancak yapabiliyor. Pazar günleri de dahil yanındaki yardımcılarıyla beraber çok uzun saatlerde çalışıyorlar, çok yoğun emek öneriyorlarmış. Kendisi bu nedenlerden dolayı seri üretime sıcak bakıyor. Babam, annemin tüm karşı çıkmalarına rağmen ikna edemeyince gizlice para biriktiriyor, kumaş alıyor ve seri üretime başlıyor.

- Mağazalaşma...

Seri üretime geçildikten sonra babamın ilk satış danışmanı da 20 yıllık kalfası oluyor. 1976 yıllarında ilk çalışmalar başlıyor ve 1983’e gelindiğinde Nişantaşı’nda ilk mağaza açılıyor. 1991’de eğitim sürecini tamamladıktan sonra işin içine ben de girdim. Enflasyonun çok yüksek olduğu dönemlerdi. Toptancılık çok kârlı değildi, paranızı müşteriden almanız 6 ayı bulabiliyordu. Perakendenin önemini gördükçe mağazalar üzerinde çalışmaya devam ettik. Türkiye’de 36 mağazaya ulaştık. Kârlı mağaza açmaya özen gösteriyoruz, franchise vermek yerine kendimiz açıyoruz.

- Alışveriş merkezlerini mi tercih ediyorsunuz?

Günümüz alışveriş alışkanlıkları alışveriş merkezlerinin hızla çoğalmasıyla birlikte cadde mağazacılığından AVM’lere doğru değişiyor. Bizim AVM ya da cadde mağazacılığı diye bir tercihimiz yok, müşterimize yakın olabileceğimiz tüm noktalarda bulunmaya çalışıyoruz. Alışveriş merkezi arzı arttıkça biz de mağaza açıyoruz. Ancak kapanan alışveriş merkezleri olabiliyor. Doluluk oranı çok yüksek olan alışveriş merkezleri fiyaları yüksek tutuyor. Açıp kapatmamak adına, potansiyeline inandığımız yererde varolmayı istiyoruz. İstanbul’da bir çok noktayı hissedebiliyoruz ama bilmediğimiz şehirlerde daha düşünerek adım atıyoruz.

- İnternet satışlarınız da var...

Her sezon 700 ayrı model üretiyoruz. Bizim mağazalarımızda her hafta mutlaka yeni ürünler görürsünüz. 4-5 yıldır internet üzerinden satış yapıyoruz ama bir yıldır kendi sitemizden satışımız var. Sabah verilen siparişi aynı gün içinde müşteriye ulaştırıyoruz. İnternet üzerinden mağazaya gidemeyen ya da mağazamızın olmadığı yerlere hizmet veriyoruz.

- Bundan sonraki hedeflerinize ilişkin neler söylersiniz?

Türkiye’de 5-6 mağaza daha açıp yurt dışına ağırlık vermeyi planlıyoruz. Avrupa’da bir fırsat var. Şimdi insanlar daha uygun markalardan alışveriş etme yönünde karar alabiliyor. Özellikle Akdeniz havzası bizim için bir pazar. Akdeniz bölgeleri bizim hayata bakışımıza, vücut tipimize ve tercihlere uygun. Oralara gitmek için dayanma gücü lazım. Biz de bu doğrultuda görüşmeler yapıyoruz. Yurt dışında franchise’larla beraber marka yatırım çalışmaları yapacağız. Maliyetleri nedeniyle fabrika yatırımı düşünmüyoruz, çalışmalar fason şeklinde devam eder. Şu anda bizim için çalışan fason atölyelerde diktiriyoruz. 50 milyon liralık satışımızı da yıllık yüzde 10-15 büyütmeyi planlıyoruz.

- Üretim sürecini nasıl yönetiyorsunuz, anlatır mısınız?

Üretim tesisleri, tasarım, üretim süreci 1 yıllık bir zamana yayılıyor. Tasarımcılarımız trendleri gözönünde bulundurarak koleksiyonu hazırlıyor. Üretim süreci devam ederken, bir yandan da katalog çalışmaları, fotoğraf çekimleri ve vitrin temaları için çalışmalarımız sürüyor.

40 beden ve üstü her yaştan kadın bugün Türkiye’nin neresinde olursa olsun, bir Faik Sönmez mağazasına girdiğinde kendine uygun yıllarca kullanabileceği bir kıyafet bulabilir.

Ortadoğu karışmasaydı oralarda mağaza açacaktık

Yurt dışında şu anda Azerbaycan, Kuzey Irak, Kazakistan’da  olmak üzere 6 mağazamız var. Üretimin yüzde 4’ü ihracata gidiyor, bunu

25-30’lara çıkarmayı planlıyoruz. Körfez’den ciddi talep alıyoruz. Konuştuğumuz firmalar var ama Körfez’le işbirliği yapmak prosedür açısından çok kolay olmuyor. Oralara girmek için bir ortaklık yapmanız gerekiyor. Ya yerel bir firmayla en az yüzde 50 ortaklık yapacaksınız ya da bayilik vereceksiniz. Doğru partneri bulmak gerekiyor. Ortadoğu karışmasaydı Suriye ve İran hedefimizdeydi. Türk Cumhuriyetleri de bizim için iyi bir pazar olabilir.

Büyük beden algısı değişti

Eskiden ‘Faik Sönmez’ markası büyük beden olarak kabul ediliyordu. Ama bu algı artık değişti. Türkiye’nin kadın nüfusunun yarısı 42 beden ve üzeri. Babam hazır giyime ilk başladığında 38-42 beden ağırlıklı üretim yapmaya başlamış. Yaptığı ürünler beğenildikçe 44-46 beden talepleri gelmeye başlamış. Babam bakmış ki; bu bedenler daha çok satılıyor, tarz kendiliğinden büyük bedene yönelmiş. Ancak biz günümüzde ‘büyük beden’ ifadesini kullanmamaya çalışıyoruz. Çünkü kadınlar çoğu 40 bedenin üzerinde alışveriş yapıyor. Biz ürünlerimize ‘büyük beden’ değil, ‘normal beden’ diyoruz.