-Bildiğimiz koç, maharetli bir şefmiş meğer. Hazırladığınız yemeklerin püf noktalarını öğrenebilir miyiz?
Karidesli linguini yaparken makarnada ‘al dente’ dediğimiz diri kıvam önemli. Önce sosu, sonra makarnayı ayrı hazırlıyoruz. Sonra ikisini aynı tavada buluşturduk.
-Bresaolalı pizzaya gelecek olursak. Pizza yapmanın püf noktası nedir?
Pizzanın hamuru çok önemli, özel İtalyan pizza hamuru kullandık. Pizzanın gevrek olması, hamuruyla ilgili.
-Safran risottolu ossobuco peki?
Bu çok özel bir yemek, Marine edilişi, pişirme tekniği ve süresiyle uğraştırıcı bir lezzet oldu. Püf noktası ise beş saat boyunca fırında, kısık derecede ve kendi sosunda pişmesi...
TÜRK YEMEKLERİNDEN DÖNERİ SEVERİM
-Özel İtalyan yemekleri hazırladınız bizim için. Peki iştahınıza düşkün müsünüz?
İyi bir gurmeyimdir.Yani, iyi yemek olduğu zaman yerim. Diyelim bir restorana gittim, beğenmezsem sırf karnım aç diye yemem.Güzel bir yemeğin de mutlaka tadına bakarım.
-En çok hangi yemeği seversiniz?
İtalyan yemeklerini çok severim. Favorilerim pizza ve ıstakozlu spagetti. Türk yemeklerindense özellikle döneri çok severim.
-Gelelim spora... Geçen yıl Beşiktaş’ta üç kupayla sezonu tamamladınız. Önemli başarılara imza attınız. Sonrasında da takım değiştirdiniz. Bu kararı nasıl verdiniz?
Geçen sezon, her sporcu ve teknik adamın hayalinin bile ötesindeydi. Çünkü katıldığımız her kupada hedefe ulaştık ve bunu favori olmayan bir takımla gerçekleştirdik. Beşiktaş’ta tarih yazan kadronun korunabilmesi için hiç kimsenin bilmediği çok büyük uğraşlar verdim. Ayrılık kolay mı oldu? Hayır. Çünkü duygusal bir insanım. Ama Beşiktaş yönetimindeki belirsizlik, ligin bitiminden sonra da devam etti. Beşiktaş yönetiminin benim ve takımın geleceğini sponsora bağlandı. Sponsor çekilince ve Galatasaray teklif yapınca ben de hem kariyerimi hem geleceğimi düşünerek ayrılık kararı aldım. Herkesin düşündüğü gibi Beşiktaş’ı satmadım. Kırgın olduğum şey, yönetim tarafından camia ve taraftarın önüne takımın dağılmasının sorumlusunun Ergin Ataman’mış, kaçıp gitmişim gibi çıkarılması. Bana karşı çok büyük sevgi gösteren Beşiktaş camiasının yarısı nefret duygusu beslemeye başladı. Bu da beni rahatsız ediyor.
-Ne gibi olumsuz tepkiler geliyor?
Özellikle Twitter ortamında, fanatik bazı Beşiktaşlıların beni Beşiktaş’ı satmakla suçlamaları, ‘Para için sattı gitti’ demeleri... Bunlar benim için son derece üzücü şeyler çünkü ben para için gitmedim Galatasaray’a. Sadece Galatasaray basketbolla ilgili gerçekçi, büyük bir proje koyduğu için gittim.
-Galatasaray’ın önünüze koyduğu nasıl bir proje?
Üç yıl içinde gerek Türkiye gerekse Avrupa’da Galatasaray Medical Park’ı zirveye taşımak. Zirveye taşırken de kadro oluşturmak için maddi bir desteğe ihtiyacımız var. Yönetim bu destegi sağladı. En önemlisi düşünce olarak bir küçülme politikası değil. Aksine Euroleague hakkını kaybetmesine rağmen, en kısa sürede yeniden Türkiye’de şampiyon olup yeniden Euroleague’de yarışacak bir hedef belirledi. Beni etkileyen en önemli faktör de bu oldu.
-Bu sezon Galatasaray Euroleague’de oynamayacak çünkü geçen yıl yarı finalde başında olduğunuz Beşiktaş, Galatasaray’ı elemişti. Galatasaray bu sezon Eurocup’ta oynayacak.
Galatasaray’ın hedefi hem Türkiye’de hem Eurocup’ta şampiyon olmak. Zaten bu olduğu takdirde önümüzdeki sezon yeniden Euroleague’de. Böyle bir hedefimiz var tabii ama aynı bizim gibi yatırım yapan ciddi rakiplerimiz var. Bunları geçip hedef Eurocup’ta şampiyonluk.
TUZLU SU BENİ ÇOK RAHATLATIYOR
-Soyunma odasında nasıl bir Ergin Ataman var?
Onu bilmeseniz daha iyi. Soyunma odasındaki Ergin Ataman dışarıdaki görüntüden farklı, çünkü zaman zaman çok yumuşak veya sinirli, takımı motive etmek için zorlayan bir Ergin Ataman olabilir. Bu biraz da o andaki takımın psikolojisine bağlı. Takımı yeterli derecede uyanık bulmuyorsam uyandıracak formüllerim soyunma odasında var.
-Başarılardan sonra kendinizi nasıl ödüllendiriyorsunuz?
Genelde çok yorulduğum için kendimi hemen deniz kenarına atarım. Denizdeki iyot ve tuzlu su beni çok rahatlatıyor. Hiç olmazsa bir hafta bütün dünyadan uzaklaşıp o şekilde rahatlamaya çalışıyorum.
OĞLUM ÇİZGİ FİLM YERİNE BASKETBOL MAÇLARI İZLİYOR
-İkiz kızlarınız ve bir oğlunuz var. Çocuklarınızın sporla alakası nasıl? Onları spora yönlendiriyor musunuz?
Tabii ki. Ailelere çocuklarını spora yönlendirmelerini öneriyorum. İkiz kızlarımı daha üç yaşındayken jimnastiğe yazdırdım, o zamandan beri çeşitli spor dallarıyla uğraştılar. Şimdi altı yıllık voleybol tecrübeleri var. Eczacıbaşı’nın yıldız takımında oynuyorlar. Oğlum Sarp, doğduğu günden beri basketbolun içinde. Hatta bir buçuk yaşındayken Macaristan’daki Avrupa Finali’ne gelip orada destek veren taraftarlar arasındaydı.
-Parke tozu yuttu diyebilir miyiz?
Evet, basketbol aşığı. Evimizde bir basketbol potası var, ayağa kalktığı günden bu yana en sevdiği oyun basket atmak. Televizyonda çizgi film değil basketbol maçlarını izliyor. Özellikle geçen yıl şampiyon olan Beşiktaş takımını ad ve soyadlarıyla ezbere biliyor. Basketbol sevgisi inanılacak gibi değil. İnşallah yeteneklidir de babasından daha başarılı olur.
DERBİDE TARAFTARA ÇOK SİNİRLENDİM
-Sezona Fenerbahçe Ülker galibiyetiyle başladınız. Maçta maalesef istenmeyen olaylar oldu ve tepkinizi sert bir şekilde dile getirdiniz.
Maçın başında kendi taraftarıma çok sinirlendim. Çünkü maç başlamadan sahaya çatapatlar, yanıcı maddeler atılarak alt tribünde oturan Galatasaray taraftarını zora soktular. Oyuncular bile hakem masasına doğru kaçmak zorunda kaldı. Şimdi bu niye? Oradaki küçük bir azınlık, huzurla takımını desteklemek için maça gelenleri tehlikeye sokuyor. Yanlış anlaşılmasın tepkim, Galatasaray taraftarının içindeki o azınlığa... Maçın sonunda ise aynı şeyi Fenerbahçe içindeki o azınlık taraftar yaptı. O esnada da bizim taraftarımız Aziz Yıldırım aleyhine sloganlar atmaya başladı. Fenerbahçe Kulübü Başkanına karşı taraftarımızın verdiği tepkiyi durdurmaya çalıştım, çok kısa bir sürede de durdurduğumu düşünüyorum.
Kulüp müsaade ederse oyuncu kulübü de ezer
-Deron Williams, Carlos Arroyo gibi NBA yıldızlarının Türkiye’ye gelmesine aracılık ettiniz. Bir yıldız oyuncuyla teknik adamın çalışmasının ne gibi dezavantajları var?
Doğal olarak yıldız oyuncunun egosu çok yüksek. İşte bunu en son gündemde olan Alex olayında görüyoruz.
-Zaten sözü oraya getirmek istedim
Hakikaten insan yönetmek en zor işlerden biri. Oyuncu, karşısında teknik bilgisi güçlü bir antrenör görürse o zaman kendisini onun kollarına bırakır ama bunu göremezse antrenörünü ezmeye başlar. Daha sonra kulüp buna müsaade ederse oyuncu kulübü de ezmeye başlar. O ilişkilerin dengede tutulması çok önemli. Yıldız oyuncularla çalışmak kolay değil ama büyük hedeflere de yıldız oyuncularla ulaşırsınız.
-Alex konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce iyi yönetilemedi mi bu süreç?
Bu konuda yorum yapmak istemiyorum. Tabii ki oyuncular çok önemli, antrenörler de... Hepimiz o tribünlere bu yıldızları seyretmek için gideriz ama kulüp en büyüktür. Hiç kimse, hiçbir kulübün isminin önüne geçemez. Fenerbahçe Kulübü böyle bir karar verdiyse mutlaka haklı yönleri vardır.