18 Nisan 2024 Perşembe / 10 Sevval 1445

Yabancılara karşı Türk bayrağını açtı

Hunca’nın 2. kuşak temsilcisi Tuncer Hunca, bir dönem yöneticisi olduğu Galatasaray’ın felsefesini şirketinde de benimsiyor. “Galatasaray’ın hedefi yabancıları Türkiye’de yenmekti” diyen Hunca’nın hedefi dünya markası olmak.

Yaşar Kızılbağ12 Ocak 2015 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
Yabancılara karşı Türk bayrağını açtı

1957 yılında Adnan Hunca tarafından kurulan ve bugün artık hem parfüm hem deodorant segmentinde yerel lider konumuna gelen Hunca Kozmetik, 1.200’den fazla ürün çeşidiyle dünya markası olma yolunda ilerliyor. Son olarak 3 yıl önce Huncalife markasıyla doğrudan satış dünyasına da adım atan Hunca’nın bu alandaki tek rakibi ise yabancılar... Hunca’nın Yönetim Kurulu Başkanı Tuncer Hunca bir dönem yöneticilik yaptığı Galatasaray’ın felsefesini ilke edinmiş. “Galatasaray’ın hedefi yabancıları Türkiye’de yenmekti” diyen Tuncer Hunca, Hunca Kozmetik’in ardından Huncalife’ı da zirveye taşıyacaklarını söylüyor. “Amacımız Türk bayrağını önce iç pazarda, sonra yurtdışında dalgalandırmak” diyen Hunca ile şirketin Sarıyer-Bahçeköy’deki yönetim merkezinde sohbet ettik.

- Hunca ne zaman doğdu? Siz bu işe ne zaman dahil oldunuz?

Babam Adnan Hunca, 1957 Ekim’inde henüz sanayinin olmadığı yıllarda Hunca’yı kurdu. 2000’e kadar kendisi fiilen işin başındaydı. Ben de yurt dışındaki eğitimimi tamamladım. 1986 Ocak ayında Türkiye’ye geldim. ABD’de kimya ve pazarlama bitirdim. Eğitimle gerçek hayat farklı. Gerçeğe döndük. Laboratuvarda başladım. Bunu yaparken tabii askerlik de vardı o zaman. Bu sırada master yaptım. İstanbul Ünversitesi İşletme Fakültesi’nde tamamladım. Rahmetli Üzeyir Garih’ten diplomamı aldım. Tam askerlik geldi. Körfez savaşı çıktı. Personel Doğu’ya kaydı. Levazımcıydım. Bizi sevketmeden askerliği bitirdik. İkinci master ya da doktorayı ise babamın yanında yaptım. Mali konular, pazarlama, nakit akışı gibi konuları öğrendik. Ben, babam ve ağabeyim iyi bir görev taksimi yaptık. Bahsettiğim yıllarda bir kapak yaptırmak bile kolay değildi. Ama 30 yılda çok şey değişti. Yan sanayi rekabette gelişti. Hemen hemen herşey şu anda Türkiye’de yaptırılabilecek düzeyde. Kalite açısından da önemli bir yere gelindi. Şu anda yan sanayi ile çok uyumlu çalışıyoruz. Bu da tedarik açısından önemli.

- Şu an kaç çalışana ulaştınız?

Fabrika önceden buradaydı. 1986’da 900 metrekareydi. Şu an burası 5 bin metrekare. Çerkezköy fabrikamız ise 25 bin metrekare. 1986 Ocak’ta 33 kişiydik. Şu an 400 kişiyiz. Tüketicinin beklentisine göre ürün oluşturuyoruz. Bizim için tüketici kral. Tüketicinin isteklerini çok iyi belirlemek lazım. Türkiye’de çıkan ürünlerden 10 ürünün 2 tanesi başarılı olmakta. Diğer 8’i hayatta kalamıyor. Layıkıyla yapılırsa ürün için 2-3 milyon dolar arasında bir yatırım gerektirir. 10 üründen 8’inin çöpe gitmesi demek 24 milyon dolar demek. O yüzden markalaşmak zor. Biz aynı zamanda 5 yıldır Turquality’nin içindeyiz. İkinci uzatmaya gittik. Yurt dışında markalaşma desteği alıyoruz. Ancak merdivenaltı  üretim yapan yapılardan kurtulmak lazım. Bunlar KDV ve ÖTV vermiyor. Yüzde 50 avantajla merdivenaltı üretim yapılıyor. Devlet önlem alıyor ama biraz daha sıkılaşması lazım denetimlerin.

- Kaç ürün çeşidiniz var?

Huncalife’da 600’e yakın çeşidimiz var. Hunca’da da o kadar ürün var. Toplam 1.200 ürün var. Bunun stoku tedariği başlı başına komplike bir iş. Bu da 10 bine yakın malzeme girişi demek. Her birinin ambalajı, kapağı, içeriği farklı.

- Var mı yeni yatırımlar?

Sanayicinin  yatırımı hiçbir zaman bitmez. Her sene Çerkezköy’de 2 milyon Euro yatırım olmak zorunda. Onun dışında marka yatırımı olmak zorunda. Her sene 3-4 milyon Euro yatırım yapıyoruz. Ayrıca yurt dışına da kaynak ayırmaya başladık. Personele de sürekli yatırım yapıyoruz. Futbol takımı gibi. Yönetim, teknik direktör ve 11 oyuncu iyi olacak. Sayı 9’a düştüğünde zorluk çıkar. Karşımızda dünya devleri var. Kimseden çekindiğimiz yok. Yatırımlara devam edeceğiz. 2015’te yeni yatırımlar planlıyoruz.

- Büyüme hedefiniz ne?

Yurt içinde yüzde 8, yurt dışında ise yüzde 30’lar seviyesinde büyürüz. Ortalama yüzde 20 büyüme hedefliyoruz. Girmek istediğimiz ülkelerin başında Meksika va Brezilya geliyor. Brezilya dünyanın en fazla kozmetik tüketen ülkesi. Meksika ise üçüncü. Ama gümrükler çok yüksek, yabancıyı almıyorlar. ‘Üretimini burada yap’ diyorlar.  İran ve Mısır da öncelikli ülkelerimiz arasında. Ayrıca  2015’te en az 50 yeni ürün çıkaracağız. Huncalife’da 5 kat büyüme hedefliyoruz.

Sanayicilik Galatasaray gibi kanımıza girmiş bir kere...

- Hangi parfümü kullanıyorsunuz?

Genelde Caldion kullanıyorum ya da karışım yapıyorum. Yurt dışı parfüm kullanmam. Bazen hediye ediliyor. Hediye ederlerse kullanıyorum.

- Galatasaray’da bir dönem yöneticilik de yaptınız. Tekrar düşünüyor musunuz?

Galatasaray benim için ayrı bir yapı ve virüs. Gir diyorlar. Bakıyoruz. Her zaman hizmet için varız. Zamanı gelince yine olmak isterim ama doğru ekiple. Ekip herşeydir. Galatasaray Yardımlaşma Sandığı’nda halen başkan vekiliyim. Onun dışında Datça Daruşşafaka’da başkan vekiliyim. Bu arada Doğrudan Satış Derneği’ne üyelik konusunda görüşmelerimiz devam ediyor. Bu derneğe tek yerli üye Ülker’e ait Dore firması. Muhtemelen ikinci yerli üye biz olabiliriz.

- Hunca’nın sosyal sorumluluk girişimleri var mı?

Engellilere destek verdik. Fon oluşturup aktardık. 2015 için yine düşünüyoruz. Ayrıca şiddete maruz kalan kadınlara dönük desteğimiz oldu.

- Hunca’da 3. nesil ne yapıyor?

Kızım 13 yaşında ama ürün geliştirmeyi seven biri. Bazen olmamış diyor ve haklı çıkıyor. Oğlum ise 16 yaşında, kullanıyor. Sonrasında işin içinde olabilirler mi bilmiyorum. Eşim ise biraz Huncalife’ta ürün geliştirmemize yardımcı oluyor. Bilhassa makyaj konusunda desteğini alıyoruz.

- Farklı bir alana yatırım düşünüyor musunuz?

Olabilir de olmayabilir de. Riski azaltma anlamında bazı yatırımlar olabilir.

- Var galiba... Sanayiciliği bırakmazsınız umarım.

Sanayicilik Galatasaray gibi kanımıza girdi bir kere. Kolay değil sanayicilik. Dünya devleriyle kavga etmek.. Kartalspor’un Manchester’la maçı gibi. Kolay değil. Ama bayrağı vermeye niyetimiz yok.

Huncalife gözağrımız, amaç dünya markası çıkarmak

- Doğrudan satış markanız Huncalife’dan bahseder misiniz?

Huncalife gözağrımız. Sektördeki diğer oyuncuları takip ediyorsunuz. Avon, Oriflame gibi rakipler doğrudan satış konusunda önemli bir ciroya sahipler. Burdaki fırsatı gördük ve 3 sene önce 8 Ekim 2011’de Huncalife’yi kurduk. İlk toplantımızı yapıp üyeleri kaydettik. Ocak 2014’te organizasyon değişikliği yaptık. Dinamik ve heyecanlı arkadaşlarla işe koyulduk. Emekleme safhasını Aralık 2014’te geçtik. Ciromuz bir yılda 4-5 katına çıktı. 2015 itibariyle emekleme safhasından yürüme safhasına geçiyoruz. Bundan sonra ise koşma ve uçma safhasına geçeceğiz. Uçma safhasında ise Türkiye’de lider olan yabancıları geçeriz. GS’li olduğum için Galatasaray’da da bir söylem var. GS’nın amacı yabancıları Türkiye’de yenmektir. İnşallah önce burda daha sonra da yurt dışında Türk bayrağını dalgalandırmak amacımız.

- Hunca’nın nihai hedefi ne?

Yapı olarak da zihniyet ve burç olarak da ikinciliği kabul etmeyen bir yapım var. Rekabet bizim için iyi birşey. Çekinmiyoruz. Hedefimiz bir dünya markası çıkarmak.

ATILAN GOLLER JAGLER’E YARADI

- Jagler, Goldion gibi ürünleriniz var...

Öne çıkanlar hangisi?

Jagler gerçekten efsane. Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş gibi farklı bir kitlesi var. 1990’lı yıllarda hiçbir erkek ürünü, kadın ürününü geçmemişti. Jagler’den de bir beklentimiz yoktu. O dönemde şöyle bir pazarlama stratejisi yapalım dedik. TV’lere maç arasında reklam yasağı geliyordu. Yasaklanmadan önce 6 ayını kapattık. Her gol ya da önemli pozisyonlarda Jagler’in reklamını koyuyorduk. Yok satmaya başladık. 25 yıl geçti Jagler halen bir numara. Erkek ürünü olarak biraz maço...

-  Atılan goller işinize yaradı o zaman....

Gayet tabii çok yaradı. İnanılmaz... Jagler artık kendi başına devam ediyor.

- Peki diğer ürünler...

Jagler’in yanında Caldion’u oluşturduk. Hem kadın hem erkek. Türkiye’de üst seviyelerde. Yurt dışında özellikle Rusya ve Romanya’da ilgi görüyor. Bunun yanında 2006 yılında She ürününü çıkardık. Genç kızlara hitap ediyor. Tabir doğruysa çıtır kızlar tabir ettiğimiz 14-24 yaş arası kızlara dönük. 2006’da böyle bir ürün yoktu. 8 ayda yüzde 8 pazar payına ulaştı. She yurt dışında en başarılı olduğumuz marka. İhracatımızın yüzde 75’ini tek başına bu markayla yapıyoruz. Yaklaşık 3-4 ülkede fiilen taklidi yapılıyor.

- Hangi ülkeler bunlar?

Çin, Dubai ve Cezayir. Cezayir’deki davayı kazandık. Cezayir’deki yerli bir üreticiydi. Orada She markası bize geçti. Taklitle mücadele kolay değil. Takip et, yakala... Uzun süreçler. Dubai’de bir iki yere avukatla baskın yaptık ama hâlâ bulamadık. She genç kız demek. O yüzden dünyada başka kurumlara da tescilliydi. Bazıları 2-3 milyar Euro’luk firma. Bu kurumlara açtığımız davalardan Brezilya ve Rusya’da biz kazandık. Almanya’da kaybettik.