20 MİLYON TL YATIRIMLA KAPASİTESİNİ İKİYE KATLADI
Tekirdağ'da peynir, Manisa’da zeytin üreten Kaanlar’ın hikayesi, altı Trabzonlu kardeşin İstanbul’a göç etmesiyle başlıyor. Eminönü’ndeki barakalarda toptancılıkla başlayan ticaret ‘ucuzluk marketi’ kültürüyle beraber aile için dönüm noktası oluyor. Bu dönemden sonra peynirin ilk kez ambalaja girdiğini anlatan Kaanlar Gıda Yönetim Kurulu Üyesi Abdurrahman Kaan “İndirim marketleri bizden ambalajlı ürün istedi. İlk kez vakumlu ambalaj ortaya çıktı ve barkod kullanılmaya başlandı. Çok hızlı büyüdük. Bugün peynir ve zeytinde Türkiye’nin ilk beş firması arasında yer alıyoruz. 20 milyon liralık ek yatırımla kapasitemizi iki katına çıkardık. Şimdi Ortadoğu ve Afrika pazarında büyüyeceğiz. AB ülkelerine de gireceğiz” dedi. Peynir üretiminin yüzde 5’ini, zeytinin ise yüzde 3’ünü ihraç ettiklerini anlatan Kaan’la yatırımlarını, hedeflerini ve peynir sektörünü konuştuk.
- Türkiye’nin sayılı peynir üreticilerindensiz. Kaanlar markasının doğuşunu anlatır mısınız?
Amcam Osman Kaan, 70’lerin başında İstanbul’a gelmiş. Zaman içinde Eminönü’nde barakalarda yer tutarak toptancılık yapmaya başlamış. İşler yoluna girdikçe diğer kardeşler de gelmiş. Asıl kuruluşumuz 1978. Önceleri toptan bakliyat ve peynir satıyorlarmış. Bir süre sonra bir türlü peynirde standardı sağlayamadıkları için kendi peynirlerini yapmaya karar vermişler. 1984’te Malkara’da süt işleyen bir tesisi devralarak üretime başlamışlar. Edirne peyniri ve Malkara kaşarı meşhurmuş o zamanlar. Bu tarihten sonra da zamanla peynir ağırlık kazanmaya başladı. 1985 yılına geldiğimizde ise ikinci kuşak olarak işlere ben de dahil oldum. Tabii ki satış yaparak başladım.
- Peynirci olarak biliniyorsunuz ama zeytinleriniz de var...
1995’te zeytinciliğe girdik. Gemlik’te küçük bir tesisi yine aile ortaklığı içinde satın aldık. Her iki tesisimize de sürekli yatırımlar yaptık ve işi büyüttük. Şu anda her iki üründe de pazarın ilk beş firması arasında yer alıyoruz. 210 köyden süt alıyoruz, 10 bin insan çalışıyor sadece bu alanda çalışıyor bizim için. Ayrıca Çanakkale’de bin başlık bir çiftlik kurduk.
- Kapasiteyi artırmaya yönelik neler yaptınız, ne değişti?
Peynir ve zeytin tesislerine sürekli yatırım yapıyoruz. Tekirdağ Malkara’da kurulu peynir tesisimizde 35 bin metrekare kapalı alana ulaştık. Türkiye’nin en büyük dünyanın sayılı süt işleme kapasitesine sahibiz. Günlük bin 200 ton işleme kapasitemiz bulunuyor. Şu anda mevsimsel nedenlerden dolayı 500 ton kapasiteyle çalışıyoruz. Yeni yatırımla büyük bir beyaz peynir tesisi daha ekledik ki; bu da toplamda 20 milyon Euro’luk bir yatırım oldu. Kapasitemizi yüzde 100 artırdık. Zeytinde de Manisa Akhisar’da 12 bin 500 metrekare kapalı alanda üretim yapıyoruz.
- Yeni yatırımlar var mı?
Fabrika yatırımlarımıza ek yatırımlar da yapıyoruz. Onları tamamlamak için çalışıyoruz. Kaşar peyniri ile ilgili de yatırım yapacağız. O da otomasyona yönelik 4 milyon liralık bir yatırım olacak. Böylece kapasiteyi kaşar peynirinde de yüzde 100 artırmış olacağız.
- Hedef ve projelere ilişkin neler söylersiniz?
Daha çok pazar sahibi olmak ve daha hacimli bir şekilde ihracata yönelmek istiyoruz. Özellikle Kuzey Afrika’ya yönelme hedefimiz var. Aynı zamanda yeni süreçte AB ile ilgili çalışmalar yapıyoruz. ‘Tazelen’ markasıyla sağlık ürünleri yapıyoruz. Bunlar daha çok yağı azaltılmış proteini yüksek ürünler. Yüksek proteinli içecekler yapacağız sporculara. Bu teknoloji sadece bizde var. Bir de süzme yoğurt üretimine başladık.
- İhracat...
2004 yılında belli bir büyüklüğe geldikten sonra yurt dışında da söz sahibi olmak üzere çalışmaya başladık. İlk ihracatımızı 1997’de ABD’ye ihracat yapmıştık. Şu anda Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da çok hızlı büyüyoruz. AB’ye süt ürünleri ihracatına 2001’de yasak konmuştu. Şimdi o engeller kısmen ortadan kalktı. Çin pazarı da bu yıl sonuna kadar açılırsa orada da olacağız. 200 milyon liralık ciromuzun yüzde 5’i ihracattan geliyor. Irak, Lübnan, Ürdün, Kuveyt, S. Arabistan, Fas, Libya, Gana, Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan, ABD, Hong Kong, Dubai, Abu Dabi, AB’ye zeytin satıyoruz. Yine zeytinde de satışın yüzde 3’ü yurt dışından geliyor.
Beyaz peynir 8 kaşar 14 TL’den ucuz olamaz
Tüketiciler süt ürünü alırken ambalajlı ürün olmasına dikkat etsinler, açıkta satılan ürünlere itibar etmesinler. Açıktaki ürünün zaten soğuk zinciri bozulmuş demektir. Üstelik bir de hijyen problemi var. Bir de fiyata baksınlar. Ucuz peynirin ya su değeri ya da tuz değeri çok fazladır. En düşük fiyatlı beyaz peynir 8, kaşar peyniri ise 15 liranın altında olmamalıdır.
Soğuk zincir bozulunca ürünün raf ömrü kısalıyor
Bizim en büyük sıkıntımız; ürünü teslim ettikten sonraki süreç. Biz canlı organizma satıyoruz, dolayısıyla soğuk zincir ve koruma çok önemli. Bir ürünün +5 derecedeki ömrü 100 günken, 15 derecede bu süre 10 güne düşüyor. Ambalaj üzerinde yazılan son tüketim tarihi soğuk zincir bozulmadığı sürece geçerlidir. Peynirler marketin deposuna makarnalarla beraber 14-15 derecede gidiyor. Markette de peynirlerin konulduğu dolaplara bakıyorsunuz genelde açık. Dolap üzerinde gösterilen ısı hiç bir zaman gerçekte sağlanamaz, bu ürünlerin kapalı dolaplarda tutulması lazım. İçecekler kapalı dolaplarda tutulurken, süt ürünlerinin açık dolaplarda muhafaza edilmesinin nedenini de anlamak mümkün değil. Bunları marketlere anlatmaya çalışıyoruz sürekli. Dolaplara kamu spotu yaptırma konusunda çalışmalarımız var.
İndirim marketleri dönüm noktası oldu
1995’li yıllarda Türkiye, indirim marketleriyle (discount) tanıştı. Bu bizim için dönüm noktası olmuştur. Ancak, piyasadaki peynircilerde ne ambalaj ne de barkod kültürü vardı. Böyle bir ortamda uluslararası zincirler kendi sistemlerine uygun peynir bulamıyordu. O dönemde Bim doğdu, belirli gramajlarda beyaz peynir ve kaşar istiyordu. 6 ayda 33 tane ürün yaptık. Peynir ambalaja girmişti. O zamana kadar poşetlerin içine konurdu peynir. Ambalaj ve barkodlu sisteme geçince büyümeye başladık. 2008’e kadar yıllık yüzde 30’luk bir büyüme gösterdik tonaj olarak baktığımızda ise 5-6 kat artıştan söz edebiliriz. 2010 yılı itibariyle üretim kapasitesi arttı.