Dr. Selami Özel... ‘Tarım ülkesi Türkiye’ sloganından yola çıkarak ne olduğunu çok da bilmediği ziraat mühendisliği mesleğini seçti. Ancak daha 5 yaşındayken Denizli’de manifaturacılık yapan babası dolayısıyla ticaret ateşi içine düştü. Bu ateş onu uluslararası bir ilaç firmasındaki kariyerini bırakıp kuyumcu olmaya itti. Akrabası Atasay Kamer’le Türkiye’nin ilk markalı mücevher markası Asgold’u kurdu. 5 yıl sonra doğan Favori ise bugün Avrupa’nın en büyük kuyum tesisine sahip. 45’ten fazla ülkeye ihracat yapan Favori Kuyumculuk Başkanı Dr. Selami Özel, yurtiçinde 200, yurt dışında 40 mağaza açmayı hedefliyor.
-Türkiye’nin ilk mücevher markasını kurdunuz. Hikayenizi anlatır mısınız?
Denizlili’yiz biz. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi çok popülerdi o zaman. ‘Tarım ülkesi Türkiye’ söylemleri de çok yaygındı. Ben de ne olduğunu pek de bilmeden ziraat mühendisi oldum ama ziraatı sevmedim. Sonradan ekonomiye yöneldim ve bu konuda doktora yaptım. Bir İsviçre firmasında tarım ilaçları bölümünde üst düzey yöneticiydim. Ticarete olan merakım yıllar sonra dostum ve akrabam olan Atasay Kamer’in teşvikleriyle hayat buldu.
-O zaman kuyumculuk sektörü nasıldı?
O zaman döviz ve altın ithalatının serbest hale geldiği dönemlerdi. Bu sektörün geleceği vardı, işe kafam yattı ve Asgold firmasını Atasay Kamer’le kurduk. 5 yıl sona da Favori adıyla kendi firmamı kurdum. İlk broşür, ilk reklam, aktif pazarlamayı yaptık.
-Bugün neredesiniz, neler yapıyorsunuz?
Avrupa’nın en büyük ve modern kuyumculuk tesisine sahibiz. Favori, mağazalarında satılan ürünlerin yüzde 95’ini AB standartlarında üretiyoruz. Kalan yüzde 5’ini İtalya’dan ithal ediyoruz. Yurt içinde 100’ün üzerinde mağazada ve binin üzerinde satış noktasında varız. Yılda ortalama 5 bin ürün tasarlıyoruz. 40’ın üzerinde tasarımcımız var.
-İhracatla ilgili neler söylersiniz?
Kuyumculuk ihracatta çok avantajlı, ülkeye döviz kazandırıyor. Türk kuyumculuk sektörü 20 yılda dünya ikinciliğine yükseldi. Rakibimiz İtalya. Son yıllarda 3 milyar dolar civarı ihracat geliri sağlıyor. Bu rakamın 10 milyar dolarlar seviyesine çıkması işten bile değil. İtalya’dan sonra ihracatta dünyada ikinciyiz, bunu da son 20 yılda yaptık. Bizim de yüzde 35 ihracatımız var. Bu rakam 50’lerdeydi ancak ABD’nin talebi kriz nedeniyle azaldı.
-Altın Akademisi nasıl doğdu? Bu çağda bir firmanın rekabet gücünün, özgün tasarımlar geliştirme, yenilik ve farklılık yaratma kabiliyeti ile eşdeğer olduğunu savunuyoruz.Kuyumculuk sektörüne tasarım alanında nitelikli insan gücü sağlamak amacıyla 2005 yılında Favori Altın Akademisi’ni kurduk, 10’dan fazla hoca ki bunların arasında İtalyanlar da var.
-Kuyumculuk ekonomi için önemli...
Türkiye çok eskiden gelen köklü bir kuyumculuk tecrübesine sahip. Altın ithalatı ve dövizin serbestleşmesinden sonra sektör çok gelişti. Türkiye kuyumculuk sektöründe her konuda dünyada ilk 5’e girer hale geldi. Dünya lideri İtalya’ya göre üretim maliyeti açısından çok avantajlı durumda. Şu anda üretim ve ihracatta bizim önümüzde olan İtalya maliyet sıkıntısı çekiyor. Üretimini Çin gibi Doğu ülkelerine veya daha mantıklı olarak Türkiye’ye kaydırmak zorunda. Aksi halde rekabet gücünü kaybeder. Bu bizim için önemli bir fırsat. Yani Türkiye biraz destekle Türk Cumhuriyetleri, Rusya, Balkanlar, Ortadoğu ve Avrupa’nın altın ve pırlanta takı üretim merkezi olabilir.
-Projelere ilişkin neler söylersiniz?
Mağazalaşma markalaşmanın önemli bir aşamasıdır. Artık mağazalarla büyüyeceğiz. Anlaşma yaptığımız müşterilerimiz yalnız mağaza yerini ve sermayesini hazırlıyor, gerisini biz sağlıyoruz. Geliştirdiğimiz çağdaş mağazacılık anlayışı ile bayilerimizin eskiye oranla en az iki misli satış yapmalarına yardımcı oluyoruz. Ayrıca perakendecilik okulumuzda eğitim alıyorlar. 2014 sonuna kadar 1.500 satış noktasında, 2015 sonuna kadar da 200 mağazada olmayı hedefliyoruz. Bu mağazaların 40 tanesinin yurt dışında olmasını planlıyoruz. Kültürü yakın olan ülkelerde Türk Cumhuriyetler, Balkanlar’da olacağız. Araplar’dan çok iyi müşterilerimiz var. Taleplere göre oralarda da mağazalaşabiliriz. Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan’da mağazalar açtık zaten.
Batı düşük ayar Doğu ise 22 ayar seviyor
Kuyumculukta otomasyon yoktur. İstihdamı artırır. Şu anda sektör de 400 bin kişi çalışıyor. Ama bu bazı politikalarla 5 katı artabilir. 14 ayar ürünlere en çok ilgi gösterenler daha çok batıda. 22 ayar ürünler ise doğu illerimiz tarafından tercih ediliyor. Antalya’da en çok taşlı yüzük, taşlı kolye uçları ve alyanslar satılıyor.
‘Altın ve pırlanta yedek akçedir modası geçmez’
Kuyumculuğun ülke ekonomisi için önemli faydalarından biri “tasarruf aracı” olmasıdır. Altın ve pırlanta yedek akçedir. Yastık altında, kolda, parmakta, boyunda taşınan istendiği an paraya çevrilip kullanılan bir ihtiyat akçesidir. Altın ve pırlantaya ödenen para, ayakkabı çorap ya da elbise gibi hiçbir zaman yok olup gitmez, değerini hiç kaybetmez. Altın, anneden toruna intikal eder. Son zamanlarda herkes Türkiye’de yastık altında 5 bin ton altın olduğunu söylüyor ve bankalar da bunun peşine düştü. Kimse henüz yastık altındaki pırlanta takının hesabını yapmıyor. Altın hala yatırımda tacı elinde tutuyor.
‘Taş kesim çiftlikleriyle binlerce istihdam sağlarız’
Altın Türkiye’den de çıkıyor, yurt dışından da geliyor. Ama biz altını işleyip satabiliriz. Altın işleme merkezi olabiliriz. Dünyada taş kesim çiftlikleri var, bir çiftlikte bakıyorsunuz 5 bin kişi çalışıyor. Bizde böyle bir sistem yok. Değerli taş kesim çiftlikleri kurabiliriz mesela, bunun istihdamı artırıcı önemli bir rolü de olur. Bunlar için maliyetli bir yatırıma da ihtiyaç yok. Türkiye’ye gelen turistler artık takı alıyor. Çünkü çok çeşit, tasarım var. Artık halıya vereceği parayı takıya veriyor. Türkiye üretim ve ihracat merkezi olur. Bunun üzerinde durmalıyız.