Hamile kadınların PFAS olarak adlandırılan insan yapımı kimyasallarla bulaşmış bölgelerin yer altı suyundan gelen içme suyu tüketmesi, bebek sağlığı açısından önemli tehditler oluşturmaktadır. Ekonomi araştırmacıları ve hidroloji uzmanlarından oluşan bir ekip tarafından gerçekleştirilen yeni çalışma, bu maruziyetin düşük doğum ağırlığı, zamanından önce doğum ve bebek ölümlülüğü olasılığını belirgin şekilde artırdığını tespit etmiştir. Araştırmanın en endişe verici bulgusu, PFAS maruziyetinin yaşam boyu sağlık sorunlarıyla bağlantılı olan son derece düşük ağırlıklı ve son derece erken doğumların riskini önemli ölçüde yükselttiğini göstermesidir.
Perfloroalkil ve polifloroalkil maddeler olarak bilinen PFAS, endüstriyel uygulamalarda yaygın olarak kullanılan sentetik bileşiklerdir. Bu kimyasallar çevre içinde uzun süre kalıcı kalma özelliğine sahip olup, insan vücudunda birikme eğilimi göstermektedir. PFAS'ın tehlikeli yönü, çok düşük konsantrasyonlarda bile insan sağlığına zarar verebilmesidir. Kirlenmeler endüstriyel tesislerden, çöplüklerden veya itfaiye eğitim alanlarından kaynaklanabilmektedir. Kirlenmiş alanlardan PFAS, yavaş bir şekilde toprak tabakalarından geçerek yer altı suyuna ulaşır ve oradan içme suyu kaynaklarına doğru hareket eder. Bu sebeple, PFAS kirlenmesi sadece yerel bir sorun değil, geniş coğrafi alanları etkileyebilen bir halk sağlığı meselesidir.
Araştırmacılar, PFAS'ın gerçek dünya koşullarında insan sağlığına etkisini anlamak için New Hampshire'daki doğum kayıtlarını incelediler. 2010 ile 2019 yılları arasında eyalette meydana gelen tüm doğumlar hakkında veri toplandı ve PFAS ile kirlenmiş olduğu bilinen alanların 5 kilometre içinde gerçekleşen 11.539 doğuma odaklanıldı. Araştırmanın temel yöntemi, yer altı suyu akışının yönünü kullanmaktı. PFAS kaynağının yer altı suyu akışı yönündeki (mansap) kuyulardan su alan hamile kadınlar muhtemelen kirlenmiş alandan PFAS'a maruz kalmışlardır. Buna karşılık, kaynağın yukarı akış yönündeki kuyulardan su alanlar maruz kalmamış olmalıdırlar. Bu basit ama etkili karşıtlık, laboratuvar koşullarına yakın bir doğal deney ortamı yaratmıştır. Araştırmacılar, PFAS test verilerini kullanarak mansap kuyularında PFAS seviyelerinin yukarı akış kuyularından daha yüksek olduğunu doğrulamışlardır. Önemli bir nokta, kamu hizmetlerinin içme suyu kuyularının konumlarının hassas bilgiler olması nedeniyle, kadınların maruz kalıp kalmadıklarını bilmemiş olmalarıdır.
Araştırmanın bulgularına göre, PFAS ile kirlenmiş alanların mansabındaki kuyulardan su alan kadınlar, yukarı akış kuyularından su alanlara kıyasla düşük ağırlıklı bebek sahibi olma riskinde yüzde 43 oranında artış yaşamışlardır. Düşük ağırlıklı doğum, bebeğin doğum anında 2.500 gramdan az ağırlığa sahip olması olarak tanımlanmaktadır. Aynı grup, zamanından önce doğum riskinde yüzde 20 oranında daha yüksek bir oran göstermiştir; bu, 37 haftadan önce doğum anlamına gelmektedir. En endişe verici bulgu ise, PFAS maruziyeti yaşayan kadınların bebeklerinin ilk yılını tamamlayamama riskinin yüzde 191 oranında daha yüksek olmasıdır. Bu istatistikleri ülke çapında ölçeğe uyarlandığında, 100.000 doğum başına 2.639 ek düşük ağırlıklı doğum, 1.475 ek erken doğum ve yaşamın ilk yılında 611 ek ölüm anlamına gelmektedir. En kritik durumlara bakıldığında, PFAS kaynağının mansabındaki kuyulardan su alan kadınlar, 1.000 gramdan az ağırlıkta doğum yapma riskinde yüzde 180 oranında daha yüksek bir oran göstermişlerdir. Ayrıca, 28 haftadan önce doğum yapma riskinde yüzde 168 oranında artış tespit edilmiştir.
PFAS kirlenmesinin sadece tıbbi sonuçları değil, ekonomik etkileri de oldukça önemlidir. Düşük ağırlıklı ve erken doğumlar, yüksek tıbbi masraflar, uzun süreli hastane yatışları ve yaşam boyu sağlık sorunlarıyla ilişkilidir. Araştırmacılar, bu doğum komplikasyonlarının maliyetini hesaplamak için çeşitli metodolojiler kullanmışlardır. Düşük doğum ağırlığı ve erken doğumlar, artan tıbbi faturaları, gelecekteki sağlık harcamalarını ve azalmış yaşam boyu kazançları beraberinde getirmektedir. New Hampshire verilerini ve diğer 11 eyaletteki PFAS kirlenmesi konumlarını kullanarak, araştırmacılar ülke çapında PFAS maruziyetinden kaynaklanan toplam maliyeti tahmin etmişlerdir. Bu hesaplamalar, PFAS temizliğinin faydalarını temizlik maliyetleriyle karşılaştırırken önemli bir referans noktası sağlamaktadır. Düzenleyiciler ve politika yapıcılar, bu parasal değerlendirmeleri kullanarak PFAS kontrolü için daha etkili düzenlemeler geliştirebilirler.
Sonuç olarak, PFAS kirlenmesi sadece çevresel bir sorun değil, aynı zamanda halk sağlığı ve ekonomik açıdan ciddi bir krizdir. Hamile kadınların PFAS'a maruziyeti, bebek sağlığında dramatik olumsuz etkiler yaratmaktadır. Bu bulgular, içme suyu kalitesinin korunması, PFAS kaynakları kontrol altına alınması ve etkilenen bölgelerde acil müdahalelerin gerçekleştirilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.




