Beslenme biliminin ilginç bulgularından biri, uzun yıllar boyunca sağlıksız olarak nitelendirilen yüksek yağlı peynirin aslında beyin sağlığı açısından koruyucu bir rol oynayabileceğini göstermektedir. Lund Üniversitesi'nden beslenme epidemiyologu Emily Sonestedt tarafından yönetilen araştırma, geleneksel diyetsel önerilere meydan okuyarak peynir ve demans arasında beklenmedik bir ilişki tespit etmiştir.
İsveç'te gerçekleştirilen bu geniş kapsamlı çalışma, 27.670 yetişkinin yaklaşık çeyrek asır boyunca izlenmesi yoluyla yapılmıştır. Araştırma sırasında katılımcılardan 3.208'i demans tanısı almıştır. Brie, gouda, çedar, parmesan, gruyere ve mozzarella gibi yüzde 20'den fazla yağ içeriğine sahip peynir türlerinin günlük tüketimi ile demans riski arasında istatistiksel olarak anlamlı bir bağlantı kurulmuştur. Günde 50 gram veya daha fazla yüksek yağlı peynir tüketen kişilerin yaklaşık yüzde 10'u demans geliştirirken, günde 15 gramdan az tüketen kişilerde bu oran yüzde 13'e ulaşmıştır.
Yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi ve genel beslenme alışkanlıkları dikkate alındığında, günde 50 gramdan fazla yüksek yağlı peynir yiyen bireyler, az miktarda tüketen kişilere kıyasla yüzde 13 daha düşük demans riski taşımaktadırlar. Bu bulgu, peynir ve demans arasındaki ilişkinin sadece tesadüfi olmadığını, belirli bir koruyucu mekanizmanın varlığını işaret etmektedir.
Demans, Alzheimer hastalığı, vasküler demans ve Parkinson hastalığı gibi çeşitli nörolojik bozuklukların neden olduğu bilişsel işlev kaybını tanımlayan genel bir terimdir. 2021 yılında dünya çapında tahminen 57 milyon insanın demansla yaşadığı ve her yıl yaklaşık 10 milyon yeni vakanın teşhis edildiği belirtilmektedir. Bu rakamlar, hastalığın küresel sağlık sistemleri üzerindeki artan baskısını açıkça göstermektedir.
Uluslararası sağlık örgütlerinin projeksiyonlarına göre, 2050 yılına kadar demans vakalarının sayısı 153 milyona kadar yükselebileceği öngörülmektedir. Bu dramatik artış, hastalığın önlenmesi ve risk faktörlerinin azaltılması konusunda acil araştırma ve müdahale stratejilerine olan ihtiyacı vurgular. Demans için etkili tedavilerin sınırlı olması nedeniyle, araştırmacılar hastalık gelişme riskini azaltmanın yollarına odaklanmaktadırlar ve bu bağlamda beslenme önemli bir rol oynamaktadır.
Araştırmanın önemli bir bulgusu, yüksek yağlı peynirin demans riski üzerindeki koruyucu etkisinin diğer süt ürünlerine genellenemediğidir. Düşük yağlı peynir, krema, yoğurt ve kefir gibi fermente süt ürünleri için benzer bir koruyucu ilişki gözlenmemiştir. Tereyağı ise daha karmaşık sonuçlar göstermiş, yüksek miktarda tüketiminin Alzheimer hastalığı riskini artırabilecek olması ihtimali ortaya çıkmıştır. Bu bulgular, peynir içindeki belirli bileşenlerin veya yapısının demans koruması açısından özel bir öneme sahip olabileceğini düşündürmektedir.
Peynir türleri arasındaki bu farklılık, yüksek yağlı peynirin içerdiği spesifik mikro ve makro besin öğelerinin, fermente süt ürünlerinde bulunmayan veya farklı oranlarda bulunan bileşenlerin demans riskini etkileyebileceğini göstermektedir. Araştırmacılar, bu koruyucu mekanizmanın tam olarak anlaşılması için daha ileri çalışmalara ihtiyaç duyduğunu belirtmektedirler.
Onlarca yıl boyunca yüksek yağlı gıdalar sağlık açısından olumsuz olarak değerlendirilmiş ve peynir sınırlanması gereken sağlıksız bir yiyecek olarak kategorize edilmiştir. Lund Üniversitesi'nden beslenme epidemiyologu Emily Sonestedt, bu araştırmanın bazı yüksek yağlı süt ürünlerinin aslında demans riskini düşürebileceğini göstererek, yağ ve beyin sağlığı hakkında uzun süredir tutulan varsayımlara meydan okuduğunu vurgulamaktadır. Bu bulgular, beslenme tavsiyelerinin yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ve gıdaların sağlık etkileri açısından daha nuansa yaklaşılması gerektiğini göstermektedir.
Birleşik Krallık Demans Araştırma Enstitüsü'nde Bölüm Lideri Tara Spires-Jones, bu çalışmanın önemli sınırlamalarına dikkat çekmektedir. En belirgin sınırlama, peynir tüketiminin demans teşhisinden 25 yıl öncesinde kaydedilmiş olmasıdır. Bu uzun zaman dilimi içinde katılımcıların beslenme alışkanlıkları ve diğer yaşam tarzı faktörleri önemli ölçüde değişmiş olabilir. Başlangıçta kaydedilen peynir tüketim miktarının, demans gelişiminin gerçek nedeni olup olmadığını belirlemek zordur.
Araştırmacılar, peynir tüketiminin demans riskini azaltmak için tek başına bir çözüm olarak görülmemesi gerektiğini vurgulamaktadırlar. Demansa karşı korunmak için umutlarını herhangi bir yiyeceğe bağlamak, ne kadar cazip olsa da, bilimsel olarak akıllıca bir yaklaşım değildir. Demans riski, genetik faktörler, yaşam tarzı, fiziksel aktivite, bilişsel uyarı ve genel beslenme alışkanlıkları gibi birçok faktörün karmaşık etkileşimi tarafından belirlenmektedir.
Demans için etkili tedavilerin kıtlığı, hastalığın önlenmesine yönelik araştırmaları daha da önemli hale getirmektedir. Akdeniz diyetinin bir varyasyonu olan MIND diyeti, demans riskini azaltmak için umut verici olarak tanıtılmıştır, ancak farklı çalışmalardan elde edilen bulgular tutarsız sonuçlar göstermektedir. Süt ürünleri, demansla ilişkisi kurulması zor olan belirli bir gıda grubu olarak kalmıştır. Finlandiya, Birleşik Krallık ve Japonya'dan yapılan çalışmalar, farklı miktarlarda peynir tüketimine bakarak demans bağlantılarında değişen sonuçlar bulmuştur.
Lund Üniversitesi'nden beslenme epidemiyologu Yufeng Du liderliğindeki araştırmacılar, bu tutarsız bulguları netleştirmeye çalışmıştır. Malmö Diyet ve Kanser kohortu adlı uzun süreli gözlemsel çalışmaya dayandırılan analiz, İsveçli sakinlerin diyetleri hakkında detaylı bilgi toplamış ve sağlık sonuçlarını takip etmiştir. Katılımcılar başlangıçta diyetlerini 7 günlük bir yemek günlüğü, bir yemek sıklığı anketi ve yemek hazırlama ile yeme alışkanlıkları hakkında ayrıntılı bir görüşme kullanarak kaydetmişlerdir.
Bu araştırma, peynir tüketimi ve demans riski arasında istatistiksel olarak tespit edilebilir bir ilişki kurmuş olsa da, bu ilişkinin arkasındaki potansiyel mekanizmaları tam olarak anlamak için daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir. Yüksek yağlı peynirin demans koruması açısından hangi spesifik bileşenlerinin sorumlu olduğu, bu bileşenlerin beyin sağlığı üzerinde nasıl etki ettiği ve bu etkinin diğer yaşam tarzı faktörleriyle nasıl etkileşime girdiği konuları gelecek çalışmaların odak noktası olmalıdır. Demans, küresel sağlık sistemleri için giderek artan bir tehdit oluştururken, beslenme gibi değiştirilebilir risk faktörleri üzerindeki araştırmalar, hastalık önleme stratejilerinin geliştirilmesinde kritik bir rol oynayacaktır.