12 Aralık 2024 Perşembe / 11 CemaziyelAhir 1446

MR ve tomografideki büyük tehlike

TÜRK Radyoloji Derneği Başkanı Prof.Dr. Nevra Elmas, sağlıkta dönüşüm politikalarının sonucu olarak gereğinden fazla radyolojik inceleme uygulandığını belirterek, 'Bu da hastaların aldıkları radyasyon ile kontrast madde miktarını artırdığından uzun veya kısa vadeli yaşam tehdidine kadar gidebilen yan etkiler oluşturmaktadır' dedi.

Emre BAYLAN/ANTALYA, (DHA) 8 Kasım 2012 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
MR ve tomografideki büyük tehlike
Türk Radyoloji Derneği'nce bu yıl 33'üncüsü düzenlenen Ulusal Radyoloji Kongresi, Antalya'da başladı. 11 Kasım Pazar gününe kadar devam edecek kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısında sağlıkta dönüşüm uygulamalarının radyolojiye etkilerini değerlendiren Prof.Dr. Nevra Elmas, hiçbir hastalık tanısının radyolojik inceleme olmaksızın konulamaz durumda olduğunu söyledi.


Trafik kazaları ve travma, inme, onkolojinin en yoğun radyolojik araştırma gerektiren vakalar olduğunu kaydeden Prof.Dr. Elmas, "Durum böyleyken ülkemizde bilinçsiz inceleme talepleri doğrultusunda daha basit ve pratik yöntemlerle hastalık hakkında bilgi edinilebilecekken daha ileri yöntemlerle muayene talepleri gün ve gün artmakta, sonuç olarak gereğinden çok fazla miktarda radyolojik inceleme uygulanmaktadır" diye konuştu.


TALEP KARŞILANAMAYACAK DÜZEYDE


Yurt dışında radyoloji tetkik ücretlerinin, bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans için Avrupa'da 250 euro, Amerika'da 1000 dolardan başladığına dikkat çeken Prof.Dr. Elmas, Türkiye'de Sağlık Bakanlığı'nın bilgisayarlı tomografi için 59 TL, manyetik rezonans için 71.5 TL olarak değer biçtiğini söyledi. Prof.Dr. Nevra Elmas, bunun sonucu olarak kamu ve üniversite hastanelerinin istenilen fazla sayıdaki inceleme nedeniyle talepleri karşılayamayacak konuma geldiğini kaydetti.


Taleplerin bu denli artışı sonucu dışarıdan hizmet satın alımı firmalarının rol almaya başladığını kaydeden Prof.Dr. Elmas, "Cihaz başına düşen hasta sayısının artışı ve özel hizmet sektöründe inceleme ücretlerinin maliyetin altına düşürülmesi kaliteli hizmet sınırlarını zorladığından, tanısal yeterlilikten yoksun incelemeler tekrarlanmak zorunda kalmaktadır. Bu da hastaların aldıkları radyasyon ile kontrast madde miktarını artırdığından uzun veya kısa vadeli yaşam tehdidine kadar gidebilen yan etkiler oluşturmaktadır" diye konuştu.


TALEPLERDE YÜZDE 700'LÜK ARTIŞ


Radyoloji tetkiklerinde artışla birlikte raporlanması istenen tetkik sayısının da arttığını ve buna paralel olarak raporlamada da hata oranının yükselmekte olduğunu kaydeden Prof.Dr. Elmas, her 2 radyolojik incelemeden birinin yenilenmek durumunda olduğunu söyledi. Türk Radyoloji Derneği Başkanı Prof.Dr. Elmas, Türkiye'nin kalitesiz tetkik yapacak kadar zengin bir ülke olmadığını belirterek, şöyle dedi:


"2002 ile 2010 yılları arasındaki radyolog kontenjanlarında yüzde 50'lere ulaşan azaltma yatmaktadır. Bu şekilde kadro sayısı düşürülürken, yine aynı yıllara ait istatistikler, BT ve MR taleplerinde yüzde 300- yüzde 700 oranında artışı göstermektedir. Uzman radyolog dağılımı özel sektörde gittikçe artan bir ivme kazanırken, kamu kurumlarında sayı azalmaktadır. Sağlıkta dönüşüm çerçevesinde değerinin altında sağlanan inceleme yöntemleriyle insan sağlığının tehdit altında olması derneği ciddi şekilde üzmektedir. Sonuç olarak radyolojik incelemeye ulaşım hasta açısından son derece kolaylaşırken, düşük fiyat politikasıyla kaliteden ödün verilmiş incelemeler nedeniyle hasta sağlığına kavuşamamaktadır."


BAKANLIKLA ORTAK KOMİSYON


Prof.Dr. Elmas, Türk Radyoloji Derneği'nin mükerrer incelemelerin önüne geçmek amacıyla bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans ve mamografi inceleme standartlarıyla ilgili Sağlık Bakanlığı'yla işbirliğine gittiğini söyledi. Bu çerçevede Bakanlık ve dernek üyelerinden oluşturulmuş Standartlar Komisyonu'nca hastanelerde denetleme sürecinin başlatıldığını kaydeden Prof.Dr. Elmas, "Amaç ülke genelinde radyolojik kalitenin sağlanması ve hastalarımızın en kısa yoldan kaliteli incelemelerle en doğru tanıyı alabilmesidir" dedi.


KANSER VE RADYOLOJİ


Türk Radyoloji Derneği Genel Sekreteri Doç.Dr. Ahmet Tuncay Turgut, gelişen hayat standartları, yaşam beklentisinin artmasıyla 65 yaş üzerinde olmak üzere kanser vakalarında gelecek 30 yıl içinde 3 kat artış meydana geleceğini söyledi. Prostat kanserinin orta yaşı geçmiş erkeklerde en sık tanı konan kanser olup tüm kanser vakalarının yüzde 11'inden ve kanserden ölümlerin yüzde 9'undan sorumlu olduğuna dikkat çeken Doç.Dr. Turgut, "Yapılan araştırmalar her 6 erkekten birinin yaşamı boyunca prostat kanserine yakalanacağını göstermiştir. Bu çerçevede her 36 erkekten birinin prostat kanseri nedeniyle hayatını kaybettiği düşünülmektedir" diye konuştu.


Tüm dünyada yılda yaklaşık 900 bin hasta prostat kanseri tanısı alırken, her yıl 258 bin hastanın prostat kanseri nedeniyle hayatını kaybettiğini belirten Doç.Dr. Turgut, hastalığın sıklıkla sinsi ilerlediğini kaydetti. Yapılan araştırmalarda tarama yoluyla prostat kanserinden ölüm oranlarının yüzde 30 oranında azaldığının hesaplandığını kaydeden Doç.Dr. Turgut, "Bu nedenle hiçbir yakınması olmasa bile erkeklerin 50 yaşından itibaren yılda bir kez prostat kanseri taraması için başvurması önerilmektedir" dedi.


Denek Genel Sekreteri Doç.Dr. Turgut, kadınlarda ise meme kanserinde erken tanı için mamografi taramasının 40 yaş ve üzerindekilerde yapılmasını önerdi. Mamografi taramasının meme kanserinden ölümü yüzde 25- 30 arasında azalttığına dikkat çeken Doç.Dr. Turgut, "Türkiye'de meme kanserinin yüzde 50'sinin 50 yaş altında geliştiği izlenmiştir. Bu nedenle 40 yaştan itibaren her yıl düzenli mamografi kontrolü özellikle ülkemiz kadınları için önem taşımaktadır" dedi.


İĞNE DELİĞİNDEN VARİS TEDAVİSİ


Türk Radyoloji Derneği İkinci Başkanı Prof.Dr. Mehmet Halil Öztürk, 'Bir iğne deliği içinden hastalıkların tedavisi' olarak nitelendirdiği girişimsel radyoloji ile varislerin ortadan kaldırılabildiğini söyledi. Bacaklarda varise neden olan hastalıklı toplardamarın lazerle yakıldığını kaydeden Prof.Dr. Öztürk, "İşlem günübirlik gerçekleştirilmekte olup, 1- 2 saat sürmektedir. Bunun sonrasında ise hasta rahatlıkla taburcu olabilmektedir" dedi. Prof.Dr. Öztürk, işlemin en az cerrahi yöntem kadar etkili olduğunu kaydetti.