12 Aralık 2024 Perşembe / 11 CemaziyelAhir 1446

Ölümü teşhis etmek kolay mı?

Geçtiğimiz haftalarda gazeteler, 'ölüp de dirilen' bir kadının öyküsüne yer vermişti. Teslim Refik'in öldüğü açıklanmış, ancak 11 saat sonra kızı bir soru sorunca kadın 'uyanıvermişti'.

25 Ekim 2012 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Ölümü teşhis etmek kolay mı?


Zaman zaman bu tür öykülere rastlanıyor. Örneğin Nisan ayında düşüp öldüğü söylenen bir Çinli kadın da altı gün sonra tabutundan dışarı çıktı.

1996'da Cambridgeshire'lı bir çiftçinin karısı olan Daphne Banks, yılbaşı günü intihar girişiminde bulundu ve doktorlar tarafından öldüğü ilan edildi, ancak hastane morgunda hâlâ nefes aldığı görüldü.

Bayan Refik'i tedavi eden hastane, son derece yavaş attığı için, doktorların hastanın nabzını tespit edemediklerini bildirmişti; ancak hasta nefes alıyordu.

Acil koğuşunun başında bulunan Dr. David Mossop, hastaya 45 dakika süreyle tıbbi protokole uygun bir şekilde kalp masajı uygulandığını, kanda büyük bir oksijen eksikliği görüldüğü için beyinde hasar oluşacağını tahmin ettiğini anlattı. Oysa böyle bir hasar görülmedi. Doktor Mossop, "bu çok olağandışı bir durum" diyor, ancak meslek hayatında daha önce bir kez böyle bir vakaya rastladığını da eklemişti.

Bütün bunlar, ölümü teşhis etmenin kolay olup olmadığı sorusunu akla getiriyor.

Tıp uzmanları yanlış teşhisin son derece nadir olduğundan emin.

Ölümün tanımı

İngiltere'de ölümün yasal bir tanımı yok, ancak zor durumlarda ölümün teşhis ve teyidi için izlenecek kılavuz bilgiler var.

Bu kılavuzu hazırlayan Kraliyet Tıp Akademisi'ndeki çalışma grubunun başkanı Sir Peter Simpson, "kılavuzdaki adımlar uygulandığında, ölümün yanlış teşhis edilmesi söz konusu değil" diyor. Ölümün kesin teşhisi için atılacak adımlar, kalp atışı ve nefesin kontrolüyle, göz bebeklerindeki büyüme ve tepki yokluğunu tespit etmekten geçiyor.

Sir Peter, "Emin olunamıyorsa, beş dakika beklenip, bu kontroller tekrarlanmalı. Bazı vakalarda kalp durduktan sonra tekrar çalışmaya başlayabiliyor, ancak bildiğim kadarıyla bu en fazla 90 saniye içinde oluyor" diyor.

Kalbin durduktan sonra kendi kendine tekrar çalışmaya başlaması ender rastlanan ve pek iyi anlaşılmayan bir durum.

2001 yılında yayımlanan bir makaleye göre, tıp tarihinde 25'ten fazla böylesi vaka görülmüş. Hastayı canlandırma girişimleri başarısızlığa uğradıktan sonra, tekrar kan dolaşımı başlamış.

İngiltere'nin Preston kentinde çatı işçiliği yapan Michael Wilkinson'ın, 2009 yılında 'öldü' dendikten yarım saat sonra hayata dönmesi de, aynı sendroma bağlanıyor. Wilkinson bundan sonra yoğun bakıma alınmış ve iki gün sonra 'tekrar' ölmüş.

Sir Peter Simpson, bu gibi vakalarda, hastanın neden öldüğü, bunda ne gibi unsurların rol oynadığı sorularının dikkate alınması gerektiğini kaydediyor.

Bu unsurlar arasında, örneğin hasta sakinleştirici veya kas gevşetici bir ilaç aldıysa, vücut ısısının düşük olması veya hipoglisemi komasına giren şeker hastalarında görüldüğü gibi, vücuttaki kimyasal maddelerin oranını değiştiren bir hastalık yaşanması da yer alıyor.

Ölümü teşhis etmenin etik yönüne gelince...

Benimsenen ilkeler, ölümün gereksiz ve acı verici gecikmelere yer bırakmadan teyit edilmesini öngörüyor.

Avukat ve tıp etiği dalında uzman olan Dr. Daniel Sokol, "Bir kişinin ölmüş olduğunu teyit etmenin sorumluluğu büyük. Bu nedenle doktorların ölümü teşhis ederken, gerekli herşeyi yapmaya özen göstermeleri, ahlaki bir yükümlülük" diyor.