Dünyaca ünlü Koreli yönetmen Kim ki Duk, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Kore Gyeongju şehri arasında düzenlenen Dünya Kültür Expo 2013 programları çerçevesinde Türkiye’ye geldi. Türkiye-Kore Film Haftası kapsamında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Prof. Sami Şekeroğlu Sinema-TV Merkezi’nde sinemaseverlerle buluşan usta yönetmen, sinemasına ilişkin soruları cevapladı, sanat anlayışını anlattı. Türkiye’de sanat çevrelerince sinemaya yüklenen anlam, sinemanın algılanış biçimi düşünüldüğünde Kim ki Duk’un dünyası çok şaşırtıcıydı. Teknik ve endüstri kısmına çok da takılmadan sadece hayata dair sorduğu sorularının cevabını aramak amacıyla sinema yaptığını kaydeden Kim ki Duk için sinema sadece bir kendini ifade biçimi. Bu yüzden iyi bir sinema filmi izleyip sinema yapmaya karar verdiğini söylerken ‘O dönem iyi bir roman okusaydım belki de roman yazarı olabilirdim’ diyebiliyor .
Sinema eğitimi almadığını, ilk kez 33 yaşında Fransa’da bir filme gittiğini söyleyen Kim ki Duk, “Sizler nasıl benim filmimi izlerken şoke oluyorsanız ben de ilk kez film izlediğimde şoke oldum. Böyle bir meslek de varmış dedim ve film çekmeye karar verdim” diyor.
Kendini anlatan filmin söze ihtiyacı olmaz
Son filmi Acı (Pieta)’nın en konuşkan filmi olup olmadığına dair bir soruya “Film kendini anlatabiliyorsa diyaloğa ihtiyaç yoktur. Acı’da sözle açıklanması gereken durumlar olduğu için diğer filmlerime göre daha çok konuşturdum karakterleri” şeklinde cevap veriyor. Ağlamak, gülmek ve bağırmayı da konuşma biçimi olarak gördüğünü anlatan Kim ki Duk, sinemasının yaşam tecrübesinden beslendiğini kaydetti. Uzun yıllar fabrikada ve askeriyede çalıştığını hatırlatan usta yönetmen bu süreçlerin kendisi için sinema eğitimi olduğunu kaydediyor. “Bir film çekerken kendime hep insan nedir, ne için yaşar diye sorarım. O sorunun cevabını alabiliyorsam film çekmeye devam ederim” diyen usta yönetmen “İnsan siyah ve beyazın aynı renk olduğunu öğrenmek için yaşar. Ben de beyazı anlatmak için siyahı gösteriyorum” şeklinde konuşuyor. Herkesin yapmak istemediği mesleklerle uğraşanların hayatlarında çok fazla hikayeler olduğunu hatırlatan Kim ki Duk, “İstanbul’un arka sokaklarında da çok hikaye olduğunu düşünüyorum” diyor. İnancın sinemasında yer bulup bulmadığı sorusuna ise “Herhangi bir inancım yok ama dinleri ve inanışları sinemanın ilgi alanına giren renkler olarak görüyorum” şeklinde cevap veriyor.