Edebiyatta bir “sadeliğin ihtişamından” bahsedeceksek; bu noktada anmamız gereken ilk isim şüphesiz Amerikalı yazar Ernest Hemingway’dir. Hemingway, neredeyse bütün yapıtlarında anlatımındaki sadelik ve buna eşlik eden ihtişamla okuyucuyu sarsmayı bilmiştir.
Hemingway’in dilde yarattığı devrim neredeyse hikayelerinin önüne geçer. Hoş, nitelikli yazarın da böylesi makbuldür. Dolayısıyla “Hemingway nasıl yazıyordu? Hangi kaynaklardan besleniyordu?” gibi sorular ve “Hemingway’den tavsiyeler” gibi cevaplar edebiyatla ilgili olanların zihninde sürekli dönüp durur.
Benim aklıma ilk, Hemingway’den tavsiye olarak “Hikaye gerçekse hiçbir yazı kötü değildir” cümlesi gelir. Gerçekten de öyle midir, bilemiyorum? Hemingway burada dolaylı olarak “sürekli yaşamından baslendiğinden” bahsetmiş de olabilir. İkinci olarak da edebiyathaber’in paylaştığı “Hemingway’den yazmak üzerine 8 öneri”… ezberledim… bu noktada belirteyim: edebiyathaber’in yayınladığı “yazar tavsiyelerinin” muhakkak dikkatli takip etmek gerekiyor.
Elbette bir yazarın beslendiği kaynakları, rutinlerini, tabiri caizse taktiklerini belli bir sistem dahilinde uzun uzun anlatmasının / bunu bir esere dönüştürmesinin tabii bir benzeri yoktur. Böylelikle yazarın “felsefesini” özümseme şansımız da olur. Önümüzdeki günlerde 6:45’ten çıkacak olan “Yazmak Üzerine – Ernest Hemingway” adlı kitap da bu şansı verecek bize.
Tanıtım Bülteninden
Dünya edebiyatının devi Hemingway, nasıl yazılacağından ve yazar olunacağından bahsediyor!
Hemingway'in mektupları, romanları, konuşmaları, basılmış ve basılmamış tüm metinlerinde yer alan yazmak ve yazarlık kavramı üzerine düşüncelerini bu kitap bir araya getiriyor. Bir yandan yazmanın köşebentlerini ve özünü irdeleyen ve sunan Hemingway, diğer yandan bir nevi "yazarlara tavsiyeler" reçetesini oluşturuyor -ve elbetteki kitap, Hemingway'in bir dünya büyüğü olmasının sırlarını taşıyor!