NİNA
Balkanlar, Savaş ve Aşk
Şeytan Çıktı kitabının yazarı Güner Arslan’ın son romanı Nina okuyucuyla buluştu. Profil Yayınları’ndan çıkan kitapta, Balkanlar’da savaşın gölgesinde geçen, sırlarla dolu bir aşk hikayesi anlatılıyor.
Gizemli bir şekilde ortadan kaybolan dedesi Demirali Efendi’nin eski el yazmalarını bulan İsmail, yazılanların sırrını öğrenmeye çalışır. Süleyman Hafız’ın yardımıyla yazmaları okumaya başlar ve sayfalar ilerlerken, ismini ilk kez duyduğu Nina adlı kadının öyküsüne denk gelir.
Dedesinin yaşadığı bu duygusal hikayeye tanıklık eden İsmail, geçmişe dair bilmediği bir çok gerçekle karşı karşıya kalacaktır.
Arka Kapaktan
"Keşke daha önce tanışsaydık!" dedim elini tutarak. Cesaretime kendim de şaşırmıştım. Korktuğum olmamıştı. Elini kaçırmamış, aksine sımsıkı kavramıştı. Gözlerimin içine işleyen bakışları sıcacıktı.
"Sen gerçekten yolunu şaşırmış bir adamsın" dedi gülümseyerek. Hiç beklemediğim bir şekilde elimi öptü. Karadağlı kadınların örfünde, yabancı da olsa erkeğin elini öpmenin usulden olduğu rivayet edilirdi. Ama bu öpüş, öyle bir öpüş değildi. Bir minnet ifadesi yüklüydü belki de! Yine de gönlüm hayranlık ve beğeni yüklü olduğuna inanmak istiyordu. Ancak cesaretim buraya kadardı. Arzuyla yanıp tutuştuğum halde sarılamamıştım. Gözlerimde ifadesini bulan bu arzuları o da hissetmiş, yanakları al, al olmuştu.
"Lukoviç'i bana getir. Lütfen teşhir edilmesini engelle" diye fısıldadı.
TALAYTAYTAN
Dünyanın en tuhaf aşk hikayesine buyrun
Kaos Kuramı'ndan yola çıkan yazar , 'Çin'de Kanat çırpan bir kelebek ABD'ed fıtınaya neden olabilir.' temalı kelebek etkisi modellemesini örnek alır ve eserlerinde genellikle yeryüzünün herhangi bir köşesinde herhangi bir zamanda ortya çıkmış bir olgun bir başka yer ve zamandaki muhtemel en kaotik sonucunu kurgulayarak hikayeleştirme yoluna gider.
Talaytaytan adlı bu eserde de, İran Şahlığı döneminde cereyan etmiş bazı saray aşk entrikalarıyla , Şah Pehlevi'ye karşı orduyu , polisi ve yargıyı ele geçirmek için örgütlenen Batmi tarikatlarından Bahailik Hareketini geri planda işleyerek bu karmaşık olayların 60 yıl sonra Türkiye'de 19 yaşındaki Talaytay adlı delikanlının hayatını nasıl değiştirdiğini anlatmaktadır.
Talaytay bir zakkum misali olağanüstü yakışıklı , o kadar da kötü bir gençti ve Beyoğlu'nun arka sokaklarını mesken edinmişti. Ve bir gün hayatına 55 yaşında Tennure adlı tuhaf bir kadın girdi. Menekşe rengi gözleri .Talaytay'ın hiç görmediği kadar iri ve büyüktü. Kıbrıs Adası'nın sivri çıkıntısından farksız burnu i bir anda etrefa milyonlarca hamam böceği püskürtecekmiş gibi duran kocaman ağzı , kemik torbasına benzeyen esmer yüzü , maalesef o haşmetli gözleri bir anda mezarlık gülüne döndürüveriyordu.
Arka Kapaktan
O evrenin en ÇİRKİN kadınıydı. Talaytay , Tennure'ye tutldu... Oysa kadının derdi başkaydı. İran Sarayı'nda yalanmış TEHLİKELİ bir aşkın ürünü olan, prenses Süreyya İsfendiyarı Bahtiyar ile Saray Doktoru Ayadi'nin sırlara karışmış çocuğunun izini sürüyordu Talaytay'dan öyle bir talepte bulundu ki, Delikanlı yaşamın en acımasız yüzüyle karşı karşıya kaldı. Dünyanın en tuhaf aşkına ve en garip hikayesine buyurun şimdi.
İZMİRLİ
Son aşkını unutmayanlara
Salkım Söğütlerin Gölgesinde adlı tarihi romanıyla tanıdığımız Fırat Sunel, bu kez sarsıcı bir aşk hikayesiyle karşımıza çıkıyor. Sunel, son romanı İzmirli’de, bir mektubun izini sürerek geçmişiyle hesaplaşan Eylül’ün macerasını okurlarıyla paylaşıyor.
Tesadüfen eline geçen mektubun peşinden giden Eylül, onu mazisine götürecek gizemli bir yolda bulur kendini. Ancak, geçmişe yaptığı bu yolculuktan sonra Eylül için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Arka Kapaktan
"Okuduğum satırlar altüst olacak hayatımın önsözüymüş meğer ..."
"Hani hep 'ilk aşk unutulmaz' derler ya. Şiirlerin en güzeli, filmlerin en romantiği hep ilk aşklar içindir. Aslında ne kadar anlamsızmış... Asıl unutulmayan son aşk oluyormuş; son nefes gibi, ondan ötesi yok ki. Tutku jübilesini son aşkta yapıyor ve onunla mezara gidiyormuş..."
Eylül'ün tesadüfen bulduğu bir mektupla başlayan geçmişe uzanan zorlu yolculuğu onu varlığından bile emin olamadığı bir gölgenin peşinden sürüklüyor. Ancak, maziyle hesabını kapatabilmek için tutkuyla gittiği bu sancılı yolun sonunda artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak...
İzmirli, yaşam ile ölüm arasında kesik kesik nefes alıp veren, tutkulu, gizemli ve sarsıcı bir aşkın romanı...