15 Aralık 2024 Pazar / 14 CemaziyelAhir 1446

Şöhretler Dünyası, Kırmızı Halının Altı

Taner Elhan’ın yönetmenliğini yaptığı ve başrollerini Fahriye Evcen ile Burak Özçivit’in paylaştığı ‘Aşk Sana Benzer’ filminin galası bu hafta Kanyon’da halka kapalı gerçekleştirilen özel gösterimi ile vizyona girdi. İşte o galadan izlenimler...

Balasu Dündaralp28 Ocak 2015 Çarşamba 07:00 - Güncelleme:
Şöhretler Dünyası, Kırmızı Halının Altı

Taner Elhan’ın yönetmenliğini yaptığı ve başrollerini Fahriye Evcen ile Burak Özçivit’in paylaştığı ‘Aşk Sana Benzer’ filminin galası bu hafta Kanyon’da halka kapalı gerçekleştirilen özel gösterimi ile vizyona girdi. Atmosferin klasik bir gala olgusu etrafında şekillendiği bol öz çekimli etkinliğin meraklı kitlesi, Bergüzar Korel, Halit Ergenç ve Merve Boluğur’u yakından görme ve fotoğraf çekme fırsatına da sahip oldu. Geceye katılan ünlüler sadece bunlar ile de kalmadı. Engin Altan Düzyatan ve eşi Neslişah Alkoçlar da basına röportaj ve hayranlarına bol bol poz vermeyi ihmal etmedi. Gala gecelerinin bir klasiği olan kimin ne giydiği, ne takıp ne takıştırdığı konusu bu seferkine çok da hakim değildi. Salona girişte iki ayrı ve sıkı davetiye kontrolünden geçerken, ‘içeride kendimizi müthiş yaratıcı ve sıradanı aşmış bir davette bulacağız galiba’ hissiyatının ardından ruhunu teknolojinin ve akıllı telefonların aşırı doz kullanımına terk etmiş 20-30 yaş arası kitlenin kadrajında bulduk. Bu arada galanın davetiyelerini bir makyaj aynası üzerine yazmayı akıl eden ‘Aşk Sana Benzer’ PR ekibini tebrik etmeden de geçmedik. Bence fotoğraflanmayı en çok hak eden de ‘bak bakalım aşk sen misin?’ diye iltifat eden aynalardı.

Dünyanın en az 10 ülkesinde gala ve ödül törenine katılmış bir sinemasever olarak tabii ki bu tür etkinliklerin bizim ülkemizde, diğerlerine oranla daha az bir bütçe ve kısıtlı imkan ile gerçekleştirildiğini ifade edebilirim. Ama buradan şu sonuç da çıkarılmasın; basına ve halka servis edilen ünlü çeşitliliğinde ve ünlülere yaklaşım, hayran heyecanının dozu konusunda enternasyonel anlamda bir farklılık yok. ‘Aşk Sana Benzer’ gerek film ve gerekse sunum ölçeğinde kendisini bir başyapıt olmaya aday göstermese bile medyada yeterince haber yapılmaya yetecek kadar, bugünkülerin değimi ile bir çok ‘Celebrity’ i etkinliğine getirmeyi başardı. Beyaz’ın da programdaki konukları geçen hafta Fahriye Evcen ve Burak Özçivit’ti. Değim yerindeyse galaya katılabilmek kimileri için kendini özel hissettirecek kadar önemliydi, kimileri için de herhangi bir filmi izlemekten öteye gidemeyecekti.

Kısa Kısa

Film hakkındaki ilk izlenimlerimse herkesten biraz farklı. Fikrimce, bir arada görülmesinden hoşlandığınız iki insana özellikle rol verip bu kurgu üzerinden bir senaryo yazma işiydi sanki. Tabi bu sadece yönetmen Taner Elhan’a mahsus bir durum olarak da bilinmesin, nam-ı diğer efsane yönetmen Quentin Tarantino’nun Uma Thurman’a sonsuz hayranlığını Kill Bill adlı filminde anlatma merakı ile de benzeşmekteydi. Aşk Sana Benzer’de konu yine dillere destan şu meşhur tanımlanmaya çalışılan aşk, delikanlımız delikanlı Zeybek, kızımız hanım hanımcık, mekanımız ise Ege’ydi. Karakterler tamamen Türk seyircisinin aşka dair anlayışlarını ve beklentilerini iyi bilen bir senaristin eli altında dizayn edilmiş.

Medya Aşkı Deyip Geçme

Geçen yılları adeta kasıp kavuran ‘’Twillight / Alacakaranlık’’ serisinin medyatik yıldızları Robert Pattinson ve Kristen Stewart, filmi gerçeğe dönüştürme maksadı hasıl olsun diye değil, yalnızca parlak bir tanıtım ve gerekçeli bir meraklılık uyandırma adına aşık bir çift rolünü oynamıştı. Hollywood’un sıklıkla ‘’Fake Celeb Loves - Sahte Ünlü Aşkları’’ olarak bilinen bu kurgulamanın bir çok reklamcıya göre açık bir nedeni var. İzleyiciyi sinema salonu dışındaki gerçek hayatta da etkilemeye devam ederek, filmin efsane değer çarpanını arttırmak. Menajerleri ve basın sorumluları ile maddi anlamda iyi anlaşmalar imzalayan bu ‘’güçlü, güzel-yakışıklı, yetenekli’’ aktör ve aktristler aslında sadece seçilmiş bir figuran. İçtikleri kahvenin markasından, giydikleri pantolonun etiketine, yanlarında taşıdıkları arkadaşlarından, flörtlerine her bir ayrıntının sözleşmeler ile kesinleştirildiği bir hayatı yaşarken Instagram hesapları da ‘’Özgürlük Heykeli’’ gibi. Bilenler bilir; ünlü bir gazlı içecek markası sponsoru olduğu Britney Spears’ın elindeki rakip markanın basında çıkan görselleri ardından tüm reklam anlaşmalarını iptal edip, bir de Spears’a tazminat ödetmişti.

Sunum Farkı

Diyebiliriz ki, popüler kültür oluşturduğu kimlikler ve karakterleri medyanın en parlak araçları ile pazarlamakta. Zaman içinde pazarlanan ancak öne çıkan bazı isimler birer marka haline gelmekte ve hayran sayısı da artmakta. Düşünebiliriz ki bu hayranlık sayesinde Lady Gaga gibi popüler bir ikon, yaklaşık 50 milyon kişi tarafından takip ediyor. ‘’Hafife alınmasın Lady Gaga’nın takipçi sayısı İspanya’nın nüfusundan biraz daha fazla’’ Artık bu noktada ne sinema, ne sosyal medya, ne bir kaç müzik yapımı, ne de yukarıda bahsettiğimiz galalar bu muazzam rakamları oluşturabilecek bir sinerjiye sahip. Dünyada ‘Celebrity Marketing’ - ‘Ünlü Pazarlaması’ yapan prodüktörler artık bir şeyin farkında. Takip edilmeyi başaran ünlüler birer karar verici ve hatta birer mecra haline gelmekte. Hatta bu ‘’alametifarika’’ artık öyle bir noktaya gelmekte ki; bu çağdaş ikon ve ikonalar medya ve bunun gibi gücü hafife alınamayacak sektörler üzerinde bile söz sahibi. Dünyada böyleyken Türkiye’de de işin basında ve seyircinin gözünde büyütülüp merak ettirilme işi adeta bir uzmanlık gerektiren bir profesyonelliğe dönüşmüş. ‘’Acaba nasıl olur da herkesin ilgi uyandırdığı bir marka haline gelirim?’’ sorusu, bazen işi gerektiğinde senaryodaki bir aşk hikayesinden alıyor ve gerçek hayatta da bir senaryoya taşıyıveriyor.

Aşkın Gücü Adına

Los Angeles’in bilindik en jetset etkinliklerinden LACMA Sanat ve Film Gala gecesi neredeyse ünlü kavramı ile ondan beslenen sektör duayenlerinin öne çıktığı bir kaç dev organizasyondan biridir. Geçtiğimiz galada en çok dikkatimizi çeken ünlüler Diane Krueger, Kim Kardashian, Kanye West ve Jamie Fox gibi isimlerdi. Gucci’nin sponsorluğundaki gecede Gucci giymeyen ünlüler ile tercihini Gucci’den yapanlar arasında gözle görülür bir savaş yaşanmadı ama herkes günün sonunda reklamını doğru şekilde yaptı. İşte senaryosuz PR. Kıyaslama yapılırsa, ‘Aşk Sana Benzer’ galası özel ve sade bir etkinlik olarak henüz ticari anlamda ünlü ve marka pazarlaması yapan prodüktörlerin bize zoraki ‘sevin, sayın, takip edin, hayran olun’ diyeceği türden değil. Bu anlamda daha az şey beklenen ancak biraz daha Avrupa sineması sadeliğinde kendi yolunu bulan Türk Sineması bu tür yapıtlar ve global ölçekte kendince popüler kültür anlayışını belirlemiş -nedeni bütçeler olsun, olmasın- bir çizgide ilerleyeceğe benzemekte. Dünyada yönetmeninden, prodüktörüne herkes aşkın tanımı üzerinde gelir elde ede dursun, aşkın tanımı bu filmde daha bizden ve içimizden bir soyutlama ile yapılmış. Şimdiden herkese iyi seyirler..