26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

''Biz ilk başta hoca baktık ama...'' Ahmet Nur Çebi'den Önder Karaveli açıklaması!

Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Önder Karaveli'nin arkasında olduklarını belirten Çebi, 'Biz ilk başta hoca baktık ama sonra Önder Karaveli'nin başarılı olduğunu gördüğümüzde buna gerek olmadığına karar verdik.' ifadelerini kullandı.

8 Mart 2022 Salı 20:25 - Güncelleme:
''Biz ilk başta hoca baktık ama...'' Ahmet Nur Çebi'den Önder Karaveli açıklaması!

Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi, Independet Türkçe'ye birçok konuyla ilgili geniş bir röportaj verdi.

İşte Çebi'nin sözleri:

"KADIN FUTBOLUNDA ÖNCÜYÜZ"

"Kadın futbolunda öncü olduğumuzu düşünüyorum. Geçen sene şampiyon olmamızın verdiği ses çok önemliydi. Artı geçen sene A takımın almış olduğu 3 kupanın yanında bir de bu gelince tabii ki algılanması ve önemi daha da ortaya çıktı. Şunu da söylemek istiyorum: Fenerbahçe de Galatasaray da bu sene kadın futbolunda güçlü birer takım yaptılar. Ona da ön ayak olduğumuzu düşünüyorum. Bundan sonra daha da zevkli olacaktır. Hatta ve hatta bazen düşünüyorum 'İki, üç, dört yerli futbolcu olacak' diyoruz ya. Belki önümüzdeki yıllarda futbol takımının içinde iki bayan olacak. Minimum üç olacak diyerek belki de eşitlik anlamında karma bir takım statüsüyle böyle bir şey de neden olmasın? Olabilir. 40 sene, 50 sene evvel kadın futbolu olur mu olmaz mı deniliyordu. Nasıl olduysa bunlar da olabilir."

"BAŞKANLIK AYRI BİR ŞEY"

"Biliyorsunuz ben 6 buçuk yıl burada ikinci başkanlık yaptım. Sonra bir sene civarında bir ayrılık söz konusu oldu, sonra da başkanlık. Yani benim ikinci başkanlığımda tam anlamıyla değil ama en azından şu andaki süreç kadar yorucu ve aktifti. Ama tabii ki başkanlık ayrı bir şeymiş. Başkanlıkta her şeyden haberdar oluyorsunuz. O gün bilmediğimiz birçok konu söz konusu icra ediliyordu. Bugün ise bilmediğimiz bir konu hemen hemen yok. Yüzde 90'ından 99'una haberdarız. Aradaki tek fark o. Çalışma anlamında bugün daha tempolusunuz, o gün biraz daha az tempoluydu ama benim neredeyse yaklaşık 9 yılım Beşiktaş camiasında hizmet anlamında tamamlanmış oluyor. İnşallah önümüzdeki mayısta da olağan seçim var. Görev süremiz tamamladık, yine aday olduk. Umarım birçok Beşiktaşlı arkadaşımızın talip olacağı bir süreç olur. Beraber keyifle yaşayacağımız, Beşiktaş'a katkı verebileceğimiz söylemlerde bulunacağımız bir süreci inşallah yaşayacağız."

"YENİ BİR SÜRECE GEÇECEĞİZ"

"Bundan sonrası ancak bizim 'yeni' planlayabileceğimiz, 'yeni' futbolcu sözleşmeleri, finansman sözleşmeleri, her şeyin yeni yapılacağı bir sürece geçeceğiz. Bu süreçte beynimde olan, kafamda olan, arzularımda olan öz kaynağa yönelme daha mümkün olacak. Aslında yine geçiş süreci içerisinde 9 çocuğumuzu getirdik. 4-5'i takımla sürekli, son 1,5 senedir kadroda yer buluyor. Bunlara baktığınız zaman aslında gelecekte planlamak istediklerimi, yapabileceklerimi biraz da olsa bu süreçte de başlatma imkanı bulduğum kadarıyla da yaptım. Dolayısıyla artık bu borçlardan nasıl kurtulacağımızı hesap etmemiz gerekiyor. Onun da yolu az harcayıp, çok kazanmak. Evet gelirlerimizi arttırmak zorundayız ama bu çok da elimizde olmayabilir. Pandemi, ekonomi, içinde bulunduğumuz dünya ekonomisi, savaşlarla çok zor bir süreçten geçiyoruz. Allah tüm kulüplere yardım etsin Türkiye'dekilere özellikle. Dışarıdakilerin de pandemi sürecinde büyük sıkıntıya düştüğünü görüyoruz."

"DURUMDAN ŞİKAYETÇİYİZ"

"Şimdi ilginç tarafı UEFA'nın ve FIFA'nın CAS'ın pandemide hiçbir şekilde futbol kulüplerine sahip çıkmadığı bir süreç yaşadık. Ben bundan şikayetçi olduğumu söyledim defalarca. Defalarca da söylemeye devam edeceğim. Yani bu futbolcuların haklarını korurken gelir yok, gider yok, 'Futbolcunun maaşını öde'. Niye? Pandemi var. Nasıl olacak? 'E pandemi bizi ilgilendirmez. Sözleşme yaptınız'. İyi de yukarıdaki sözleşmeyi, pandemiyi biz mi yaptık yani? Bunlar olağanüstü şartlar. Bunları bile kaale almayan bir futbol otoriteleri var dünyada. Dolayısıyla bunun bedelini kulüpler ağır ödediler ama şunu bilmeleri lazım ki bu kulüpler yoksa ne kendileri ne de futbolcular olacaktır. Onun için bu saatten sonrasını en azından telafi ve tedavi edici olmalarını buradan söylemek istiyorum."

"FEDERASYONA BASKI YAPTIK"

"Özellikle şunu belirtmek istiyorum: Türkiye Futbol Federasyonu'nun koymuş olduğu transfer harcama limitleri iki yıl evvel başladı. Bu ne olursa olsun futbol takımlarının limitlerinin içerisinde kalmasını, zorla da olsa kurallarla sağlamaya çalışan bir düzen... Ben destekliyorum, doğru. Ama biz geçmiş senelerdeki kontratlardan dolayı çok sadık kalamadık, baskı yaptık federasyona, 'Limitlerimizi açın, yoksa biz bir şey yapamayacağız. Çünkü limitlerimiz eski sözleşmelerle dolu. Bu bizim elimizde değil' diye diye de onları da yorduk buradan. Yapabildikleri kadarını yaptılar sağ olsunlar. Şimdi baktığınız zaman bu limitler Türk futboluna bir terbiye, bir sınırlama, bir düzen getirmiştir. 'Üç Büyükler'in harcamalarında aşağıya doğru bir düzenleme getirmiştir. Dolayısıyla Anadolu kulüpleriyle aramızdaki o uçurum kapanmaya başladı ve daha da kapanacak gibi gözüküyor. Bu da farkındaysanız Anadolu kulüpleriyle olan rekabeti daha adil hale getirmiştir. Dürüst olmamız lazım. Biz Beşiktaş'ız. Beşiktaş büyük kulüp, 'Üç Büyükler'den bir tanesi. Bunların avantajları var ama biz adaletsizliğin olduğu hiçbir yerde olmayız. Bundan da medet ummayız. Önemli nedenlerden biri, harcama limitlerinin daralması ve diğer kulüpler arasındaki farkın kapanmasıyla rekabetimiz daha kabul edilebilir bir hale geldi. Dönüp baktığımızda onların da başarılı olduğunu, artık yukarılara doğru 'Üç Büyükler'i zorlamaya başladığını görüyoruz. Gerekçenin biri bu."

"35 YILIN EN İYİ TAKIMINI KURDUK"

"Diğer konuda ise bu sene Beşiktaş özelinde söyleyebilirim. Diğerleriyle ilgili bir şey söylemek haddim değil. Beşiktaş doğru transferleri yaptı. Neredeyse 35 yılın en iyi takımını kurdu. Başında bir evvelki seneden başarıyı ispatlamış, üç kupa almış Sergen Yalçın vardı, yine özkaynaktan. Yani altyapımızdan gelmiş, yetişmiş, sevilen bir isim. Bizim için sakatlıklar çok önemli rol oynadı. Bir ay neredeyse 11 önemli futbolcumuzu sahaya çıkaramayacak hale geldik. İkincisi Şampiyonlar Ligi'nin ağır psikolojik yükünü de sırtlanmak zorunda kaldık. Bu süreci pandemiyle beraber yaşadık. Arkasından pandeminin getirdiği hasarlar ve zararlar yine bizim takımda üst üste geldi. Dolayısıyla o kırılganlık, o psikolojik yorgunluk maalesef uzun bir süre devam etti ve yarıştan kopmak zorunda kaldık. O kopmanın yarattığı maç kayıpları ve maç kayıplarının yarattığı kopmalar, ikisi birbirine zincirleme."

"ÖNDER KARAVELİ'NİN ARKASINDAYIZ"

"Hocamızın vedalaşmak istemesi, kendini Beşiktaş'a zarar vermemek adına zorunlu hissetmesinin arkasından altyapıdan çok değerli ve zaten özkaynağımızdan gelen (Önder Karaveli) ve bugüne kadar da başarısından hiç şüphe etmediğim ve hatta şu ana kadar aldığı sonuçlar bile iki ayda takıma adaptasyonunu düşünürsek başarılı olduğunu düşünüyorum. Daha da başaracaktır. Sabırla arkasında durmayı düşünüyoruz. O da bunu hak ediyor mu? Fazlasıyla hak ediyor. 'Sağda solda konuşulan yalanlara hep kulağını kapat' diyorum. 'Biz ilk başta hoca baktık ama sonra senin başarılı olduğunu gördüğümüzde buna gerek olmadığına karar verdik. Seninle devam edeceğiz' demeye devam ediyorum. Bizim, hocanın arkasında duracağımız sözler kamuoyu tarafından da görülecektir. Kimse gelip buradaki huzurumuzu bozmak için Sergen Hoca ilgili yaşanmamış şeyleri yaşanmış gibi anlatması, artı başka hocaların veya başka medya mensuplarının bazılarının zamansız yapılan söylemleri bizi üzüyor. Bunlara dikkat etmelerini söyleyelim. Daha hassas olalım cümlelerimizle."

"TFF'NİN YAPMASI GEREKEN FARKLI"

"TFF'nin yapması gereken şeyler tabii ki farklı. Yani en azından hakemlik müessesesinde hep camialarda bir sıkıntı var. Geçmiş hakemler, şu andaki hakemler uzun süre hakemlik yapmışlar. Her takımın yaşadığı artı, eksi, negatif, pozitif yaşanmışlıklar olmuştu. O yaşanmışlıkların sonucu taraftar diyor ki 'Şu hakem beni şu maçta yakmıştı, bizim bu maçımıza niye veriyorsun? Bilerek veriyor'. 'Şimdi niye verildi'den ziyade 'bilerek verildi' kavramı çok tehlikeli bir kavram. Yani arkasında art niyet olduğu, o maçı daha baştan sanki takımının kaybedeceği hissini yaratıyor. Dolayısıyla önümüzdeki sezon da hep söylüyorum aritmetiğe dayalı, başarılı olmuş bir numaralı hakem seçilecek, en yüksek not alan önümüzdeki haftaki en önemli derecede olan maça verilecek. Yani 'Atamaları yapan bir MHK başkanı, bir federasyon başkanı, bir federasyon başkan yardımcısının olduğu' algısından uzaklaşılması lazım. Bunu da tek yolu 'Evet kısmetimize Ahmet Nur Çebi Hoca'mız çıktı. Bu hafta bu maçı yönetecek. Yani bunun arkasında insanların, artık taraftarın art niyet aramayacağı bir atama usulünün gelmesi lazım. Bu geldiği zaman artık geriye kalan hakemlerin başarısıdır. Başarısı olan hakem de zaten not ortalaması da bir sonraki maçlarda aşağı düştüğü zaman cezalandırılacağı için de onlar da hassas davranacaklardır. Yani bir, cezasına göre kendini daha iyi olmaya vakfedecek bir hakem ekibi. İki, o maça atanırken birilerinin isteğiyle veya tercihiyle gelmemiş bir hakem ekibi."

"EMEK BİLE VERMEDİLER"

"Sen getiriyorsun buraya 4 milyon euroya bir futbolcuyu, 2,5 milyon euroya Lens'i, 3 milyon 750 bin euroya Ljajic'i, beşer yıllık kontrat yapıyorsunuz. Şimdi işimiz bitti de artık rahat rahat konuşalım. Ağzımız bantlı bir şey diyemiyorduk. Bu çocuklarımızı biz sevdik mi? Sevdik. Değer verdik mi? Verdik. Sahaya çıkardık mı? Çıkardık, karşılığını alamadık. Yaşantılarını bile düzeltmediler. Emek bile vermediler Beşiktaş'ımız için. Nasılsa kontratlar sağlam. UEFA da arkalarında ya işte onu anlatmaya çalışıyorum. Hiç yaptırımları yok. Şimdi 3 milyon 750 bin euro olan adama iki buçuk sene boyunca 375 bin teklif de mi gelmez ya yıllık? O zaman bir yerde bir hata var. Ya seçerken hatayı yapmışsınız ya kasıtlı bilerek bir hata yapmışsınız. Nereye bakarsanız bakın hata. Yani bir şey kasıtlı olması ayıptır ama kasıtlı olmaması da vallahi affedilir bir şey de değil yani. Dikkat edeceksiniz. Burası size emanet edilmiş bir camia. Biz şimdi bunlara hassasiyet gösteriyoruz."

"ÖZEL HAYATIM YOK"

"Son 10 yıl gördüğünüz gibiyim. Çünkü ne ev var ne iş hayatım var. Dolayısıyla son 10 yılımı soruyorsanız bir şeyim yok. Ondan evvel işime son derece sadık, cumartesi - pazar tatilini bilmeyen, gece-gündüz çalışmış, genç yaşımdan beri demir-çelik sektöründe 40 senedir mücadele etmiş bir insanım. Karabük Demir-Çelik gibi bir kurumu zor zamanında ayağa kaldırdık. Orada emeğim olduğu için çok mutluyum. Karabük çocuğuyum. Orada büyüdüm. Trabzon'da doğdum ama beş yaşında Trabzon'dan ayrıldım. Benim dilim hiç mesela şiveyi bilmem. Nasıl olduğunu da bilmem. Yıllarca Trabzon'a gidemedim. Denizi inanın en son 30 yaş, 25 yaşında gördüm. Amasra'ya, Karabük'te yakın bir yerde gittiğimizde falan. Halbuki 5 yaşına kadar denizin kenarında doğmuşuz, sonra 20 sene yokuz. İşte çalışma buydu. Ailem evet üç çocuğum, iki torunum var. Aileme, anne babama, eşime, çocuklarıma sadakatimi gururla söyleyebilirim."