14 Aralık 2024 Cumartesi / 13 CemaziyelAhir 1446

Mehmet Topal: Henüz yüzde 60'tayım

Galatasaray'da yıldızı parlayan, ardından dünyanın en iyi liglerinden La Liga'nın marka takımlarından Valencia'da çok başarılı iki sezon geçiren millî oyuncu, şimdi Fenerbahçe'nin başarısı için ter döküyor.

1 Ekim 2012 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
Mehmet Topal: Henüz yüzde 60'tayım
Futbol Federasyonu Basın Departmanı tarafından hazırlanan TamSaha Dergisi'ne konuşan 26 yaşındaki ön libero Türkiye'ye dönüş nedenlerini, La Liga'da oynamanın futboluna neler kattığını, iki ülke arasında futbol anlayışındaki farklılıkları, gelecekten beklentilerini ve yeni takımındaki performansını anlattı.

TamSaha Dergisi'nden Mazlum Uluç'a konuşan Mehmet Topal'ın röportajının ayrıntıları şöyle...

Valencia gibi geniş kadrolu bir takımda iki sezonda 59 maç oynamak oldukça ciddi bir kariyer. Bu süreçte teknik direktör Unai Emery'nin kolay vazgeçemediği oyunculardan biri olmuştun. Onun sana nasıl baktığından, aranızdaki ilişkiden söz eder misin?

Emery ile aram çok iyiydi. Kendisiyle ilişkimiz hoca-oyuncu gibi değil abi-kardeş gibiydi. Spartak Moskova'ya gittiğinde bana, "Seni de takımımda görmek isterim" demişti. Ben de kendisine "Sizinle her zaman çalışmaktan büyük onur duyarım" cevabını vermiştim. İki senelik İspanya kariyerimde gerçekten futboluma çok olumlu katkıları oldu. Hayatımda her zaman çok ayrı bir yeri olacak ve irtibatımız hiç bir zaman kesilmeyecek. Benim için çok önemli bir abi diyebilirim.

Bir çok oyuncu gibi senin de en büyük hayalin Avrupa'nın kaliteli liglerinden birinde oynamaktı. Sen bunu hem La Liga'ya giderek başardın hem de Valencia gibi kalburüstü bir takımın oyuncusu oldun. Ancak Türk oyuncuların pek çoğunda rastlanan çabuk geri dönüş sendromunu sen de yaşadın ve iki sezon sonra geri geldin. Neden İspanya'da devam etmek yerine Türkiye'ye dönmeyi tercih ettin?

Benimki aslında erken geri dönme sendromu değil. Futbolu Avrupa'da bırakmak istediğimi her zaman söylemiştim. Ama Fenerbahçe gibi büyük bir camia tarafından ısrarla istenmek çok onur verici bir şey. Futbolu çok seven bir insanım ve yaşım daha çok genç. Şu anda Fenerbahçe gibi büyük bir camiada 4 yıllık kontratım var. Zamanın önümüze ne çıkartacağını bilmiyoruz. Futbolda olaylar çok hızlı değişebiliyor. Kaderimde böyle büyük bir camiada oynamak varmış. Fenerbahçe'de olmaktan çok mutlu ve huzurluyum. İnşallah Fenerbahçe ile büyük başarılar yaşayabilirim. Fenerbahçe bana geçtiğimiz sezon da bir teklif yapmış ancak kulübüm bu teklifi kabul etmemişti. Bu sene ise çok daha fazla ısrarcı oldular. Beni almak istediklerini çok açık bir biçimde belli ettiler. Teklifi kabul etmemde hem yönetimin hem Aykut Hocamızın hem de taraftarların benimle ilgili bu güzel düşünceleri çok etkili oldu.

İspanya'da taraftarların oyunculardan beklentileri neler, Türkiye'den farklı olarak futbola nasıl bakıyorlar?

İspanya'da inanılmaz rahattık. Maçlardan önce kampa girmiyorsunuz, kötü sonuçlar alındığında tepkilerle karşılaşmıyorsunuz. Türkiye'de ise böyle durumlarda oyuncuların sokağa çıkamadığı dönemler oluyor. Bizim ülkemizde herkes futbolu çok iyi bildiğini sanıyor. Ama oyuncular biraz daha rahat bırakılmalı, eleştiriler biraz daha düşük düzeyde kalmalı. İspanya'da oyunculara inanılmaz toleranslar gösteriliyor. Futbolcular bir-iki maçtaki performanslarıyla değil, sezon boyunca yaptıklarıyla değerlendiriliyor. Bizde de bu baskı biraz daha azalır ve Türk futbolcusu biraz daha rahat olabilirse eminim ki sahadaki katkısı çok daha fazla olacaktır. Dilerim bunu başarabilecek düzeye gelebiliriz. Türk oyuncusunun çok yetenekli olduğu kesin ama ona yaklaşım da Avrupa'daki oyunculara gösterilen yaklaşım gibi olmalı.

Ülkemizde kulüp yöneticileri işi profesyonellere bırakmak yerine süreçlerin tamamına katılmayı ve müdahale etmeyi tercih ediyor. Bu bağlamda İspanya'da durum nasıldı?

İspanya'da işleri profesyoneller ve teknik adamlar yürütür. Kulüp başkanlarını ve yöneticilerini imza törenlerinde ya da maça çıktığınızda protokol tribününde otururken görürsünüz. Avrupa'da bütün taşlar yerine oturtulmuş, düzen kurulmuş, çark dönüyor. Siz de bu düzene ayak uydurmak zorundasınız. Orada "Ben böyleyim, düzen bana uysun" deme şansınız yok. Aksi takdirde çarkın dışında kalırsınız. Umarım ilerleyen dönemde bizim ülkemizde de böyle bir düzen kurulur ve çarklar sağlıklı dönmeye başlar.

La Liga gibi üst düzey bir ligde, üst düzey oyuncularla birlikte oynamak sana neler kazandırdı? İki yıl önce Süper Lig'den giden Mehmet Topal'la bugün Süper Lig'e dönen Mehmet Topal arasında ne gibi farklar var?

Bence anormal derecede fark var. Ben Türkiye'de oynarken de profesyonelliğin gerektirdiği şeyleri yapan bir futbolcuydum, orada da aynı şekilde davrandım. Ama İspanya'da çok fazla şey öğrendim. Özellikle Emery hem saha içinde hem de saha dışında yapmam gerekenler açısından benim için çok yol gösterici oldu. Başta da söylediğim gibi onunla ilişkilerimiz abi-kardeş gibiydi. Saha içi açısından bakarsak, Emery benim ofansa daha fazla katılmamı, şut atmamı istiyordu ve bu anlamda kendimi geliştirmemi sağladı. Bazen özel görevler veriyor, rakip takımın bir oyuncusunu durdurmamı istiyordu. Zaman zaman defansta da görev veriyordu. Duran toplarda ve yan toplarda bana ayrı çalışmalar yaptırıyordu. Bu özel ilgi de özgüvenimi artırıyordu. Şimdi çok daha sakin bir kafayla maça çıkabiliyorum. Geçmişte Türkiye'de oynadığım dönemde her gün maçı düşünür, her gün maçı yaşardım, ama İspanya'ya gittiğimde şunu öğrendim, kafanız ne kadar rahat olursa performansınız o ölçüde artıyor.

La Liga'daki futbolla bizim ligimizdeki futbol arasında nasıl farklar var sence?

Arada çok büyük farklar var diyebilirim. İspanya'da bütün takımlar futbol oynamaya çalışıyor ve siz de oynadığınız oyundan zevk alıyorsunuz. Her takımın amacı karşısındakine kendi futbolunu kabul ettirmek, puan kazanırken izleyenlere de keyifli bir oyun izlettirmek. İnşallah bizim ligimiz de ilerleyen zamanda bu düzeye gelir.

Araya bir Valencia tecrübesi girse de Türkiye'de Galatasaraylı Mehmet Topal olarak biliniyordun. Galatasaraylı bir oyuncunun daha sonra Fenerbahçe formasını giymesi her zaman için sansasyonel olmuştur. Sen bunun zorluklarını ve sıkıntılarını yaşadın mı?

Hayır, hayır. Hiç böyle bir sıkıntı yaşamadım. Ben her zaman oynadığı kulüpleri en iyi şekilde temsil etmek için hem saha dışında hem de saha içinde en iyisi yapmaya çalışan bir oyuncuyum. Dolayısıyla böyle bir zorluk yaşayacağımı düşünmüyorum.

Emre Belözoğlu'nun gitmesi ve ardından senin transfer edilmen, beklentileri de doğal olarak yükseltti. Bu beklentinin senin üzerindeki etkilerinden söz eder misin?

Açıkçası ilk zamanlarda bu durum bana üzüntü veriyordu. Çünkü Emre abinin gitmesinin ardından benim transferim gerçekleşti ve insanlar benim Emre abinin yerine alındığımı düşünmeye başladı. Oysa Emre abiyle benim futbolcu tiplerimiz çok farklı. Emre abi daha çok topla oynayan ve ofansif bir oyuncu bense defansif ve zaman zaman hücuma çıkan bir oyuncuyum. Bu konuda çok fazla konuşmak istemedim ama insanların bu değerlendirmede ısrarcı olduğunu görünce, "Benimle Emre abiyi kıyaslayanların futbol bilgilerinden şüphe ederim" diye bir açıklama yapmak zorunda kaldım. Emre abi çok büyük bir futbolcu. Her zaman hayranlıkla izlediğim bir oyuncu. Fenerbahçe'ye ve Millî Takımlara da büyük katılarda bulunan bir oyuncu.

Hem Emre'yi hem de La Liga'yı yakından tanıyan bir oyuncu olarak sence onu nasıl bir kariyer bekliyor? Emre, Atletico'da neler yapabilir?

Emre abi Avrupa kariyerine erken başlamış oyuncularımızdan bir tanesi. Futbol tecrübesini ve yaşadıklarını benim anlatmama ihtiyacı olmayan bir oyuncu. İspanya Ligi için de ideal bir oyuncu olduğunu düşünüyorum. Çünkü hem yetenekli hem topla oynayabiliyor, ofansa büyük katkı verebiliyor, saha içindeki hırsıyla takım arkadaşlarını ateşleyebiliyor. İspanya'da da çok başarılı olacağından şüphe duymuyorum.

Arda Turan'la İspanya'da rakip oldunuz. Bizim için iki Türk oyuncusunu Avrupa'da karşılıklı oynarken görmek çok alışıldık bir durum değil. Arda orada önce UEFA Kupası, ardından da Süper Kupa'yı kazandı. Onun hakkında neler söylersin? İspanyol futbolseverler Arda Turan'a nasıl bakıyor?

Arda'nın kaldırdığı kupalarla ben de en az onun kadar gurur duydum. Geçtiğimiz sezon oynadığı futbol ve kaldırdığı kupalarla İspanya'da büyük takdir kazandı. Benim de çok iyi dostlarımdan bir tanesi. Kardeşim diyebilirim. İnşallah bu başarılarının devamını da getirecek.

Fenerbahçe'de oynadığın her maçta giderek daha iyi bir Mehmet Topal izliyoruz. Kendisine daha fazla güvenen, hücuma katkı yapan ve çok iyi hatırladığımız uzaktan şutlarla etkili olabilen, goller atan bir Mehmet Topal... Bu alışma ve giderek kendini bulma sürecinde neler yaşadığını anlatır mısın?

Ben aslında sezonlara iyi başlayan bir oyuncuyum ama Fenerbahçe'de ilk birkaç hafta sıkıntı çekeceğimi düşündüm. Gerçekten de öyle oldu. Bunun nedenini bilmiyorum ama böyle bir hisse kapıldım. Ancak daha sonra performansımın artacağını da biliyordum. Hatta hocamla da konuştum ve böyle bir durumda benden güvenini eksik etmemesini istedim. Aykut Hocam da beni anlayışla karşıladı. Gerçekten de birkaç maç sonra performansımı buldum. Son 4-5 maçta iyi oynadığımı ve Fenerbahçe'ye katkı yaptığımı düşünüyorum. Hâlâ yüzde 100 performansa ulaşmış değilim. İspanya'da oynadığım dönemdeki performansın yüzde 60'ındayım. Oynadıkça, uyum sağladıkça Fenerbahçe'ye yapacağım katkı da yükselecek.

Bu sezon Kuyt, Krasiç gibi çok klas oyuncuların transfer edildiğini görüyoruz. Bu iki oyuncuyu nasıl değerlendiriyorsun? Takıma katkıları hakkında neler söylersin?

İkisi de uluslararası alanda kendilerini kanıtlamış oyuncular ve onları tartışmanın anlamı yok. Kuyt çok profesyonel bir insan ve antrenmanlardaki, maçlardaki çalışkanlığıyla büyük katkı veriyor. Ben böyle oyunculara çok ihtiyaç duyulduğunu düşünüyorum. Çünkü altyapılardan yetişen genç oyuncular bu tip iyi çalışan profesyonelleri kendilerine örnek alabilir. Başlangıçta bir sakatlığı bulunan Krasiç ise kalitesi belli bir oyuncu ve kısa sürede takıma gereken katkıyı vereceğine inanıyorum.

Lig yarışı kâğıt üzerindekinden çok daha çetin geçecek gibi görünüyor. Sanki her takım her takımdan puan alacakmış gibi bir hava var. Böyle bir ortamda şampiyonluk yarışının nasıl geçmesini bekliyorsun?

Fenerbahçe gibi büyük bir camia her zaman için şampiyonluğa ve kupalara odaklanmalı. Çok kaliteli bir kadroyla sahibiz ve şampiyonluk için en az rakiplerimiz kadar iddialıyız. Ligde çok iyi kadrolara sahip takımlar var. Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor'un dışında Bursaspor da çok iyi bir oyuncu grubuna sahip. Anadolu takımları da iyi oyuncular transfer etti. Bütün takımların birbirini yenebilecek güçte olduğunu düşünüyorum. Özellikle deplasmanlarda alınan sonuçlar şampiyonluk yarışında çok belirleyici olacak.

Şampiyonlar Ligi'nden elenmek sizi nasıl etkiledi?

Açıkçası çok üzüldük. Çünkü Şampiyonlar Ligi'ne katılmayı çok istiyorduk. Spartak Moskova ile oynadığımız ilk maçta çok talihsiz goller yediğimizi düşünüyorum. Çünkü yediğimiz o gollerdeki pozisyonlara çok çalışmıştık. Rövanşta ise ilk yarıda tek pozisyon verdik ve golü yedik. Bu da takımın güvenini sarstı. Ama ikinci yarıda toparlandık ve çok fazla pozisyon bulduk. Yüzde yüzlük 3-4 gol pozisyonumuz vardı ancak değerlendiremedik. Böyle iyi oynayıp elenmek çok üzücü.

UEFA Avrupa Ligi'nde Fenerbahçe'nin neler yapabileceğini düşünüyorsun?

Tabii ki hedefimiz final oynamak ve sahip olduğumuz kadroyla bunu da başarabilecek güçteyiz. Grubumuzdaki Marsilya ve Borussia Mönchengladbach ciddi rakipler ama biz bu maçlardan alnımızın akıyla çıkacağımıza inanıyoruz.