Çin'de bilim insanları, invaziv beyin-bilgisayar arayüzü (BCI) teknolojisinde kaydettikleri son gelişmeyle, yalnızca düşünce gücüyle gerçek dünyadaki karmaşık cihazların kontrolünü mümkün hale getirdi. Çin Bilimler Akademisi (CAS) Beyin Bilimi ve Zeka Teknolojisi Mükemmeliyet Merkezi'nin öncülüğünde, Fudan Üniversitesi'ne bağlı Huashan Hastanesi ve diğer kurumların iş birliğiyle yürütülen bu çalışmalar, özellikle felçli bireylerin yaşam kalitesini artıracak yenilikçi uygulamaların önünü açtı.
İnvaziv beyin-bilgisayar arayüzü teknolojisi, doğrudan beyin dokusuna yerleştirilen ultra ince elektrotlar sayesinde, sinirsel sinyallerin yüksek hassasiyetle okunmasını sağlıyor. Çin'de gerçekleştirilen son klinik denemelerde, boyun omuriliği yaralanması nedeniyle dört uzvu felçli bir hasta, yalnızca düşünceleriyle açık alanda bir tekerlekli sandalyeyi yönlendirebildi. Ayrıca, aynı hasta bir robot köpeğe yemek siparişi vermek gibi günlük yaşamda karşılaşılabilecek görevleri de başarıyla yerine getirdi. Mart ayında yapılan bir başka uygulamada ise, insan saçının çapının yüzde birinden daha ince elektrotların beyne yerleştirilmesiyle, motor işlev bozukluğu yaşayan bir bireyin satranç oynama ve araba yarışı yapma gibi karmaşık aktiviteleri düşünceyle gerçekleştirmesi mümkün oldu. Bu gelişmeler, invaziv BCI teknolojisinin yalnızca laboratuvar ortamında değil, gerçek yaşamda da etkin şekilde kullanılabileceğini gösteriyor.
Çinli araştırma ekibi, invaziv BCI teknolojisinin performansını artırmak amacıyla bir dizi temel teknik sorunu aşmayı başardı. Öncelikle, sinirsel veri sıkıştırma teknolojisi ve hibrit kodlama modeli geliştirilerek, beyin kontrol sisteminin genel verimliliği yüzde 15 ila 20 oranında yükseltildi. Bu sayede, hastaların düşünceyle cihazları daha hızlı ve hassas şekilde kontrol edebilmesi sağlandı. Ayrıca, "sinir manifold hizalaması" adı verilen yeni bir teknikle, duygusal durum ve çevresel değişikliklerin sinir sinyalleri üzerindeki etkisi minimize edildi. Böylece, beyin-bilgisayar arayüzü sisteminin istikrarı önemli ölçüde artırıldı. Bunun yanı sıra, "çevrimiçi yeniden kalibrasyon" teknolojisi sayesinde, kullanıcıların sistem ayarlarını günlük aktiviteleri sırasında gerçek zamanlı olarak güncelleyebilmesi mümkün hale geldi. Geleneksel BCI sistemlerinde sıkça karşılaşılan uzun ve zahmetli kalibrasyon süreçleri böylece ortadan kaldırıldı. Son olarak, "düşünceden eyleme" senkronizasyon oranı iyileştirildi ve dış cihazları kontrol etmek için gereken sistem gecikmesi 100 milisaniyenin altına çekildi. Bu süre, normal bir insanın beyin komutunun fiziksel bir harekete dönüşmesinden bile daha kısa olarak kaydedildi.
İnvaziv beyin-bilgisayar arayüzü teknolojisindeki bu atılımlar, özellikle engelli bireyler için bağımsızlık ve hareket özgürlüğü açısından büyük umut vadediyor. Daha önce BCI sistemleri, çoğunlukla iki boyutlu ekranlarda imleç hareketi gibi sınırlı görevlerle test edilirken, Çinli bilim insanlarının geliştirdiği yeni nesil sistemler, hastaların gerçek dünyada üç boyutlu eylemler gerçekleştirmesine olanak tanıyor. Tekerlekli sandalyelerin düşünceyle yönlendirilmesi, engellerden kaçınılması ve acil durumlarda hızlı tepki verilmesi gibi karmaşık görevler, artık pratikte mümkün hale geldi. Bu gelişmeler, dış cihazların insan vücudunun doğal bir uzantısı gibi işlev görmesini sağlayarak, kullanıcıların günlük yaşamda daha bağımsız hareket edebilmesine katkı sunuyor. Klinik denemelerde elde edilen başarılar, invaziv BCI teknolojisinin önümüzdeki yıllarda daha geniş bir hasta grubuna ulaşabileceğini ve toplumsal yaşamda önemli değişimlere yol açabileceğini gösteriyor.
Sonuç olarak, Çin'de invaziv beyin-bilgisayar arayüzü alanında kaydedilen bu ilerlemeler, hem tıp dünyasında hem de toplumsal alanda önemli bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. Geliştirilen yeni teknolojiler sayesinde, düşünceyle gerçek dünyadaki cihazların kontrolü artık hayal olmaktan çıkıyor ve bu alandaki çalışmaların önümüzdeki dönemde daha da hız kazanması bekleniyor.




