18 Aralık 2025 Perşembe / 28 CemaziyelAhir 1447

OpenAI'nin yeni raporu: Halüsinasyon sorunu neden çözülmüyor?

OpenAI'nin son araştırması, yapay zeka modellerinin halüsinasyon üretme nedenini matematiksel olarak ortaya koydu. Şirketin önerdiği çözüm ise hem kullanıcı deneyimini hem de sektördeki iş modellerini kökten etkileyebilir.

HABER MERKEZİ18 Aralık 2025 Perşembe 21:02 - Güncelleme:
OpenAI'nin yeni raporu: Halüsinasyon sorunu neden çözülmüyor?

OpenAI tarafından yayımlanan yeni araştırma, yapay zeka tabanlı dil modellerinin neden sıkça "halüsinasyon" olarak adlandırılan yanlış ve uydurma bilgiler ürettiğini kapsamlı bir şekilde ele aldı. Şirketin bilim insanları, bu sorunun yalnızca eğitim verilerindeki eksikliklerden değil, aynı zamanda dil modellerinin temel çalışma prensiplerinden kaynaklandığını belirtiyor. Araştırmada, halüsinasyonların yapay zekanın doğasında bulunan matematiksel bir zorunluluk olduğu vurgulanırken, önerilen çözüm yollarının kullanıcı alışkanlıkları ve ekonomik dengeler üzerinde ciddi etkiler yaratabileceği ifade ediliyor.

Halüsinasyonun matematiksel kökeni ve kaçınılmazlığı

Yapay zeka alanında "halüsinasyon" terimi, bir modelin gerçeğe dayanmayan, uydurma yanıtlar üretmesi anlamına geliyor. OpenAI'nin son makalesi, bu durumun yalnızca eğitim verilerinin kalitesiyle sınırlı olmadığını, aynı zamanda dil modellerinin kelimeleri olasılıklara göre tek tek tahmin ederek cümle kurma biçiminden de kaynaklandığını ortaya koyuyor. Araştırmacılar, dil modellerinin cümle oluştururken hata oranlarının, basit evet/hayır sorularındaki hata oranlarının en az iki katı olduğunu matematiksel olarak gösteriyor. Çünkü bir cümledeki her kelime için yapılan tahminler, toplam hata oranını artırıyor ve bu da halüsinasyonların kaçınılmaz olmasına yol açıyor.

Makale, eğitim verilerinin mükemmel olması durumunda bile halüsinasyonların tamamen ortadan kaldırılamayacağını vurguluyor. Özellikle modelin eğitim sırasında bir bilgiyle ne kadar az karşılaştığı konularda, yanlış yanıt verme olasılığı artıyor. Örneğin, bir kişinin doğum günü eğitim verilerinde yalnızca bir kez yer alıyorsa, modelin bu kişiye dair sorulan doğum günü sorularında en az yüzde 20 oranında hata yapması bekleniyor. Bu durum, halüsinasyonun sadece veri eksikliğinden değil, modelin öğrenme ve yanıt üretme biçiminden de kaynaklandığını gösteriyor.

OpenAI araştırmacıları, bu bulguları desteklemek için çeşitli örnekler de sunuyor. Örneğin, makale yazarlarından Adam Kalai'nin doğum günü farklı yapay zeka modellerine sorulduğunda, DeepSeek-V3 modelinin üç farklı yanlış tarih verdiği belirtiliyor. Doğru yanıtın sonbahar aylarında olmasına rağmen, modelin "03-07", "15-06" ve "01-01" gibi tamamen alakasız tarihler üretmesi, halüsinasyonun pratikte ne kadar yaygın olduğunu gösteriyor. Bu örnekler, halüsinasyonun yalnızca teknik bir sorun olmadığını, aynı zamanda kullanıcı güveni ve yapay zeka uygulamalarının yaygınlaşması açısından da önemli bir engel oluşturduğunu ortaya koyuyor.

Değerlendirme sistemleri ve kullanıcı davranışları: Halüsinasyon neden devam ediyor?

OpenAI'nin makalesinde dikkat çekilen bir diğer önemli nokta ise, mevcut değerlendirme sistemlerinin halüsinasyonları teşvik etmesi. Şirketin incelediği on büyük yapay zeka kıyaslama testinden dokuzunda, modellerin yanıtlarında belirsizlik ifade etmesi durumunda sıfır puan verildiği belirtiliyor. Yani bir yapay zeka "Bilmiyorum" dediğinde, yanlış bir yanıt vermiş gibi değerlendirilip puan alamıyor. Bu durum, araştırmacıların "epidemik" olarak nitelendirdiği dürüst yanıtları cezalandırma sorununu doğuruyor.

Böyle bir puanlama sistemi altında, yapay zekaların en iyi stratejisi her zaman bir tahminde bulunmak oluyor. Araştırmacılar, bu yaklaşımın matematiksel olarak da daha yüksek puan getirdiğini gösteriyor. Sonuç olarak, modeller kullanıcıya kesin ve iddialı yanıtlar sunmaya eğilimli oluyor; bu da halüsinasyon riskini artırıyor. Kullanıcılar ise çoğu zaman hızlı ve kesin yanıtlar beklediği için, sistemler bu beklentiye göre optimize ediliyor. Ancak bu yaklaşım, yanlış bilgi üretimini önlemek yerine teşvik ediyor.

Makalenin yazarları, değerlendirme sistemlerinin ve kullanıcı beklentilerinin, yapay zekaların daha fazla halüsinasyon üretmesine neden olduğunu vurguluyor. Özellikle tüketici odaklı uygulamalarda, kullanıcılar çoğunlukla her soruya yanıt almak istiyor ve "Bilmiyorum" gibi belirsiz yanıtları tercih etmiyor. Bu durum, yapay zeka geliştiricilerinin sistemlerini hızlı ve kesin yanıtlar verecek şekilde ayarlamasına yol açıyor. Ancak bu tercih, halüsinasyonların önüne geçilmesini zorlaştırıyor ve yanlış bilgi üretiminin yaygınlaşmasına neden oluyor.

OpenAI'nin önerdiği çözüm: Güven eşiği ve kullanıcı deneyimi

OpenAI araştırmacıları, halüsinasyon sorununa karşı önerdikleri çözümde, yapay zekanın yanıt vermeden önce kendi güven düzeyini değerlendirmesini ve yalnızca yeterince emin olduğu konularda yanıt üretmesini savunuyor. Örneğin, modelin yalnızca yüzde 75'in üzerinde güven duyduğu yanıtları paylaşması ve doğru yanıtlar için ödül, yanlış yanıtlar için ise daha yüksek ceza puanları verilmesi öneriliyor. Bu yaklaşım, yapay zekanın belirsiz olduğu durumlarda "Bilmiyorum" diyerek çekimser kalmasını teşvik ediyor ve böylece halüsinasyon oranını azaltmayı hedefliyor.

Ancak bu çözüm, kullanıcı deneyimi açısından önemli bir değişiklik anlamına geliyor. Eğer bir yapay zeka modeli, eğitim verilerindeki belirsizlik oranına bağlı olarak soruların yüzde 30'una "Bilmiyorum" şeklinde yanıt verirse, kullanıcılar bu durumdan memnun olmayabilir. Özellikle hızlı ve kesin yanıt bekleyen kullanıcılar, bu tür sistemleri kullanmaktan vazgeçebilir. Makalede, bu tür bir değişikliğin kullanıcı davranışları üzerinde yaratacağı etkiler örneklerle açıklanıyor. Örneğin, Utah, Salt Lake City'deki bir hava kalitesi izleme projesinde, belirsizliğin belirtildiği ölçümlerin kullanıcılar tarafından daha az tercih edildiği gözlemlenmiş.

Bu durum, yapay zeka uygulamalarında da benzer bir eğilimin ortaya çıkabileceğine işaret ediyor. Kullanıcılar, belirsiz veya çekimser yanıtlar yerine, hızlı ve kesin bilgi sunan sistemleri tercih edebilir. Bu da, halüsinasyonları azaltmaya yönelik çözümlerin yaygınlaşmasını engelleyebilir. OpenAI'nin önerdiği çözüm, teknik olarak uygulanabilir olsa da, kullanıcı beklentileri ve alışkanlıkları nedeniyle pratikte sınırlı kalabilir.

Hesaplama ekonomisi ve sektörün önündeki engeller

Halüsinasyon sorununu çözmek için önerilen yöntemlerin bir diğer önemli boyutu ise hesaplama ekonomisiyle ilgili. Yapay zekanın her yanıt öncesinde kendi güven düzeyini değerlendirmesi ve olası belirsizlikleri hesaplaması, mevcut sistemlere göre çok daha fazla işlem gücü gerektiriyor. Özellikle milyonlarca sorgunun işlendiği büyük ölçekli uygulamalarda, bu ek hesaplama ihtiyacı operasyonel maliyetleri ciddi şekilde artırabilir. Bu nedenle, belirsizlik farkındalığına sahip sistemlerin yaygınlaşması, mevcut ekonomik koşullarda zor görünüyor.

Daha gelişmiş yöntemler, örneğin aktif öğrenme teknikleri, yapay zekanın doğruluğunu artırmak için açıklayıcı sorular sormasını sağlıyor. Ancak bu tür yaklaşımlar da hesaplama gereksinimlerini daha da yükseltiyor. Çip tasarımı gibi yüksek doğruluğun kritik olduğu özel alanlarda bu maliyetler karşılanabilirken, tüketici odaklı uygulamalarda ekonomik açıdan sürdürülebilir olmuyor. Kullanıcılar hızlı ve düşük maliyetli yanıtlar beklediği için, şirketler de sistemlerini buna göre optimize ediyor.

Öte yandan, tedarik zinciri yönetimi, finansal ticaret veya tıbbi teşhis gibi kritik iş süreçlerinde, yanlış bilgi üretiminin maliyeti çok daha yüksek olduğundan, burada önerilen çözümler ekonomik olarak uygulanabilir hale geliyor. Bu tür alanlarda, yapay zekanın belirsizliği değerlendirmesi ve yalnızca emin olduğu yanıtları vermesi, toplam maliyet açısından daha avantajlı olabiliyor. Ancak genel kullanıcı kitlesine yönelik uygulamalarda, halüsinasyonları azaltmaya yönelik çözümler ekonomik ve pratik engellerle karşılaşıyor.

Geleceğe bakış: Halüsinasyonlar neden devam edecek?

OpenAI'nin yayımladığı makale, yapay zeka alanındaki halüsinasyon sorununun yalnızca teknik bir mesele olmadığını, aynı zamanda kullanıcı beklentileri, değerlendirme sistemleri ve ekonomik teşviklerle yakından ilişkili olduğunu ortaya koyuyor. Şirketin önerdiği güven eşiği temelli çözüm, teknik olarak halüsinasyonları azaltabilir; ancak bu yaklaşım, kullanıcıların hızlı ve kesin yanıt beklentisiyle çelişiyor. Ayrıca, ek hesaplama gereksinimleri nedeniyle maliyetler de önemli ölçüde artıyor.

Yapay zeka teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte, enerji maliyetlerinin düşmesi ve daha verimli çip mimarilerinin ortaya çıkması, ileride bu tür çözümlerin uygulanmasını kolaylaştırabilir. Ancak mevcut iş modelleri ve kullanıcı alışkanlıkları değişmedikçe, halüsinasyonların tamamen ortadan kalkması mümkün görünmüyor. OpenAI'nin makalesi, tüketici odaklı yapay zeka geliştirme süreçlerinin, halüsinasyonları azaltma hedefiyle temelde uyumsuz olduğunu gösteriyor. Bu nedenle, halüsinasyon sorununun yakın vadede devam etmesi bekleniyor.

Sonuç olarak, OpenAI'nin araştırması, yapay zeka modellerinde halüsinasyonların neden kaçınılmaz olduğunu ve mevcut çözüm önerilerinin hangi engellerle karşılaştığını detaylı şekilde ortaya koyuyor. Kullanıcı beklentileri, değerlendirme sistemleri ve ekonomik faktörler değişmediği sürece, halüsinasyon sorununun gündemde kalmaya devam edeceği öngörülüyor.

ÖNERİLEN VİDEO

Kamyon Kamyon çöp çıkarıldı: O anlar kamerada

Kapat
Video yükleniyor...