15 Mayıs 2025 Perşembe / 18 Zilkade 1446

Teknoloji ütopya mı distopya mı vaat ediyor?

Fatma Ersoy12 Şubat 2018 Pazartesi 07:00 - Güncelleme:
Teknoloji ütopya mı distopya mı vaat ediyor?
Güne yeni bir robot ya da yapay zeka teknolojisiyle ilgili gelişmelerle başlarken, aklımızı kurcalayan sorulara yanıt bulmakta zorlanıyoruz. Biraz da Hollywood’un bilim kurgu filmlerinin etkisiyle “Acaba robotlar dünyayı ele geçirir mi? İnsan eliyle geliştirilen yapay zeka insanları köleleştirir mi?” gibi soruları tekrar eder olduk. Hayatı kolaylaştırmak için geliştirilen bir teknolojinin geleceği için ütopyadan mı yoksa distopyadan mı bahsetmeliyiz? Türkiye’nin ilk bilimsel matematikçi kadın yazarı Dr. Müberra Gürel ile Destek yayınlarından çıkan Dijital Kehanet kitabına konu olan robot ve yapay zeka teknolojisinin topluma etkilerini konuştuk.
 
Her gün yeni bir yapay zekâ, insansı robotlar üretilirken bizleri neler bekliyor? 
 
İnsan gibi davranan, düşünen, duyguları taklit edebilen, öğrenebilen insansı robotlar (humanoidler) cezp edici bir fikir gibi görünüyor. Dünya ekonomisine ve teknolojideki gelişmelere baktığımızda, robotların yaşamımızın vazgeçilmez bir parçası olacağı bir sürece hızlıca yaklaştığımız aşikâr. Yakın gelecekte yapay zekâ ile yükselişe geçen “makineler milletinden”, başka bir ifadeyle; insan faktörünün minimum olduğu bir dünyadan söz edeceğiz. Yapay zekâ ve insansı robotlar 2020’den itibaren ev, işyeri, endüstri, sağlık sektörü, eğitim, hukuk, ordu gibi alanlarda sıklıkla karşımıza çıkmaya başlayacaklar. Örneğin; sağlık, eğitim ve hizmet sektöründe görev alması için Robot Sophia tasarlandı. Hatta Suudi Arabistan Sophia’ya vatandaşlık verdi. Haber spikeri olarak Kodomoroid ve Otonaroid tasarlandı. Kanser teşhisinde yanılma payını azaltmak için yapay zekâ kullanılıyor ve başarılı. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Aslında robot teknolojisi; yapay zekâ ve insanlığın kesişimidir. Yapay zekâ daha çok destekleyici niteliktedir, insanın yerini tutamaz. Teknoloji iyi yönde kullanılınca güzel ancak yapay zekâ ile çalışan makineler veya insansı robotlar, insanlara ve mülke ciddi fiziksel zarar veya hasarlar verebilir. Bir siber saldırgan robotun mikrofonu ve kamera aracılığıyla casusluk yapabilir, başka bir ifadeyle kişisel veya iş verilerini robot aracılığı ile sızdırabilir. En tehlikelisi ise robotların denetimini ele geçirerek robotları birer katile dönüştürebilir veya bellek bozulması sonucu robotlar birer katile dönüşebilir. Bunun örnekleri görüldü. 2015 yılında Alabama/Cusseta’da bulunan Ajin USA şirketinde bir endüstri robotu, bir kadın işçiyi öldürdü. Silikon Vadisi Stanford Alışveriş Merkezi’nde güvenlikten sorumlu bir robot yürümeye yeni başlayan bir çocuğa zarar vermek istedi. Bu olayda çocuk ciddi bir yara almadan kurtuldu. 2007 yılında bir “robot top” 9 askeri öldürdü ve 14 kişinin yaralanmasına sebep oldu. ABD’de robotik cerrahi, 144 kişinin ölümüyle ilişkilendirildi. ABD’nin Michigan Eyaleti’nde araba parçası üreten bir firmada teknisyen olarak çalışan Wanda Holbrok’un başı, firmada çalışan bir robot tarafından römork parçası fırlatılarak ezildi. Diğer bir tehlike ise insansı robotlar veya yapay zekâ insanlara karşı başkaldırabilir, diğer bir deyişle; insan-robot savaşları söz konusu olacak. Robotlar gelecekte, bizimde duygularımız var, bizimde haklarımız var, biz köle değiliz gibi söylemlerle kontrolden çıkıp insanlara karşı isyan etmeleri söz konusu olabilir. Örneğin; Robot Sophia aile kurmak istediğini ifade etti. Robot milletlerin bu tarz konularda isyana kalkıştığını, eylem yaptıklarını düşünebiliyor musunuz? İnsanlık kendi ayağına sıkıyor. İnsanlık her zamanki gibi hatasının bedelini ağır ödeyeceğe benziyor, bu teknolojinin kötü sonuçlarından biri olsa gerek. İnsanlar ile robotların savaştığı distopya geleceği anlatan 2016 yapımı kısa kurgu filmi Rise’ı izlemelerini öneririm.
 
Transhümanizmi açıklar mısınız? Transhümanzm ile insanlar robotlaştırılacak mı? Siborg ve robot arasındaki fark nedir?
 
Transhümanizm, insan vücudunun ve beyninin biyolojik sınırlarını aşmak için teknolojik tekillik kullanılarak insanüstü süper zekâların geliştirilmesi ve bunun sonucunda insanlara dijital ölümsüzlük sunmayı hedefleyen bir dünya görüşüdür. Transhümanizm ile sentez çağını başlatmak istiyorlar. Vücudumuzdaki verileri bir bilgisayara yükleyip dijital ölümsüzlük kazandırmak veya hafızanızın başka sağlıklı bir bedene aktarılarak o beden içinde yaşam sürmesini sağlamak hedefleniyor. Kısacası insan DNA’sını makinelerin işlem gücüyle birleştirmek istiyorlar. Ölümün bir hastalıktan ibaret olacağını savunuyorlar. Transhümanizmin gerçekleşebilmesi için insan ile teknolojinin iç içe geçmesi gerekiyor. İnsan ve makine arasında eşi benzeri görülmemiş bir bütünleşme söz konusu olacak, dijital ağlara bağlanacağız. İnsan beyni ve bedeni giderek metalaştırılıyor ve kontrol edilir hale getiriliyor. Başka bir ifadeyle robotlaştırılıyoruz. Teknoloji tekillik ile beynimizi doğrudan bir bilgisayara bağlayarak yeni bilgiler yükleyip hafızamızı silebilecekler. Organik veya inorganik parçaların vücudumuza eklenmesi ile birer siborga dönüştürüleceğiz. Başka bir ifadeyle; “tasarım insanlar”dan bahsedeceğiz. Siborg ise sibernetik bir organizmadır; insan ve makineden oluşan melez bir yapıdır. Robotlar ise işlemcisi olan programlanmış elekto-mekanik cihazlardır. İnsansı robot; insansı elektro-mekanik cihazlardır. İnsansı robotlar; farkındalık kazanma, düşünebilme, duyguları hissedebilme, duyguları ifade edebilme, konuşabilme gibi bazı insansı vasıflara sahip robotlardır.
 
 
“Dijital para ile kara para aklanıyor ve terör finanse ediliyor” diyorsunuz. Bunu biraz açabilir misiniz? Buna karşı hangi önlemler alınabilir?
 
Dijital para terör örgütleri için oldukça cazip bir ödeme aracıdır. Çünkü; dijital para bir merkeze bağlı değil, bankaların aracılığı yok. Başka bir ifadeyle; kayıt altına alınmadan dijital para ile anonim bir şekilde ticaret yapılır. Para transferleri kusursuz gizlilik ve güvenlik içinde gerçekleşirken herhangi bir aracı olmadan kişiden kişiye aktarım yapılır. Dijital parayı gönderenin ve alıcının tespit edilmesi ve takip edilmeniz mümkün değildir. Dijital parayı; Türk Lirası, dolar veya Euro gibi birçok para birimine aracı veya komisyoncu olmadan dönüştürebilirsiniz, masraflar oldukça düşük. Bundan dolayı yasadışı faaliyetlerde dijital paranın kullanılması tam anlamıyla terör örgütleri için biçilmiş bir kaftandır. Dijital paranın yasallaştırılması için çalışmalar yapılıyor, bu engellenmeli. Ticaret yasağı konmalıdır. Dijital para ile alışveriş yapılan siteler devlet tarafından engellenmelidir. Dijital paranın dolar, Euro, sterlin gibi diğer para birimlerine çevrilmesi yasaklanmalıdır.
 
Peki siber finansal terör kaynakları nelerdir?
 
İnternet üzerinden bağış toplanıyor, paypal veya kredi kartı gibi çevrimiçi ödeme araçları istismar ediliyor, dijital para borsaları veya bankalar hackleniyor, kritik bilgi barındıran sistemleri fidye yazılımları ile hackleyip para talep ediyorlar, çevrimiçi sistemlere girip görüntü ve ses kaydı alarak şantaj yapma gibi yöntemlere başvuruyorlar.
 
Dijital İpekyolu nedir? Türkiye’nin buna yönelik yatırımı var mı?
 
Küresel bir proje olan “Dijital İpekyolu” aslında kara ve deniz ipek yolu projesidir; Uzakdoğu’dan Avrupa’ya, Avrupa’dan Amerika kıtasına, Amerika’dan Uzakdoğu’ya uzanan fiber optik kablolar oluşan dijital bir otobandır. Türkiye liman, demiryolu, boruhattı, gümrük sistemleri, kara ve deniz ulaşımının altyapı ağını iyileştiriyor ve inşa ediyor. Türkiye Dijital İpekyolu projesine “Kars-Tiflis-Bakü” demiryolu hattı üzerinden destek veriyor. Edirne-Kars hızlı tren yolu hayata geçirilmek için son gaz çalışmalar devam ediyor. Üçüncü köprü Yavuz Sultan Selim, Osman Gazi Köprüsü, Marmaray ve Avrasya tünellerini inşa etti. Limanlarımızı demiryolları ve karayollarımıza entegre ederek Süveyş Kanalından gelen gemilerle taşınan yükler, Türkiye üzerinden Avrupa’ya, Rusya’ya, Kafkaslara ulaştırılabilecek. 2016 yılında Turkcell Gebze Veri Merkezi kuruldu. Türkiye, Asya’nın dijital kervansarayı olacak. 
 
Endüstriyel siber saldırılardan kastınız nedir? Nasıl önlenebilir?
 
Endüstriyel siber saldırılarda devlet kurumları, diplomatik ofisler, telekomünikasyon, su, ulaşım, enerji, petrol ve gaz şirketleri hedef alınıyor. Söz edilen kurum ve şirketlerin sistemlerine zararlı yazılım bulaştırarak, gizli ve hassas verileri toplamak ve gerektiğinde ele geçirdikleri sistemleri maniple etmek için yapılan siber saldırılardır. Bir ulus devleti veya ulus devletlerin desteği olmadan bu saldırıları yapmak mümkün değildir. Bu tarz siber saldırıları yapmak oldukça maliyetli ve kalifiye elemanlardan oluşan bir ekip işidir. 2010 yılında Stuxnet bilgisayar solucanı ile İran’daki Natanz nükleer tesislerine yapılan saldırıyı hatırlayın. Söz edilen kurum ve kuruluşlarda çalışanların güvenilir elemanlardan oluşması gerekir. Kullanıcı kimliklendirme ve yetkilendirme işlemleri bütün sistemler üzerinden kontrol edilebilmeli, herhangi bir siber saldırıda bütün ağa erişimi engelleyecek şekilde ağ dizayn edilmeli, sistemlerin risk değerlendirmeleri düzenli yapılmalı…
 
Akıllı dövmelerle siber suikastın düzenlenebileceğine işaret ettiniz. Akıllı dövmeden kastınız nedir? Akıllı dövmeyle suikast nasıl mümkün olabilir?
 
Elektronik dövmedir, biyosensör olarak da adlandırılabilir. Kan basıncı, kas aktivitesi, nabız, vücut sıcaklığı gibi sağlık ile ilgili veriler ölçerek depolar veya entegre olduğu cihaza veriler aktarır. Hatta duygu durumunuzu bile belirler. Akıllı cep telefonlarından gönderilen dalgalar ile hedef kişiye kalp krizi geçirtmek mümkün. Nanoteknoloji ve microçiplerin yükselişte olduğu bir zamanda olduğumuzu göz önünde bulundurduğumuzda bunu akıllı dövme ile de yapabilirsiniz. Yani akıllı dövmeye entegre edilecek cihazın fonksiyonuna göre çeşitli siber suikastler düzenlenebilir. Tabi ki bu ancak bir ulus devlet desteği ile olabilir.
 
Teknolojinin bu kadar hızlı gelişmesi ile bizler farkında olmadan geleceğe karşı nasıl hazırlanıyoruz? Geleceği düşününce ütopyadan mı yoksa distopyadan mı bahsetmeliyiz? 
 
İnsanoğlu algı operasyonları ile farkında bile olmadan değiştirilip dönüştürülüyor. Zihinlerimize sanal dünya, medya, filmler, diziler, dergilerle format atılıyor. Üst aklın hayalinde insanları robotlaştırmak vardı. Robotlaşan insan iradesini teslim eder yani mankurtlaşır. Modernizm ve teknoloji ile siborglara ve robotlara dönüşüyoruz ve işin acı tarafı farkında değiliz. Örneğin; Avustralya hükümeti sağlık hizmeti reformu adı altında Avustralyalıları pirinç büyüklüğündeki RFID mikroçipler taktırmaları için teşvik ediyor. Ayrıca bu çipler ile kapının kilidini otomatik açabilir, sağlık bilgileriniz kayıt altına otomatik alınabilir, kredi kartı veya nakit para kullanmadan alışveriş yapabilirsiniz… Hayatınızı ne kadar kolaylaştırdığını düşünebilirsiniz ancak söz edilen mikroçipler ile bizi kayıt altına alıyorlar ve Big Brother ile de bizi köleleştiriyorlar. Oyun büyük. Akıl tutulması yaşıyoruz. Bir an önce gaflet uykusundan uyanıp silkelenmeliyiz. Dünya bir hercümerce doğru gidiyor. Doğayı mahvettiler, şimdi sıra insan zihinlerinde. Mahremiyet ve özel hayat kavramlarının erozyona uğradığı, paraya ve güce saygı duyulduğu bir dönemdeyiz. Dünya genelinde değerlerimiz, sanat, edebiyat, felsefe, empati yok oluyor. Gelecekte kağıt para olmayacak, dijital para kullanacağız ve dünyadaki parayı tamamen kayıt altına alacaklar. Sanal gerçeklik, genetik mühendisliği, yapay zekâ ve robot teknolojisinin yükselişi ile işsizlik artıyor ve daha da artacak. Kötü olan taraf ise distopyaya sürüklendiğimizin farkında bile değiliz.
 
Sizce teknolojiden korkmalı mıyız? 
 
Kesinlikle evet. Söz ettiğimiz teknolojiler kansere çare olabileceği gibi kötü amaçlı da kullanılabiliyor. Bilimkurgu roman yazarı William Gibson’un sözünü hatırlatmak istiyorum; “Teknolojinin ahlaken nötr olması, insanlar onu uygulayıncaya kadardır”. İnsanoğlu kendisinin en büyük düşmanı. Ölümler daha çok sessiz silahlar (virüsler, chemtrails gibi) sonucu meydana geliyor. 
 
İnsansı robotların kontrolden çıktığını düşünebiliyor musunuz? 
 
Bunun örnekleri görüldü. Gelecekte robot ve siborg teröründen bahsediyor olacağız. Teknoloji tekillikten konuşuluyor. Dünyanın önde gelen üniversitelerinde çalışan bilim adamları insan zihninin bilgisayara aktarılması ve “tasarım insanlar” üretmek için çeşitli çalışmalar yürütüyorlar. Bu da biyolojik eşitsizliği doğuracaktır, alt türlerimiz olacaktır. Teknolojideki gelişmelere baktığımızda algoritmalar ile zihinlerimizin şekillendirilmesi bile mümkün görünüyor. Allah’ın fraktal yapısını çıkardıklarından bahsediyorlar. Tanrıcılık oynamak istiyorlar. Bu çok ürkütücü.