ANADOLU, sayısız medeniyete ev sahipliği yapmış, üzerinden yüzyıllardır yaşamın sürdüğü büyük topraklar. Bugün gittiğiniz her yolda sarı tabelayla size geçmişin izlerini sunacak bir antik kente rastlarsınız. Çoğu doğal afetlerden ya da kıymetini bilemediğimizden yıkılmış, çalınmış, parçalanmış, yakılmış ve hatta Batılılar’a hediye edilmiş. Bergama’ya gittiğinizde bu acımasız yok oluşun izleri yüreğinizi daha bir parçalar. Berlin’de Bergama Müzesi’nde görebileceğiniz ve heybeti başınızı döndürecek Pergamon şehri kalıntıları niye ait olduğu topraklarda değil, diye düşünürsünüz. Yaşamın antik çağdan günümüze değin kesintisiz devam ettiği Bergama, Büyük İskender’in istilalarıyla başlayan antik dünyada Grek etkisinin doruğa ulaştığı Helenistik dönemde Pergamon Krallığı’nın başkenti, Roma Dönemi’nin metropolü, Bizans ve Osmanlı dönemi anıtlarına ev sahipliği yapan çok katmanlı kültürel mirasa sahip bir merkez. Bilimin, mimarinin simgesi Anadolu, Yunan ve Mısır tanrılarına adanmış sayısız tapınak ve sunak ile İncil’de adı geçen Anadolu’nun ilk Yedi Kilisesi’nden birine sahip kent, sadece dinlerin buluşma noktası değil, parşömen ile ilk dünya modelinin insanlığa tanıtıldığı bir bilim merkezi, eczacılığın kurucusu büyük hekim Galenos’un da evi. Bugün Berlin’deki Bergama Müzesi’nde çalınan, hediye edilen kalıntılarla tekrar canlandırılan Pergamon kenti, Yunan’ı, Romalı’yı kıskandıran ihtişamığıyla 2 bin yıl önce bilim ve kitap sevgisinin, kanunlara saygının, güzel sanatların, mimarinin, şehircilik ve belediyeciliğin toptan adıydı. Bergama kenti, özgürlük ve demokrasinin, düzen, güvenlik ve bilimsel gelişmenin, onur ve erdemin ve tabii ki iyi vatandaşlığın simgesiydi. Kentin koruyucusu sayılan akıl ve savaş tanrıçası Athena adına yapılan Athena Tapınağı, Akropol’ün (Kale Tepesi) en önemli mekanıydı. Tiyatro terasının üzerinde bulunan bu tapınak, Dor düzeninde yapılmıştı.
Kütüphane Kleopatra’ya armağan edildi
ATHENA Tapınağı’nın kuzeyinde dört salonlubir kütüphane vardı. Burası Helenistik dönemin en büyük kitaplıklarından biriydi. Kütüphanede ‘Pergamon derisi’ olarak adlandırılan parşömen üstüne yazılmış 200 bin rulo bulunduğu biliniyor. Bergama Kütüphanesi’nin, İskenderiye Kütüphanesi’nden daha sonra kurulmasına rağmen hızla gelişerek 200 bin ruloluk yazma esere ulaşması üzerine, İskenderiye Kütüphanesi’ni geçmesinden endişe eden Mısır Kralı Ptoleme Epiphenes Bergama’ya papirüs ihracını yasaklamıştı. Sürekli rekabet içindeki bu iki önemli kütüphane benzer bir sonla karşılaştılar. İskenderiye Kütüphanesi’nin yazmaları M.Ö. 47 yılında Sezar’ın İskenderiye’yi işgali sırasında yanarak yok oldu. Bu duruma çok üzülen Mısır Kraliçesi Kleopatra’yı etkilemek isteyen Antonius, M.Ö. 41 yılında Bergama Kütüphanesi yazmalarını gemilerle Mısır’a taşıtarak kraliçeye hediye etti. Ancak Bergama Kütüphanesi yazmaları da daha sonraki bir savaş ertesinde yanarak tamamen yok oldu.
BERGAMA'da 'ilk'ler
-İlk parşömen (deriden kağıt yapımı) -İlk Asya kütüphanesi (200.000 ciltlik) -İlk Büyük Hastane (Asklepion) -İlk telkinle tedavi (Psikoterapi) -İlk doğal tedavi (Müzik, tiyatro, spor, güneş ve çamur ile) -İlk farmakoloji (doğal ilaçlar) -İlk afyon modeli ilaç -İlk kent hijyeni (sağlık alt yapısı) -İlk tıp ve eczacılık simgesi (yılan) -İlk mühendislik, U borusu yöntemi ile trigonometri -İlk kent imar yasası -İlk kent çarşı pazar yasası -İlk komün devleti -İlk grev ve toplu sözleşme.(MÖ 248 de l. Eumenes ücretli askerlere hakkını verdi) -İlk 4 tiyatrolu kent 8İlk en dik tiyatrolu kent -İlk meslek sendikaları ve sendika konfedarasyonu -İlk 3 dereceli öğretim (ilk orta ve lise) -İlk kazı müzesi (Arkeoloji deposu, sonra müzeye dönüştürüldü) -İlk ve en büyük sunak -İlk ahşap sahneli tiyatro -İlk Hristiyan kilisesi. Yedi kiliseden biri. -İlk Batı Türkçesi grameri. (Bergamalı Kadri Efendi’nin eseri) -İlk işgali kıran kent (15 haziran 1919) -İlk festival yapan şehir (Bergama kermesi
Tarihin ilk tuh hastanesi
1937Bergama Asklepion’u, sağlık tanrısı Asklepios adına M.Ö. IV. yüzyılın ortalarında Geyikli Dağı’nın yamaçlarında, şifa verdiğine inanılan su kaynaklarının bulunduğu düzlükte kurulmuştu. İmparator Hadrianus zamanında son şeklini alan Asklepion, psikolojik rahatsızlıkların tedavi edildiği ilk hastane olarak bilinir. Asklepion, Roma döneminde oldukça ünlenmişti. Kutsal alanın Pergamon şehri ile bağlantısı Via Tecta denilen üzeri tonozla örtülü yol ile sağlanmaktaydı. Yaklaşık 1 km olan yolun başlangıcı, aşağı kentin, Roma tiyatrosunun güney kanadında açılan ve halk arasında ‘Viran Kapı’ denilen kapıdan yapılmaktaydı. Hastalar burada rahip hekimlerce muayene edilirdi. Rivayete göre bu giriş kapısı üzerinde ‘Bütün Tanrıların Kutsiyeti için Asklepeion’a Ölüm Girmesi Yasaktır’ yazısı yer almaktaydı.
En dik tiyatro
Athena Tapınağı’nın batısındaki dik yamaçta, yaklaşık 10 bin kişilik bir tiyatro yer alır. Tarihin en dik tiyatrolarından kabul edilen tiyatronun sahnesi de ahşaptandı ve bu sahne tiyatronun yanındaki Dionysos Tapınağı’nda yapılan törenlere halkın rahatça katılımını sağlamak için sökülecek şekilde yapılmıştı. Bu sabit olmayan sahne de Helenistik mimamirin en özgün örneklerinden biri. Akropol’ün bir başka tapınağı olan şarap ve şölen tanrısı Dionysos Tapınağı, büyük şenliklere ev sahipliği yapıyordu. 25 basamakla çıkılan bir podyum üzerinde bulunan tapınağın yalnız ön yüzünde sütunlar vardı.
Tanrıların tanrısına zafer anıtı
Kütüphane Kleopatra’ya armağan edildi Pergamon Kralı II. Eumenes’in Seleukos Kralı III. Antiochos’a ve Galatlar’a karşı kazandığı zaferin anısına Athena tapınağının güneyine ve 25 metre daha aşağıda bulunan alanın ortasına yaptırılan Zeus Sunağı, iki kat halinde inşaa edilmiştir. At nalı şeklinde bir plana sahip olan yapının alt katının içi masifti. Bu bölümün dış yüzü Olimpos tanrılarının gigantlara karşı zaferini süsleyen kabartmalarla süslüdür. Kaideyi çevreleyen bu kabartmalar 120 metre uzunluğunda ve 2.30 metre yüksekliğindedir. Günümüzde Berlin’de Pergamon Müzesi’nde bulunan bu sunağın yalnızca temel kalıntıları Bergama’da.