Milli Saraylar, 26 yıldan bu yana Kadıköy Altıyol’da duran “Döğüşen Boğa”yı geri istedi. Söylemeye hiç gerek yok, Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk de “Asla vermeyiz” dedi.
Bu bildiğiniz gibi bir konu değil. Bizim medyamız nasıl Reyhanlı’da 50’den fazla kişinin ölümünü bırakıp Galatasaray-Fenerbahçe taraftarları arasında kurban giden bir kişiyi konuştu ise gelecek günlerde bunu pişirip pişirip size servis yapacaklar. Hele yerel seçimlerin de kapıda olduğunu düşünürseniz, bunun meydan savaşına dönüşme ihtimali bile göz ardı edilemez.
En iyisi biz size bu işin evveliyatını paylaşalım da içiniz rahat etsin.
Hazırsanız başlayalım.
Konunun özeti şu. Milli Saraylara ait iki tane boğa heykeli var. Bu heykeller yıllar boyu Beylerbeyi Sarayında durdu. Zamanla “Döğüşen Boğa” adı verilen boğa sergi amacıyla farklı yerlere götürüldü. Yapılış öyküsünü sonra anlatalım ama bütün İstanbulluların tanıdığı bu boğa, 1987 yılında dönemin belediye başkanının girişimi ile getirildi ve Altıyol’da yolun ortasına yerleştirildi. O günden bu yana Altıyol kavşağının adı halkın dilinde “Boğa” olarak anıla geldi.
BAŞKAN ÖZTÜRK; O BİZİM LOGOMUZA GİRDİ VERMEYİZ
Milli Saraylar’ın Döğüşen Boğa’yı istemesi girişimi ile ok yaydan çıktı bir kez. Uzun süre devam edecek savaşın fitili ateşlendi. Hemen harekete geçen Belediye Başkanı Selami Öztürk, talebe resmi bir yazıyla cevap verdi. Heykelin Kadıköy'ün simgesi haline geldiğini belirten Başkan Öztürk, boğanın belediyenin logosuna bile konulduğunu, bu nedenle heykeli iade etmelerinin söz konusu olmadığını iletti.
Selami Öztürk, bununla da yetinmedi ve bir de basına açıklama yaptı. Başkan Öztürk, şunları dile getirdi:
"Heykeller insanlar için yapılır. Onlardan bir şeyler yapılsın diye inşa ederler. Boğa heykeli yarım asıra yakındır Kadıköy'de bulunuyor. Kadıköy ile özdeşleşmiş, simgesi haline gelmiştir. Aynı zamanda bir buluşma noktasıdır. İnsanlar çocuklarıyla beraber gelip fotoğraf çektiriyorlar. Türkiye'de herkes bilir. Şimdi siz bunu alıp götürüp Beylerbeyi Sarayı'na hapsetmek istiyorsunuz. Bu kabul edilemez. Siz bunu altın kafese koysanız bir şey ifade etmez. Biz bu heykeli iade etmeyeceğiz. Bu Kadıköy'ün malı. Hiç kimsenin almaya hakkı yok. Bu halkın malı. Kimin malını kimden alıyorsunuz? Bunlar kamu malı. Kamunun malını kimseye vermeyiz. Bu dövüşen boğa. Beylerbeyi Sarayı'nda böğüren boğa varmış. Onu da bize versinler. Halkın sevdiği yere koyalım. İkisi yanyana olsun."
ABDÜLAZİZ BEYLERBEYİ SARAYI İÇİN YAPTIRMIŞTI
Boğa heykellerinin 150 yıllık bir geçmişi var. Sultan Abdülaziz, 1867’de Dünya Sergisi için gittiği Paris’te gördüğü hayvan heykellerini beğenir. Av merakıyla bilinen Abdülaziz, heykeltraş Jules İsidore Bonheur’e 24 adet heykel siparişi verir.
Heykeltraş Bonheur, kısa sürede heykelleri yapar ve İstanbul’a gönderir. Mülkiyet tartışmasına konu olan heykelin yanı sıra atlar, geyikler ve aslanlar da bulunur.
Yıllar boyu orada kalır. 1909’da Osmanlı’da İttihatçıların yönetimi ele geçirmesiyle birlikte Enver Paşa bir Ermeni tüccara ait olduğu bilinen Bilezikçi Çiftliğine yerleşir. Enver Paşa, bahçesinin dekoru için bu heykellerin bir kısmını Beylerbeyi Sarayından aldırıp getirtir. Meşhur “Döğüşen Boğa” heykelinin ilk yolculuğu böyle başlar.
Öteki heykellerin öyküleri ayrı ayrı gider. Biz gündemdeki “Döğüşen Boğa” heykelinin peşinden gidelim.
Meşhur “Döğüşen Boğa” devr-i Enver’in bitmesinden sonra bir süre nerede olduğu bilinmez. Sonra 1940’larda şimdi Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nın o dönemde de benzeri bir amaçla kullanılan merkezin önünde ortaya çıkar. Emikli Sandığı’na ait olarak Hilton Oteli’nin açılması ile heykel 250 metrelik bir yolculuğa çıkar. İstanbul’un gözde otelinin önüne yerleşir.
Divan Oteli’nin açılması ile Koç Grubu, otelin bahçesinde aynı zamanda yaptırılıp getirilen geyiğin yalnız kalmaması içen bir şekilde bu boğayı hemen yandaki kavşağa yerleştirilmesini sağlar. 25 yıla yakın burada kalan heykel, 1987’de ise halen bulunduğu Altıyol’a taşınır.
Bu meşhur boğanın öteki kardeşi olan “Böğüren Boğa”ya ne mi oldu? Onun akıbetini paylaşmayı unuttuk. “Böğüren Boğa” sevimsizliğinden midir bilinmez, 150 yıldır Beylerbeyi Sarayının bahçesinde bırakıldığı havuzun yanında durmaya devam ediyor.
ROTAHABER