18 Nisan 2024 Perşembe / 10 Sevval 1445

Torununun sorusundan etkilendi, evini müzeye çevirdi

Niğde'de yaşayan Süleyman Erol'un 10 yıldır satın alıp evinin yanına yaptırdığı 45 metrekarelik odada sergilediği yaklaşık 5 bin parça antika eşya, müzeyi aratmayan odaya girenleri adeta zamanda yolculuğa çıkarıyor. Erol, torununun düveni tahta olarak niteleyip bu aleti tanımamasından etkilendiğini, bu kültürü korumak ve gelecek nesle bırakmak için antika eşyaları toplamaya karar verdiğini söyledi.

AA11 Kasım 2020 Çarşamba 11:53 - Güncelleme:
Torununun sorusundan etkilendi, evini müzeye çevirdi

Ulukışla ilçesine bağlı Kılan köyünde oturan 65 yaşındaki Süleyman Erol, yaklaşık 10 yıldır en eskisi 300 yıllık olan mavzer, çan, el, tarım ve müzik aleti, körük, örs, çevirmeli telefon, gramofon gibi eşyaları topluyor. Erol, bunları, evinin yanına inşa ettirdiği, kapısına da 1930'lu yıllardan kalma kapı taktırdığı 45 metrekarelik odada sergiliyor.

Erol, AA muhabirine yaptığı açıklamada, torununun düveni tahta olarak niteleyip bu aleti tanımamasından etkilendiğini, bu kültürü korumak ve gelecek nesle bırakmak için antika eşyaları toplamaya karar verdiğini söyledi.

Sergilediği eşyaları satın aldığını belirten Erol, şunları kaydetti:

"Ecdadımızın kullandığı Fransız malı mavzeri Mersin'den bir kadından aldım. O zamanlar 400 lira para verdim. Osmanlı zamanında ağır mahkumlara takılan bir pranga var, yaklaşık 200 yıllık. Bir kilise çanı var, tarihi 1817. Yaklaşık 100 yıllık körük var. 100 yıllık müzik aleti cümbüş var. Dedelerimizin kullandığı çevirmeli telefon, yaklaşık 60 senelik. Bunlar hep kültür mirası. Burada yaklaşık 250-300 senelik kültür mirası var. Her türlü ev, el, tarım, müzik aleti var. Çok ilginç camız hamudu var, hiçbir hamut ona benzemez. Milli boksörümüz Cemal Kamacı'nın eldiveni, çalışma aparatlarının bende olması gurur verici. Antalya Adliyesi'nde kullanılan bir daktilo var. Üzerinde damga ve mühür var. Kim bilir kimlere ne kadar ceza kesildi, af oldu. Bunu emekli bir hakimin hanımından aldım."

Erol, topladığı antika eşyaları, evinin yanına yaptırdığı yaklaşık 45 metrekarelik odada muhafaza ettiğini; antikaları görmeye, özellikle öğretmenlerin ve araştırmayı seven ziyaretçilerin geldiğini söyledi.

Ziyaretçilerin bazen yanlarında çocukları ve torunlarıyla geldiğini ifade eden Erol, çocukların "Dede, siz çok zor şartlar altında yaşamışsınız o zamanlar. Bunlarla hayat mı geçer?" dediğini aktardı.

Erol, topladığı kağnıları, at arabalarını, sabanları, pullukları, tarım aletlerini, antika eşyaları ve eski paraları sergilemek için yetkililerden, köye müze yapılmasını istedi.

Erol, şöyle devam etti:

"Bu kültürel mirası orada sergilemek isterim. Benim ismim çok da önemli değil. Antikalarım sadece bu gördüğünüz eşyalardan ibaret değil, eski paralarım da var. 1940'lardan kalma metal paralarımız var. Müze oluşturacak bir birikimimiz var, fazlası var, eksiğimiz yok. Bu alet ve edevatları gelecek nesle aktarmak istiyorum. Hatta müzenin ölünceye kadar hizmetçiliğini yapmayı görev bilirim."

"İnsanlar ellerindeki tarihi değer eşyaları bize getirsinler, ücretiyle alalım. Temizleyelim, koruyalım ve geleceğe aktaralım." diyen Süleyman Erol, bu kültürel mirasın, ecdat yadigarı eşyaların korunmasını kendisine görev edindiğini belirtti.

Erol, "Bunların yok olup gitmesinden vicdanen rahatsız oluyorum. Eğer bu kültürü yok edersek kaybedersek, sahip çıkmazsak, gelecek nesil nereden geldiğini nereye gideceğini bilemez." diye konuştu.