Polis Şeyda Yılmaz'ın öldürülmesiyle bazı sorunları konuşmaya başladık yine... Şüphesiz bunun başında "cezasızlık algısı" ve "infaz rejimi" konuları geliyor. Ancak meselenin çok katmanlı olduğunu bilmemiz gerekiyor. Kamuoyunda tartışılanların pek çoğu "sebep" gibi görünse de aslında birer sonuç. Pek tabi sebepler bu belirttiklerimle sınırlı değil ancak bugün sorunun önemli gördüğüm üç yönüne değinmek istiyorum.
SİSTEM SORUNU
Failin "26 suç kaydı" olduğu haberlere düşünce ister istemez herkes "böyle iş olur mu ya hu!" diye tepki gösterdi. Böyle birinin sokakta işi ne diye hayıflandık hepimiz. Ancak burada savcıyla, hakimle, polisle veya faille ilgili bir durum yok. Birinin, bir kişinin veya görevlinin "ihmali" olduğu düşüncesini aklımızdan çıkaralım. İşin aslı ve kaynağı biraz faklı.
KİHBİ, GBT, SABIKA...
Bir kimsenin "suç kaydının" olması; kişinin mahkûmiyet aldığı veya infaz için arandığı ya da sabıkalı olduğu anlamına gelmiyor. Bu ifade bunları da kapsayan daha geniş bir çerçeve içeriyor. Kaçakçılık İstihbarat, Harekât ve Bilgi Toplama Daire Başkanlığının (KİHBİ) bünyesinde tutulan Genel Bilgi Toplama (GBT) sistemindeki tüm verileri kapsıyor bu ifade...
"26 SUÇ KAYDI" NE DEMEK?
Sabıka ile GBT sonuçları karıştırılıyor. Bir kimse hakkında bir soruşturma varsa kapanmış bile olsa bu sistemde görünüyor. Yani KİHBİ' de suç kaydı olan bir kişi bahse konu suça ilişkin takipsizlik veya beraat kararı alsa da silme işlemi ile ilgili bir başvurusu yoksa, suç kaydı sistemde görünmeye devam ediyor... 26 ayrı suç kaydının 26 ayrı kesinleşmiş mahkûmiyet hükmüne karşılık gelmeyebileceğini bilmemiz gerekiyor.
UYUŞTURUCU MADDE KULLANIMI
Gözden kaçanların başında gelen durum şahsın uyuşturucu ile olan ilişkisi aslında. Mevzuattaki boşluğa bu zaviyeden bakmak gerekiyor. Özellikle uyuşturucu konusunda "kullanıcı" olduğu iddiasında olan kişi başkaca somut veri yoksa tedavi sürecine yönlendiriliyor. Buradaki boşluk tahlil sonuçları ve diğer biyolojik inceleme süreçlerinin uzun sürmesi ve bu süre içinde ilgilinin dışarda hakkında etkin bir tedbir olmadan gezebilmesinde... Yani durum hâkimin, savcının veya polis nezdinde kişiselleştirebileceğimiz bir sorun değil. Sistem ve mevzuat sorunu.
İHTİSAS VE ÖZGÜ YÖNTEM ŞART
Uyuşturucu kullanımına ilişkin suç, tedavi ve tedbir rejimine dikkatle eğilmek gerekiyor. Bu ve benzer eylemlerin altında yatan ana sebep uyuşturucu kullanımı. Öncelikli mevzuatta bu eylemin ve tedavi ilkelerinin netleşmesi, kişinin tedaviye gidecekse de bu süre içinde (prosedür ve delil toplama vb süreçte) bir biçimde tedbire tabi tutulması şart. Bunun için özel yerlerin oluşturulması ve hatta uyarıcı madde konusuna özgü ihtisas mahkemeleri veya hakimlerinin gündeme gelmesi gerekiyor. Bu konunun sağlık bakanlığı ayağı ile entegre edilmesi de elzem.
ADİ SUÇ ŞEBEKELERİ KANUNA GİRMELİ
Bu "kullanım davranışı" bir adım sonra ticaretini yapma durumuna dönüşüyor. Kişi sonrasında suç makinesi haline geliyor... Bu da ister istemez "çeteleşmeye" sevk ediyor bu yapıda olanları. Ufak suç şebekeleri, kendi içinde hesaplaşmaları, mekân basıp haraca bağlamaları, sonrasında kendilerini "alanın sahibi görüp" polise bile kafa tutmaları. Bu serüvenin ilk anahtar kelimesi "uyuşturucu madde kullanımı", ikinci adımı ise "adi suç şebekeleri". Bu ifadenin kanuna girmesi ve normal iştirak hükümlerinden ayrı bir cezaya tabi tutulması gerekiyor. Bir örgüt değiller ama biraz büyüyünce ona dönüşecekler bu çok net!
İNFAZ REJMİNE KATİ ÇERÇEVE GEREKİYOR!
Soruna dair üçüncü anahtar ifade ise "infaz rejimi". Bu konuda bir çerçeve gerektiği kanaatindeyim. İnfaz rejiminin her gün değişme ihtimali taşıyan kanunlarla düzenlenmesi yerine suç türlerine göre ayrı olarak belirlenen bir infaz süresi nisabının Anayasa'ya derç edilmesini konuşabiliriz. Net bir çerçeve ile esnekliği gidermek gerekiyor. Aksi halde "cezasızlık algısı" büyüyen bir girdaba dönüşüyor... Bu vesile ile Polis Şeyda Yılmaz'a Allah'tan rahmet, ailesine ve polis teşkilatımıza başsağlığı diliyorum.