Dış gündemde güvenlik başlığı öne çıkmış durumda. Suriye harekatı bir tarafta İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği diğer tarafta öne çıkan başlıklar.
İçerde ise Millet İttifakı'nın frenlemeye çalıştığı HDP var. İttifakın 7. sandalyesi HDP'nin. Kılıçdaroğlu, ittifak üyelerini masada tutabilmek için HDP kartını bugüne dek elinde tutmayı başardı.
CHP liderinin parti çevrelerindeki tezi "Kürtleri sisteme katmak" için bu fedakarlığı yapmak zorundayız mealinde dillendiriliyor.
Türkiye'de çevredeki unsurları merkeze dahil etmek siyasetin görevi. Parti teşkilatlarının 81 ilde ve 900'den fazla ilçede örgütlenmesi, genel merkezlerde temsili sağlar. Demokrasi ve siyasal katılım her partinin çevredeki yurttaşı merkezde temsil ederek kolektif aklı, ortak vicdanı yansıtmasıdır.
Millet İttifakı tabanının HDP konusunda rahatsız olduğu bir gerçek. Suskunluğun sebebi ise çaresizlik olsa gerek.
İttifak üyelerinin HDP konusunda emin olmaları için üç ayrı mecradan güvence almış olmaları gerekiyor.
1. HDP yöneticilerinin bu konuda bir söz vermesi yahut karar alması gerekiyor ki parti meclisi 100 kişiden oluşuyor. Bu karar alınmadığı sürece 7. sandalye fotoğrafa girmeyecek.
2. Avrupa Parlamentosunda HDP ile yakinen ilgilenen bazı siyasetçilerin Türkiye seçimleri konusunda gayet aktif olduğunu biliyoruz. Bu cepheden bu konuda bir güvence verilmiş olabilir mi? AP içindeki bu siyasetçiler Türkiye'ye karşı öfkeli tutumlarını HDP seçmenini yönlendirerek diri tutabilecekler mi?
3. Herkes biliyor ki HDP'de son sözü Kandil söylüyor. Aslında bu partideki tepe kadroyu kimlerin tayin ettiğini sorgularsak meseleyi de anlamış oluruz.
HDP'de siyaset yapmak isteyenlerin Kandil'e götürüldüğü ve örgüt kampında fotoğraf, video kayıtlarının alındığını biliyoruz. Bu uygulamanın sebebi olur ki bir gün vicdanlarının sesini dinleyip PKK'ya karşı olumsuz bir ifade kullanmasınlar diye. Şantaj ve tehdit terör örgütlerinin en etkili silahıdır çünkü.
HDP'de örgüte biat edip görüntü vermek önemli bir aşama. Bu aşamayı geçip belediye başkanı, il başkanı gibi görev alanlara hemen bir eş başkan tayini yapılıp doğrudan kontrolü sağlanıyor. İlçe belediye başkanına güvenmeyen örgüt onun tepesine bir müfettiş getiriyor ve o belediyenin kaynaklarını örgüte aktarması için baskı yapıyor.
"Demokratik" siyaset kavramını kullanarak arka planında örgütün kurduğu baskı ve zulüm düzeni hakim. Parti tüzüğünü üşenmedim satır satır okudum. 21 kere "demokratik" ifadesi geçiyor "demokrasi" ifadesini ise özellikle kullanmıyorlar.
Anayasa Mahkemesi'ndeki dava ayrı bir bahis. Klasörler dolusu delil ve örgüt bağlantısı söz konusu.
İçişleri Bakanı Soylu, Gemlik yürüyüşü için dağdan kasetle talimat alan HDP'nin provokatif organizasyonunu ifşa etti. Terör örgütü elebaşına tecridin kaldırılması için partilileri sokağa itenler masada görünür olmak istiyor olabilirler.
HDP, masadaki yerini görünür kılacak mı bu ittifakın tartışacağı bir mesele. Ama artık terör örgütü, Kürt yurttaşlarımızın gözünü korkutacak kadar güçlü değil.
Gençler huzur istiyor, eğitim fırsatlarından yararlanmak istiyor. İyi bir iş bulup ülkenin nimetlerinden yararlanmak istiyor. Anneler ve babalar canlarına kasteden örgütün beli kırıldıkça huzur buluyor.
Diyarbakır'da Celil Baba, Mevlüt Baba, Maide Anne, Sabire Anne 1000 günü aşkın HDP binasına kilit vurdurdular. Onlar evlatlarını istiyor. Onların evlat acısıyla yankılanan sesi o masadan duyulacak mı acaba?