Yazımız, 22 Temmuz'da AİHM'nin verdiği "ByLock" kararı ile ilgili olacak... Zira bu konuda birçok tezvirat üretiliyor. "Karar ne diyor, yazılanlar ile hakikat örtüşüyor mu?" sorusunu soran pek yok. İşte bu yazımızda bu karara ve AİHM'nin değerlendirmelerinin ne anlama geldiğine değinmek istiyorum.
DEMİRHAN KARARI
22 Temmuz'da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği karar öyle bir sunuldu ki, sanki AİHM'nin, FETÖ' diye bir örgütün "hayal ürünü olduğuna" ve "tüm faillerin beraat etmesi gerektiğine" hükmettiği şeklinde lanse edildi.
Pek tabi "bazı sosyal medya hesapları" "kaçak gazeteciler" ve "birtakım siteler" bu algıyı oluşturmak için sahnedeydi.
Ama gerçekler hiç de öyle değil, dikkatli bakılırsa...
238 DOSYA İÇİN TEK KARAR
Demirhan kararının başvuru numarası 1595/20 olarak belirtiliyor ve kararın ekli listedeki 238 diğer başvuru için de geçerli olduğu bildiriliyor. Bir tür "toplu karar" veriyor mahkeme. Kararın bir diğer yönü ise tazminat yerine "aykırılığı tespit etme" ile yetinmesi. Bu, AİHM'nin bu dosyalar için yeniden yargılamanın önünü açması olarak değerlendirilebilir. Ama buradaki tartışma, haberlere yansıyandan farklı. Mahkemeler yeniden yargılama yaparken neye bakacak? Onun için kararın ne dediğini bilmek gerekiyor.
KARAR NE DİYOR?
Kararın anlaşılması için özet kabilinden şu dört paragraf önemli:
(1) "Mahkeme, mevcut davadaki tüm başvurucuların ByLock kullanıcısı olarak tespit edildiği hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığını not eder. Taraflar ayrıca, iç hukuk mahkemelerinin FETÖ/PDY üyeliğinin tespiti bakımından ByLock kullanımına atfettiği delil değeri konusunda da ihtilaf içinde değildir" (35.p).
(2) "Mahkeme, bazı başvurucular yönünden, faaliyetlerinin sürekliliği, çeşitliliği ve yoğunluğu ile örgüt hiyerarşisine olan bağlılıklarının, tek başına ya da bir arada, FETÖ/PDY ile organik bağlarını gösterebileceği ve bu kapsamda haklarında isnat edilen suçun mahkûmiyetle sonuçlanmasını sağlayabileceği başka delillerin mevcut olabileceğini dışlamamaktadır" (39.p).
(3) "Mahkeme... ByLock kullanımına dair verilerin içeriği, bu verilere atfedilen anlam ve önem ile verilerin bütünlüğü gibi hususlara itiraz etme ve bu yargılamaların sonucunu etkileme kapasitelerinin ciddi biçimde zayıflatıldığını değerlendirmektedir" (44.p).
(4) "Mahkeme, 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı zorlukların, bu gibi davalarda bağlamı dikkate almaya mecbur kılan bir unsur olduğunu kabul eder" (45.p).
AİHM'NİN BAŞKA KARARI
Yukardaki tespitten de anlaşılacağı üzere AİHM "örgüt yoktur", "FETÖ diye bir yapı tespit edilememiştir" demiyor.
Bilakis var olduğunu kabul ediyor ancak mahkûmiyet kararı verilecekse bunun sadece bir unsura dayanmaması gerektiğini vurguluyor ki bu durum Yargıtay'ın son içtihatları ile de uyumlu. Nitekim hiçbir mahkûmiyet kararı tek bir delile dayanmıyor. ByLock içerikleri irdeleniyor ve itiraz açık biçimde değerlendiriliyor.
Şunun altını çizmek gerekir ki bu 238 dosyanın tamamı, darbeden hemen sonra yapılan yargılamaların sonuçlarının AİHM'ye taşınması şeklinde tezahür ediyor. O evrede yapılan değerlendirmelerdeki usuli eksikliklerin AİHM tarafından -katılmadığımız biçimde- tespitinden başka bir şey değil bu karar...
Yani ortada kopan fırtına ile hukuki durum arasında bir korelasyon yok...
"FETÖ/PDY VARDIR"
AİHM'nin Yasak/Türkiye kararında (BN. 17389/20) FETÖ'nün varlığına dair şu tespitleri önemlidir: "...172. Başvuran, ... F. Gülen'in 2000 yılında, kendisine yöneltilen aynı suçlamalardan beraat ettiğini ileri sürmektedir. Dolayısıyla başvuran bu bağlamda kesin hüküm gücünden yararlanmayı talep etmiştir. 173. Mahkeme, başvuranın kesin hüküm ilkesine dayanan argümanı üzerinde durmanın gerekli olmadığı kanısındadır;...F. Gülen'in silahlı terör örgütü kurma suçlamasından önceden beraat etmiş olmasının, bu süre zarfında FETÖ/PDY'nin niteliği ile ilgili olarak ortaya çıkan bilgiler temelinde sonradan farklı bir sonuca varma ihtimalini tek başına ortadan kaldırmadığını belirterek aynı argümanı reddetmiştir..."
AİHM'NİN YARGIDAN BEKLEDİĞİ
AİHM'nin FETÖ bağlamındaki birçok kararını eleştiriyoruz. Hatta meselenin diğer ülkeler olduğunda yorumlanma biçimi ile Türkiye olunca ele alınma tarzının farklı olduğu gün gibi ortada. Son karar, yargılamanın teknik boyutuna ilişkin. FETÖ'cülerin dediği gibi değil mesele....