'Aile Yılı'mız devam ediyor. Aile festivalleri ve aile zirveleri, sempozyumlar ve panellerle aileyi kurtarmaya çalışıyoruz. Herkes aile üzerine konuşuyor, konferanslar veriyor. Medyamız da çalışıyor. O da evlilik ve aile ilişkileri ile ilgili en yoz programlarını sürdürüyor! Acaba aile üzerine düşünen kaç kişimiz var? Bu düşünceyi on yıl geri götüren var mı? Organizasyon dedi mi, güç temerküzü dedi mi muhteşemiz! Peki bunların taşıdığı muhteva ve bunların anlamı hangi düzeyde?
Önce aile üzerine düşünmek lazım. Çünkü düşünme içinde bilgiyi, tasarlamayı, kritiği ve keşfetmeyi taşır. Düşünme meseleyi kökten kavramayı sağlar. Aile kurumunu bir çok boyutuyla anlama imkanı verir. Bundan dolayı da aile ile ilgili meseleleri uzun soluklu, kurumsal, istikrarlı bir şekilde ele almanın ufkunu verir. Meselenin ruhunu görmemizi sağlar.
Düşünmeye dayanan gayretler sonucunda araştırmalar, paneller, konferanslar, projeler yerini bulur. Adım adım birbirini tamamlar. Aile meselesi çok boyutlu kavranır ve buna göre de meselenin künhüne varılır. Mesele anlaşılınca, onunla ilgili çözümler de akla gelir. Çarelere doğru koşarız.
Düşünmeye dayanmayan her şey hızlı doğar, hızlı parlar ve de hızlı söner. Günümüz popüler kültürü, görünme şevki, güç ve temsil şehveti bunu daha da çoğaltıyor. Aile sorunlarını çözme, popüler formlar ve güç ilişkileri temelinde yürütüldüğü zaman neye ulaşırız?
Toplum kısmi bir tatmin yaşar. Muhafazakârlar bir süre ferahlık hisseder. Faaliyetlerde aktör olanlar işe yaradıklarını gösterirler. Aile meselesi aktörel bir temsil aracına dönüşür. STK'lar da işe yaradıklarını hissederler. Siyaset de hız ve telaş içinde birçok konuyla mücadele ederken aile ile ilgili "görünürlük" ile memnuniyet duyar.
Elbette aile meselesini ele almak, toplum gündemine taşımak ve STK'ları buna katmak önemli. Siyasetçilerin görünürlükleri ve medya yansımaları da. Fakat bütün bunlar bir "aile düşüncesi", "aile siyaseti" ve "aile bilimi" ile yapılırsa. Entelektüel cetlerimiz Aile Bilimini geliştirmiş. Gazali, Kınalızade, İbn Sina gibi dehalar İlm'ül Tedbirul Menzil demişler buna. Kuran, hadis, örf, sosyolojik realite ve tarihi şartları göz önünde bulundurarak aile üzerinde hem düşünmüşler hem de bir aile siyaseti ve aile bilimini geliştirmişler. "İlim", "tedbir" ve menzil". Üç kelime ile bilim, siyaset ve aile vurgusu öne çıkar.
Popüler kültürün baskısını aşarak yine düşünce, siyaset ve bilim temelinde meseleyi ele alırsak yol alırız. Hevesle, pratik güncel siyasetle, yükselen dalga etkisiyle hareket edersek yol almamızın imkânı yok. Bütün toplumu kapsayan ve hatta küresel dünyaya da ufuk sunan aile düşüncesi ve aile siyaseti geliştirerek ve sonra da buna ilişkin kurumsal ve bilimsel yapılar inşa ederek yola çıkmalıyız. Herkese hitap etmeliyiz. Hem aileyi imha eden kurumsal, iş, değer ve ilişkilerle hesaplaşmalıyız hem de aile için bu yapılarla ilişkili yeni bir ilişki geliştirmeliyiz. Bu konuda atılan bazı güzel adımları da hatırlayalım! Ebeveynlere yarım gün çalışma ve "anne kadına" pozitif özgürlük tanıma gibi.
'Aile Yılı' faaliyetlerinin aile üzerine düşünülerek ne kadar yapıldığını 6 ay sonra anlayacağız. Geriye kurum, istikrar, uzmanlar, ilgililer, itibarlı faaliyetler ne kadar devam edecek? Araştırma merkezleri, faaliyetler, akademik ilgiler, STK'lar daha sorumlu, istikrarlı ve kurumsal bir öngörüye kavuşarak hareket ederlerse bu büyük kazanç olacak. Yoksa toplum ne bir yılda ne de altı ayda değişir. Bilinci uyandırmak (farkındalık kelimesini hiç sevmem!) değil, uyanan bilinci doğru yöneterek olgunlaştırmak önemlidir. Dilerim, bunu kazanırız!