Filistinli ünlü şair merhum Nizar Kabbânî'nin 'Kudüs' isimli şiirinde çizdiği tablo, başta Gazze olmak üzere, Filistin'in de tamamı içindir. O, özetle şöyle diyordu, o şiirinde..
Kudüs
'Ağladım tükeninceye kadar, gözyaşlarım,
Namaz kıldım sönünceye dek, kandiller..
Usanıncaya kadar rükû ettim..
Muhammed'i sordum, sende kaybolan,
Ey Kudüs, ey nebîlerin çıktığı şehir..
Ey Kudüs, ey şeriatler şehri.. (...)
Ey Kudüs, kaldırımlarında hüzün var..
Minarelerinde hüzün var..
Ey Kudüs, ey karalara bürünen şehir.. (...)
Ey Kudüs, ey, gözlerinden yaşlar akan..
Kim durduracak üzerine çullanan düşmanları?
Kim silecek kanları duvarlarından?
İncil'i kim kurtaracak?
Kim kurtaracak Mesih'i?
İnsanlığı kim kurtaracak?
Ey Kudüs, ey şehrim benim,
Ey Kudüs, ey sevgilim. (...)'
*
Evet, 27 sene öncelerde dünyamızdan ayrılan Nizar Kabbânî'nin bu kor parçası olan, yürek yakan mısraları hıncımızı daha bir bileyliyor.
*
Siyonist haydutlar çetesinin Gazze'yi bütünüyle işgal etmek niyetinin başlangıcı olabilecek 'askeri harekât hazırlığı'na karşı, BM. Güvenlik Konseyi'nde evvelki gün, Gazze konusunda yaptığı toplantıda, '5 Daimî Üye'den İngiltere, Rusya, Çin ve Fransa, Gazze'nin işgaline kesinlikle karşı çıksalar da, Amerikan emperyalizmi, Siyonist haydutlar çetesi'nin işgal hareketini, 'Siyonist rejimin tabiî hakkı olarak gördüğü' yönünde oy kullandı..
*
Filistin'de işlenen bütün cinayetleri sadece Siyonist İsrail rejimine yüklemeye devam edenler, bütün bu cinayetlerin planlayıcısı olarak ABD emperyalizmini göremeyenler ve görmek istemeyenler derin uykularını sürdürebilirler.
Dünyanın başka yerlerinde savaşa dönüşebilecek gerilimleri gösterip, 'yeni dönem Başkanlığımın ilk 6 ayında 6 savaşı önledim..' diye barışçılık nutukları atan Trump, Ukrayna ve Rusya gibi coğrafyalarda öldürülen asker ve siviller için hayıflanırken; Filistin'de ve Gazze'de öldürülen 100 bine yakın, çocuk, kadın ve savunmasız siviller için, 'fino'suna destek vermekten kaçınmıyor ve bundan sonra da öldürülebilecek bütün o mazlum insanların vebalini taşıdığını düşünmek bile istemiyor. Yapmak istediği, dünya Müslümanlarını, küçücük 'Siyonist haydutlar çetesi' karşısında bile çaresiz duruma düşürerek, Siyonist rejimin karşı konulamaz bir güç olduğu havasını vermek.. Yani, asıl muhatap, ABD emperyalizmidir ve verilecek mücadelelerin de buna göre planlanması gerekmektedir..
Evet, Netanyahu denilen ve mazlum kanı içmeye doymayan 'vampir', 'Gazze'de soykırım yaptığımız iddiası, Gazzelilerin tamamını öldürmüş olsaydık, doğru olabilirdi..' diye yeni bir 'soykırım' tarifi verirken, -bütün Yahudiler öldürülmediğine göre- Adolf Hitler'in ve Almanya'nın İkinci Dünya Savaşı sırasında Yahudilere soykırım uyguladığı şeklindeki iddiaları da bir Yahudi olarak yalanlamış oluyor.
Ama, o kan içici Siyonist liderler ve hatta 'haham'lar, bu zâlimâne tarifleri verdikten sonra, 'Gazze'de hiçbir masum yoktur..' demekle de yetinmeyip, hamile kadınların, karınlarındaki çocuklarıyla birlikte öldürülmeleri gerektiğini dahi dile getirebiliyorlar. Çünkü, onlara göre, doğacak olanlar da istikbalde, HAMAS savaşçıları olacaklardır. Onlar o kadar korkaktırlar ki, hesaplarını daha doğmamış çocuklara göre bile yapmaktadırlar.
Bu zamane firavunları böyle derken, aslında iflah olmaz korkular içinde olduklarını da itiraf etmiş oluyorlar ve bunun için, korktukça daha çok öldürmekte ve öldürdükçe de daha korkaklaşmaktalar.
Onlar öyle deseler bile, bizler Müslüman olarak, onların yaptığı bu gibi tarifleri elbette esas almayacak ve sadece çocuklar, kadınlar ve savunmasız kimseler değil, 'kim olursa olsun, 'haksız yere bir insanı öldürenlerin, bütün insanlığı öldürmüş oldukları' şeklindeki Kur'anî ölçüyü esas alacak ve masum insanları öldürenleri, asla masum ve mazur görmeyeceğiz..
İlginç şu ki, Siyonist Yahudilerin ve onların baş hamisi Amerikan yönetiminin çağdaş barbarlıklarına karşı Avustralya'dan, Kanada'ya ve İspanya, İrlanda Fransa, İngiltere gibi ülkelere kadar ve düne kadar Siyonist İsrail'e kayıtsız- şartsız destek veren nice ülkeler şimdi, halklarının vicdanlarından yükselen tepkilere paralel olarak, Filistin devletini tanımaya hazırlandıklarını açıklıyorlar. Hatta, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra 80 senedir, 'Yahudi soykırımı' yaptıkları suçlamasının ezikliğini yaşayan Almanya bile, geçen hafta, Siyonist İsrail rejimine vermekte olduğu silahları göndermeyi, beklenmeyen şekilde durdurmuş bulunuyor..
Bu sonuçlar, mazlum kanlarının ve 'ahh'larının boşa gitmediğini göstermesi açısından ibretliktir.
*
Ve... 'Çılgın bir emlâk tâciri'nin sergüzeştleri..
ABD emperyalizminin bölgemizin bir hassas noktasına, Kafkasya'ya ve barış sağlayıcılığı adına çöreklenmesine de bir nebze daha değinelim; 7 ay önce 12 Şubat'ta bu sütunda yazımdan bazı tespitleri de aktararak:
Almanya'nın eski şansölyesi / Federal Başbakanı Angela Merkel, hâtıratında, Trump için - 'Bütün dünyaya bir emlakçı gözüyle bakıyor' diye yazmıştı, onun siyasete atılmadan önce dünyaca ünlü, milyarder bir 'gayrimenkul kralı' olarak tanınmasını da telmihen..
'(...)Bu 'emlâk kralı' kişi, hele de bu son zamanlarda dünyaya bakarken, gözünü diktiği bütün coğrafyaları kendi mülkiyetinde toplamak ister gibi bir anormallik sergiliyor.. Grönland'ı, Panama'yı, Kanada'yı, Meksika'yı almaya karar verdiğini söylediğinde onu ciddîye alan pek fazla kimse olmamıştı; çünkü, söyledikleri komik idi.. Ama, bir 'yeni zamanlar Roma İmparatoru' gibi davranan bu kişiyi, ülkesinde frenleyecek hiçbir mekanizmanın olmadığı da anlaşılıyor.. Yani, 'traji-komik' bir durum..
Böylelerine bizim halkımız, 'Gözünü toprak doyursun!' der..
O 'maniac' emlakçı', (...) Amerikan bombalarıyla, füzeleriyle yerle bir edilen Gazze için, 'Orada dönecek bir yer kalmadı ki, Gazzeliler nereye dönecekler? Her şey yerle bir oldu.. Şimdi İsrail orayı bize verecek ve biz orayı tamamıyla temizleyip, bölgenin zengin Arap rejimlerinin de parasıyla imar edeceğiz, orada Doğu Akdeniz kıyılarında bir tatil cenneti oluşturacağız' dememiş miydi? (...)
Ki, o 'çılgın emlakçı', 'Gazzelilerin Mısır, Ürdün tarafından kabul edileceğini, kabul edilmemesi durumunda, Ürdün ve Mısır'a yaptıkları Amerikan yardımını kesecekleri'ni ilân edip, 'Gazze'yi satın almaya kararlıyım..' da diyebiliyor. (...) Yani, Trump, 'Roma İmparatoru Neron' havasında bir 'huysuz ihtiyar..' Ne dediği ve ne yapacağı belli değil!. Henüz Şubat- 2025 başında, 'Ukrayna, Rusya'ya katılabilir..' kehanetinde bile bulunuyordu.
*
Evet, 7 aydan bu zamana, sahnede değişen fazla bir şey yok..
İki gün sonra, 1867'ye kadar Rusya toprağı, ondan sonra ise, Amerikan toprağı olan Alaska'da yapılacak 'Putin- Trump Görüşmesi' öncesinde, Trump Amerikası'nın Kafkasya'ya, hem de 99 senelik bir 'barış garantörü' havasında çöreklenivermesini Putin görmezlikten gelecek midir?
Keza, İran, kuzey sınırlarına gelip yerleşiveren Amerika'ya biraz itiraz ediyor, ama, itiraz etmeyen diğer bölge ülkelerinin her birisi de bu durumdan memnun mudurlar? Çünkü, Amerikan emperyalizminin de, tıpkı diğer emperyalist örnekler gibi yerleştikleri her yerde, kendi menfaatlerine göre düzenlemeler yapmak için ne büyük entrikalar tezgâhladıkları, dünya tarihinin şu son 200 yılında bile görülmüyor mu?
*
Amerikan emperyalizminin Kafkasya'ya çöreklenmesi, Rusya ve İran'ın geri oturtulması manasına gelirse de; geçmiş yüzyıllarda sömürgeci güçlerin, pençesine düşen toplumların beyinlerine yerleşen 'kanser urları'nın, sosyal bünyenin her tarafına 'metastas /sıçrama yapmasının ağır bedellerini ödemekten kolayca kurtulamadıklarına, hemen hemen bütün Müslüman coğrafyaları örnektir.. Bu bakımdan bu son gelişmenin kısa vadeli bazı kazanımlarını düşünerek sevinçle karşılamak konusunda temkinli- dikkatli olmak gerekir.
*