Bir kitapçıda çekilmiş videosu ile hayatımıza girdi.  Hemen üstüne çullandık ve aynı hafta içinde tükettik Atakan'ı. Erasmus,  "Çocukta vakitsiz bilgelikten nefret ederim" sözüne atıfla  "büyümüş de küçülmüş" tabir ettiğimiz halin bir tür canavarlaşma  olarak algılandığına dikkat çeker.
Başta takdir ettiğimiz şey aslında tahammül  edemediğimiz şeydir.
Atakan'ın başına gelen de bu. Önce dâhi diye yere göğe  koyamadık sonra, annesine karşı saygısız hareketinden dolayı, yerin dibine  geçirdik Atakan'ı.
Medyanın bu iştahıyla alakalı annenin günahı da büyük.  Belli ki çocuğun medyatik olması için özel çaba sarfetmiş.  
Bildiğim kadarıyla Aile Bakanlığı Atakan ve ailesiyle  temasta. Atakan'ı sadece medyanın değil ailesinin istismarından da korumak  gerek. Zira onu sosyal medyanın tüketimine sunan onlar. Aksi takdirde daha  şimdiden Atakan'ın geleceğine dair bir öngörüde bulunmamız mümkün.
Varsa Atakan'da bir cevher, onu, altın yumurtlayan  tavuğu kesen doymaz nefislerden muhafaza edebilmeliyiz.
Hikmetsiz bilginin pırıl pırıl dimağları tarumar  edeceğini de unutmadan...
Temizliğe giden kadın geçinemiyor mu?
BBC Türkçe'nin "Geçinemiyoruz" adlı kurgu  belgeseline konuşan bir kadın... "Gelirimiz belli, her şeyi kısıtlı  imkanlarla yapmamız gerekiyor" diyor. Sonra aynı kadının yatlarda,  partilerde çekilmiş fotoğrafları ortaya çıkıyor...
BBC Türkçe, Gezi kalkışmasından beri bu tür yalan  haberleri mütemadiyen yapıyor, alışkınız... Mesele edeceğim husus, fakirlik  edebiyatı yapan kadının aslında hiç de öyle olmadığı değil. Nitekim kısa sürede  kadınla ilgili gerçekler ortaya döküldü. İddia ettiği gibi bir hayat sürmediği  ve BBC Türkçe'nin maksatlı yayınına aynı maksatla çeşni olduğu anlaşıldı...
İnsanların hayatlarını bu kadar kolay pazara  çıkarmaları, mahremiyet algısının giderek aşınması ve sosyal medyada hemen her  şeyin paylaşılabiliyor olması da başka bir tartışmanın konusu.
BBC Türkçe'nin yalan haberi bazı yerleşik algıları  konuşmamıza vesile olabilir fakat.
Peşin söyleyeyim; evlere temizliğe gitmek bir fakirlik  göstergesi değildir. Bir kadın temizliğe gidebilecek kadar sağlıklı ve  becerikli ise bu, çoğu örnekte bir ailenin düze çıkmasıyla sonuçlanmaktadır.  Buna kadın mucizesi diyoruz!
Muhtemelen BBC Türkçe'ye "Geçinemiyoruz"  diye konuşan kadın için de aynı şey geçerlidir.
Üstelik ev işi, pek çok işten çok daha iyi  kazandırıyor. Artık SGK kapsamına da alındı. Çalışma ortamının ev olması,  kadınlar için fazladan bir uzmanlık gerektirmemesi, günlerini ve saatlerini  kendilerine göre ayarlama imkanı sunması ve emeklilik hakkı dolayısıyla  kadınlar için gayet cazip bir sektöre dönüşmüş durumda. Ancak bu sektörde  tutunmak o kadar kolay değil. Çünkü bunu rızık kapısı görmek ve bedenen  yorulmayı göze almak gerekiyor.
Onuruyla bu işi yapıp ev, araba satın alan,  çocuklarını okutan ve temizlikten kazandığı parayla ekonomik anlamda sınıf  atlayan pek çok örnek biliyorum.
Bizzat yakınlarım var, hayranlık beslediğim  kadınlar...
Tembel ya da dikiş tutturamayan kocalarının eve para  getirmesini bekleyip çocuklarını ele muhtaç etmektense bileğinin gücüyle  çalışan ve ailesinin kaderini değiştiren kadınlar...
                              
Demek istediğim bazı işlere dair bakış açımızı  değiştirmek zorundayız. Türkiye'de işsizlik oranının düşmesi için de bu gerekli.  Özellikle de genç işsizliğinin azalması için. Yurt dışında hizmet sektöründe  çalışanların, kafelerde garsonluk yapanların, bulaşık yıkayanların çoğu  üniversite öğrencisi. Türkiye'de evde bakım ve temizlik işlerinde çalışmaya pek  itibar edilmiyor fakat. Hatta burun kıvrılıyor. Evet kolay değil ama bir  mağazada 10 saat ayakta kalmaktan daha zor değil.
Tıpkı sanayi sitelerindeki, fabrikalardaki ara işler  gibi bu iş kollarında da çalışacak Türk vatandaşı bulmak zor. Tekstilciler,  ayakkabıcılar kan ağlıyor; yabancılar da olmasa tezgaha mal çıkartamayacağız  diyorlar.
Herkes üniversite okumak istiyor, hiçbir mesleğe  tekabül etmeyen bölümler bitirip sonra da mavi yakalı olma arzusuyla işsizler  kervanına katılıyor. Masa başı iş olsun, maaşı da iyi olsun diye beklerken  ailelerine, topluma yük haline geliyorlar.
Temizliğe giden cefakar kadınların okuttuğu çocukların  eli iş tutmuyor.