Köyümüze, -hiç kimsenin dur diyemediği ve kontrol edemediği- bir zorba 'maniac'ın ve diğer köylerde de çok mal varlığının olması hasebiyle bu 'emlâk kralı' diye anılan ve bizim köyler arasında bir benzerinin olmadığı söylenen bir kişinin musallat olduğunu düşünelim.
Bizim köy, böyle bir köy işte..
Dünyanın -hele de bugünkü iletişim teknolojisinin geldiği nokta itibariyle- büyük bir köye dönüştüğünü de gözden uzak tutmayalım..
Bu 'megaloman', 'Bu köyde benden büyük, benden güçlü kimse yoktur ve olmamalıdır. Bu gerçeği herkes kabul ederse, köyde barış ve huzur olur. Bakınız, buraya gelirken, 'Köydeki bütün huzursuzlukları sona erdireceğim' dedim, sözümü tuttum. Şu 8-10 ay içinde bile, 7-8 kavgayı sona erdirdim; 9'uncusu da yolda.. Ben böyle söylediğimde bazıları anlamıyorlar. 'Olmayan kavgaları, bitirdiğim' iddialarında bulunanlar bilmiyorlar ki, ben biraz gerilimli olanları, biraz daha kışkırttığımda kavgaya hazır oldukları anlaşılanlara ağır vergiler koyuyor ve savaşma gücünü yok ediyorum. Bu da, olabilecek savaşları durdurmak değil midir?' diyor.
Ama, 'zorba'mız, köyümüzden kimin bağını-bahçesini ele geçirmeyi gözüne kestirirse ve zenginliklerine el koymayı düşündüklerinin karşı koyma gücünün olmadığını düşünüp, sınır tanımazlığını bütün köy halkına meydan okurcasına haykırıyor; 'Ölümlerden ölüm beğen!..' dercesine..
Hattâ, çok uzaklardaki, 'karalar diyarı'ndaki köylerde, 'kendi dünya görüşünü paylaşan bazı arkadaşlarının öldürüldüğü' ve orada da istedikleri düzeni sağlamak iddiasıyla fedaîlerini ve kiralık kaatillerini de oralara da göndereceğini açıklıyor..
Son olarak da, komşu köylerden birinin muhtarına takmış kafayı.. Niye mi?
Kendisi, çok zengin ve o ise, otobüs şoförlüğünden köyünün muhtarlığına geçmiş birisi.. Ayak takımından..
Böylesine zengin ve gücetapar birisinin, öyle birisini muhatap kabul etmesi, olacak şey mi?
Nitekim, 'zorba'mız, onu sevmediğini de açıkça söylüyor.. O köye düşmanlığının sebebi de bu..
Bu sözler üzerine, bazılarının, 'Deseniz ya, Amerikan Başkanı Trump'a benziyor sizin köyün zorbası..' dediklerini tasavvur edebilirsiniz..'
*
Bu çağrışım, hiç de yersiz değil..
Washington Post'un haberine göre, Trump, şimdi de, Latin Amerika'nın Brezilya'dan sonraki en zengin ülkesi sayılan Venezuela'nın lideri Maduro'yu iktidardan indirmek istiyor ve bunun için de Amerikan Donanmasını Karaibler'e göndermiş bulunuyor.
ABD'li askerî yetkililer, Trump'ın planının sınırlı hava saldırılarından Maduro'nun doğrudan devrilmesine kadar uzandığını belirtiyorlar. Hatırlayalım ki, Trump, geçen ay, 'CIA'in Venezuela'da faaliyet göstermesine izin verdiğini' söylemişti. Trump'ın tek gerekçesi ise, uyuşturucu ticareti yapanların bir çoğunun Venezuela'dan geldiği iddiası.. Ama, Trump, uyuşturucu ticaretinin Amerika içindeki patronlarını engellemek ve haz almayı hayatın hedefi olarak bilen materyalist anlayışla, toplumunu uyuşturucu alışkanlığından kurtaramayacağını anlamıyor.
Bu yüzden de, ABD'nin Venezuela'ya ve diğer ülkelere müdahalesi,
Güney Amerika'ya 21. Yüzyıl'da yaptığı en önemli askerî yığınak olarak niteleniyor. Benzer örnek, ABD'nin 1989'da Orta Amerika ülkelerinden 'Panama işgali'ni ve o zamanki Panama lideri Nuriyega'nın iktidardan indirilip ABD'ye götürülüp hapsedilmesini hatırlatıyor..
*
ABD'li siyasî gözlemciler, Venezuela'da rejim değişikliğinin yüksek risk içerdiğini, ancak başarılı bir operasyonun Trump yönetimine önemli bir diplomatik üstünlük sağlayabileceğini değerlendiriyorlar.
ABD, 2019'da Maduro'ya karşı başarısız bir darbe girişiminde bulunan Juan Guaido'yu, hâlen de Venezuela'nın legal /kanunî lideri olarak tanıyor.
Maduro, bu gelişmeler karşısında başkent Caracas'ta yaptığı açıklamada, 'ABD'nin askerî müdahalesinin 'başka bir Gazze', "yeni bir Afganistan" ya da "yeniden bir Vietnam" olabileceğini söyleyerek, "Güney Amerika'ya, Karaibler'e bombalama, ölüm ve savaş getirme emri verenlerin çılgın elini durdurun. Savaşı durdurun!. Savaşa hayır!" diyerek, binlerce tarafdarlarıyla birlikte 'barış' şarkıları okudu.
İlginç olan bir diğer nokta ise, 2025 yılında, Nobel Barış Ödülü'ne, "Venezuela halkının demokratik haklarını desteklemek için yorulmak bilmez çalışmaları ve diktatörlükten demokrasiye barışçı bir geçiş sağlamak için verdiği mücadele" dolayısıyla lâyık görülen Venezuelalı bir yazar olan Ms. Maria Corina Machado'nun, Maduro tarafından, onbinlerin katıldığı mitingde, 'Venezuela'nın işgali için Amerika'ya çağrıda bulunan bir 'siyonist' olarak nitelenmesi idi.
*
Bu arada Amerikan emperyalizminin Venezuela'ya müdahalesi halinde, bunun, Ukrayna'yı bir haftada yenilgiye uğratacağı sanılan Rusya'nın 3 senedir bir netice alamayışının Venezuela'da da ABD tarafından tekrarlanması uzak bir ihtimal olmayabilir.
Ayrıca, ABD'nin Venezuela'ya yaklaşımı bölgedeki bazı hükümetlerle ABD ilişkilerinde de gerilimlere yol açmış bulunuyor. Nitekim, toplanması planlanan 'Amerika Ülkeleri Zirvesi'nin, Trump'ın soğuk karşılanacağına dair ipuçlarından sonra ertelenmesi, bu yöndeki önemli bir gelişme.. Esasen, Trump'ın bölgeye yönelik politikalarının Latin Amerika ülkeleri arasında uzun süredir rahatsızlık oluşturduğu biliniyor..
Trump, geçen hafta da, orta-batı Afrika'nın en zengin ülkelerinden ve halkının yüzde 80'den fazlası Müslümanlardan oluşan Nijerya'da, 'Hristiyanların öldürüldüğü'ne dair dünyaya yansımış büyük bir hadise yaşanmadığı halde, 'Hristiyanları korumak' gerekçesiyle, ABD ordusunu bölgeye göndereceğini de açıklıyor ve Nijerya Başkanı Ahmed Bola Tinubu ise bu iddiayı reddediyordu.
*
Trump, dünyanın en büyük emlâk kralı ve Amerikan Başkanı gibi sıfatlarla yetinmeyip, ismini ebedîleştirmek ister gibi bir eğilim içinde olduğunu göstermek istiyor olmalı ki, bazı ülkeler arasındaki gerilimleri dayatmalarla halledip anlaşma metinlerini bizzat dikte ederek yazdırıyor ve bu anlaşmaların adını da, 'Trump Mutabakatı' olarak kaydettiriyor. Trump'ın, geçen hafta da, ABD'de yapılacak ve 3,5 milyar dolarlık bir 'Spor Kompleksi'ne federal bütçeden yardım yapılması için bu tesislere 'Trump Tesisleri' adı verilmesini şart koştuğu haberi yer alıyordu, Amerikan medyasında.. Görüleceği gibi kendi ismine, nefsine ve gücüne meftun olmanın ötesinde, tapınan birisi..
*
**
Ama, 'adl-i ilâhî'nin takdirine bakınız ki, Trump denen bu kişi, Amerikan toplumunu yıllardır derinden sarsan ve J. Epstein isimli ünlü bir Yahudi'nin kurduğu ahlâksızlık ve sapıklık şebekesinin, (küçük yaştakilere yönelik) 'pedofili sapkınlığı'nın içinde yer aldığına dair görüntüleri de, ortalığa döküldüğü halde, o hâlâ, 'Bu iddia, benim büyük başarılarımı gölgelemek için muhaliflerimizce, Demokratlar'ca uyduruldu..' diye karşılamaya çalışırken, (ABD'nin eski 'Başkan'larından) 'Clinton'a gidin..' diyor; onun skandallarına işaretle..
Trump, bu arada eski dostluklarına rağmen, Epstein için, dün, Suudî Veliahdi Selman'la Washington'daki görüşmesi esnasında 'hasta ruhlu, sapık' gibi nitelemelerde bulunuyordu..
Epstein, 2019 yılında yargılanmaya başlanmış ve azamî 45 yıl hapis cezası öngörülmüştü. Bir ay sonra, duruşmayı beklerken hapishanede intihar ettiği açıklanmıştı. Ama, geride bıraktığı yığınla belge ve notlarından o kadar yaygın ve belgeli iddialardan Trump'ın ne olduğu veya olmadığı anlaşılabilir. Biz şu kadarını belirtelim ki, Epstein'in notlarından birinde, Trump için, 'Havlamayan k....' dediği, Amerikan medyasında yayınlandı geçen hafta.. (Noktalı kelimeyi yine de, açıkça yazmadık..)
*
Trump, dün Suudî Veliahdi Selman'la görüşürken, ondan büyük, övgülerle 1 trilyon Dolar (yani, Türkiye'nin bir yıllık ihracat gelirinin tam dört misli, 1000 (bin) milyar Dolar) haraç koparmanın mestliği içindeyken, Trump ve Jeffrey Epstein'ın yer aldığı "Sonsuza Kadar En İyi Arkadaşlar" heykeli de, Washington DC'deki 14. Caddesi'ndeki Poets (şairler) kafesinin önünde sergileniyordu. Heykel daha önce 'National Mall'a asılmış, sonra kaldırılmış ve ardından tekrar asılmıştı. (Suudî Veliahdi Selman'dan, İslam Milleti'nin tamamına aid o muazzam servet ve zenginlikleri kimlere peşkeş çektiğinin hesabı, bir gün, sadece Mahkeme-i Kübrâ'da değil, bu dünyada dahi sorulur, inşaallah!)