Mevcut sistemi şu iki cümle ile özetleyebiliriz: "yerel yönetim yetkilerini il bazında tekelleştirdi" ve "ilçe belediyelerinin üstüne bir onay makamı ihdas etti". Cumartesi günkü yazımda da söylediğim gibi bu sistemin artılarını ve eksilerini konuşmak gerekiyor. Uygulanmasının üzerinden 10 yıl geçti. Zaman zaman müdahaleler oldu ancak sistemin baştan sona yenilenmesi gerektiği açık...
UZAK YAKIN FARK ETMİYOR...
Yönetim ölçeği değişince şehrin merkezinden 180 km uzak olan ilçenin bile büyükşehir beledi meclisinde gündemi tartışılıyor. Önceden büyükşehir ölçeği dardı ve "taşra" olan ilçe belediyelerinin büyükşehir belediyesi ile irtibatı olmazdı. Bunun yönetimi görece kolaydı.
İKİNCİ ONAY MERCİİ
Belediye hizmetleri bir uyum ve ahenk ister. Yetkileri bölerek bunu yaptığınızda siyasi uzlaşmazlık hallerinin, hizmeti aksattığını görürüz. İlçe belediye meclisinin aldığı kararların büyükşehir belediye meclisine gelmesi "siyasi uyum varsa" pek sorun çıkarmamaktadır ama olmadığı hallerde kriz kaçınılmazdır. Hatta bazen "potansiyel rakip" olan aynı partili isimlerin bile "hesaplaşma arenasına" dönmektedir iş!
PLANLAMA BİRİMİ OLMALI
Büyükşehirlerin odağının "belirli hizmetlerle kısıtlanması" ve buna ek olarak ilin tamamına dair planlama süreçlerinde başat rol oynamasına dönük bir yöntemi önermekteyim. Yani büyükşehir belediyelerine icrai açıdan değil planlama açısından yön veren ve çizgi çizen bir mekanizma olarak bakmak gerekiyor.
SADECE İMAR PLANI DEĞİL
Planlama denilince akla gelen ilk şey imar planı. Ama kastım sadece bu değil. Ulaşım, sanayi, kentsel dönüşüm, turizm, festivaller gibi ilin tümünü ilgilendiren konuların bütünlüklü görüşüldüğü, görüşülmeden icra edilemeyeceği ancak icrasının ilçe tarafından yapıldığı, bütçesinin ise büyükşehir tarafından planlandığı bir sistem. Yani planlanana kadar büyükşehrin, planlandıktan sonra "yapabilme kabiliyetine sahip" belediyenin işi olacak süreçler...
İCRAİ GÖREVLERİ DE OLMALI...
Çöp toplama, yol yapma, mezarlık ve park inşa etme gibi konular da ise ölçek ve mesafe gibi parametrelere bağlı olmaksızın büyükşehirce yapılması mümkün olmalıdır. Yani ilçelerdeki irili ufaklı tüm parkların yapımı büyükşehrin, bakımı ve gözetimi ilçelerin olabilecek bir formülde ortaya konulabilir. Pek tabi bu bir örnek. Farklı ve makul önerileri konuşmak gerekiyor... Görevlerin netleşmesinden ziyade kastım, aynı yetkinin benzerinin bir başka belediyede de olmamasıdır.
ALAN YÖNETİMLERİ ÇOĞALMALI
Her yönüyle tarih dolu ülkemizin bu değerlerinin turizm vasıtası ile pazarlanması önemli bir kaynak. Ancak bunların korunması ve kendine özgü yöntemler ve uzmanlarca yönetilmesi gerekiyor. Bilindiği üzere ülkemizde bu konuda temel bir yönetmelik var ve bazı yerler için özel yasalar çıkarılıyor. Bu bağlamda bence "koruma amaçlı imar ve yönetim kanunu" biçiminde yeni bir düzenlemeye ihtiyaç var. Bununla kentsel sitler başta olmak üzere tüm tarihi alanlara dair uzman bir yönetim getirilmesi gerekiyor. Buraya atama ile başkan getirilmesi mümkün ancak seçimle gelmesi düşünülürse nitelik şartları konmalı... Yani büyükşehir ve ilçe belediyeleri içerisinde "kültür varlığı yoğun olan yerlere" bir mikro yerel yönetim birimi daha ihdas etmeyi düşünmek ve tartışmak gerekiyor...
TEMSİLDE SORUN
Belediye ve il sınırlarının eşitlenmesinden sonra büyükşehir belediye meclislerinde temsil adaletsizliğine sebep olmakta. Merkezdeki ile taşradaki ilçeler arasındaki oy ve nüfus nisabına göre belirlenen mevcut temsil durum büyükşehir belediye meclisinin projeksiyonuna adil biçimde yansımamaktadır. Mesela, ilçeleri kazanan siyasi parti, büyükşehir başkanlığını kaybetse bile etkindir. Tam tersi durum da mümkündür. Büyükşehir belediye başkanlığını kazanan siyasi parti, ilçelerin de çoğunu kazanamadığı takdirde belediye meclisi çoğunluğunu kaybetmekte ve yerel de birtakım anlamsız ittifaklara, pazarlıklara sebep olmaktadır. Bu da meclis içi bir soruna dönüşmektedir. Güçlü olan çok güçlü olmakta güçsüz olan ise neredeyse hiç hükmüne dönüşmektedir.
NE YAPMALIYIZ...
Bunun için net bir önerim yok ancak temel tartışma noktalarını belirttim. Bunun üzerinden bu konuyu tartışmaya açmak gerektiği kanaatindeyim. Zira bu yapının şehirler büyüdükçe doğuracağı krizde büyüyecektir. Şimdiden bu konuyu gündemleştirmek ve Türkiye'ye yeni bir model getirmek gerekmekte. Yazımın sonunda hem uygulamanın içinde olan hem de yerel yönetimler uzmanı olan Yalova İl Genel Meclis Başkanı Sayın Hasan Soygüzel'le yaptığımız bir söyleşinin linkini bırakıyorum: https://www.youtube.com/watch?v=OTZwmcTnUlg