UNICEF'e göre Gazze'de her gün, çoğu çocuk olmak üzere 10 ila 15 kişi açlıktan ölüyor. Günde ortalama 112 çocuk, açlık tablosuyla tedaviye alınıyor. Bağımsız BM gözlemcilerine göre 2025 ortasına kadar açlıktan kesin ölümlerin sayısı bine yaklaştı. Bebekler, gıdasızlıktan ağlayamıyor; anneler açlıktan bitap düştükleri için yürüyemeyecek, yardıma ulaşamayacak hâle geliyor. Açlık ve susuzluk, sessiz bir ölüm getiriyor.
Gazze'de yardım artık bir öldürme stratejisi, bir tuzak. İsrail, uluslararası kurumların yardım dağıtmasına izin vermeyerek, kendi kurduğu yardım dağıtım noktalarını Gazze halkını imha etmek için kullanıyor. Bir baba, bir un torbası için saatlerce yürüdükten sonra bir keskin nişancının kurşunuyla öldürülebiliyor. Bu şekilde binden fazla kişiyi katletti İsrail askerleri. 5 binden fazla kişi yardım almaya çalışırken yaralandı. İnsani yardım çalışanları ve sağlık görevlileri, yetersiz beslenme dolayısıyla bitkin durumda. Açlık ve susuzluğun geri döndürülemez, kalıcı hasar aşamasına getirdiği kişi sayısı henüz bilinmiyor. Ama bu sayının, bugüne kadar ölenlerden çok çok fazla olduğu tahmin ediliyor.
***Gazze'de soykırımın yeni bir evresi yaşanıyor. Yaklaşık iki senedir karadan ve havadan bombalayarak yürütülen katliam ve soykırıma İsrail, bu sefer de halkı aç ve susuz bırakarak devam ediyor. Görüntüler korkunç, bakamıyorsunuz; insanlığınızdan utanıyorsunuz. Çaresizliğiniz utanca dönüşüyor. Yok olmak istiyorsunuz. Bunların yaşatıldığı ve kimsenin bir şey yapamadığı bir dünya yok olsa daha iyi diyorsunuz. Günlerdir yemek yiyemeyen çocukların annelerine sordukları o soru: "Cennette yemek varsa, ölelim anne!"
Ya o annelerin, babaların bir tas yemek alabilmek için yaşamak zorunda kaldıkları işkence! Ya açlıktan ölecekler ya da İsrail'in kurduğu yardım tuzağında bir keskin nişancı kurşunuyla öldürülmeyi göze alacaklar. Bunu bir insan, insan olduğunu düşündüğü bir varlığa yapamaz. İsrail, öldürdüğü Gazze halkını insan olarak görmüyor!
Tarih kitaplarında yazdığında muhtemelen okuyanlar inanmakta zorlanacaklar. Bu kadar büyük bir kötülük yapılmış olamaz. Yapılsa da bu kadar süremez. Her şeyin bu kadar hızla haber olduğu, görüldüğü, duyulduğu bir dünyada bu felakete insanlık sessiz kalmış olamaz, diyecekler.
***Bizler şahidiz! İsrail'in Allah'ın yarattığı hiçbir şeye nispet edemediğim katil sürüsü yöneticileri ve bu vahşeti destekleyen, az bile bulan, Filistinli çocuk kanı görmekten mutlu olan aşağılık destekçileri; Gazze halkını kurşunlayarak, bombalayarak öldürmeye doyamadılar, şimdi de gıda yardımını bir silah olarak kullanmak suretiyle öldürüyorlar.
Ve öyle büyük bir kötülük yapıyorlar ki, bu kötülük yüzyıllarca peşlerini bırakmayacak. Bir daha "Yahudi soykırımı" lafı dahi edemeyecekler. Filistin halkına yapılan soykırımı lanetlemiş olan Yahudiler ise hep bu utançla yaşayacak. Kendilerini temize çekmeye çalışacak, "Biz onların soyundan değiliz" diyecekler.
***Hiçbir zalim ilelebet hüküm sürmemiştir. Elbet bir gün, 20. yüzyılın ikinci yarısında kurulan Yahudi-Evangelist egemenliği yıkılacak. Şahitlik ettiğimiz bu zulüm ise o yıkılışın başlangıcı olarak anılacak.
Yemek yiyebilmek için cennete gitmeyi arzulayan o çocukların; aç ve susuz kalmış çocuklarını kucaklarından sessizce melek olup uçan annelerin ahı arşa yükselmişken, Allah'ı vekil tutan diller her gün yakarıyorken, bütün bunların cezasız kalacağını mı düşünüyorlar gerçekten?
İnandıkları Tanrı'yı alet ettikleri vahşetin cezasını, çökmüş uluslararası düzen ve bu düzenin sözde ceza kurumları veremese de, iftira attıkları o Tanrı verecek.
İslam'ın izzetini yaşatan Gazze halkının çağrısını çareye dönüştüremeyen Müslüman dünyanın zilleti için ise ne desek nafile!