Olmuyor, ne yapsalar ikna edemiyorlar.

Çünkü gerçeklerin gün yüzüne çıkmak gibi bir huyu vardır.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in Çağlayan'daki topluluğa bakıp, "Bekledim de gelmedin, hiç mi beni sevmedin" konulu içli konuşmasına dair esas mesele İmamoğlu-Özel ikilisinin yalnızlaşıyor olmasıdır.
Özel'in "TV karşısında pijama ile oturanlar, oturmaya devam ederseniz Erdoğan sizi de ezecek" diye esip gürlemesini sağduyulu seçmen çekirdek çitleyerek izliyor.
Zira CHP Genel Başkanı Özel ve İmamoğlu'nun inandırıcılığı hızla düşüyor. Bakın Özel "İftiraname" diyor, CHP'ye yakın gazeteciler Aziz İhsan Aktaş iddianamesi için "Öyle çok da boş diyemem" diyor. Savunmakta zorlanıyor.
"Casusluk soruşturması"nı ilk duyduğumda ben de mesele "Acaba başsavcılık soruşturmanın adını koyarken biraz mübalağalı mı davranmış? 'Veri hırsızlığı soruşturması' vesaire mi demeliydi" diye düşündüm. Ancak ortaya saçılanlara bakınca bayağı bayağı bir casusluk faaliyeti gibi duruyor. Üstelik tıpkı "İmamoğlu Suç Örgütü Soruşturması"nda olduğu gibi en kritik isim Hüseyin Gün etkin pişmanlıktan yararlanmak için başvurup tüm süreci ifşa etti.
Şimdi savcının, hakimin sorularına "Roma'yı da ben yaktım" konulu cevaplar verdiğinizde belki bir grup fanatik taraftarınızı ve trol ordusunu ikna ediyorsunuz ama milletin kahir ekseriyeti ve yargı elbette bu tür cevapları ciddiye almıyor. Somut duruma bakıyor. Örneğin İmamoğlu'nun neden hala iki cep telefonunun şifresini yargıya söylemediği sorusuna net bir cevap verilemiyor. Hele bir de üstüne kamera kapatmayı, "Çorba dökülürse görünmesin", bavulların yolculuğu videolarını "Onlarda jammer vardı" diye savunduğunuzda işin çivisi çıkıyor. Mesele öylesine vahim ki CHP'deki kritik isimler ya ihraç ediliyor ya da partiyi bırakıp gidiyor...
Bakın Bayrampaşa'da Belediye Başkanı Hasan Mutlu'nun tutuklanmasının ardından yaşananlar ibretlik aslında...
CHP'nin meclis üyelerinin oyunu geçersiz kılmak için yaptığı hamlelere rağmen 19-18 Başkan Vekilliği görevine AK Partili İbrahim Akın seçildi. CHP'nin burada sorması gereken soru şu: Nasıl oldu da CHP'li olarak meclise giren 4 üye önce partiden istifa edip sonra AK Parti'nin adayına oy verecek kadar düşüncelerini değiştirdi? Hele ki o üyeler arasında "CHP'nin İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik'in yakın arkadaşlarının olması "Şaibeli Kurultay" iddialarının yarattığı hayal kırıklığının bir yansıması mı?" sorusu ortada duruyorken, düşünecek çok şey olmalı...
Özetle millet CHP'deki kavgayı, hançerleme siyasetini elinde çekirdek uzaktan izliyor, bulaşmak istemiyor.
CHP ile altılı masada oturan diğer parti liderleri kendisine yeni yönler çiziyor. DEM Parti bile CHP'den uzaklaşıyor.
Özetle CHP bu haliyle Özel-İmamoğlu elinde iktidar alternatifi değil, olsa olsa marjinal bir parti haline gelecek gibi görünüyor...
Ne diyelim takdir milletin elbette...

YAŞASIN CUMHURİYET
İstanbul Valiliği'nin Cumhuriyet Bayramı kutlamasında salona girdiğimde Atatürk ve Erdoğan'ın yan yana fotoğraflarını görünce aklıma geldi...
"Cumhuriyet sevincimizi yaşarken aynı zamanda düşünmek, geride bıraktığımız bir asrın vicdan muhasebesini de yapmak gerekir" diye düşündüm.
Zira bize bir vatan emanet eden Atatürk'ün gösterdiği "Muasır medeniyet seviyesi"ne ne kadar ulaşabildik?
"Muasır medeniyet seviyesi" mücadelesini gerçek anlamda kim verdi, veriyor?
Örneğin "Devrim" otomobili sabote edilmeseydi, TOGG gibi bir meydan okumayı çok daha önce yapabilir miydik?
Ya da Nuri Göktürk'ün dediği gibi "Gök okulu kapatılmasaydı, uçakları toprağa gömülmeseydi" bugün Eurofighter peşinde koşmak yerine dünyaya "Kaan" ihraç eden bir ülke olamaz mıydık?
Şakir Zümre'nin füze fabrikasını soba fabrikasına çevirmek nasıl bir stratejik hataydı... Eğer Şakir Zümre'nin yolundan gitseydik, S400 ya da "Patriot" füzelerinin peşinde koşar mıydık?
Örnekleri çoğaltabiliriz...
Ama köşe yazısının muradını anlatmak için iki üç örnek yeter diye düşünüyorum. Bu yüzden Atatürk maskesiyle siyaset yapanları değil, gerçekten muasır medeniyet mücadelesi verenleri yalnız bırakmamalıyız. Geçen yıl Cumhuriyet'e "Gökbey" helikopterini armağan ettik, bu yıl "Altay" tankını... Erdoğan'ın tören alanında dolaştığı "Limuzin TOGG" ile yüzümüzde bir tebessüm oluştu. "Altay" tankının gösteri yaptığı anda alandaki geçit töreninde boy gösteren zırhlı araçlarımız çeyrek asırda nereden nereye geldiğimizi gösteriyordu.
Üstelik kaderin bir cilvesi o an patlayan fırtına, şiddetli yağmur da çabasıydı. Yahya Kemal'in
"Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi" dizelerindeki gibi bir görüntüydü...
Bu yüzden siz işe bakın, zira aynası iştir kişinin lafa bakılmaz...

GÜZEL İNSANLAR
Genelde insanlar hep şikayetlerini yazıyor.
Oysa iyilikleri de yazmak lazım.
Meseleyi özetle anlatmaya çalışacağım.
Lösemili çocuklar için düzenlenecek bir etkinlik var.
Bize düşen görev de 300 tane atlıkarınca oyuncak almak oldu.
Eşim Meral, okulundaki öğretmen arkadaşlarıyla sıkı bir piyasa araştırması yaptı.
Ne de olsa bağış parasıyla alınacaktı.
Pek çok yere sorduk.
120 liranın altında bulamadık.
En son İSTOÇ aklımıza düştü.
Gittik.
Ancak dükkanlara giriyoruz.
Anlatıyoruz. Bir türlü indirim alamıyoruz.
Çok da bir indirim istemiyoruz aslında...
Atlıkarınca için bütçedeki bağış miktarı 35 bin lira, oyuncakların toplam miktarı 36 bin lira.
Yani "Bin lira sizin iyiliğiniz, sevabınız olsun diyoruz" oralı olmuyorlar. Ta ki Bahri Işık'ın dükkanına girene kadar.
O sırada kasada işlemlerini yaparken meseleyi anlattığımda ilk söylediği şu oldu.
"35 bin nedir? İbrahim ağabey size 30 bin olsun"
Evet, beni tanımıştı...
Hem bir 24 izleyicisiyle hem de güzel insanlardan biriyle karşılaşmış olmanın sevincini yaşadım.
Biraz da bu cömert indirim için açık söylemem gerekirse mahcup oldum.
Üstelik de Bahri Bey'in, "Bir sevaba bizi de vesile ettiniz biz size teşekkür ederiz" sözleri de gerçekten insanın içini ısıtan türdendi.
Özetle kolileri eşimin okuluna teslim ettiler...

Biz de inşallah emanetleri yerine ulaştıracağız.
Çam ve Sakura Şehir Hastanesi'ndeki etkinlikte bir gülümsemeye vesile olabilirsek ne mutlu bize.
Velhasıl kelam, güzel insanlar her yerde varlar.
Sadece biraz sabırla aramak lazım...
Bahri Bey'e bir kez de buradan teşekkür ediyorum.
Rabbim kazancını bereketli eylesin.
Amin.