Evet, bu cümleyi kuranlar var. İnsanın aklına "Edirne'ye Enver gireceğine Bulgar girsin!" diyenler geliyor. Enver geri alacaksa Edirne Bulgar'da kalsın! Kemal Kılıçdaroğlu geri gelecekse CHP'ye kayyum atansın!
Bugünkü mahkemeden karar bekleniyor ama karar çıkmayabilir de.
Belki de mutlak butlan kararına gerekçe teşkil edebilecek ciddiyette bir usulsüzlük olmadığına hükmedecek mahkeme.
Ya da herkesten çok CHP'lilerin emin olarak beklediği şekilde mahkeme; CHP'nin 38. Olağan Kurultayı'nda usulsüz ve şaibeli yollarla delege iradesinin sakatlandığına ve kurultayın yok hükmünde olduğuna karar verecek.
Şayet karar bu şekilde çıkarsa, CHP 38. Kurultay'ın icra edildiği sabaha geri dönmüş olacak. Kemal Kılıçdaroğlu genel başkan koltuğuna oturacak. Onunla birlikte "hançerlendim" diyerek işaret ettiği (bkz. Özgür Özel) kişiler de eski görevlerine geri dönmüş olacaklar.
"Kılıçdaroğlu geleceğine kayyum gelsin" diyenlerin gerekçesi de burada zaten. Çünkü Kayyum partiyi 45 gün içinde kongreye götürmek zorunda. Ama mutlak butlan kararı kongreyi yok hükmünde değerlendireceği için kurultaya götürme inisiyatifini parti genel başkanı ve yetkili organlarına bırakıyor. İsterse Kılıçdaroğlu da CHP'yi 45 gün içinde kurultaya götürebilir. Ama herkes biliyor ki böyle olmayacak. Bilakis "şaibeli" olduğunu düşündüğü tüm kişilerle ilgili tasarrufta bulunacak.
Lafın tamamını söyleyelim; Kılıçdaroğlu mahalle teşkilatlarından en tepeye kadar ciddi bir temizlik yapacak.
İmamoğlu ve Özgür Özelciler her ne kadar işin bu tarafını hiç gündeme getirmeseler de mutlak butlan davası 10 kadar CHP'li delege tarafından açıldı.
Bazı medya organlarını dinlediğinizde anlayacağınız şey ise şu; AK Parti CHP Kurultayını iptal etmek ve Kılıçdaroğlu'nu CHP'nin başına getirmek istiyor!
Oysa AK Parti bu davanın hiçbir yerinde yok, olamaz da.
Önce davanın CHP'liler tarafından açıldığı gerçeğini örtmeye çalışılar sonra da beklediler ki Kemal Kılıçdaroğlu çıksın ve "kurultayda hiçbir usulsüzlük olmamıştır" desin.
Bunu dese bile, davanın neticesini Kılıçdaroğlu'nun beyanı değil somut gerekçeler belirler. Ama Kılıçdaroğlu bu açıklamayı yapsa, İmamoğlu ve Özgür Özel, "Hükümet CHP'yi yargı yoluyla dağıtmak istiyor" algısını daha kolay işleyebileceklerdi. Kılıçdaroğlu'nu ihanetle suçlamalarının sebebi de bu.
Oysa maç tamamen CHP'nin ceza sahasında oynanıyor. Fauller, penaltılar, topu taca atmalar vs. hepsi CHP içinde olup bitiyor. Günün sonunda kalelerine girecek bir gol olursa o golü de kendileri atmış olacaklar.
Bir de "bir kısım medya organında" şu iddia var; iktidar cenahı Kılıçdaroğlu'na çok meraklı çünkü onu yenebileceklerini biliyorlar.
İyi de Kılıçdaroğlu değil miydi yüzde 65'le kazanacağını iddia ettiğiniz kişi? Bile bile yalan mı söylüyordunuz? Kendinizi mi yoksa kamuoyunu mu kandırıyordunuz?
Olaylar nasıl gelişir bilemeyiz. Ancak bunca olup bitenden herhalde şuncacık şey çıkartabiliriz; evi camdan olan kimseye taş atmasın.
Muhalefette olmanın konforuyla iktidara demediğini bırakmayanlar, hükümeti israfla, liyakatsizlikle, kayırmacılıkla, kadrolaşmayla suçlayanlar dönüp azıcık, sadece ucundan, İmamoğlu'nun kurduğu düzene, "sistem" dedikleri şebekeden sızan cerahate baskın.
Karar vermesin, sadece "acaba bunların 10'da biri olmuş olabilir mi?" diye insanı bir soru sorsun.
Ezcümle; günün sonunda CHP'ye bir şey olmaz. Kendini bu "sistem" hokkabazlarından kurtarıp yoluna devam edebilir. O yol bir gün belki iktidara da çıkar.
Ama önce CHP'nin mütemadiyen ele geçirilen, operasyon çekilen, kaset komplolarıyla dizayn edilen, dış aktörlerin bel bağladığı, ülkesini Avrupalı Amerikalı siyasetçilere şikayet eden, birilerinin kullandığı, birbirinin birbirini hançerlediği, üzerine beton döktüğü vs. bir parti olmaktan çıkması lazım.