Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP'nin tabutuna son çiviyi dün grup toplantısında çaktı: "Biz siyasi rakibimiz olarak giderek dibe batan CHP'den hiç şikâyetçi değiliz. Sürekli tekzip yiyen, yalanlanan bir CHP başkanı bizim işimize gelir. Biz CHP'ye umut bağlayan vatandaşlarımıza üzülüyoruz."
Bu ifade, vatandaştan olduğu gibi rakibi tarafından da ciddiye alınmak, muhatap alınmak isteyen her siyasi partiyi sarsar. Ama CHP'yi yıkar. Çünkü CHP bütün siyasetini, muhalefetini ve hatta varlığını ve kimliğini AK Parti ve Erdoğan karşısına konumlandırmış durumda. Erdoğan nefretiyle AK Parti düşmanlığını çekip alsanız CHP'den geriye kocaman bir boşluk kalır. Erdoğan'ın ifadesiyle söylersek "Boş bir çuval gibi" yığılır kalır.
KARŞITLIK ÜZERİNDEN SİYASET YAPILMAZ
Dış politikadan ekonomiye, eğitimden sağlığa kadar AK Parti siyasetlerinin karşısına konumlandırmadıkları, kendilerine özgü, vatandaşın derdine Türkiye'nin ihtiyacına göre düşünülüp planlanmış bir siyasete sahip değiller.
Tam da bu yüzden seçim zamanlarında meydanlarda, billboardlarda verdikleri sözleri iki günde unutuveriyorlar. Ekrem İmamoğlu'nun kendisine sorulan "vaat-icraat" sorularına sıralı şekilde "hatırlamıyorum" deyişi de, beş yıl yönettiği İstanbul'a tek çivi çakmayıp yüz kızartıcı suç işlediği iddiasıyla yargılanıyor olması da bundan. Yahut Özgür Özel'in "CHP her çiftçiye bedava traktör verecek" yalan vaadine "çarpıcı olsun diye öyle söyleyiverdik" itirafı da, Esed'in Suriye'den kaçtığı gün "iktidar Esed'le görüşsün" gibi çıkışlar yapması hep bu ciddiyetsizlikten, siyasetsizlikten.
CİDDİYETSİZ, SAMİYETSİZ, SİYASETSİZ
En temelde bu var. Toplumu da tarihi de devleti de bilmiyorlar. Derslerine hiç çalışmıyorlar. Ciddiyetsizlikten, samimiyetsizlikten, siyasetsizlikten mustaripler.
Vatandaşın derdiyle dertlenmeden yapılacak iş değil çünkü siyaset ve bu kadar uzun süre vatandaştan ülke yönetme yetkisi alamamasının arkasında da bu gerçek var CHP'nin.
Siyaseten beceriksiz, samimiyetsiz, toplumdan uzak, ikna gücü olmayan, ihtiraslı ve yalancı, fikir fakiri, dert yoksunu, şahsi çıkar peşinde koşan, yolsuz, kasaba tüccarı müptezellerin bir şekilde partide yer edinebilmesi, bir şekilde söz sahibi olması hatta parti adına önemli makamlara talip olmaları ve elde etmek için de her yolu mubah görmeleri... CHP'de yaşanan krizin derinliğini ve şiddetini gösteriyor.
İMAMOĞLU'NUN PARALARI TEŞKİLATI KİRLETMİŞ
Yerel yönetimlerde aldıkları icazeti nasıl har vurup harman savurdukları ortada.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturduğu dosyada İmamoğlu'ndan "suç örgütü lideri" diye söz etmesi, tanıkların, şikayet ve itiraflarda bulunanların tamamının CHP parti teşkilatından olması CHP'nin saklamak istediği gerçekler.
Öte yandan öyle görünüyor ki kirli işler ve kirli paralar İmamoğlu ve çetesiyle sınırlı değil. İşlenen yolsuzluk, irtikap, rüşvet, nitelikle dolandırıcılık gibi suçlardan edinilen haksız kazançların İmamoğlu ve yanındaki suç çetesinin kasasına girmeyip CHP İstanbul il kurultayı ile "şaibeli" olduğu için soruşturulan 38. Kurultayı üzerinden parti teşkilatına ve elitlerine de yayılmış.
Bu hal ve aklanılması muhal durum yüzyıllık partinin, tarihinin en karanlık ve kirli döneminde olduğuna işaret ediyor.
ÖZGÜR ÖZEL'İN PATRON SADAKATİ
Üstelik Özgür Özel Genel Başkan olarak CHP'yi bu kirli işlerden, karanlık tiplerden temizlemek, en azından aklanıp gelmelerini beklemek yerine partinin kurumsal varlığını ve kimliğini de ipotek ediyor, kirletiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan "Özgür Özel deprem dolayısıyla gelmediği İstanbul'a beş gün sonra patronundan talimat almak için geldi" derken son derece haklı. Makamında değil de lüks otellerde "İmamoğlu'nun kasası" denilen "olağan şüphelilerle" 46 kez buluşan, her buluşmaya çekçek bavullarla gelip güvenlik kameralarını kapattıran İmamoğlu'nun her dediğini parti politikası haline getirmesinin başka bir izahı olamaz yoksa.
ŞEFFAF OLACAKLARDI, BANTÇI OLDULAR
Parti kurmaylarının, danışmanlarının, daha doğrusu aklı başında herkesin verebileceği bir bilgidir oysa jammer kullanımının yasaya tabi olduğu ve belediye başkanlarının böyle bir yetkiye sahip olmadığı. Bunu bile teyit etmeden ortaya çıkan her siyasetçi illa sarakaya alınır.
Dün de Cumhurbaşkanı epey hırpaladı Özgür Özel'i, şifahen. Batıdan medet umup batı medyasına salya sümük ağlayışını, "şeffaf olacaklardı, bantçı oldular" tespitini, "üçüncü sınıf sokak ağzıyla konuşuyor" eleştirisini, "siyasi kalibre olarak bizim mahalle temsilcilerimizden bile fersah fersah uzaktır" indirgemesini de "siyasi beleşçi" ifadesini de bu kalemden yazmak gerekir. "İzahı olmayanın mizahı olur" nitekim.