Malûm kesimin kalemşörlerinden birisi, ‘Cumhurbaşkanı içki içse, ülkenin rahata kavuşacağını’ söyleyecek kadar, sığlıkla bile ifade edilemeyecek bir bayağılık sergiliyor. Bu sözü hem de kinaye maksadı taşımayan bir iyi niyetle söylediğini belirtiyor ve salondaki kadınlı-erkekli yüzlerce kişi de alkışlıyor ve bir TV kanalından da canlı yayınlanıyor.
Hamdolsun ki, karşıtlarımız halkımızın büyük kesiminin inanç ve değerler dünyasını anlayamayacak bir ‘hamâqat’ içindeler..
Bu gibilerin dünlerdeki etkili isimleri, anlı-şanlı ‘jeneral’leri, 10 sene öncelerde, ‘Çankaya’ya Cumhurbaşkanı olarak çıkacak kişi, hanımının başını a-ça-cak!’ diye ahkâm kesiyorlardı. Şimdi onlardan bazıları, ‘Bazı yaşayış tarzlarını askerî güç kullanarak dayatmaya kalkışmamız yanlıştı..’ diyor, ayakları suya değmiş galiba..
Aynı kanal, aynı mekânda ve aynı sunucu eliyle, geçen ay da onulmaz bir iktidar açlığı içinde olan birkadın gazetecinin, bir siyasî figüre taptığına dair hezeyanlarını da yansıtmış ve yüzlerce kişi tarafından çılgınca alkışlanmıştı.
Onlar bu beyanlarıyla ne kadar cüretkâr olduklarını sergileyip, halkı kendilerine çekeceklerini sanıyor olmalılar; ama, hâlâ uyuyan bazılarının uyandırmış olabilirler belki..
***
Aynı ‘hamâqat’, piyango kumarı konusunda daha bir çılgınca sergileniyor bugünlerde.. Bu zamana kadar piyangodan kazanıp da evi dağılmayan kaç örnek gösterilebilir?
Geçen gün Eminönü’nden geçerken, uzuuun kuyruklar oluşturmuş abartılı sayılmasın, bine yakın insanın, soğuk ve yağmurda bekleştiklerini gördüm. Piyango bileti alacaklarmış..
Dahası, üzerine güvercinlerin ‘uğur lekesi’ bıraktığı biletler daha pahalı imiş.. İnsanoğlu tuhaftır, putunu işte böyle kendi yapar ve tapar.. Geçmişte, piyango bileti satıcısı bir kadın vardı. Sonra bir de câmi yaptırdı, Şişli taraflarında.. Niceleri, böyle bir camiin de ‘mescid-i zırâr’ olacağını düşünüp, orada namaz kılınması caiz değil derdi.
Bu arada, piyango biletlerinin üzerine Fatih, Barbaros Hayreddin, M. Celâleddin Rûmî ve Yûnus’a kadar çoğu saygın şahsiyetlerin resimleri bulunan biletler fotoğrafları tedavülde sosyal medyaya göre..
‘Hangi sivri akıllı düşündüyse, bu kadarına da ‘Yuhh!..’ diyecekken.. Bir de bakıyorsunuz, bu biletler 1980’lere ait.. Yani, birileri çok yönlü bir ‘avanak avcılığı’na çıkmışlar..
***
Seçimler yaklaştıkça.. Çoğu kimse, tepede, en üst noktada bulunana güvendiğini belirtiyor, ama, falan aday olursa veya filan sebeple…’ diye bahaneleri sıkça ve her yerde gündeme getirmeye çalışıyorlar. Böyleleri, ‘Lider bana istemediğim kişiyi dayatamaz..’ diyor, doğru gibi.. Ama, siz de lidere dayatamazsınız herhalde, çalışamayacağı kişiyi.. Bir orta yol neresi?
***
Birilerimiz kendi içimizdekileri, başaramadıkları veya yanlışları iddiasıyla yıpratmaya çalışırken, 100 yıllık ‘mütegallibe’ zümresinin yandaşları ise kendi ideoloji ve inançlarına tam teslimiyetle destek çıkıyor.. Sözgelimi, Ankara’da Çankaya ve İstanbul’da Kadıköy, Beşiktaş, Şişli vs. gibi semtler, bütün seçimlerde, adayların kabiliyetine, hizmet imkân ve ihtimallerine bakmaksızın, inanç ve ideoloji yakınlığına göre oy veriyorlar, hem de yüzde 80’lerle..
Güneydoğu’da ise hele de ‘Kayyûm’a devredilen belediyelerce yapılan hizmetler bu zamana kadar görülmemişken.. ‘Örgütün gösterdiği kişiye oy verip, gücümüzü gösterelim; Kayyûm’a devredilirse o zaman da, daha çok hizmet gelir’ diyen bir anlayışın çekim alanındalar büyük çapta..
Böyleyken, birilerimiz de yapılanları değil de sadece olumsuzlukları öne çıkarmakla meşgul..
M. Âkif ne diyordu: ‘Müslüman, hakka zâhir olmaya her an mecbûr../ Sarsılır varlığı, göstermeye başlarsa fütur (bezginlik)..’
100 yıllık bir örgütlü saldırı başarılı olursa, 15 -20 yıllık çabalar bir anda heder olur gider..
Her hâlükârda, toplumlar lâyık oldukları yöneticilerini bulur.